Tiyatroda Azalan Rol Sayılarının Ekonomisi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Sacit Hadi Akdede

Maliyetler mi Zevklerin Değişmesi mi?

Giriş

Tiyatro veya sahne sanatları ile ilgili olan hemen hemen herkes, buna oyun yazarları, oyuncular, diğer sahne sanatı sanatçıları ve seyirciler dahil, bilir ki 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyılın başlarındaki önemli sahne sanatı yapımları çok rollü (kalabalık oyuncu kadrolu), bugüne kıyasla büyük ve göz alıcı dekorlu, genellikle canlı müzikli sahne yapımları idi.  Günümüzde ise kaba gözlemlerimiz genel olarak tiyatroların rol sayıları ve oyunların sahneye konduğu tiyatro mekanları bakımından küçüldüğü yönündedir. Birçok eski depo, hatta apartman dairesi, bodrum katları, barlar, tiyatro mekânı olarak kullanılmaktadır.  Tek kişilik oyun sayılarında artış gözlenmekte, en azından eski dönemlere oranla daha az rollü ya da oyunculu oyunlar sahnelenmekte ya da bir oyuncu birden fazla rolde oynamaktadır.  Bu makale bu kaba gözlemin veri ile desteklenip desteklenmediğini test edecektir.  Gerçekten rol sayıları azalmakta mıdır? Ya da sadece bu döneme özgü konjonktürel bir durum mu ortaya çıkmıştır?

Gene ilgili olanlar için yeni olmayan bir bilgi de Broadway tiyatro binalarının çoğunun 19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında inşa edildiğidir.  Büyük konser salonları da genellikle 19. Yüzyılda inşa edilmiştir.  19.Yüzyılın sonunda, Carneige Hall açılışına Çaykovski çağrıldığı zaman, Amerika’nın burjuvaları Rusya’nın aristokrasisine “hava atmaya” çalışmıştır desek çok yanlış olmayacaktır ama Çaykovski müzik alanında Amerika’da onun eline su dökebilecek kimse olmadığını bilerek Amerika’ya gitmiştir.

Artık gelişmiş ülke olarak adlandırılan ülkelerde de şehirlerin merkezine sıfırdan, büyük kültür merkezleri ya da tiyatro binaları inşa edilmemektedir çünkü zaten vakti zamanında inşa edilmişlerdir.  Örneğin, Broadway tiyatro binaları 1920’li yılların başında veya öncesinde inşa edilmiştir ve inşa edildikten iki yıl sonra, bu iki yıl içinde yapılan temsillerden elde edilen gelirle binalar kendilerini amorti etmişlerdir; inşa maliyetlerini iki yıllık gösteri gelirleri karşılayabilmiştir (Hornby, 1991).  Bugün New York’un merkezine inşa edilecek bir tiyatro binasının inşa maliyetini çok kolayca tahmin edilebileceği gibi iki yıllık temsil geliri ile karşılamak mümkün değildir.  Burada yalnız bir noktayı gözden uzak tutmamak gerekir: Broadway tiyatrolarının inşa edildiği bölge şehrin merkezi değil, görece uzak bir bölgesi ve dolasıyla kentsel rantlar bakımından da bugünkü gibi rant değeri yüksek bir bölge değildi.  Broadway tiyatroları vakti zamanında inşa edildiklerinde o bölgedeki arsa değerleri şehrin diğer bölgelerine göre daha düşüktü (White, 2008).

Kültür merkezi tanımı geniş: tiyatro salonu, konser salonu, gösteri/arena, kongre merkezi gibi farklı tiplerde yapıların hepsi kapsama giriyor. Kapasite ve kullanım türüne göre sınıflandırma değişir.  Türkiye’de ise yenilenen AKM’leri bir tarafa bırakırsak, sıfırdan inşa edilen büyük kültür merkezleri İstanbul dışında pek yoktur.  İstanbul dışında inşa edilen büyük kültür merkezleri de genellikle devlet ya da vakıf sermayesi ile inşa edilmekte özel sektör çok büyük örneğin 2000 koltuk kapasiteli kültür merkezleri inşa etmemektedir.  Aşağıdaki tablo bu konuda bir fikir edinilmesi amacıyla verilmiştir.  Yazarın derleyebildiği büyük kapasiteli, özel sektörün inşa ettiği ve işlettiği mekanlar aşağıda bir tablo ile gösterilmiştir.

Tablo 1 Özel Sektörün İnşa Ettiği ya da İşlettiği En Az 1000 Koltuk Kapasiteli Mekanlar.

Şehir Mekân Kapasite İşletici / Sahip
İstanbul Zorlu PSM (Turkcell Stage) Oturmalı ~2,242; Ayakta/Hibrit ~3,200–4,159 Zorlu Holding (özel yatırım)
İstanbul Volkswagen Arena (UNIQ İstanbul) Konser ~4,500–5,800; Basketbol ~5,240 UNIQ / Pozitif Live (özel yatırım)
İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi Oturmalı ~2,370; Ayakta ~6,000 Özel işletme (BGM)
İstanbul WOW Convention Center Salon ~4,000; Genel ~6,500 WOW Istanbul Hotels (özel otel grubu)
İstanbul UNIQ Hall Oturmalı ~1,200 UNIQ Istanbul (özel kompleks)
Ankara Jolly Joker Ankara Yaklaşık 1,600 Jolly Joker (özel zincir)
İzmir İzmir Arena Açık alan, binlerce (ayakta 30,000+) Özel işletme
İzmir Hayal Kahvesi İzmir (Ege Perla) Yaklaşık 2,000 Hayal Kahvesi (özel zincir)
İzmir Sold Out Performance Hall Yaklaşık 1,200 Özel işletme
İzmir (Alaçatı) Jolly Joker Alaçatı Sezonluk, 1,000+ Jolly Joker (özel zincir)
Bursa Jolly Joker Bursa Yaklaşık 1,500 Jolly Joker (özel zincir)
Adana Jolly Joker Adana Yaklaşık 1,200 Jolly Joker (özel zincir)
Mersin Jolly Joker Mersin Yaklaşık 1,200–2,000 Jolly Joker (özel zincir)
Gaziantep Jolly Joker Gaziantep Yaklaşık 1,000 Jolly Joker (özel zincir)
Kocaeli Hayal Kahvesi Kocaeli Yaklaşık 1,000 Hayal Kahvesi (özel zincir)
Antalya (Belek) Regnum Carya Pearl Event Area Salon/meeting theatre ~2,000; Açıkhava daha fazla Regnum Carya Hotels (özel işletme)

Kaynak: Yazarın kendi derlemesi.

Tablodan da görüldüğü gibi bu mekanların çoğu amaçlı sahne performansları için inşa edilmiştir. Hem popüler konserler hem spor müsabakaları hem müzikaller hem de bazen tiyatro oyunları bu mekanlarda sergilenmektedir.  Diğer bir ifadeyle bu mekanlar tipik tiyatro mekanları değildir.  Tiyatro oyunlarının daha küçük mekanlara kaydırıldığını vurgulamak gerekir.  Daha küçük mekanlarda sahnelenen oyunlar belli bir gelir seviyesi elde edebilmek için temsil sayılarını arttırmak durumundadırlar.  Temsil sayıları da oyuncuları oyuna bağlamakta başka sözleşmeler yapabilmesine olanak vermemektedir. Bu durum da oyuncuların görece az gelir elde etmelerine neden olmaktadır.  Gene tablodan da görüldüğü gibi çok az sayıdaki şehirde çok büyük koltuk kapasiteli özel sektör salonu vardır.  Özel sektör kâr güdüsüyle hareket ettiği için doğal olarak kâr potansiyeli görmediği alana yatırım yapmayacaktır.

İşin açıkçası İstanbul’da 2000 koltuk kapasiteli büyük performans alanları 21 yüzyılın başında açılmaya başlamıştır.  Zorlu PSM ya da Uniq gibi salonlar Türk burjuvazisine emperyal gösteri dünyasının vitrininde yer alan kapitalizme entegre olmuş “gösterişli” show business ürünlerini sunma mekanları olmuştur.  Aslında burjuvazinin bir kısmı bu show business ürünlerini üretildikleri ülkede de isterlerse görebilirler ama bu ürünleri Türkiye’ye getirmek daha kolaylaştırıcı olmaktadır.  Bu durum özellikle İstanbul için sahne sanatları alanında üçlü bir yapı ortaya çıkarmaktadır. Büyük show business dünyası prodüksiyonları, ödenekli tiyatrolar ve yaşam mücadelesi veren bağımsız tiyatrolar… Bu yazının amacı rol sayılarının seyrine ilişkin olduğu için bu üçlü yapının derinlemesine analizi başka bir yazının konusudur.

Dünyanın bazı ülkelerinde de prestij amaçlı ve turist çekme motivasyonuyla yapılan bazı kültür ve sanat binaları vardır.  Sidney opera binası, 1950’li yılların sonunda yapımına başlanan ve 1970’li yılların başlarında açılan, şehre önemli bir bina kazandırmak, kültür ve sanat aracılığı ile şehir kalkınmasına yardımcı olmak amacıyla yapılmıştır.  Gene bu minvalde verilecek örneklerden olan Bilbao Guggenheim 1997 yılında açılmıştır. Bu büyük kültür yatırımları aslında sadece tiyatro sanatının icra edilmesi için açılan mekanlar değildir.  Sadece tiyatrolar için bu büyüklükteki tiyatro ya da performans salonları artık açılmamaktadır. Bunun nedeni acaba öncelikle iktisadi midir yoksa insanların zevkleri mi değişmiştir? Bu ayrıştırmayı yapmak çok kolay değildir çünkü elimizde bu ayrıştırmayı yapmamıza yardımcı olacak çok elverişli veri bulunmamaktadır.  Bununla birlikte bu durumun öncelikle iktisat kısıtından kaynaklandığını ilerideki satırlarda göstermeye çalışacağız.

Bugün Times Square denen bölgede Broadway tiyatroları olarak adlandırılan tiyatro sayısı 41’dir. Burada İngilizcede de sorun olan tiyatro kelimesinin iktisaden ne anlama geldiğini kısaca belirtmekte yarar vardır. İngilizce tiyatro kelimesi tiyatro sanatını kapsadığı gibi tiyatro binalarını da kapsar. Neyi kapsadığı konuşma ya da yazının bağlamından anlaşılır.  Örneğin Broadway’de 41 tiyatro var demek, o bölgede 41 tane tiyatro binası var demektir; yoksa 41 tiyatro grubu vardır demek değildir.  Yeri gelmişken belirtelim ki Broadway’deki 41 tiyatro binası 3 farklı tiyatro yapım şirketi tarafından kullanılmaktadır.  Diğer bir deyişle oligopolistik bir piyasa yapısı mevcuttur. Konunun bu yönü de şimdilik bu yazının dışındadır. Broadway tiyatrolarının fiziki olarak en küçüğü 500 koltuk kapasitelidir. Bu tiyatroların çoğunun kapasiteleri 1000 koltuktan fazladır; bu tiyatro binaları aynı zamanda tarihi önemi ve özgün mimarisi olan yapılardır.  Bu tiyatro binaları sadece oyunların oynanmasına vesile olmaz, kendileri birer somut kültürel miras öğesidir.  Broadway tiyatrolarının da sahneye koyabileceği oyunlar da dahil olmak üzere, acaba tiyatro oyunlarında rol sayıları azalmakta mıdır? Bu yazının cevap aradığı temel soru budur.

Kısaca birçok insan tiyatro alanında eski büyük yapımların çok oyunculu, etkileyici dekor, kostüm ve müzikli olduğunu biliyor ancak biraz yukarıda da kısaca vurgulandığı gibi tiyatro yapımları giderek oyuncu kadrosunu kaybediyor. Bu, tüketici zevkindeki değişikliklere bir tepki mi yoksa sadece artan yapım maliyetlerini düşürmenin bir yolu mu?  Hatta Marksist terminoloji bu duruma mutlak artı değer (absolute surplus value) yerine göreceli artık değer (relative surplus value) demektedir. Diğer bir ifadeyle daha az oyuncu çalıştırarak daha çok artı değer elde etmek.

Oyuncular bir tiyatro oyununun en önemli unsurlarından biridir. Bir tiyatro oyunu metnini oluşturan oyun yazarları, hikayelerini roller yazarak anlatırlar. Yönetmenler ve oyuncular, sahne dekorları, ses veya müzik, ışık tasarımı ve diğer ilgili sahne sanatlarını da kullanarak atmosferi yaratmaktan, oyun yazarının mesajını yorumlamaktan ve izleyiciye iletmekten sorumludur.  Elbette oyun yazarları, oyuncular ve yönetmenlerin tiyatro seyircisine ihtiyacı vardır.

Özel sektörde veya kamu sektöründe de kültür ve sanat yöneticileri veya yapımcıları çoğunlukla yapım maliyetleri ve bilet satışlarından elde edilecek olası gelirleri de düşünmek zorundadırlar.  Özel ya da bağımsız tiyatrolar hele de kamusal destek alamıyorlarsa yapım maliyetlerini ve bilet satışlarından elde edebilecekleri gelirleri mutlaka düşünmek zorundadırlar.  Bu yöneticiler veya yapımcılar tiyatro işletmeciliği ve arz (maliyetler) ve talep (zevkler) koşulları hakkında bilgi sahibi olması gereken nihai karar vericilerdir. Tiyatronun bu üç grup temsilcisi (oyun yazarları, yönetmenler/oyuncular ve yapımcılar) arasındaki makul bir etkileşim, bir senaryoyu/yazılı metni bir tiyatro performansına/sahnelenen bir oyuna dönüştürür.

Bir oyun yazmak ile onu üretmek veya sahneye koymak arasındaki farkı özellikle vurgulamak gerekir. Her yazılı metin ya da oyun üretil(e )mez. Bir oyun üretmek, onu sahneye koymak prodüksiyonun olası maliyetlerini düşünmeyi gerektirir, ancak aynı zamanda zevkleri zamanla değişmiş olabilecek izleyiciler hakkında da düşünmeyi gerektirir.

Burada ele alınan temel soru, artan maliyetlerin (özellikle prodüksiyon bütçesinin en büyük bölümünü temsil eden oyuncuların) oyun yazarı tarafından kararlaştırılan rol sayısını veya yapımcı tarafından zaman içinde kararlaştırılan kadroyu etkileyip etkilemediğidir.  Eğer öyleyse, bu, oyun yazarlarının prodüksiyon maliyetleri çok büyükse oyunlarının sahnelenmeyeceği gerçeğini içselleştirdikleri anlamına gelir.

Kültür-Sanat Deneyim Malları ve Maliyet Hastalığı

Baumol ve Bowen (1965 ve 1966) ve Baumol and Baumol (1985), sanatların hayatta kalabilmesi için sübvanse edilmeleri gerektiğini söyleyen ve bunun teorik gerekçesini formüle eden ilk makalelerdendir.  Baumol ve Bowen maliyet hastalığı olarak adlandırılan durumun en görünür biçimde sanat sektöründe ortaya çıkacağını belirtmişlerdir.  Çoğu sektörde, teknolojik yenilikler işçi sayısını azaltmayı ve reel ücretlerini artırmayı mümkün kılar. Bu genel ücret artışı sanatlara da yansır, ancak sanat sektöründe ücret faturasını düşürmek genellikle daha zordur çünkü herhangi bir sanat ürünü bundan 100 yıl önce canlı performans olarak kaç kişi ile sergileniyor ise bugün de aynı sayıda kişi ile sergilenecek demektir.  Herhangi bir yazarın yazdığı oyundaki rol sayısını sahneye konma aşamasında değiştirmek yönetmene sanatsal yaratıcılık ve özerklik bakımından bir alan tanısa da bunun sınırları vardır.  Ücret ödemelerini dolayısıyla maliyetleri azaltmak için bir oyun yazarı yeni oyunundaki oyuncu sayısını azaltabilir veya bir tiyatronun yönetmeni oyuncu kadrosunu azaltabilir, ancak Shakespeare’in Julius Caesar’ını 16 ana karakterden (küçük roller hariç) beşe indirmek zor olacaktır.

Bu açıklamadan sonra şu sorular sorulabilir: Eğer rol sayıları azalıyor ise,

(a) Oyun yazarları oyunlarını üretmenin maliyetlerini içselleştirdikleri için mi yoksa

(b) Zevkler ve moda değiştiği ve tiyatro izleyicileri daha az karakterli ya da az oyunculu yapımları tercih ettiği için mi daha az sayıda karakter ya da rol içeren oyunlar yazmaktadırlar?

Bu iki soruya yanıt verebilecek istatistiksel verilerden yoksunuz.  Dolayısıyla bu iki soruya ayrıştırarak yanıt veremiyoruz.  Elimizdeki verilerle ancak şu soruya yanıt verebiliriz: Oyun yazarları gittikçe daha az karakterli ya da daha az sayıda rol içeren oyunlar mı yazmaktadırlar?

Yukarıdaki iki soruya ayrıştırarak istatistiksel olarak kesin yanıt veremiyoruz ama şu açıklamayı da eklemekte yarar vardır.  Kültür ve sanat ürünleri “deneyim mallarıdır”. Diğer bir deyişle, seyirciler daha önce hiç deneyimlemedikleri, bilmedikleri, görmedikleri bir ürünü talep edemezler. Bu durumda arz, talepten önce gelir.  Kültür ve sanat alanında zevkler inşa edilir; içsel olarak kendiliğinden doğmaz.  Sanatsal zevk, açlık gibi susuzluk gibi ne doğal ihtiyaçtır ne de kendiliğinden oluşur.  Sanatsal zevk, seyirciyi sanata alıştırarak, onu sanat alanında eğiterek oluşturulur.  Özellikle kültür ve sanat alanında izleyiciler asimetrik bilgiye, sınırlandırılmış rasyonelliğe (bounded rationality), propagandaya, güdülemeye, modaya, zevk inşa edilmesine açıktır; seyirci defalarca tekrarlanarak bir duruma alıştırılır ve sanatsal zevk oluşur.  Kontrol izleyicide değil kültür ve sanat alanında içerik üreticisindedir.  İçerik üreticileri de piyasa mekanizması ya da kapitalizm ile kıskaca alınmışlardır.  Kültür ve sanat alanının içerik üreticileri de özellikle tiyatro sektöründe oyun yazarları, yapımcılar, kültür ve sanat üretiminde yöneticiler veya karar alıcılardır. Eğer bu kişiler kültür ve sanat alanında maliyet artışlarının önüne geçmek için daha az sayıda rol gerektiren oyunlar sahnelemenin gereğine inanıyorlarsa, daha az sayıda rol gerektiren oyunların sahnelenmesini sağlayacaklardır çünkü az oyunculu oyunlarda daha az ve daha mobil dekor, daha küçük sahne, daha kolay ve ucuz turne, görece daha düşük maliyet vb olacaktır. Seyirci de yavaş yavaş bu duruma alıştırılacaktır.

Basit İstatiksel Analiz

Rol sayısının zamanla değişip değişmediğini test etmek için iki farklı veri seti kullandık.  İlki, 1862 ile 1988 arasında yazılmış orijinal, uyarlanmamış İngiliz oyun yazarlarının ve oyunların yüzde 98’ini içeren drama online kütüphanesine (https://www.dramaonlinelibrary.com) dayanmaktadır. Tam veri tabanı neredeyse üç bin oyun içermesine rağmen, yaklaşık 960 oyun hakkında bilgi topladık.  Veriler oyun yazarlarının isimlerinin alfabetik sırasına göre toplandı ve bu nedenle “tarafsız bir rastgele çekiliş” olarak kabul edilebilir. Her oyun için rol sayısı, oyun yazarının adı ve doğum tarihi mevcuttu.

İkinci veri seti Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü (DTGM) Oyun Arşivi’nden tarafımızdan derlendi. DTGM Oyun Arşivi’nde çok sayıda oyun bulunmaktadır.  Bu arşivdeki oyunların yazarları ve doğum tarihleri hakkındaki bilgiler yazar tarafından derlenmiştir. Buradaki analizimize 1.065 oyun dahildir. Bu oyunlar da yazarı hakkında doğum tarihi bulunabilen bütün oyunlardır.  Bu oyunların 110’u 15. ve 18. yüzyıllar arasında yazılmıştır; geri kalanlar daha yenidir.  Oyunların yarısı Türk tiyatrolarında sahnelenmiştir; %37’si aslen İngilizce yazılmıştır; %21’i eski sosyalist ülkelerden yazarlar tarafından yazılmıştır ve yazarların %42’si çeşitli ülkelerde doğmuştur (Türkiye hariç).

Her iki veri kümesinin temel özellikleri Tablo 2’de özetlenmiştir. Kontrol edilebileceği gibi, ortalama rol sayısı her iki veri kümesinde de zamanla azalmaktadır ve TST verilerinde 19. yüzyılda önemli bir toparlanma görülmektedir.

Tablo 2. Oyun ve Rol Sayıları

  Oyun Sayısı Ortalama Rol Sayısı
Drama Online verisi    
1862-1900 35 10.9
1901-1950 414 8.8
1951-1988 511 7.2
Toplam 960  
Devlet Tiyatroları Verisi    
15. Yüzyıl 3 Veri yok
16. Yüzyıl 50 20.32
17. Yüzyıl 29 12.27
18. Yüzyıl 28 11.75
19. Yüzyıl 272 14.08
20. Yüzyıl 683 9.19
Toplam 1065  

Şimdi, zaman içinde yazarların daha az rollü oyunlar yazdığı hipotezini test edebiliriz. Ancak, yazarların bunu, artan üretim maliyetlerinin etkisini içselleştirdikleri için mi, tiyatro severlerin zevklerinin zamanla değiştiğini hesaba kattıkları için mi, yoksa her iki nedenin de azalmayı etkilediği için mi yaptıklarını ayırt edemiyoruz. Tahmin ettiğimiz model, bir oyundaki rol sayısının (sol taraf değişkeni) oyun yazarının doğduğu yıl (sağ taraf değişkeni) ile açıklanıp açıklanamayacağını analiz ya da test etmeye yarayacaktır.  Bunun için en küçük kareler (EKK) (İngilizcesi ordinary least squares (OLS)) yöntemini kullandık. Bu OLS katsayısı negatifse, rol sayısı azalıyor demektir ve değeri bize herhangi iki yıl arasındaki ortalama düşüşü verir. Sonuçlar hem Drama Online hem de TST verileri için Tablo 3’de gösterilmiştir. Tüm katsayılar negatiftir ve yüzde bir olasılık düzeyinde 0’dan anlamlı derecede farklıdır.

Tablo  3. Yazarları Doğum Tarihleri ve Rol Sayıları

  Drama Online Kütüphane Verisi Devlet Tiyatroları Arşivi Verisi
  19. ve 20. Yüzyıllar 16. ve 20. Yüzyıllar 19 ve 20 Yüzyıllar 20. yüzyıl
Yazar Doğum Tarihi -0.035***

(0.008)

-0.025*** -0.060*** -0.082***
Gözlem 960 1065 955 683

Parantez içindeki değerler standart hatalardır

Regresyon Sonuçları ve Bir Öneri

Tablo 3 regresyon sonuçlarını göstermektedir.  Bu tabloda tiyatro oyunlarındaki rol sayısının zamanla giderek azaldığına dair bazı ampirik kanıtlar sunulmaktadır. Örneğin DTGM oyun arşivindeki oyunlarda doğum tarihleri bakımından aralarında 100 yıl olan yazarlardan daha sonra doğmuş olanı ortalama olarak 8 rol daha az yazmışlardır.  Bu 20. Yüzyıl yazarları için geçerlidir.  Diğer bir deyişle yüzyılın sonunda doğan yazar yüzyılın başında doğan yazara göre 8 rol daha az yazmıştır, ceteris paribus.  Bu küçülme yeni bir olgu gibi görünmüyor.  Bunun yerine, yüzyıllar boyunca yazılmış oyunların analiziyle gösterildiği gibi yapısal bir duruma işaret ediyor.  Bu bulgu, aynı olmayan her iki veri seti için de benzerdir.

Büyük yapımlar kültürel politika yapıcılar için önemli kabul ediliyorsa, tiyatro yapımları desteklenmelidir ve kesinlikle eski oyunlar için de öyle. Bunun yanında bağımsız tiyatrolar piyasada kendi seyircisini oluşturabilmek için sürdürülebilirliği sağlamalıdır. Bu sürdürülebilirlik için de hep tek kişilik oyunlara maruz kalmamalıdırlar. Bu bakımdan bağımsız tiyatroların desteklemesinde verilecek destek, oyuncu sayısı da dikkate alınarak verilmelidir.  Diğer bir deyişle oyuncu sayısının ağırlığı yüksek olmalıdır.  Sadece oyuncu sayısı değil, oyuncu kadrosunun yanı sıra sanatsal kaliteye de dayanmalıdır elbette, ancak ikincisini nesnel olarak değerlendirmek çok zordur.

Kaynaklar

Baumol, W., & Bowen, W. (1965). On the performing arts: The anatomy of their economic problems. American Economic Review, 50, 495–502.

Baumol, W., & Bowen, W. (1966). Performing arts: The economic dilemma. New York: The Twentieth Century Fund

Baumol, W. & H. Baumol (1985). On the cost disease and its true policy implications for the arts. In Ruth Towse (Ed.), Baumol’s cost disease. Cheltenham: Edward Elgar.

Hornby, R. (1991) Broadway Economics, The Hudson Review, Vol. 44, No. 3, pp. 453-460.

White, T.R. (2008)  Building “Broadway”: Theatre Craft and Show Construction in New York City, 1890-1990, (Basılmamış doktora tezi) Columbia Universitesi,USA.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Sacit Hadi Akdede

Yanıtla