[Emirhan Çoban’ın Cumhuriyet‘te yayımlanan haber yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Sezai Yılmaz ve dönemin Adana Devlet Tiyatrosu Müdürü Necmettin Efe Ünsal’ın Devlet Tiyatrosu’nda oyunculuk yapan H.K.’yi turne için gittikleri bir otelde zorla odaya kapattıkları iddia edilmişti. Dün görülen davada, Yılmaz ve Ünsal delil yetersizliği sebebiyle beraat etti.
Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Sezai Yılmaz ve dönemin Adana Devlet Tiyatrosu Müdürü Necmettin Efe Ünsal’ın Devlet Tiyatrosu’nda oyunculuk yapan H.K.’yi turne için gittikleri bir otelde zorla odaya kapattıkları iddia edilmişti.
İki müdür hakkında, H.K’yi “hürriyetinden yoksun bıraktıkları” suçlamasıyla dava açılmıştı. Dava, dün Ankara 47. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya sanıklar Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Sezai Yılmaz ve Adana Devlet Tiyatrosu Müdürü Efe Ünsal, müşteki H.K. ile taraf avukatları hazır bulundu. Öte yandan duruşmayı Oyuncular Sendikası da izledi. Kimlik tespitlerinin ardından duruşma sanıkların savunmalarıyla başladı.
“H.K’yi İçeri Almak İstemedi”
Sanık Necmettin Efe Ünsal, olaya ilişkin alınan savunmasında, “Biz bölge müdürleri olarak toplantı yaptık. Sonra otele döndük. Ben ve diğer bölge müdürü arkadaşlarımla beraber vakit geçirdik. H.K ve yanındakiler de turnedelermiş aramıza katıldılar. Uzunca sohbet ettik, yatanlar oldu, sohbete devam edenler oldu. Odada gitar çalınacağını söyleyerek bizi davet ettiler. Biz Sezai beyle baş başa sohbet etmek istiyorduk. Oraya gittik, içerisi kalabalıktı, kapısı açıktı. Kalabalıktan rahatsız olduk ve bu saatte gitar çalınmayacağını söyledik. Odaya girmeyerek onlardan müsaade istedik. Oda kartımı almak için Sezai beyle sohbet ettikten sonra resepsiyona gittim. Sezai bey benim valizimi yukarıya taşıdı. H.K. hanımla karşılaştığımı ve Sezai beyin odasına çıktığımı hatırlıyorum. Sezai bey arkadaşları odaya almak istemedi. Kendisi bir süre sonra beni içeri aldı ancak H.K hanım her seferinde odaya girmek istiyordu. Sezai bey ısrarla durdursa da bir şekilde içeri girdi” dedi.
İçeri girdikten sonra H.K’nin odadaki duvara yaslanarak dizlerinden aşağıya çöktüğünü, sarhoş durumda olduğunu iddia eden Ünsal, daha sonra H.K’nin odada bulunan koltuğa oturarak “derdin ne” sorusuna kahkaha atarak yanıt verdiğini ileri sürdü. Sezai Yılmaz’ın H.K’yi odadan çıkarmak için çabaladığını savunan Ünsal, oda sahibi olarak Yılmaz’ın H.K’yi odadan çıkartabilmek amacıyla biraz sesini yükselttiğini iddia etti. Daha sonra H.K’nin odadan çıktığını, 2-3 dakika sonra da kendisinin odadan ayrıldığını, koridorun biraz ilerisinde tanık İsmail Tütüncü’yü gördüğünü ileri sürdü.
Sanıklardan “Sarhoştu” Savunması
Sanık Sezai Yılmaz da, “Aşağıda sohbet ederken H.K hanımlar otele girdiler ismen de şahsen de tanımıyorum kendisini. Merhabalaştık o kadar. Ekip arkadaşlarını tanıyordum. Sohbetin büyük kısmını onlarla yaptım. Arkadaşlar ‘gitar çalalım mı’ dediler, ‘geç oldu daha sonra yapalım’ dedim. Israr ettiler. Kırılmasınlar diye çıktık. Kalabalık bir odada arkadaşlar oturmuşlardı. Kalabalıktı, girmeden odaya çıktık. Ben hiçbir şekilde hiçbir arkadaşımı odama çağırmadım. Lavabo ihtiyaçımı giderdim, birkaç dakika sonra Efe gelmiştir diye kapıyı açtım, karşımda kapının hemen önünde H.K bana gülümsüyordu. Hemen arkasında İsmail bey vardı. ‘Geç oldu bu saatte sizi içeri alamam’ dedim. Arkadaşlar çok sarhoşlardı. Ama ben her detayını hatırlıyorum. H.K. odaya birkaç adım attı, ben kendisini ittirerek dışarı çıkardım. İsmail, hadi gidelim diye H.K’ye seslendi. İsmail ve Mesut (görgü tanıkları) odaya alınmayacağını anlayıp gitti. H.K hanım defalarca içeri girmeye çalıştı. Her hamlesinde ittirdim” savunmasını yaptı.
Yılmaz, Ünsal’ı içeri almak için geri çekildiği sırada H.K’nin içeri girdiğini savunarak “sırtını duvara verip kendini çuval gibi yere bıraktı. Kapı zaten otomatik kapanıyor. ‘Lütfen çıkar mısın, arkadaşların dışarıda kaldı’, sonra koltuğa oturdu, iki elini önüne bağladı ve ‘Sezai Bey’ diye seslendi. Sonra ben sesimi yükseltince şarkı mırıldana mırıldana ‘aman be’ diyerek odadan çıktı. Sonra ‘tadımız tuzumuz kaçtı’ diyerek Efe gitti. Sonra İsmail beni cep telefonundan aradı ve ‘abi H’nin odasını aramışsın, bir şey mi oldu’ şeklinde konuştu. Ben de ‘aramadım, geç oldu, yatın artık uyuyun’ dedim. Ben o gün eğer tüm ekibi odama alsaydım bunlar olmayacaktı, en büyük hatam bu oldu. Görüntü kayıtlarına dair hazırlanan tutanakta ‘Kadehinden içeri çektiğim’ şeklindeki bir ifade kullanılmış ancak ben asla tutup içeri çekmedim” ifadelerini kullandı.
“Müdürler Rakı İçip Gelmişti”
Müşteki H.K. ise, “Çıkışta arkadaşlarımla dışarıda otururken bir telefon geldi bana ve ‘tanıdığın herkes burada sen nerede burada değilsin, haberin yok muydu?’ denildi ve ben de arkadaşlarımda otele gittim. Bir ya da iki kadeh şarap içmiştim, benim ağır bir bağırsak rahatsızlığım var. Bu yüzden otele gittiğimde de tek bir kadeh şarap istedim ve o bardak gece boyunca zaten hiç bitmedi. Beni Burcu ablam başımı dizine yatırıp okşadı. Herkes benim abim, ablam ve hocamdı. O yüzden bir güven ortamı vardı. Bütün müdürler rakı içip gelmişler ve orada da içmeye devam ediyorlardı. Sadece benim elimde içki yoktu onlarda da vardı. Efe Bey ve Sezai Bey ile lobide bir karşılaşma yok, oysa yukarı birlikte çıktık. Orada otururken ikisinin okul günlerinden sohbet açıldı ve sonrasında, Sezai Bey ‘hadi gitar çalayım ben’ dedi, Efe Bey de aynı şekilde ‘yukarı çıkalım’ dedi” ifadelerini kullandı.
“Ne Ruh Hastalığım, Ne Kötü Kadınlığım Kaldı”
H.K, “Odanın önüne İsmail, Mesut ve ben geldiğimizde Sezai Bey arkadaşlarımın da geldiğini gördü kafasını uzatıp baktı ve bu yüzden ‘ben uyuyacağım artık’ dedi. İsmail de ‘tamam abi o zaman’ dedi. Biz de hatta ‘niye çağırdı o zaman’ dedik. Sezai Bey’I çağırmadığı halde Efe Bey geldi bir anda içeri girdi. Ben ‘Hadi abi görüşürüz’ diye eğildiğim anda Sezai Bey beni kolumdan tutarak içeri çekti. Kapı ardından hemen kapandı. Sonra ben yere düştüm, yüz üstü kapaklandım. Ben kalktım ve sonra ‘Ne oluyor?’ dedim. Sezai Bey üstüme yürüdü ve ‘sen bunları neden çağırdın’ diye sordu. Sonra ben bağırmaya başladım ‘ne yapıyorsunuz siz, ne oluyor? diye” ifadeleriyle konuşmasını sürdürdü. Daha sonra H.K, “Müdürlük’ten mobbing yiyorum. Benim ne hastalığım ne de kötü kadınlığım, ruh hastalığım kaldı” dedi.
“Kolumdan Tutup Odaya Çekti”
H.K, olayın devamını ise şu cümlelerle açıkladı:
“Beni kollarımdan tutup ‘sakin ol’ diyerek koltuğa oturttu Sezai Bey. Ben o anda çok korktum ve küfrettim. ‘Çekil önümden’ dedikçe bana ‘otur, sakin ol’ dedi. Ben küfredip bağırınca şaşırdılar, o boşlukta odadan kendimi attım, kimse beni odadan çıkartmadı. Ben ağlıyorum zaten. Arkadaşlarıma ‘beni odama götürün’ dedim ağlayarak. Bir koluma mesut, bir koluma İsmail girip ve beni odama götürdüler. Sonra ben resepsiyondan arandım ve ‘H. Hanım, Sezai Bey sizinle görüşmek istiyor, oda numaranızı istedi. O benim öğrencim, sarhoştu. Halini merak ettim bakacağım’ dedi. Ben de ‘oda numaramı söylemeyin, istiyorsa bağlayın’ dedim. Ardından odamdaki telefon çaldı açtım ve bu adam sesimi dinleyip kapattı. Sonra İsmail’e dedim ki ‘abi ara şu adamı beni sahipsiz sanmasınlar’ dedim. İsmail aradı ve ‘abi ne istiyorsun kızdan, niye arıyorsun’ demesi üzerine ‘arkadaşım ne diyorsunuz, ne saçmalıyorsunuz’ diyerek telefonu kapattı ve aramadı.”
Devamı için tıklayınız.