Ses Tiyatrosu ve Beyoğlu Çağrışımları…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dikmen Gürün

Geçtiğimiz günlerde ENKA Sanat sponsorluğunda Porte Film yapımı olarak hayata geçen; yönetmenliğini Selçuk Metin’in, senaristliğini Zeynep Miraç’ın, görüntü yönetmenliğini Emre Okur’un ve müziklerini Cem Öğet’in yaptığı Ferhangi Bir Yaşam belgeselini izledik ENKA Açık Hava Tiyatrosu’nda. Önümüzdeki günlerde de “Ferhan’ın mekânı” diyeceğim Ses Tiyatrosu’nda gösterilecek film. İzlenmesi gerekir… Böyle belgesel çalışmaların hayata geçmesine destek oldukları için öncelikle ENKA Sanat’ı kutlamak isterim ve tabii ki Porte Film ekibini de.

ÇAĞRIŞIMLAR

Ferhangi Bir Yaşam’da tiyatro ve müzik dünyamızdan pek çok sanatçı ve Ferhan’ın ailesi, dostları paylaştılar değerli anılarını, yorumlarını… Evet, Ferhan’ın özel yaşantısını, sanat hayatını, Ortaoyuncular ve adeta yeniden inşa ettiği Ses Tiyatrosu için verdiği o çetin mücadeleyi izlerken Beyoğlu’nun dünü ve bugünü bir kez daha geçti gözlerimin önünden… Tiyatroların, sinemaların seyirciyle dolup taştığı, Markiz’lerin, Lebon’ların, İnci’lerin, Rejans’ların ve nice benzer mekânların caddeye zarif renkler kattığı yıllara döndüm… O güzelim Markiz’in bugünkü perdeleri çekik sessizliğe bürünmüş hali bana hep Haldun Taner’i hatırlatır. Sevdiği bir mekândı usta yazarımızın… Bir zamanlar da kumpirci olarak faaliyet göstermişti biçare Markiz! Neden bir Londra, Paris, Milano ya da Moskova gibi eskiyi koruyamıyor ya da korumuyoruz? Bu cehalet örneği ama bir anlamda da bilinçli yıkımlar, yok edişler kültürsüzlüğün, toplumsal alanda giderek tırmanan eğitim yoksunluğunun kanıtları. Tek tek karartılan sahneler de bu sürecin işaretleri sanki. Şimdilik, sözü fazla uzatmadan: “İyi ki Ses Tiyatrosu’na el atmışsın Ferhan Şensoy” diyorum bir zamanların güzelim Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nu, Muammer Karaca Tiyatrosu’nu, Elhamra ya da Arena’yı, Alkazar’ı, Odeon’u, şimdi sinema müzesi olan Küçük Sahne’yi, Taksim Sahnesi’ni, Şan’ı ya da Kenter Tiyatrosu’nu aklımdan geçirirken…

BEKLENTİLER

29 Eylül 2006 yılında vefat eden değerli dostum, Kulis dergisinin sahibi Agop Ayvaz 1987 yılında yaptığımız bir konuşmada “Beyoğlu’nda lahmacuncu artıyor, ama tiyatrolar azalıyor” demişti. Bugün de her köşe başını tutmuş dönercilerin önünden geçerken hatırlamadan edemem Agop Bey’in bu sözlerini.

Yıllar önce, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sahne ve Gösteri Sanatları yönetmeni olarak görev yaptığım sırada; 2009’da istifa etmeden önce, hayata geçirdiğim önemli bir çalışmadır İstanbul’un tiyatro mekânlarını kapsayan ve üç cilt olan Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları. Yapı Kredi Yayınları (YKY) tarafından basılan bu kitap o sırada bölüm başkanı olduğum İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü akademik kadrosu tarafından hazırlanmıştı: Suriçi İstanbulu, Bakırköy ve Çevresi (Kerem Karaboğa), Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş ve Çevresi (Yavuz Pekman), Anadolu Yakası (Fakiye Özsoysal ve Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölüm Başkanı Metin Balay)… Yoğun bir araştırma ve emek ürünüdür. Sanırım o günden bugüne baskısı tükendi, ama keşke bir kez daha basılabilse bu belge kitap ve keşke en azından eğitim kurumları gençleri; genç tiyatrocuları ve seyirciyi besleyebilse bu alanda…

Cumhuriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla