DT’de Halkın Parasıyla Ne Oyunlar Çevriliyor?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Gözde Bedeloğlu’nun Birgün‘de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.)

Olumlu tarafından bakalım. Uzun AKP iktidarlığı boyunca yaşadıklarımızın bir sonucu olarak, ‘liyakat’ konusunda daha sorgulayıcıyız. Buna, her kuruşu bizim olan devlet bütçesinin ne için ve nasıl kullanıldığının bilinçli takibi eklendiğinde ise ortaya mis gibi, yurttaşlık bilinci ışıl ışıl parlayan bir toplum çıkıyor.

Son dönem atamalara bakıldığında, üzerine en çok konuşulanlardan birinin Devlet Tiyatroları (DT) olduğunu görüyoruz. 2023 yılının Ağustos ayında, kuruma genel müdür olarak atanan Tamer Karadağlı’nın liyakati sorgulanmış, bunun üzerine Fatih Altaylı şöyle yazmıştı: En azından Karadağlı 31 yıllık meslek hayatında 6 oyunda rol almış. Yani iyi kötü sahne tozu yutmuşluğu var. Hayatında tiyatroya gitmediği halde, Kartal’daki malum okulu bitiren birini de atayabilirlerdi. Ne bekliyordunuz yani, Genco Erkal’ı atamasını mı?! Şükredin halinize.” Karadağlı’nın, genel müdürlük pozisyonu için yetenek ve yeterliliğe sahip olup olmadığını en doğru tiyatrocular değerlendirecektir.

Ben, Altaylı’nın “ne bekliyordunuz” sorusu üzerinde durmak istiyorum. Sahi, ne bekleyebilirdik? Madem ki devletin yönettiği bir tiyatro var, ister başına ister sonuna, devletin haleti ruhiyesine aykırı, amaç ve motivasyonuna ters düşecek bir yönetici atanabilir mi?

Biliyorum, devletin tiyatrosu olmalı mı olmamalı, güncel bir tartışma değil ama ne eskiyor ne modası geçiyor. Siyasi iktidarın rengine ve iklimine göre birileri hoşnut oluyor, birileri itiraz ediyor. 2012’de, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, devlet eliyle tiyatronun olmayacağını söylemişti. Bugün belli ki aynı görüşte değil. Kurum, bizzat Erdoğan’ın imzasıyla atanan kişi tarafından yönetiliyor. Karadağlı, öncesinde yaptığı açıklamalarla, iktidar için tek kriter olan rejime destek mi köstek mi sınavını başarıyla geçmişti. Genel müdürlük görevine uygun ve hazır olduğuna dair iktidara verdiği en önemli mesajlardan biri de şuydu; Erdoğan için: “O müthiş bir hatip, kitleleri peşinden koşturuyor, benim cumhurbaşkanım o”! İşte bu kadar! Sadakat varsa gerisi teferruat.

Karadağlı, yılın başında röportaj verdiği iktidar medyasında demiş ki, “DT her önüne gelen oyunu oynayamaz. Biz devleti temsil ediyoruz. Devletimize hizmet etmek için çalışıyoruz.” Dediği açık, DT her önüne geleni değil devlete uygun olan oyunu seçer ve oynar. Vergiler halktan toplanır ama hizmet devlete verilir. Kendisini kutlarım. Devletin neden tiyatro işletmeciliğine soyunmaması gerektiğini net cümlelerle özetlemiş. Geçen yıl, Hüda-Par üyeleri Diyarbakır DT önünde toplanarak tekbir getirip, o sırada sahnelenmekte olan ‘Karımın Kocası’ oyununun ‘ahlak dışı’ olduğu gerekçesiyle iptal edilmesini istediğinde tek bir açıklama yap(a)mamıştı Karadağlı. Kendini halka değil, devlete ve kurumu yöneten siyasi iktidara karşı sorumlu hisseden bir yöneticinin yapacağı iş tam olarak budur zaten.

Kurumun bütçesine ve nasıl kullanıldığına gelecek olursak… Öncelikle şunu hatırlatmak gerek; devlet, halkın sanata erişimini garanti altına almakla ve kamu hizmeti sunan ödenekli ya da bağımsız bütün tiyatrolara eşit destek vermekle yükümlü. Oysa devlet, ülkenin en büyük tiyatro işletmecisi olarak, bizden topladığı paraların çoğunu kendine ayırıyor. Bütçeden bağımsız tiyatrolara dağıtılan miktar, bunun yanında hem devede kulak kalıyor hem de destek kriterleri oldukça muğlak! Gazeteci Mustafa Kara’nın yazdığı “Afife Ödülleri, bilet fiyatları, eşitsizlikler: Bağımsız tiyatro engelli koşuda” (sahneden.net) başlıklı makalesi bu konudaki kafa karışıklıklarına çok açık cevaplar sunması bakımından önemli. Kara’nın aktardığına göre, DT 2024 yılında bütçeden 3 milyar 378 milyon lira harcamış. Bir izleyicinin maliyeti geçen yıl 1500 liraymış. Bu yıl enflasyonla beraber 2000-2500 lira! Gişeden alınan bilet ile aradaki fark tabi ki yine bizim cebimizden çıkıyor. Devletin bağımsız tiyatrolara verdiği destek ise tiyatro başına ortalama 115 bin 546 lira 21 kuruş! Demek ki hükümet, halkın parasını eşit dağıtmadığı gibi bir de bağımsız tiyatroların omuzlarına ağır vergi yükü bindiriyor! Bu konuyla ilgili de Moda Sahnesi’nin YouTube kanalında Selçuk Aydoğan’ın anlattıklarına kulak vermek gerek.

Devamı için tıklayın.

Paylaş.

Yanıtla