Sanat Meclisi’nin hazırladığı “Sanatta Hak İhlalleri” raporunu okurlarımızla paylaşıyoruz.
Sanat alanı Kasım ayında da baskılardan, yargılamalardan payını aldı. İşte Kasım 2025 de sanat alanının başına gelenler:
- Özel tiyatroların oyun sahnelemesine engel olan ‘Sahnelerin Yüksek Kira Bedelleri’ nedeniyle başlatılan imza kampanyası 1351 destekçiye ulaştı. Toplanan imzalar, resmi dilekçelerle birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, Millî Eğitim Bakanlığı’na, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ve Türkiye Belediyeler Birliği’ne teslim edildi. İnisiyatif, yükselen sahne kira bedellerinin özel tiyatrolar için bir “sahnelenebilirlik krizi” yarattığını belirterek, kamuya ait sahnelerde erişilebilir ve makul ücretlendirme politikaları talep ediyor. Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi, sanatın toplum için bir lüks değil, temel bir ihtiyaç olduğunu vurgulayarak ilgili kurumları kalıcı çözüm üretmeye davet etti. Kampanya, özel tiyatroların sürdürülebilir biçimde üretim yapabilmesi ve seyircinin sanatla buluşmasının kesintiye uğramaması için destek bekliyor.
- 9 Kasım Çarşamba günü KahramanmaraşSütçü İmam Üniversitesinde Duman grubunun solisti Kaan Tangöze tarafından verilen konser, AKP’lilerin tepkisine neden oldu. Protest tarzıyla bilinen Tangöze’nin şarkı sözleri sosyal medyada yayılınca gelen tepkiler üzerine üniversite, ’idari inceleme/ soruşturma süreci başlatılmıştır’ dedi: “Söz konusu programda Üniversitemizin hiçbir yöneticisi bulunmamış ve etkinlik Üniversitemiz sosyal medya ve ana sayfa gibi duyuru mecralarında kesinlikle yer almamıştır. Bütün bunlar bile etkinliğin Üniversitemiz dahlinde olmadığının birer kanıtıdır. İsnatta bulunulan kurum yöneticilerimiz meslek onurunu sonuna kadar taşıyan, uzun yıllara şamil bilimsel çalışmalarıyla ülkesi ve milleti yararına faaliyet ve görevlerde bulunmuş insanlardır. Söz konusu etkinlikteki müzik grubunu şehre davet eden organizasyon şirketi şehrin değişik yerlerine reklam afişleri asmış, günler öncesinden bunu duyurmuş olmasına rağmen duyarlı olduğunu iddia eden bu sivil toplum kuruluşu üye ve yetkilileri neden bu zaman zarfında bir tepki vermemiş, kimseyi bu konuda neden uyarmamıştır? Rektörlüğümüz; kurumumuzu ve yöneticilerimizi hedef gösteren, toplumda infial oluşturmayı hedefleyen bu açıklamayı kayda almış olup gereken her türlü hukuki değerlendirmeyi yapma hakkını saklı tutmaktadır. Söz konusu isnatlar hakkında derhal idari inceleme/soruşturma süreci de başlatılmıştır. Üniversitemiz millî ve manevî değerlerine sıkı sıkıya bağlı; Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, hiçbir devlet büyüğümüze hakaret içeren her türlü söz, tavır ve davranışın karşısında olup bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu duruşundan taviz vermeyecektir.” Kaan Tangöze’nin konserde söylediği ‘Baltalar Elimizde’ şarkısının sözleri ise şöyle: Baltalar elimizde, imarı cebimizde/ Biz gideriz ormana, hey ormana/ Bakanlar yanımızda, başkan önümüzde/ Biz gideriz ormana, hey ormana/ Bu ormanı yaksak da mı satsak, yıkıp yerine rezidans çaksak/ İyi para ediyor/ Bu sinemayı yaksak da mı satsak, buraya da mı bir AVM çaksak/ İyi para ediyor/ Bu parka Topçu Kışlası mı yapsak, buraya da mı bir AVM çaksak/ İyi para ediyor/ Baltalar elimizde, imarı cebimizde/ Biz gideriz ormana, hey ormana/ Bakanlar yanımızda, oğulları önümüzde/ Biz gideriz ormana, hey ormana/ Bu sanatçıyı yasaklasak da mı saklasak, yasaklasak, örgütten alsak/ Hep bize çakıyor/ Bu yazarın kitabını toplatsak da mı saklasak, yoksa bunu da mı örgütten alsak/ Hep bizi yazıyor/ Bu gazeteciyi oraktan mı alsak çekiçten mi alsak, Balyoz’dan mı alsak, Komünist mi lan bu/ Bu askeri Gılgamış’tan mı alsak, Ergenekon’dan mı alsak/ Dik dik dik bize bakıyor/ Baltalar elimizde, imarı cebimizde/ Biz gideriz ormana hey ormana/ Bakanlar yanımızda, Cumhurbaşkanı her yerde/ Biz gideriz ormana, hey ormana.
- 19 Kasım 2025 Çarşamba sabahı Grup Yorum’un yargılanması vardı. Çağlayan Adliyesi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu kat çelik yelekli polisler, sivil memurlar ve özel harekât timleri tarafından olağanüstü önlemlerle donatılmıştı. Gazeteci Nazım Alpman’ın köşe yazısı şöyleydi (Cumhuriyet, 20 Kasım 2025): “Çağlayan Adliyesi mimari özellikleri bakımından görenleri çok etkiliyor. Gel gelelim bu muhteşem tesisin içinde bulunması arzu edilen “minik” bir eksiği var. Tam adı İstanbul Adalet Sarayı… Ama “adalet” için kefil olacak çok sayıda hukukçu bulmak kolay değil. 19 Kasım 2025 Çarşamba sabahı Grup Yorum’un yargılaması vardı. 13. Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu kat çelik yelekli polisler, sivil memurlar, özel harekât timleri tarafından olağanüstü önlemlerle donatılmıştı. Mahkemenin bulunduğu koridorun başı güvenlik bariyerinde “dava başlayınca çağırılacaksınız” bilgisiyle girişlere kapanmıştı. O koridorun bağlı olduğu geniş alan ise “güvenlik sahası” ilan edilmiş boş sandalyelere ailelerin oturmaları yasaklanmıştı. İçerde sanıkların iki katı kadar da polis ve jandarma görev yapıyordu. Tutuklu Grup Yorum üyeleriyle aileleri arasına güvenlik duvarı oluşmuştu. Birlerini görmeleri nedense engelleniyordu. Grup Yorum için açılan davadaki ‘suç unsurları’ sıralanırken ‘devlet şaka mı yapıyor’ dedirtecek cinstendi. İddianamede ‘1992’de yayınlanan Cesaret albümünde yer alan ‘Dağlara Gel’ şarkısıyla örgüt mensuplarının dağa/kıra çıkmaya özendirerek örgütün kırsal yapılanmasına eleman temin etmeyi sağladığı’ diyor. Arama motorlarında şöyle bir bilgi de var. Savcının ‘şarkı’ dediği türkü 17. Yüzyılda yazılmış. Güftesi ve bestesi Aşık Gevheri’ye ait… Halk ozanı Grup Yorum arasında örgütsel bir bağ bulunması mümkün görünmüyor. Çünkü Gevheri 1600’lü yıllarda yaşadığı kabul ediliyor. Grup Yorum’un ise 20. Yüzyılın son çeyreğinde sanat dünyasına adım attığı biliniyor. Kendi sosyal medya sayfalarında kuruluş tarihi olarak 1985 yılı gösteriliyor. Bir başka ağır suç kanıtı ise Beyza Gülmen ile ilgili bölümde şöyle yazılmış: “6 adet İBUCOLT ibareli hap… Beyza Gülmen adına kayıtlı banka hesabından Nuriye Gülmen hesabına 1.100 lira para girişi olduğu tespit edildiği…’ Diğer zalim suç kanıtıysa Merve Kurt, kardeşi Bahar Kurt’un tahliyesini Grup Yorum’un sosyal medya hesabından paylaşması… Grup Yorum’un dün duruşmasını izledim. Ağır Ceza Mahkemesinin başkanı iddianameyi özetlerken DHKP-C terör örgününe mali kaynak yarattıkları, bu konuda Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) kayıtları bulunduğunu söyleyip ‘ne diyorsunuz’ dedi. İlk olarak söz alan Cem Dursun, Grup Yorum’un Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) ve Müzik Yorumcuları Meslek Birliği’ne (MÜYOBİR) üye olduklarını söyledikten sonra dedi ki: ‘Bunların hiç biri suç değildir! Türkiye’de bütün müzisyenler bu kuruluşlara üyedir. Neden üyesiniz diye soruyor savcı, tam tersini sormalı üye olmazsak sormalı neden üye değilsiniz? Suç unsuru olarak gösterilen belgeler arasında Instagram paylaşımları, 100 lira, 400 lira, 1100 lira gibi meblağların annelerden çocuklarının hesaplarına yatırıldığı bilgileri de var.’ Uzun duruşma sonunda Grup Yorum’un tutuklu üyelerinden Cem Dursun, Şura Başer, Sevda Kurban ve Beyza Gülmen için tahliye, diğerleri içinse tutukluluğun devamına karar verildi. Dava 9 Şubat 2026’ya ertelendi.
- Yıl boyunca bir çok kez polis saldırısına uğrayan İstanbul İdil Kültür Merkezi Kasım Ayı’nın son günlerinde bir kez daha baskına uğradı. Kültür Merkezi ağır tahribata uğratılırken Grup Yorum üyesi Vedat Doğan gözaltına alındı.
- AKP tarafından TBMM’ye sunulan Vakıflar Kanunu’nda değişiklik yapan yasa teklifiyle, belediyelerin mülkiyetindeki kültür varlıklarının yönetim ve denetiminin merkezi idareye devredilmesinin önü açılıyor. Teklif yasalaşırsa, İBB’ye ait 100’den fazla kültür yapısı artık belediyenin kontrolünde olmayacak. Söz konusu taşınmazlar arasında Beşiktaş ve Kadıköy İskele Kütüphaneleri, Artİstanbul Feshane, Yerebatan Sarnıcı, Müze Gazhane, Casa Botter ve Moda İskelesi gibi İstanbul’un kültürel sembollerinden bazıları bulunuyor. CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, X hesabından yaptığı paylaşımda TBMM’ye sunulan ‘Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik’ başlıklı yasa teklifine tepki gösterdi. Yasa teklifiyle, belediyelerin mülkiyetindeki kültür varlıklarının yönetiminin, merkezi idareye devredilmek istendiğini belirten Zeybek, şu ifadeleri kullandı: “30 yıl boyunca ‘ecdad mirası’ dedikleri bu şehirde, tarihi yapıları yıkıntıya terk edenler şimdi; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu ve ekibinin bu alanları yeniden hayata döndürüp halka açmasından rahatsız. Çünkü o binalar artık beton değil, hayat taşıyor. Çünkü orada rant değil, halk var; sanat var, dayanışma var, umut var. Soru basit: Bu yasa değişikliği gerçekten kamu yararı için mi yapılıyor, yoksa Ekrem başkanımız öncesi gibi bir kez daha yandaş vakıflara yeni kapılar aralamak için mi yapılıyor? İstanbul artık birilerinin ‘arsa defteri’ değil, halkın nefes aldığı şehirdir. Bu şehir, talanla değil dayanışmayla; rantla değil Cumhuriyet değerleriyle büyüyecek. Milletimiz sizden yana değil, bizden yana.”
Sanat alanı yeni sezonun ikinci ayında da önündeki dağ gibi sorunlarla boğuşma halinde. Cumhuriyet tarihi boyunca ülkedeki iktidarlar sanat alanına baskılar, engellemeler, hapisliklerle saldırırken bu kez ekonomik engeller hepsinden beter bir oyunla yoluna taş koyuyor. Sanatçının yaşadığı evden sanatını üreteceği stüdyodan sergileyeceği salona her şey ateş pahası. Sanatçı bunu nereye yansıtacağını bilemeden çaresiz kalmış durumda. Bilet fiyatları onu izleyicisinden koparıyor. Fahiş salon kiraları kervanına mal sahiplerinin ardından belediyelerde katıldı. Şimdi sanatın önünde masallardaki gibi yedi başlı bir ejderha var. Bakalım sanat alanı bu ejderha ile nasıl baş edecek?
