Opera Sanatçılarına Umut Işığı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Türkiye’de devlet çatısı dışında ilk kez bir opera kuruldu. Süreyya Sahnesinde temsillerine başlayan İstanbul Opera Derneği, kadro yokluğu nedeniyle mesleklerini yapamayan sanatçılara umut ışığı oldu.

Her sene konservatuvarların opera-şan bölümlerinden birbirinden yetenekli sanatçı adayları mezun oluyor. Peki, bunların ne kadarı mesleklerini icra etme imkanı bulabiliyor? Ne yazık ki çok az bir kısmı. Çünkü İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Antalya ve Samsun’da bulunan Devlet Opera ve Balesi kurumlarının kadro olanakları son derece kısıtlı ve yeni mezun gençlerin Devlet Opera-Balesi sanatçısı olmaları neredeyse imkansız. Maddi imkanları görece daha iyi olan ya da bir şekilde burs bulabilen gençler şanslarını yurt dışında ararken, diğerleri ya konservatuvarda kalıp akademik kadro bulmaya çalışıyor ya da başka işlere yöneliyor.

GENÇ SANATÇILAR İÇİN UMUT IŞIĞI

Geçen eylül ayında kurulan İstanbul Opera Derneği, Türkiye’de kendilerine gelecek göremeyen genç opera sanatçılarına umut ışığı oldu. 23 Aralık akşamı, Barok Dönem Bestecisi George Friedrich Handel’in ‘Semele’ operasını Türkiye’de ilk kez sahneleyen İstanbul Opera Derneğinin pek çoğu yeni mezun gençlerden oluşan sanatçıları, bu sezon başka eserlerle de Kadıköy’deki Süreyya Sahnesinde olacak. Pera Palas, AKM ve Süreyya’da düzenlenecek konserler de cabası. Bunun yanında mayıs ayında Suna Korad Şan Yarışması’nın ilki yine İstanbul Opera Derneği tarafından yapılacak.

Kısacası Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Opera Ana Sanat Dalı Başkanı Doç. Dr. Tülay Uyar Hatip tarafından kurulan İstanbul Opera Derneği, bu sanatta büyük bir yükseliş gerçekleştirmeye aday. Derneğin kurucu üyeleri arasında Tülay Uyar Hatip’in yanı sıra AKM Sanat Yönetmeni Remzi Buharalı, Opera Rejisörü Aytaç Manizade, Orkestra Şefi Paolo Villa, Besteci Prof. Dr. Hasan Uçarsu, Ses Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İsmail Koçak, İDOB Baş Dekoratörü Efter Tunç, Soprano Otilia İpek, Bariton Kevork Tavityan, Bariton Nejat Işık Belen, Telif Hakları Uzmanı Avukat Prof. Dr. Murat Volkan Dülger de yer alıyor.

“ÖĞRENCİLERİMİZİN ÇARESİZLİĞİNİ GÖRDÜK”

İstanbul Opera Derneğinin kurucusu ve fikir annesi olan Soprano, Doç. Dr. Tülay Uyar Hatip, dernek kurma fikrinin on yıldan uzun süredir aklında olduğunu söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Öğrencilerimizin mezun olduktan sonraki çaresizliklerini gördük. Mesela yüksek lisans öğrencisi, çok yetenekli bir arkadaşımız avukatlık bürosunda çalışmaya başlamıştı. Büyük yetenekler opera sanatını icra edecek alan bulamadıkları için heba oldu bizim dönemimizde. Bu derneği kurduk ki artık yetenekli insanlar kendilerini ifade edebilecekleri, sanatlarını icra edebilecekleri bir ortam bulsunlar.

Tabii devamlılığının olması benim için çok önemli. O yüzden sürdürülebilir olduğu zaman bu işe girmeye karar verdim. Sürdürülebilir olacağına da inanıyorum. Yazın başında kurucu üyelerimize fikrimi açtım. Onlarla fikir alışverişi yapıp fikri geliştirdik ve yazın çok çalıştım bu işin üstünde. Geceli gündüzlü çalıştım diyebilirim. Eylül ayında resmen kurulduk. Çok hızlı yol alabildik. Hemen bir seçme yaptık. Ardından sözleşmeler imzalandı sanatçılarımızla. Aramızda sadece yeni mezun gençler yok. Belli bir yaşta olan, ama bugüne kadar sanatlarını icra edecek platform bulamayan sanatçılar da var. Uzun yıllardır çalışan bir kurum gibi haftanın dört günü prova yaptık. Orkestra şeflerimizi ve korrepetitörlerimizi de seçtik. Paolo Villa zaten bizim sürekli çalıştığımız orkestra şefimiz, ama onun dışında genç orkestra şeflerimize de yer vermek istedik. Bu arada başka projelerimiz de var: Mesela Orkestra Şefleri Murat Cem Orhan ve Hakan Şensoy ile birlikte projelerimiz olacak.”

TÜRKİYE’DE BİR İLK

Tülay Uyar Hatip, Türkiye’de ilk kez devlet desteksiz bir opera kurulduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Aslında 1960’lı yıllarda Opera Cemiyeti kurulmuş. Bu cemiyet ardından İstanbul Şehir Operası olmuş, akabinde de Devlet Opera ve Balesine bağlanarak İstanbul Devlet Opera ve Balesi haline gelmiş. Ondan sonra bu bir ilk. Bu kadar büyük bir kadroyla, orkestrasıyla, korosuyla, dekoruyla, kostümüyle bir ilk.”

İstanbul Opera’nın seyircilerle ilk buluşma için seçtiği ‘Semele’ operası 17 ve 19 Ocak ile 22 ve 23 Şubat tarihlerinde yine Süreyya Operasında sahnelenecek. Akabinde Gaetano Donizetti’nin ‘Aşk İksiri’ ve Gioacchino Rossini’nin ‘İtalya’da Bir Türk’ operaları ile Johann Sebastian Bach’ın ‘Kahve Kantatı’ sanatseverlerle buluşacak.

Mayıs ayında ise Türk operasının en önemli solistlerinden Koloratur Soprano Suna Korad’ın adını taşıyan bir şan yarışması düzenlenecek. Yarışmada ödül alacak genç sanatçılar, bir sonraki sezonun eserlerinde başrol oynayacaklar.

SEMELE: BİR TÜRKİYE PRÖMİYERİ

YUNAN mitolojisinin en ilginç tanrılarından Dionysos’un annesi Semele’nin öyküsünü bilir misiniz? Semele, Baştanrı Zeus’a (Jupiter) aşık olur ve bu güçlü ilahla büyük bir aşk yaşar. Zeus’un karısı Tanrıça Hera da (Juno) bu ilişkiden haberdardır. Hera, Semele’yi cezalandırmak için bir plan yapar ve yaşlı bir kadın kılığına girerek kızın yanına gidip ona şu öğüdü verir: “Zeus’tan sana kendini tanrı olarak tüm görkemiyle göstermesini iste. Böylece seni gerçekten sevip sevmediğini anlarsın.”

Semele de kılık değiştirmiş Hera’nın dediğini yapar. Zeus, her dileğini gerçekleştireceği sözünü verdiği için Semele’nin dediğini yapmak zorunda kalır. Semele de Zeus’un ışıklar ve yıldırımlarda ifadesini bulan tanrısal varlığına dayanamayıp kül olur. Ancak Zeus, Semele’den olan oğlu Dionysos’u (Bacchus) kurtarır.

İşte Barok Dönem Bestecisi George Frideric Handel’in ‘Semele’ operası, konusunu bu mitolojik öyküden alıyor. ‘Semele’ her ne kadar güzel melodilerle örülmüş bir eser olsa da Türkiye’de sahnelenmemişti. Ta ki 23 Aralık 2022 akşamına kadar…

İstanbul Opera Derneği, bu İngilizce barok operayla sanatseverlere merhaba dedi. 23 Aralık’taki Türkiye prömiyerinde izleyici olarak bulunmaktan, ‘Semele’yi başarılı ve eseri özümsemiş bir kadrodan dinlemekten büyük keyif aldım. Şef Paolo Villa’nın yönetimindeki orkestra, Aytaç Manizade’nin minimal ve zamansız rejisi, Efter Tunç’un tasarladığı dekorlar ve kostümler, Güliz Tekelioğlu yönetimindeki koro ile solistlerin uyumu dikkat çekiciydi.(Yazının devamı için buraya tıklayınız…)

Paylaş.

Yanıtla