Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, Devlet Tiyatroları biletlerine yapılan yüksek zamlar hakkında açıklama yaptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Devlet Tiyatroları’nın 2 Nisan’dan itibaren bilet fiyatlarının %300’e varan oranlarda arttırılmasının ekonomik ve toplumsal sonuçları olduğunu belirtti.
Tiyatroya erişimin bir ayrıcalık değil, temel bir hak olduğunu vurgulayan Atalar, “Gençler, öğrenciler, emekliler tiyatroya gitmek istiyor ama fiyatlar karşısında vazgeçmek zorunda kalıyor. Sanatçılar sahneye çıkıyor ama salonlar boş. Bu tablo kabul edilemez” dedi.
“Sahne ile halk arasına ekonomik bariyerler örülmüştür”
Fiyat politikalarının yalnızca ekonomik değil kültürel bir dışlama ile sınıfsal bir ayrım yarattığını belirten Atalar, “Kültürel hayata katılım bir lüks değildir. Ancak bugün tiyatroya gitmek, birçok insan için erişilemez hale gelmiştir. Özellikle ön sıralardaki koltukların fahiş fiyatlarla satılması nedeniyle seyirci sayısı düşmüş, sahne ile halk arasına ekonomik bariyerler örülmüştür. Bugüne kadar tiyatroya erişim bir devlet politikasıyken devlet bundan neden vazgeçmiştir?” diye sordu.
Biletlere yapılan fahiş zammın gerekçesi kamuoyuyla paylaşılmadı, bunun yanında Atalar, Devlet Tiyatroları’nın bütçesinin yetersiz olduğu varsayılıyorsa sorulması gereken başka sorular olduğunu söyledi.
“Kaynak yoksa bu israfa neden göz yumuluyor?”
Atalar, bütçe konusuna ilişkin şu soruyu sordu: “Prömiyere günler kala iptal edilen oyunların maliyetleri, kurum içinden rejisör bulunabilecekken dışarıdan yüksek ücretlerle çalıştırılan isimlerin masrafları hangi bütçeden karşılanıyor? Kaynak yoksa bu israfa neden göz yumuluyor?”
Oyun izlemenin bir hak olduğunun önerge ve kanunda da açıkça belirtildiğini söyleyen Atalar şöyle konuştu:
5441 sayılı Kanunun 1. Maddesinin gerekçesinde ve Devlet Tiyatroları Görev ve Çalışma Yönergesi’nde açıkça ‘yerli ve yabancı eserlerle halkın genel eğitimini, dil ve kültürünü yükseltmek’ amacı yer alır.
Çok açık ki kültür ve sanata erişim temel bir insan hakkıdır. Rene Maheu, kültür politikaları kavramını 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Bildirgesi’nin 27. maddesindeki kültür hakları kavramına dayandırmıştır. Bu maddede, “Her kişinin toplumun kültürel yaşamına özgürce katılma hakkı” olduğu savunusu yapılmaktadır. Her insanın nasıl “eğitim hakkı”, “çalışma hakkı” varsa “kültür hakkı” da bulunmaktadır. Rene Maheu bu haktan herkesin yararlanması üzerinde durmuş, kültüre erişimin seçkinlerin, varlıklı bir azınlığın ya da kültür uzmanlarının tekelinde bir lüks aracı olamayacağını belirtmiştir. Devletin görevi de kültürden herkesin yararlanmasını yani, bir bakıma kültürün demokratikleşmesini sağlamaktır. Nitekim anayasamızdaki 64. madde, “sanatın ve sanatçının korunmasını” kapsamına alır.
Devletin ve yerel yönetimlerin kültür-sanat alanındaki sorumluluğunun altını çizen Atalar, “Biz; tiyatronun, konserin, serginin yalnızca belli kesimlere değil, toplumun her kesimine ulaşabildiği bir düzenin mücadelesini veriyoruz. Kültür ve sanat faaliyetleri devlet eliyle desteklenmeli ve herkese ulaşmalıdır” ifadelerini kullandı.
Ne olmuştu?
Tamer Karadağlı’nın Genel Müdür olduğu Devlet Tiyatroları, 2 Nisan’dan sonraki oyun biletlerini zamlı fiyatla satmaya başladı. En düşük zam oranı yüzde 71 olurken, en yüksek zam oranı yüzde 371 oldu.
Zam öncesi 115 lira olan bilet iki kategoriye ayrıldı. Bu kategoride indirimli bilet yüzde 186 zamla 330 liraya, tam bilet ise yüzde 291 zamla 450 liraya çıktı. Zam öncesi tam bilet 115 TL, indirimli bilet 70 TL idi. İstanbul Atatürk Kültür Merkezinde salon tam 175 TL, indirimli bilet 115 TL olarak satılıyordu.
Devlet Tiyatroları sanatçıları yapılan fahiş bilet zamlarına tepki gösterdi: “Hayat pahalılığıyla mücadele eden insanlarımıza ‘evinizde oturun ve televizyon seyredin’ demekten başka bir şey değildir.”
Kültür Sanat-Sen, zamma dair “Fahiş fiyat artışı derhal geri çekilmeli” dedi.