Editörden
Leman dergisi, “dini değerlere hakaret” suçlamasıyla büyük bir linç kampanyası ile karşı karşıya kaldı. Leman binası önünde toplanan kalabalık, polis barikatını aşarak taş ve sopalarla saldırdı. Saldırganlar cezasız kalırken, dört Leman Dergisi çalışanı ters kelepçe uygulanarak gözaltına alındı. Dergi toplatıldı. Saldırıyı başlatanlar, “can vermeye de almaya da hazırız” diyerek tehditkar bir açıklama yaptı.
Leman Kültür Restoran’a da yönelen başka bir grubu polis havaya ateş açarak dağıtmak zorunda kaldı. Sivas Katliamı’nın bir gün evvelinde sınırları önceden çizilmiş böylesi bir provokasyon, kamuoyunda tüm topluma yönelik bir tehdit olarak algılandı.
Leman’a Destek Açıklamaları
Leman Dergisi’ne yönelik 35 yayınevinden destek açıklaması geldi. Açıklamada “Bu müdahale, yalnızca bir yayın organını değil, doğrudan toplumun eleştiri hakkını ve ifade özgürlüğünü hedef almaktadır.” denildi.
Karikatürist Cem Dinlenmiş karikatürün barış ve kardeşlik mesajı verdiğini savundu. İşkenceyle gözaltına alınan ve hukuksuzca tutuklanan sanatçıların serbest bırakılması çağrısını yaptı.
Şair Ahmet Telli, sosyal medya paylaşımında “Leman benim de sesimdir” diyerek dergiye destek verdi.
Artizan Kültür Sanat Çevresi, yaptığı açıklamada, söz konusu karikatürün estetik açıdan tartışılabilir olduğunu, ancak etik olarak herhangi bir kimliği aşağılamadığını belirtti. Aynı açıklamada, Leman dergisine ve çalışanlarına yönelik baskı ve zorlamaların ve ifade özgürlüğüne yönelik tüm baskılara karşı olduklarını kamuoyuna duyurdu.
Moda Sahnesi yönetmeni Kemal Aydoğan, sosyal medyada tepki göstererek, “Bugün adı Ahmet, Mehmet, Muhammet, İbrahim, Musa, İsa, Davut olanlara bir şey denmeyecek mi, peygamber mi bunlar?” diye sordu.
Öte yandan muhalif çevrelerde ifade özgürlüğünü kayıtsız şartsız savunanlar olduğu gibi, süreç içerisinde derginin olası tehditlere karşı editöryal bir hazırlıksızlık içerisinde olduğunu düşünenler de var. Ne var ki, bir küçük karikatür karesinden büyük bir suç icat edilip, sanatçılar cana kast etmişçesine derdest edilince, bu yöndeki bir tartışma sağlıklı bir zemine de oturamıyor.
Her gün ardı arkası kesilmeyen hukuki skandalları düşündükçe, iktidarın sinekten yağ çıkarmaya ve pireyi deve yapmaya kararlı olduğu görülüyor. Bu durum maalesef halk tabanındaki İslamofaşist eğilimleri besliyor ve destekliyor.
Kamuoyunda yaşanan olayın anayasa değişikliği ile ilgisi olduğunu ifade edenler var. Pek de haksız bir görüş değil. Belli ki iktidar kendi kendi meşrebince hazırlığını yapıyor. Toplum ve özellikle sanatçılar olarak hazırlıksız olduğumuzu itiraf etmek gerek. Anayasa değişikliği tüm kesimlerce onaylanana dek, özellikle seküler kesime yönelik baskı rejimi sürecek gibi gözüyor. Peki en etkili strateji ne? Parlamenter rejimi savunan, inanç ve ifade özgürlüğünü koruyan alternatif bir anayasa değişikliği hazırlığı yapmak ve bunu toplumun tüm kesimlerine yaymak olabilir mi?