Hamburg'da Göçmen Tiyatrosu (7): Cemalettin Zeyrek

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis-Söyleşi (M. Kemal Adatepe’nin hazırladığı Hamburg’da Amatör Göçmen Tiyatrosu Dosyası’nın 7. bölümünü, Cemalettin Zeyrek’le yapılan söyleşiyi yayınlıyoruz.) Yirmi yılı aşkın tarihçesiyle Hamburg’daki en eski ve en uzun soluklu tiyatro  İstasyon Tiyatro-İletişim ilk oyunu „Başbakan Deli mi?”yi sergiledikten hemen sonra ilk ayrılmalara sahne oldu. İstasyon Tiyatro-İletişim‘den ayrılan Ali Rıza Korkut, Cemalettin Zeyrek ve Nuhmettin Karagül Hamburg Meydan Sahnesi‘ni kurdular. Hamburg Meydan Sahnesi de kısa bir süre sonra bölündü Hamburg Küçük Sahne kuruldu. Hamburg Meydan Sahnesi ve Hamburg Küçük Sahne kurucularından Cemalettin Zeyrek ile yaptığımız röportajdan yaşam ve sanat öyküsünü kendi ağzından hazırladık:

Cemalettin Zeyrek: 1963 yılında Karaman’ın Ayrancı Köyü’nde doğmuşum; fakat 1964 yılında babam Almanya’dan izne geldiğinde beni nüfusa yazdırdığı için 1964 doğumlu gözüküyorum. Liseyi Konya-Ereğli’de okudum. 12 Eylül darbesinden sonra, 1980 yılının 1 Ekim’inde Almanya’ya geldim; 5 Ekim’de de Almanya vize uygulamasına başladı. Almanya’ya geldikten sonra burada da politik çalışmalara devam etmeye çalıştım. İlk buraya geldiğim günlerde tanıştığım öğretmen Tosun’dan cura çalmayı öğrendim. Cura ile başlayan müzik maceram saksofon ile devam etti. Bir gün Elbe Nehri kenarında dolaşırken bir saksofon sesi duydum. Merakla saksofon çalanın yanına gidip onu dinlemeye başladım ve hemen kararımı verdim. O zamanlarda daha yeni işe girmiştim. İş arkadaşlarımdan saksofon çaldığını bildiğim Joachim Lützow’a bana ders verip vermeyeceğini sordum, başlangıç yapmam için kısa bir süre ders vermeyi kabul etmesi üzerine de ilk aylığımın tamamının üzerine biraz daha ekleyerek ilk saksofonumu aldım. Müzikle uğraşım 1989 yılına kadar hobi şeklinde de olsa aralıksız devam etti. Bu arada 1986/87 yıllarında Lüneburg’da Fachhochschule’de [Meslek Yüksek Okulu] açılan yabancılar için sosyaldanışmanlık bölümünü bitirdim ve bu alanda hâlâ çalışmaya devam ediyorum.

1989 yılında artık siyasi alanda çalışma imkânı kalmamıştı; kendimizi yeniden bulabileceğimiz, ifade edebileceğimiz bir yerler arıyorduk. İşte o günlerde 1988 yılında tanıştığım Ali Rıza Korkut, „HTT’de [Hamburg Türk Toplumu] tiyatro var, oraya gidelim!” dedi; gittik. Çalıştığımız ilk oyun „Batakhane Güzeli” idi; Ali Sinan ile çalışmıştık. O oyun sahnelenemedi. Ondan sonra „Başbakan Deli mi”yi çalıştık. O oyun sahnelendi. „Başbakan Deli mi” Hamburg’da Naci’nin [Özarslan] oyunundan sonra ilk sahneye konulan oyundu. O zamana kadar sahneye konan sadece Naci’nin oyunu vardı. Sonra Naci „Buzlar Çözülürken”i çalıştı ama o oyun da sahnelenemedi.

Ali Rıza Korkut, Nuhmettin Karagül ve ben Tiyatro İstasyon‘dan ayrılmak zorunda kaldık. 1991 yılında „Başbakan Deli mi”yi oynadık, hemen sonra ayrıldık. Daha sonra biz üç arkadaş oturduk, konuştuk, bir yönetmen bulduk: Harun Şişman Yazıcı. O zaman Harun Şişman burada Denizcilik İşletmeleri’nde müdür görevindeydi. Tiyatroyla uğraştığını gazetede gördüğümüz bir yazıdan öğrendik, aradık, durumu anlattık; biz tiyatro yapmak istiyoruz, oyun oynamak istiyoruz, bize yardımcı olur musunuz, bizim yönetmenliğimizi yapar mısınız diye sorduk. Başta sıcak bakmadı, fakat sonra bizi arayıp birlikte çalışabileceğimizi söyledi. Onun elinde bir oyun varmıştı. Turgut Özakman’ın „Ocak” isimli oyunu. 1992’de oyunu çalışmaya başladık; tiyatromuzun adını da Hamburg Meydan Sahnesi koyduk. Oyunu Barmbek’te AWO’nun binasında hazırlıyorduk. 1992 yazında oyunu hazırladık ve HTT’de sahneledik. Başarılı bir biçimde oynadık. Benim rolüm orada babaanne rolü idi. Çok zor bir roldü. Bütün oyun boyunca sahnedeydim.

Oyunu iki defa daha sahneledikten sonra kendi aramızda ihtilaflara düştüğümüz için bir toplantı yaptık ve orada ayrılma kararı verdik. Şimdi düşündüğümde, hep stresten dolayı oldu diye düşünüyorum. Çok iş vardı. Herşeyi kendimiz yapmak, organize etmek zorundaydık. Amatör olmanın dezavantajları, doğal sonuçları! Biz üç kişi, ben, Ali Rıza Korkut ve Zeliha Çelikel ana gruptan ayrıldık. Diğerleri „Ocak” oyununu bir iki kez daha oynadılar, sonra onlar da bitirdiler.

Hamburg Meydan Sahnesi‘nden ayrıldıktan sonra Ali Rıza, ben ve Zeliha, üçümüz 1993’te Hamburg Küçük Sahne‘yi kurduk. Yönetmenimiz İsmail Altınocağı idi. İlk oyunumuz, konusu Osmanlı döneminde Mısır’da geçen „Alamancı Amca” idi. Onu Almancaya çevirttiğimiz Tuncer Cüceloğlu’nun „Çıkmazsokak – Sackgasse” (1994 – Alm. çev.: Yücel Erten) isimli oyunu izledi. Bu oyunun yönetmeni Andreas Kallauch idi. Yine aynı yıl, 1994’te yönetmenliğini Zeki Zarif Şahin’in yaptığı, Oktay Arayıcı’nın „Seferi Ramazan Efendi’nin Nafile Dünyası”nı sahneledik. Bu oyunu Soner Çimen’in yönetmenliğini yaptığı Bilgesu Erenus’un „Acılar Şenliği” (1996) izledi. Son olarak da 1999 yılında Ali Rıza Korkut’un yazdığı ve İsmail Altınocağı’nın yönetmenliğini yaptığı „Eine Welt ohne Visum”da (1999, Vizesiz bir dünya) rol aldım.

Bu arada yine 1996 yılında biz Zeki Şahin ile birlikte Şey Tiyatrosu adı altında bir grup kurduk. Muzaffer İzgü’nün eserlerinden Zeki „Demokrasiyi kim Şaaptı” isminde bir oyun hazırladı; yönetmenliğini de Zeki yaptı. Bu oyun için belediye kültür dairesinden maddi destek de aldık, 1997’de sahneledik.

2000 yılına kadar Ali Rıza ile birlikte Hamburg Küçük Sahne‘de çalıştık. 2000’den itibaren tiyatrodan dolayı ara verdiğim müziğe geri döndüm, tekrar müzikle ilgilenmeye başladım. Tiyatroya ara verdiğim bu dönem 2005 yılında Naci’nin [Özarslan] „Düğün” oyunu için beni çağırmasına kadar sürdü. „Düğün”, Süreyya Turan’ın yazdığı müzikal ağırlıklı çok güzel bir oyundu; iyi de oynandı. Çok ilgi gördü.

„Düğün” oyunundan sonra yine bir gün Naci bana telefon etti ve bir tiyatro kurmak, „Hülleci” oyununu sahnelemek istediğini söyledi. Kabul ettim. O oyunda üçkâğıtçı bir tip olan Şerif’i oynadım. O oyun da çok başarılı oldu. İlk defa kendimi orada bir oyuncu olarak hissettim. Özellikle Hasan [Erdoğan] arkadaş organizasyon için çok çalıştı; çok iyi, çok güzel bir organizasyon oluşturdu. Önceki oyunlarda oyunun müziğiyle uğraşırdım, afişiyle uğraşırdım, yani yapılması gereken herşeyle uğraşırdım. Burada sadece oyunla, rolümle ilgilendim. Daha sonra „Lütfen Kızımla Evlenir misiniz”i Almanca oynadık. Bu oyunlardan sonra, Theater Mensch‘le, ben Hamburg’da bir tiyatro seyircisi potansiyeli olduğunu gördüm. İyi bir oyun, iyi bir tanıtımla ilgi cekiyor ve insanlar görmek için geliyor. Burada Hasan’ın müthiş bir çalışması vardı.

Theater Mensch çalışmalarına ara verince ben de kendimi yeniden müzik çalışmalarına yönlendirdim. Darren Klingbein Bakşi (gitarist), Tayfun Kaya (baterist) ve Joachim ile birlikte Az Bulutlu Hamburg grubunu kurduk. Özellikle Aşık Veysel, Karacaoğlan türkülerini yorumluyoruz. Bugünlerde Kadriye Bakşi’nin kitabının tanıtımı için çeşitli şehirlerde okuma turları yapıyoruz ve oralarda çalıyoruz. Ayrıca Telat’ın [Yurtsever] „Salon İstanbul”unda da saksofon çalıyorum ve küçük bir skeç sunuyorum.


Hamburg, Haziran 2011

M.Kemal Adatepe

www.mkadatepe.com


AWO = Arbeiterwohlfart/İşçiler Hayır Kurumu. Alman Sendikalar Birliği [DGB]’nin bir yan kurumu olan AWO, Kiliseler gibi değişik hayır kurumlarıyla birlikte Almanya’ya çalışmaya gelen yabancı işçilere çeşitli alanlarda yardımcı olmaya çalışmaktaydı. İtalya, İspanya Portekiz gibi Hıristiyan toplumlardan gelen  işçilere sosyaldanışmanlık görevini kiliseler üstlenirken, Türkiye’den gelenler için bu görevi AWO üstlenmişti.

Paylaş.

Yanıtla