Ya Tiyatro Yapıları?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Zafer Diper

“Sen Aydınlatırsın Geceyi” ile İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale ödülünü alan Onur Ünlü, bu filmi kendilerinin dağıtacağını, AVM’lerde göstermeyeceklerini açıkladı. Bunda hem işleyişi gereği sanatsal olan filmleri değil de çokluk tecimsel filmleri gösterime sokan AVM’lere karşı bir duruş var, hem de Emek Sineması olgusuna değinen bir yaklaşım; sanki konuşmuşçasına benim de yazdıklarıma yakın duran. İşte, alırım filmimi düşerim yollara, “istediğim yerde gösteririm…” diyor Ünlü. Yolu açık olsun… “Polis” filminde birlikte çalıştığımız sevgili Ünlü’nün kotaramayacağı bir iş değil bu… Ne ki “tiyatro” başka… Kolunun altına sıkıştırıp götüremezsin oyunları istediğin bir yere… Günümüzde, donanımlı tiyatro yapılarına gereksinim var hem; başta ışık, ses, yankı(akustik)düzeni olmak koşuluyla… Oysa ne acı; kendisi mi var ortada ki “donanımlısı” olsun… “Eskisi yenisi, tarihi marihi demeden yok edilen tiyatrolara bakalım bir de… Emek’le tarihi kültürel mirası koruma çabasındayken, şimdi tiyatro yapılarını, kurtaramadıklarımızla ele alalım…” demiş ama yarıda kalmıştım geçen yazıda… Biraz da kendimden yola çıkarak değineceğim bu konuya… Adı Üsküdar Sunar Tiyatrosu olarak bilinen salonda Bizim Tiyatro’yu 1981 yılında kurmuştuk. İki elimiz kanda kira ve diğer ödemelerde bir kusur işlemezken, bize duyurusu bile yapılmadan satılığa çıkınca bina, yedi yıl sonra kapının önüne konuverdik, bir yapı (inşaat) ortaklığı (şirketi) yanınca… Üst katımızda Sunar Düğün Salonu, yanımızda İstanbul’un yine eskilerinden biri Sunar Sineması vardı… Bir toplancaydı (kompleks) orası. Yıkıldı gitti Sunar’ın tümü… Beyoğlu ise sinemaların tiyatroların buluştuğu merkezdi. Emek’in başına gelenlerden de sorumlu cin fikirli anamalcı (kapitalist) sermaye daha bulgulayamamıştı (daha doğrusu sırası henüz gelmemişti) AVM’leri. Onun için sinema, sinema salonlarında; tiyatro, tiyatro salonlarında olurdu genelde… Bir kentin kültürel-sanatsal yozlaşmasının belki de en somut kanıtı; İstanbul 1965’te 1 milyon 750 bin iken, benim de oyunlar izlediğim Beyoğlu’nda ilk akla gelenler Alkazar, Tepebaşı Dram (opera da burada izlenirdi), Gen Ar, Arena, Yeni Komedi gibi tiyatro yapılarıydı. Bugün 14 milyon olan İstanbul’da bunlar yok. Peki yerlerine yenileri mi yapıldı? Ne gezer!.. Gitti gider… Sayıların oranlamasına göre kaç kat artması gerekirken şu gerilemeye bak?!.. Şimdilerde AKM de yok, Taksim Sahnesi de ve son olarak Muammer Karaca da… Nasıl içim acımaz; anılarım yaşanmışlıklarımız var Muammer Karaca Tiyatrosu’nda kaç yıl… 1992’de Woyzeck yaptık orada… Sonra Ölümsüz Şarkı (Şili-Victor Jara), Devrimi Çok Sevmiştik (30. yılında 68 kuşağı) Çölde Yarış (Brecht), Hoş Geldin Bebek (100.yılında Nâzım) Yitik… Yine yıllardır Dostlar Tiyatrosu oradaydı; geçmişte daha niceleri… Belki de daha kimler neler yapacaktı o salonda eğer yerinde dursaydı… Tiyatro yapıları bırakmadılar Beyoğlu’nda, şimdi birkaç tane… İyi, olayları sorunları anladık da, soru şu; ama karşında cinler var ona göre düşün taşın biraz da kaşın, öyle yanıt ver: kim dur diyecek bu yıkıma-yıkımlara?!

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zafer Diper

Yanıtla