Nejat Uygur, “Gönlümdeki Eciş Bücüş Adam”!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Ümit Kireççi

Kral Conan büyük bir zaferin ardından ordusunu toparlamış bir başka düşmanla karşılaşmak üzere hizaya sokmuştu bir öyküde. Binlerce savaşçı sırtlarında zırhları, kollarında kalkanları, ellerinde silahları, gözlerinde ölüm hasreti dar bir geçide giriyorlardı. Daha biraz evvel binlerce savaşçının öldüğü muharebeden çıkmış olan Kral Conan yarı alaycı bir şekilde bilge soytarısı Rufio’ya “Bugün şakan yok mu?” diye soruyor ve “Yiğitlerin kanı şakaları boğar!” yanıtını alıyordu.

 Trajik halimizi komediyle anlatabilen kaç ustayı izlememizi engellemeye çalışanlar vardı zamanında.

Nejat Uygur, hiç unutmam çocukluk, ilkgençlik ve gençlik yıllarımda öğretmenlerin yasaklamak için didindiği büyük bir sanatçıydı. Ne akla hizmetse onu, Nejat Uygur’u “eciş bücüş bir adam” olduğu için sürekli eleştirirdi entelektüel öğretmenlerim. Onlara göre daha büyük sanatçılar izlenmeli, örnek alınmalıydı… Tabii küçük illerle ilçelerde ve köylerde o büyük sanatçılar nasıl bulunur izlenirdi işte bakın o belli değildi. Buna karşın Nejat Uygur Türkiye’nin en küçük ilçesinde bile bilinen, tanınan, izlenebilen, ulaşılabilen, örnek alınabilen, tiyatro ve sanat onun sayesinde sevilen biri olmuştu. Öğretmenlerimiz biraz fazla entelektüeldi belki ama fazlaca da sığdılar bana göre. Hatta at gözlüğüyle ortalıkta geziniyorlardı. Veya öğrencilerinin iyiliğini istediklerinden biraz seçkinci davranıyorlardı haklarını yemeyeyim ama bir gerçeği göz ardı ediyorlardı: Nejat Uygur büyük sanatçıydı!

Halk Tiyatrosu’nun en büyük temsilcilerinden biri olan Nejat Uygur’un tiyatro sanatıyla tanıştırdığı veya tiyatroyu bin bir zahmetle ulaştırdığı yöreleri, insanları, gelirlerini, sosyalleşme kısırlıklarını, gündemi sorgulama ve eleştirmeyi her defasında onunla hatırladıklarını yok sayarsanız o bazı öğretmenler gibi düşünmeniz mümkündür.

Oysa gözlemlerim o yönde ki Nejat Uygur gerçek bir “halk adamı” olmanın ötesinde asla şu ya da bu politikanın adamı olmamıştır. O sadece gündemi takip etmiş ve haksızlıklara dikkat çekmiştir. Bunu biraz küfürle, biraz argoyla, biraz cinsellikle, biraz ağır eleştirmekle yapmıştır ama yapmıştır ve o öyle bir tarzın temsilcisi olmuştur ki bugün iktidarda bulunan ve puan toplamak için sinekten yağ çıkarma meraklısı hükumetimiz onun vefatını şov malzemesi yapmamıştır hala. Dahası iktidarın hiç halk olmamış, onu izlememiş, onun dehasıyla aydınlanmamış ama halk için çalıştığını iddia eden kabinesinden ses yoktur vefatıyla ilgili. Olamaz da zaten. Halk Tiyatrosunun en büyük temsilcisini izleyerek aynı zihniyette kalmak, dünyayı kapı deliğinden bakarak tanımlamaya çalışmaya devam etmek mümkün olmayacaktır gerçek hayatta. Oysa izlememişseniz sürdürebilirsiniz ikiyüzlü hayatınızı. Politikacılarımız büyük bir sanatçının ardından hala duygu sömürüsü yapmıyorlarsa bu kazançtır Halk Tiyatrosu için. Bu Nejat Uygur’un ne büyük sanatçı, ne siyaset üstü bir insan olduğunun bir göstergesidir kanımca. Onun ardından sadece izleyicileri üzülmüş dua etmiştir, doğrusu da budur.

Bir şehir efsanesi gibi anlatılmıştı bana bir zamanlar. Gerçek mi bilmiyorum!

Güya Nejat Uygur bir tiyatro oyununda yer almıştır, mızraklı bir askeri canlandırmaktadır ve hiç repliği yoktur. Ciddi oyunun bir yerinde Kral “Ne hakla?” deyince usta arkadan “Otuz beşe bakla” diyerek araya girmiş, seyirciyi güldürmüş, oyunun gidişatını az bozmuştur. Elbette hemen uyarı gelmiştir peşinden. Peki, uyarı işe yaramış mıdır? Hayır! Birkaç akşam daha sürmüştür bu “otuz beşe bakla” olayı. Bunun üzerine son derece sert bir uyarı gelmiş “bir daha otuz beşe bakla dersen işten atılırsın!”Akşam olmuş, oyun zamanı gelmiş, kadro merak içinde, Kral “Ne hakla?” diye sormuş ve “Otuz beşe mercimek” yanıtı duyulmuş mızraklı askerden.

Ve Nejat Uygur işten atılmış. Bu da “Artık kendi grubumu kurma vaktim geldi” dediği anmış.

Dedim ya, gerçek olup olmadığını bilmiyorum bu olayın. Ancak yalansa bile ustaya bu kadar yakışan bir hikayeyi paylaşmaktan mutlu olduğumu belirteyim.

 Tanıştım ustayla…

1999, Gölcük depreminin hemen sonrasıydı. Ağustos ayında bir reklam kampanyasında sunuculuk yapmam için davet almış, atlamış Ankara’dan İstanbul’a gelmiştim ve yerime başkasının alındığını öğrenince de dellenerek ortalığı birbirine katmıştım halkla ilişkiler firmasında. Ardından geri dönmeme kararı almış ve Ağustos depremini Ortaköy’deki bir arkadaşın yanında kalarak yaşamıştım.

Karman çorman olur ya insanın hayatı. İşte benimkilerden biri o dönemdi. Cebimdeki kısıtlı parayla geri dönmeme kararı almış, depremle birlikte travma yaşayan sektörde işsiz kalmıştım. Üstelik de tiyatro sezonu kapalıydı o tarihte.

Oyuncu arkadaşım Sinan Albayrak “Nejat Uygur turne için oyuncu arıyor tanış istersen” deyince hemen Hadi Çaman Tiyatrosuna koştuğumu hatırlıyorum. Tanıştık. Evli çifti canlandıracak iki oyuncu arıyormuş. Hemen kız arkadaşımı arayarak İstanbul’a çağırdım yanında. Ama bu da kolay olmayacaktı çünkü yollar “kırılmıştı”.

Kızcağız büyük bir heyecanla geldi birkaç gün içinde. Hemen yanına gittik. Toplantıya oturduk ve “genel yas” sebebiyle oyunlarının iptal edildiği haberini aldık. Üzüntümüzü tarif edemem. Hele de o koşullarda. Galiba bunu sezdi, gördü veya ne bileyim zaten yüce gönüllü biriydi de ondan, usta bize “avans” verdi o gün. Oynamayacağımız bir oyun için para alamayacağımızı söylememize karşın ısrar etti ve o parayı elimize sıkıştırdı dün gibi hatırlarım. Ardından da vedalaştık. Yıllar içinde ilk iki yıl birkaç telefon görüşmesi yaptıysak da tanışıklığımız orada bitti.

Ama ne Nejat Uygur’u ilk defa izleyişim, etkisi altında kalışım, onu taklit edişim, tiyatrocu olmaya bir adım daha yaklaşışım, onunla tanışmam ve bize uzattığı cömert elini asla unutamam.

Şu anda bu yazıyı yazarken bile buruk bir acıyla gülümsüyorum.

Büyük adamdı o eciş bücüş adam. Sahneye çıkınca devleşiyordu. TV ekranından dışarı taşıyordu. Gönlümdeyse yeri o kadar büyük ki yeni birkaç oda ekletmem gerekti başkaları için.

Not – Conan’la başladım biliyorum. Bazıları “ne alaka” diye soracaktır onu da biliyorum ama büyük usta gibi “eciş bücüş” olarak tanıtılan çizgi roman sanatının araştırmacısı olarak Halk Tiyatrosunun ortak noktalarını yakından bildiğimden bağlantı kurdum farkında olmadan. Silmedim de girişi bu yüzden. Sonuçta Nejat Uygur’dan daha bilge bir soytarı mı var, Anadolu’yu karış karış gezebilen yiğit mi?

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Ümit Kireççi

Yanıtla