“Ülke Aldananlardan Geçilmiyor, Gelmişsin 75 Yaşına Yanılma Artık”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

rutkay-aziz[Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz ile söyleşi gerçekleştirdi. Okuyucularımız için söyleşinin bir bölümünü yayınlıyoruz.]

Rutkay Aziz 10 gün önce kaybettiğimiz Tarık Akan’ın 50 senedir en yakın dostlarından biriydi. Rutkay Aziz’in başkanlığını yürüttüğü Nâzım Hikmet Vakfı’nın başkan yardımcısıydı Tarık Akan. Özellikle 12 Eylül’den sonra hem dostlukları hem de politik çizgileri giderek derinleşmişti. Akan’ın ölümünden tam bir hafta sonra iki dostun her pazartesi buluştuğu Çiçek’te Rutkay Aziz’le buluştuk.

İkisinin hep oturduğu o masada oturduk. Tarık Akan da aramızdaydı. Rutkay Aziz ‘Uzun boylu ama alçakgönüllü bir adamdı’ diye tarif ettiği dostunun cenaze töreninin Ruhi Su’nunki gibi toplumsal bir slogana dönüştüğüne düşünüyor. Akan’ın siyasi bir figür gibi uğurlanmasına dönük eleştirilere yanıt verirken sanatla siyaset arasındaki güncel ilişkileri de değerlendirdi.

Cenaze töreni tüm Türkiye’nin çok sevdiği bir sanatçıyı uğurlamanın da ötesine geçti. Eski bir cumhurbaşkanı, muhalefet partisi lideri, sendika başkanları oradaydı. Neyin buluşmasıydı sizce Tarık Akan’ın cenaze töreni?

Ben o gün cenazede Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e ve Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na ‘Siz burada Tarık’ı anmaya gelmediniz. Türkiye’nin yarınlarına dönük bir umuda geldiniz’ dedim.

YURTSEVERLERİN, DEMOKRATLARIN ATATÜRKÇÜLERİN BİR ÖFKE SELİYDİ

– Çok iddialı bir cümle. Ne anlama geliyor bu?

Anma töreni ve onun Teşvikiye’den Bakırköy’e uğurlanışı sırasında gördüğümüz sevgi seli bir cenazeyi uğurlamaktan öte Tarık’ın kişiliğinde ve kimliğinde bütün yurtseverlerin, demokratların, komünistlerin, Atatürkçülerin bir öfke seliydi. Öylesine bir uğurlama… Sıradan bir cenaze töreni olarak bakamayız. Yarınlara umudu ben o gün cenazede ve anma töreninde gördüm. Buna benzer bir tören 12 Eylül sonrasında Ruhi Su’nun ölümünün ardından olmuştur. Türkülerle götürdük Zincirlikuyu’ya.

ÜLKE ALDANANLARDAN GEÇİLMİYOR GELMİŞSİN 75 YAŞINA YANILMA ARTIK!

Siz onunla ortaklaştığınız politik kampı kendi sözlerinizle tanımlar mısınız bize?

Türkiye iç ve dış politikasında demokratik, laik, hukukun üstünlüğüne inanan, çağdaş çizgiden koptuğu sürece bugünkü sıkıntıları yaşayacaktır. Bizim felsefemiz ve dünya görüşümüz bu temel üzerindeydi. Laiklik her gün daha fazla eriyor ülkede, başta eğitimde olmak üzere. Laikliğe siz bu kadar büyük darbeler vurduğunuz sürece özgürlükler, demokrasi ve barış açısından darbe yemeye devam edecek Türkiye. Tuhaf bir ülke olduk. Okur-yazar, 100 yaşına gelmiş insanlar bugün ‘Aldanmışız’ diyorlar. Gelmişin belli bir yaşa, yetmez ama evet! Ondan sonra da ‘Yanılmışız’. Gelmişsin 75 yaşına, yanılma artık!

2010 anayasa referandumunda ‘Yetmez ama evet’ diyen sanatçı arkadaşlarınızı mı kastediyorsunuz?

Evet, hepsini kastediyorum. Ülkede aldananlardan, şaşıranlardan, döneklerden geçilmiyor. Dönekliğin adı da çok önemli bir noktaya geldi biliyorsunuz. Dönekler de bize karşı kendilerini savunuyor; ‘Siz de yeniliğe, değişime, ezber bozmaya hazır değilsiniz’. Dönek oluşlarını böyle kamufle etmeye çalışıyorlar.

‘Dönek’ ifadesiyle AK Parti döneminde ‘liberaller’ diye kodlanan kesimi mi kastediyorsunuz?

Onlar kendilerini anlar. Gerçek anlamda liberallere bir lafım yok.

Kimdir gerçek anlamda liberal?

Bilmiyorum valla, hiç kafamı da yormadım.

Sezan Aksu mesela…

Severim

‘Yetmez ama evet’ meselesi nedeniyle hedefe konan sanatçılardan biri de o oldu.

Sezen’i de linç etmeye kalktılar. Ben çok severim, bir değerdir gerçekten Sezen. O da yanıldığını anladı. Sezen’in bunu çıkarı için yaptığını falan inanmıyorum. Öyle bir insan değil Sezen.

Sonuçta Sezen Aksu iktidarın bir projesinin içinde bizzat yer almadı. Ama bunu ‘Akil İnsanlar’ çerçevesinde yapan isimler de oldu; Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit, Yılmaz Erdoğan, Lale Mansur, Orhan Gencebay.

Onların sorunu. Ben fazla bir şey söylemem. O projenin içinde yer aldılar ama sonucunu da gördüler işte.

EN FAŞİST DÖNEMLERDE BİLE EDEBİYATTA, TİYATRODA YİĞİTLER ÇIKAR

Siz de sivri dilli bir karaktersiniz. Şu sıralar konuşmasam mı gibi kaygılarınız oluyor mu?

Böylesine iktidarlar, baskıcı yönetimler topluma 3 maymunu oynatmaya kalkarlar. Konuşmayacaksın, düşünmeyeceksin, görmeyeceksin. Hayır! En faşist dönemlerde bile insanlar edebiyatta, tiyatroda birtakım yiğit insanlar çıkmış ve konuşmuştur. Biz de gördüğümüzü söylemekle yükümlüyüz. Yeni Türkiye, özgürlük, demokrasi diyorlardı. Biz dünyada düşünce ve basın özgürlüklerinde son sıralardayız. Birinci olduğumuz tek nokta, trafik yoğunluğuymuş.

TÜRKİYE İÇİN ÇIKIŞ KÜRTLERLE BARIŞTA

Türkiye için umudu, çıkış yolunu nerede görüyorsunuz?

Öncelikle Kürt politikası. Türkiye barış ve özgürlükler istiyorsa Kürt politikasını yeni baştan ve çok ciddi biçimde gözden geçirmeli. HDP yönetimi de kendi politikasını gözden geçirmeli yüzde yüz. Ama o çözülmeden Türkiye’ye barış gelmez. İnanmıyorum.

Siz 2015’te HDP’ye kredi açmış mıydınız?

Meclis’e girmelerini çok istedim ama benim oyum CHP’yeydi. Ben de içten destekledim ama oyumu vermedim. Ama bugün Kürt meselesini bir şekilde çözmek lazım. CHP mesela bence HDP ile diyalog kurmakta geç kalmıştır kanımca. Beni aşıyor belki bunu söylemek ama gördüğüm budur. Biz yıllar önce Afyon’da ‘Cumhuriyet’i çekerken orada binbaşı rütbesinde Güneydoğu’dan gelen birtakım insanlarla beraber olduk. ‘Bu iş savaşarak bitmeyecek, siyaseten çözülecek’ demişlerdi. Dünya insanlık tarihi yaşadı bunu. İngiltere’de IRA, İspanya’da ETA, Kolombiya’da FARC işte en son.

Sıkı Kemalistler kızacak şimdi böyle konuşuyorsunuz, teröristlerle el sıkışmaktan bahsediyorsunuz diye.

Dünyada bunun yöntemleri var. Direkt siz oturmazsınız masaya, aracılar vasıtasıyla götürürsünüz. Kolombiya’da da öyle oldu, her yerde öyle oluyor.

Her yerde böyle oluyor dediğiniz ne?

Diyalog kurmak.

Ama o verdiğiniz örneklerin hepsinde sonuçta elinde silah tutanla masaya oturuldu.

Onun başka formülleri de var. Zaten o arkadaşlar da pek bütün değiller gördüğüm. İmralı ayağı var, Avrupa ayağı var, Kandil ayağı var.

Bunları konuşuyor olmayı bile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinden bir sapma olarak görebilir bazıları.

Ben öyle bakmıyorum. Bu topraklarda tarihimizde Kürtlerin rolü yok mu çok rica ederim. Bu adamların bir dili var, kültürü var. Yok edemezsiniz. 1978-79 raporunda CHP bu olaya çok güzel yaklaşmıştı. Geçmişte İşçi Partisi, TKP, TSİP bu olaylara çok doğru yaklaştılar. Biz Kürt’le, Ermeni’yle, Yahudi’yle kardeş yetiştik. Bir Kürt düşmanlığı olamaz. Ama tabii onlarda da Türk düşmanlığı olmamalı.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla