Marquis De Sade ile Jean – Paul Marat’nın Buluşması…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İhsan Ata

2016 yılında İzmir’de kurulan Praxis Perform, Peter Weiss’in “Jean – Paul Marat’nın Takip Edilip Öldürülmesinin, Charenton Akıl Hastanesinde Marquis De Sade Yönetiminde Hastalar Tarafından Canlandırılması” isimli oyundan uyarlanan “Jean – Paul Marat” adlı oyun, Ayşegül Sünetçioğlu’nun tek kişilik performansıyla sahneye taşınmış. Ant Aksan’ın uyarlayıp yönettiği oyunun dekor ve kostüm tasarımı ise Ali Altunsoy’a ait.

Oyun, Marquis De Sade’ın Fransız devrimini ve devrimci Marat’nın küvetinde bıçaklanarak öldürülmesini anlatan bir oyun yazması ve yazar Weiss’in de içinde bulunduğu Charenton Akıl Hastanesi’nde hastalara oynatmasını konu alıyor. Sayın Aksan’ın uyarlamasına göre tüm karakterler bir kişide toplanarak müzikal bir performansa dönüşüyor.

Jean-Paul Marat, ihtilalden çok önce doktorluğu bırakarak yazarlığa başlayan yazdıklarıyla kitleleri peşinden sürükleyen, efsane bir devrimciye dönüşerek Jakoben kulübüne liderlik yapmış hatta ihtilal sonrası kaçmaya çalışan kral ve kraliçeyi tutuklamaya ve idam ettirmeye zorlayacak güce sahip biridir. Cilt hastalığı nedeniyle neredeyse tüm zamanını geçirdiği özel küvetinde bir kadın tarafından bıçaklanarak öldürülmesi, öldüren kadının barışı getirmek için yaptığını söylemesi ne denli güçlü bir karakter olduğunu ortaya koymuştur. Marquis De Sade ise hayatının 29 yılını hapishanede, 13 yılını akıl hastanesinde geçirmiş yazdıklarıyla Sadizme öncülük etmiş efsanevi yazardır.

Önümüzde iki efsanevi çağdaş var. Bu kadar önemli iki yazarın bir oyunda buluşması, gizemli ve ilginç hayat hikayeleri, üstüne üstlük oyunun isminin Jean-Paul Marat olması açıkçası beklentiyi yükseltiyor. İkilinin buluşması, yazılarının derinliği, bakış açıları vs… Oyunda kullanılabilecek sayısız malzeme ve olanaklar varken oyunu uyarlayan ve yöneten Aksan zor yolu seçerek bir bütünlük içerisinde genel bir anlatım dili tercih etmiş. Tüm karakterleri bir kişi üzerinde toplayarak hikaye anlatıcılığına soyunmuş. Yetmemiş şarkı ve danslarla seyircinin omzuna olabildiğince yük bindirmiş.

Bir olayı ya da anı biz sahnede izlerken “Gerçekçilik” o büyünün içerisinde kaybolmaya yüz tutmuşken, acılarına üzülüp sevinçlerine ortak olmuşken bir anda başka bir karakter ortaya çıkıp şarkı söylemeye başlıyor, sonra dans ediliyor. Karakter o ara nereye gidiyor, kim nerde duruyor. Bunların cevabı yok. Haliyle oyunun anlaşılmasına ve odaklanmasının önüne sürekli engeller çıkıyor. Yani anlatım biçimi süreci ele alan geniş bir çerçeveden bakılmış olsa bile aynı kişi farklı karakterlere girince aynı bütünlüğü sağlayamıyor. Daha net bir ifadeyle oyun parçalara bölünerek oyunu sahne sahne izleyip sadece o sahneyi anlamaya çabalarken diğer sahneye geçiliyor.

Aksan, tüm dönemi çevresel etmenleri tek kişi üzerinden anlatarak büyük risk alıyor. Anlatım biçimi bu atmosfer (dekor-müzik-ışık vs) ve tek kişiyle seyirciye geçmesi mümkün görünmüyor. Prodüksiyon istiyor bu biçim.

Şüphesiz bu bir reji yorumudur, Sayın Aksan’ın tercihidir. Ama anlatım biçimi olarak oyunun genelinde bir dağınıklık, bir dramaturgi sorunu var. Ayşegül Sünetçioğlu yeteneği, sesi, görselliği kısacası bir oyuncuda bulunması gereken tüm özelliklere sahip olan biri ve her parçanın hakkını veriyor evet, ama bu anlatım türü yorucu; onu anlatmaya çalışıyorum. Bu özel yetenek bu karakterler arasında ne yazık ki kaybolup gidiyor. Haliyle seyirci bu karmaşanın içerisinde takip etmekte zorlanarak inanın bana yoruluyor.

Peki ne yapılabilirdi? Bu bir uyarlama öyle ya.. ben açıkcası Marat’ın hayatından bir bölümünü yani tek bir karakter üzerinden ışığıyla müziğiyle sesiyle vesairesiyle o atmosfer yaratılarak anlatılmasını daha çok tercih ederdim. Hem bir bütünlük sağlanır hem de gerçekçilik vurgusu yapılırdı. Aksan, anlatım biçimi olarak oyuncunun eline bir kamera vererek yaşananları göstermeye çalışmış ve Ayşegül Sünetçioğlu da müthiş bir çaba ve denge içerisinde şarkı söyleyerek, dans ederek karakterden karaktere girerek süreci göstermeye/anlatmaya çalışıyor. Yani kamerada gördüğümüz kişi olması gerekirken tutan kişi olarak hikaye anlatıcılığı görevi üstleniyor.

Not: Oyun, 12-26 Ocak 2018 tarihlerinde 20:30’da Kadıköy Emek Tiyatrosunda izlenebilir. İletişim: Uzunçayır Caddesi Doğançay İş Hanı 29/1 – 0216 545 73 76 kadikoyemektiyatrosu.com

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: İhsan Ata

Yanıtla