Sahibinin Sesi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mehmet Zeki Giritli

Bu yılki İstanbul Tiyatro Festivali’nde Sevim Burak’ın başyapıtı “Sahibinin Sesi”ni izleyeceğimizi duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Öncelikle Sevim Burak şüphesiz ki tiyatromuzun en önemli ve bir o kadar da değeri yeterince anlaşılmamış yazarlarından birisi. Kendine has teatral estetik anlayışıyla tiyatro yazınımızda muadili bulunmayan yenilikçi bir yazar. Bununla birlikte akademik kariyerimde üzerinde çalıştığım yazarlardan birisi olması sebebiyle de DT’nin “Sahibinin Sesi” yorumunu merakla bekliyordum. “Sahibinin Sesi” rüyayla gerçeğin iç içe geçtiği, klasik gerçekçi tiyatro anlayışının bütün kalıplarını yıkan bir oyun. Zira, Sevim Burak da Beckett ve Kafka gibi yazarlardan ilham almış, tiyatrosunu bu doğrultuda kurmuş ve yepyeni bir estetik anlayış yaratmış bir yazar. Fakat gelin görün ki DT’nin “Sahibinin Sesi” yorumunda bu yenilikçi ve kalıpları yıkan anlayıştan eser kalmamış; oyun klasik gerçekçi tiyatro kalıplarının ve oyunculuk anlayışının ötesine geçememiş.

Öncelikle olumlu bir özelliğinin altını çizmek gerekirse, Akın Yılmaz’ın ışık tasarımı oyunu kurtaran öğelerden birisi olmuş. Rüya sahnelerindeki ve sahne geçişlerindeki ışık değişimleri gayet başarılı. Fakat yönetmen İskender Altın’ın yorumu Sevim Burak’ın başyapıt denilebilecek metninin altında ezilmiş. Altın, karşı gerçekçi ve neredeyse absürd sayılabilecek bir metni, klasik bir gerçekçi oyun gibi sahnelemeyi tercih etmiş. Dolayısıyla, alt metin ortadan kaybolmuş ve oyunun yenilikçi yapısı sahnelemeye taşınamamış. Bunda dekorun da etkisi olduğunu düşünüyorum. Şirin Dağtekin Yenen’in kurduğu dekor ne yazık ki çağın çok gerisinde bir teatral anlayışı yansıtıyor. Cem İdiz müzikleriyle oyuna katkıda bulunmuş. Kullanılan melodiler başarılı olsa da oyundan ayrıksı duruyor. Sırf oyuna renk katsın diye müzik kullanılmış intibası uyandırıyor.

Oyunculuklara gelecek olursak Bilal Bağana rolündeki Fatih Topçuoğlu’nun oyunculuğunu fazlasıyla enerjik fakat yer yer abartılı bulduğumu söylemek zorundayım. Bilal karakteri takıntıları had safhada olan bir karakter fakat oyunun ilk dakikasından son dakikasına kadar bu kadar histerik ve sürekli bağıran bir karaktermiş gibi canlandırılmasına anlam veremedim. Aynı duyguyu Zerrin Tekindor’un Blanche karakterini yorumlamasında da hissetmiştim. Burak’ın diğer oyunlarında da önemli bir role sahip Zembul karakterinin de Ebru Aytürk tarafından yer yer abartılı bir teatrallikle canlandırıldığını düşünüyorum. Anastasya rolündeki Meltem Evcioğlu ve Muzaffer Seza rolündeki Lebib Gökhan nispeten doğal oyunculuklarıyla diğer oyunculardan ayrılıyor. Bu iki rol gayet başarıyla canlandırılmış fakat Muzaffer Seza’nın kostüm tasarımı konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Özetle DT’nin “Sahibinin Sesi” prodüksüyonu ne yazık ki metnin ve yazarın kuvvetini yakalayamamış. Özellikle festivaldeki yabancı yapımlar ve sahneleme yenilikleri dikkate alınırsa, Sevim Burak gibi bir yazarın çok daha yaratıcı ve yenilikçi bir reji hak ettiği kanısındayım.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Mehmet Zeki Giritli

Yanıtla