“Bu Sezon, DT’nin Yeni Projeleri İçin Ayrılan Kaynak Özel Tiyatrolara Aktarılsın”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Tiyatro…Tiyatro… Dergisi’nde Yavuz Pak’ın Cüneyt Yalaz ile yaptığı söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.

Pandemi sürecinde bir yandan ciddi ekonomik sorunlarla boğuşan, diğer yandan devlet tarafından altı aydır bir tülü karşılanmayan taleplerini dile getiren özel/bağımsız tiyatrolar, son günlerde bütün bu sorunlarının üzerine tüy diken “yasaklarla” mücadele ederek var olma savaşı veriyor. 

Yaşadıkları maddi sorunlar yüzünden, her geçen gün perdelerini indirilip sahnelerini kapatmak zorunda kalan tiyatrolara yenileri eklenirken, BGST Tiyatro’dan Cüneyt Yalaz, dün sosyal medya hesaplarında “çarpıcı” bir öneri paylaşarak kaynak arayışındaki tiyatroların ve işsiz kalan tiyatrocuların sorunlarının çözümüne dair yeni bir fikir ortaya koydu. Yalaz, sosyal medya hesabından paylaştığı önerisinde şunları söyledi:

“Şöyle bir fikrim var: Devlet Tiyatroları bu sezon yeni oyun, yeni prodüksiyon harcaması, yeni festival, gezi vs. yapmasın. Bu işler için ayrılan bütçe salonu olan özel tiyatrolara ve güvencesiz, işsiz kalmış bağımsız tiyatroculara dağıtılsın. Ne dersiniz? 

Kültür Bakanlığı yetkilileri sürekli bütçe darlığından söz ediyor. İşte size kaynak. Yücel Erten üstadın yaptığı öneri (“bir süre tiyatro yapmayın, ölmezsiniz”) ancak böyle anlam kazanır. 

Eminim, Devlet Tiyatrosu kadrosundaki arkadaşlar da bu dönemde böyle bir dayanışmaya seve seve katılırlar.”

Cüneyt Yalaz ile bu önerisi üzerine konuştuk…

Yavuz Pak: Cüneyt Bey, sosyal medyadan yaptığınız açıklama, pandemi sürecinin başından beri çeşitli kamu kurumları nezdinde çıkış yolu arayan, taleplerini dile getiren özel tiyatrolar ve bağımsız tiyatroculara daha “somut” ve “tiyatronun içinden” bir çözüm önerisi olarak değerlendirilebilir mi?

Cüneyt Yalaz: Kesinlikle “somut” ve “tiyatronun içinden”. Ama yeterli değil elbette. “Somut”, çünkü var olan bir kaynağı işaret ediyor,  “tiyatronun içinden” çünkü farklı tiyatro yapıları arasında bir dayanışmayı öneriyor.

Yavuz Pak: Bu öneriniz, pandemi koşullarında sahneleri kapanan, oyunlarını sergileyemeyen ve gerçek anlamda can çekişen özel/bağımsız tiyatroların kamu kurumlarında tiyatro yapan meslektaşlarına bir “dayanışma çağrısı” mıdır yoksa sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulan bir “kaynak” fikri midir?

Cüneyt Yalaz: Elbette her ikisi de. Önce ikincisini açayım Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılan doğrudan ve dolaylı görüşmelerde kaynak sorunu, bütçe yetersizliği sık sık dillendiriliyor. Hatta bu yıl erken dağıtılması planlanan Özel Tiyatrolara Destek Fonu’nun toparlanmaya çalışıldığı, onun için de bir iki hafta sarktığı yolunda duyumlar var. Ne derece doğru bilemiyorum. Ankara’da işlerin nasıl döndüğünü anlamakta zorlanıyoruz. Sonuçta bir afet döneminden geçiyoruz ve bu dönemde “bütçe yok”, “mevzuat uygun değil” gibi bürokratik bahaneler samimi görünmüyor bana. Ben bu önerimi yaparken Özel Tiyatrolara Destek için bir kaynak olarak önermedim. Onun bütçesi zaten ayrılmıştır. Fakat bu Destek proje merkezli bir destek ve zaten yeterli olmayacak bu sezon. Ve birçok topluluk da vergi borcu, SGK borcu olduğu için ya da kara listede olduğu için bu destekten yararlanamayacak. Ben yeni bir kaynak ve yeni bir destek projesi öneriyorum. Öncelikli olarak salonu olan topluluklara ve işsiz kalmış, zor durumdaki bağımsız sanatçılara, emekçilere yapılacak bir destek.

Ve elbette bir yanıyla da bir dayanışma çağrısıdır. Tiyatro dünyası çok parçalı bir yapı ve koşulları birbirinden çok farklı yapılar barındırıyor içinde. Ama bu farklılıklar içinde bir arada duramazsak toptan bir çöküşün altında kalacağız. Tiyatro empati kurmayı gerektiren bir sanat ama birbirimizin koşullarına karşı hiç de empati kuran bir yaklaşım sergilemiyoruz. Ödenekli tiyatrolar ödeneksizleri, salonsuz topluluklar salonlu toplulukları, ticari topluluklar deneysel toplulukları (ya da tersi) anlamak, empati kurmak ve dayanışmak zorunda.

Cüneyt Yalaz

Yavuz Pak: Mesleki birlik ve dayanışmanın öteden beri ve halihazırda, can pazarı yaşanan pandemi sürecinde dahi tam anlamıyla hayata geçirilemediği tiyatro camiasında bu öneriniz bir başka “polemik” kaynağı olarak görülebilir mi? Sizce Devlet Tiyatroları’ndaki meslektaşlarınız bu önerinizi nasıl karşılayacaklar?

Cüneyt Yalaz: Kutuplaşmış bir toplum içinde yaşıyoruz ve bir öneri/argüman/eleştiri hemen bir kutba yerleştiriliyor ve silahlanıp onun karşısında konumlandırıyoruz kendimizi. Bu siyasi arenada böyle. AKP’nin beslendiği şey bu polarizasyon zaten. Ama aynı polarizasyonun farklı parametrelerle tiyatro camiası içinde olması bu kutuplaştırıcı bakışın bizim de içimize sindiğini gösteriyor. Sevdiğim bir DT’li arkadaşım “düşmanca” bulduğunu söylemiş. Nesi düşmanca anlamak mümkün değil. Diyorum ki bu sezon “ölü doğmuş” bir sezon, özel koşulları olan bir sezon, bu sezon da yeni oyun çıkarma, eski oyunlarını oynamaya devam et. Zaten büyük olasılıkla pandemi tırmanışa geçecek ve Kasım’dan itibaren yeniden kapanacak bütün sahneler. Ben bu önerinin DT kadrosu içindeki arkadaşlardan gelmesini beklerdim. Tam tersine düşmanca olan şey çöküp gitmekte olan özel tiyatro bölgesinin bu çaresizliğine sesiz kalmak, bu çöküşü görmezden gelmek.

Şunu da hatırlatmak isterim. 7-8 yıl öne Devlet Tiyatrosu’nun kapatılması tartışmaları yaşandığı sırada buna karşı direnişler örgütlendi, eylemler yapıldı. Ve bu eylemlerin katılımcılarının büyük çoğunluğunu özel tiyatro kökenli arkadaşlar oluşturuyordu. Şimdi aynı dayanışmayı bizim beklememiz tuhaf mı? Kaldı ki mesela sevgili Hülya Karakaş benzer bir dayanışmayı İBŞT içinde oluşturmaya çalışıyor. Böyle bir tavrı DT kadrosundaki arkadaşlardan da bekliyorum.

Yavuz Pak: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2020 yılı için 256 özel tiyatroya toplam 6 milyon 102 bin TL destekleme bütçesi ayırmıştı. Devlet Tiyatroları’nın 2020 bütçesi ise 321 milyon 480 bin TL. Tiyatronun özel ve kamu olarak genelleyebileceğimiz bu iki alanı, işlevleri, işleyişleri, sahne sayıları, personel ve işletme giderleri gibi pek çok farklı parametre üzerinden düşünüldüğünde, sizce bu rakamlar nasıl değerlendirilebilir?

Cüneyt Yalaz: Öncelikle rakamlar konusunda bir netlik gerekiyor. Facebook’ta yorum yazan arkadaşım medyada dönen rakamların doğru olmadığını, DT’nin 160 milyon bütçesi olduğunu ve 130 milyonun personel maaşları olduğunu iddia ediyor. Onun verdiği rakamları doğru kabul etsek bile geriye 30 milyon kalıyor, prodüksiyon giderleri ve festivaller, vs için. Yani yapılması planlanan desteğin 5 katı daha kaynak ortaya çıkıyor böylece.

Eğer sizin verdiğiniz rakamları doğru kabul edersek (ki Sacit Hadi Akdede’nin “Tiyatronun Politik Ekonomisi” kitabındaki tabloda 2017 yılı DT bütçesi 247 milyon görünüyor ve bu da makul bir projeksiyonla sizin rakamlarınızı doğruluyor) bu rakamlar durumun çarpıklığını açıklıyor zaten. Pandemi koşulları dışında düşündüğümüzde bile olağanüstü adaletsiz bir tablo var burada. “Bile” diyorum çünkü takdir edersiniz ki pandemi asıl olarak özel tiyatroları vuruyor. Bu adaletsiz durumun Tiyatro Yasası ile çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama şu anda bu tartışmanın zamanı değil sanırım.

Yavuz Pak: Önerinizde, özellikle altını çizdiğiniz bir sözcük var: Yeni!. “Devlet Tiyatroları yeni oyun, yeni prodüksiyon harcaması, yeni festival, yeni gezi vs. yapmasın” diyorsunuz. Devlet Tiyatroları’nın, pandemi sürecinde “yeni”den vazgeçmesi, özel/bağımsız tiyatrolar için ne kadar “can simidi” olabilir?

Cüneyt Yalaz: Evet yukarıda da bahsettim, bir kez daha vurgulamak isterim. Benim önerim DT’nin faaliyetlerini askıya alması değil, yeni masraflardan kaçınması, biraz rölantide gitmesi. Dediğim gibi bu sezon zaten ölü doğmuş bir sezon. Yukarda konuştuğumuz rakamlardan da anlaşılacağı üzere DT için küçük rakamlar özel tiyatrolar için oldukça kıymetli. Ayrıca bu kaynak aktarımı bütün sorunları çözecek diye bir iddiam da yok. Yapılması gereken diğer iyileştirmeleri, önlemleri zaten Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi’nin taleplerinde dile getirmiştik, getirmeye devam ediyoruz. Ama önerdiğim bu destek hem tiyatrocular arası dayanışmanın güzel bir örneği olabilir, hem de salonlarını açık tutmaya çalışan özel tiyatrolara can suyu olabilir.

Cüneyt Yalaz

Yavuz Pak: Son olarak, sizce bu öneriniz, Yücel Erten’in geçtiğimiz günlerde çok tartışılan “Şu tiyatro yapma aşkınızı biraz erteleseniz diyorum? Ölmezsiniz!” sözlerine nasıl bir anlam katacak?

Cüneyt Yalaz: Ben burada da gereksiz bir kamplaşma yaşandığını ve empati eksikliği olduğunu düşünüyorum. Yücel Hoca’nın bu ironik önerisini ne maksatla yaptığını anlıyorum. Ama onun da bizi anlamasını bekliyorum. Burada baba parasıyla tiyatro yapmaya çalışan bir hevesliler grubu yok. Bu bir meslek ve insanlar bu işten para kazanıyorlar, hayatlarını sürdürüyorlar ve salonlarını var etmeye çalışıyorlar. Hoca insanların fiziksel mesafesini zorunlu kılan bu pandemi koşullarında, insanların bir araya gelmesine dayalı bir sanatı yapmanın meşruiyetini sorgulamaya çalışıyor ki hiç de altı boş bir sorgulama değil bence. Ama bu sorgulamanın meşru olabilmesi için de insanların ve kurumların (yani salonların, toplulukların) bu işi yapmadan da hayatta/ayakta kalmalarını sağlayacak bir devlet desteğinin sağlanmış olması gerekiyor. 

Ben de diyorum ki, Yücel Erten Hoca bu öneriyi kariyerinin önemli bir kısmını geçirdiği DT’ye yapsaydı çok daha anlamlı olurdu. Ben onun sözlerinden devralarak DT’ye “Şu yeni prodüksiyon, yeni festival yapma aşkınızı biraz erteleseniz diyorum? Ölmezsiniz, yaşatırsınız!”

Yavuz Pak: Çok teşekkür ederiz.

Cüneyt Yalaz: Ben teşekkür ederim.

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi

Paylaş.

Yanıtla