Sanatta Hak İhlalleri – Eylül 2020

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin hazırladığı, Eylül 2020 Sanatta Hak İhlalleri Raporu’nu okurlarımızla paylaşıyoruz.

Yeni bir sanat sezonu başladı. Ama bu sezonda sanatın izleyicisiyle nerede ve nasıl buluşacağı bir karmaşa halinde. Bu arada sanata engelleme baskı ve saldırılar da sürüyor. İşte Eylül ayında sanat alanının başına gelenler:  

  • Sahne Perde Esnaf Odası Başkanı Terlan Kaya, İstanbul’daki 39 ilçe belediyesine gönderdiği yazıda, pandemi sürecinde çok zor günler geçirmekte olan tiyatroların durumundan haberdar olup olmadıklarını sordu: “Anayasanın 64. maddesi sanatın ve sanatçının korunması ile Anayasanın 173. maddesi esnaf ve sanatkârların korunması maddeleri kapsamında herhangi bir çalışma yapılması planlanmakta mıdır?”
  • Moskova Uluslararası Kitap Fuarı’nda kabul edilen çağrıda, “Bu kritik zamanda, hükûmetler acil durum yardımı uygulamalı ve yazarlar, yayıncılar, kitapçılar ve çevirmenler için acil durum mali desteği sağlayarak geleceğe yatırım yapmalıdırlar” denildi.  2020 Dünya Kitap Günü’nde dünya kitap endüstrisi liderlerinin yaptığı ortak açıklamayı tekrarlayan Uluslar arası Yayıncılar Birliği (IPA), hükümetleri şunları yapmaya çağırıyor: Kitap sektörünü toplum için vazgeçilmez olarak görmeye (Yani kitapevleri için kira desteği sunmaya… Kitap yayıncıları ve kitapçılar için vergi indirimi sunmaya… Küçük ve orta ölçekli yayınevleri için destek fonları tahsis etmeye… Tüm ülkelerden ve kültürlerden yazarlar, yayıncılar ve okurlar arasında köprüler kuran, vazgeçilmez kamu hizmeti kurumları olarak ulusal ve uluslararası kitap fuarlarına daha fazla destek vermeye, geliştirmeye ve yatırım yapmaya); Kitaplara olan talebi artırmaya (Yani, Kâğıt üzerinde, dijital veya sesli, nasıl olursa olsun, tüm kitaplardaki vergilendirmeyi kaldırmaya… Herkesin kitap alabilmesi için devlet tarafından fonlanan kupon programları uygulamaya… Kütüphanelerin koleksiyonlarını yenilemek için bütçeleri yükseltmeye ve iddialı okuma destek programları geliştirmeye… İhracat ve çeviri haklarını desteklemek için özel programları çoğaltmaya… Fiziki kitapların dağıtımı için posta ücretlendirmelerini indirmeye); Fikri sermayeyi korumaya (Yani, Yayıncılar, yazarlar, sanatçılar ve çevirmenler için destek fonları oluşturmaya… Elektronik ve basılı kitap korsanlığına karşı mücadeleyi güçlendirmeye) çağırıyor. 
  • İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Tunç’un Türkiye gençlik hareketinin devrimci önderleri Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın resimlerinin bulunduğu “Marşlar ve Ağıtlar” albümünün kapağı suç unsuru olarak kabul edildi. Ferhat Tunç, “2 yıla varan bir zamandır sürgündeyim. Ülkeye, evime döneceğimin umudu içinde oldum hep. Durmuyorlar ve hakkımda yeni davalar açarak bu umudumu kırmayı amaçlıyorlar. Bu akılla 68 kuşağına dava açabilirler. Zira benim albümüm 30-40 sene önce okuduğum ağıtlardan oluşuyor. Albümün kapağı da o tarihsel süreci yansıtan bir çalışma” diye konuştu. Albüm kapağına dava açılmasının “yargının utancı” olarak anılacağını söyleyen Tunç, yargının siyasi iktidarın talimatıyla hareket ettiğini, hukuku hiçe saydığını ve yıllar önceki sosyal medya paylaşımlarını bahane edildiğini, her şeye rağmen sanat yapmaktan, bunu yaparken de gerçeği, toplumun umudunu, acısını, değerlerini seslendirmekten vazgeçmeyeceğini söyledi. 
  • 1896 yılında yapıldığı tahmin edilen Aziz Georgios Rum Ortadoks Kilisesi, Mübadeleden sonra camiye dönüştürülmüş ancak yeni Özlüce camisi yapıldıktan sonra kullanılmadığı için metruk bir hale gelmişti. 2006 yılında yapıya sahip çıkan Nilüfer Belediyesi, binayı restore ederek 2009 yılında Özlüce Kültürevi olarak hizmete açmıştı. Geçmişte hem kilise hem de cami olarak kullanıldığı için “Bursa’nın Ayasofyası” olarak anılan bu kültürel miras, 2013 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün açtığı dava sonucunda belediyeden alınarak, İnesiye Köyü Cami Vakfı’na tescil ettirildi. Kapısına kilit vurulan tarihi binaya yıllarca hiçbir müdahalede bulunulmayınca, yapıda çatlaklar oluşmaya başladı. Nilüfer Belediyesi, 2016 yılında tekrar girişimde bulundu ve binanın tadilatını yapmak üzere tekrar kendisine tahsis edilmesini talep etti. Ancak yapının ibadethane dışında bir amaçla kullanılamayacağı ve buranın cami yapılacağı ifade edildi ve bina gece yarısı yıkıldı. 7 yıldır çürümeye terk edilen tarihi yapının göz göre göre kaderine terk edildiğini belirten Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, “Biz burayı Milli Saraylar’ın uzmanlarına restore ettirip bugünün parasıyla yaklaşık 2 milyon lira para harcadık. Amacımız cami olarak kullanılmayan mekânı, kültür merkezine dönüştürüp korumaktı. 7 yıl boyunca kimse bu yapıya sahip çıkmadı. Kamunun parası bu ihmal yüzünden çöpe gitti. Sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağız”
  • Sanatçı Cem Erdost İleri, Mikail Aslan’la İstanbul’un Esenyurt ilçesinde düzenlemeyi planladıkları konserin kaymakamlık tarafından, korona virüs salgını gerekçesiyle iptal edildiğini açıkladı. İleri, “Harbiye’de neredeyse her gün bir etkinlik sahnelenebiliyorken, 19 Eylül’de Mikail Aslan ile Rıfat Ilgaz Açıkhava’da vereceğimiz konser Esenyurt Kaymakamlığı’nca iptal edildi. Bu kararı hangi gerekçeyle aldınız? Veya diğer etkinlikler hangi gerekçeyle gerçekleşiyor?” diye sordu. Karara tepki gösteren Mikail Aslan da, “Memlekette bir yaprak kımıldasa ilk yasak bize geliyor. Yapılan yüzlerce konser ve etkinliklere neden Pandemi bahane değil?” paylaşımını yaptı.
  • DİSK’e bağlı Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen), son bir ay içinde en az 10 sette vaka çıktığını açıkladı. Oyuncu Halil Kumova (64), çekimleri Malatya’da devam eden “Zalo” isimli sinema filminin setinde aniden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmış, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti. Kumova’nın ölümü üzerine Sine-Sen’den yapılan açıklamada, “Birçok yapımcının vakaların bilgilerini gizlemeye çalıştığını görüyoruz. İnsan sağlığının her şeyden önce gelmesi gereken bu günlerde işverenlerin ticari kaygılarla gerekli tedbirleri almaması ve çalışanları yasal çalışma sınırlarının üstünde çalıştırması kabul edilemez” Sinema Televizyon Sendikasının yaptığı açıklamaya göre, emekçinin test sonucu beklenmeden çekimlere devam edildi. Sonrasında sete kısa bir süre ara verilerek hızlı tanı kitleriyle ekibe tarama yapıldı ve böylece sette en az 5 pozitif vaka olduğu ortaya çıktı. Buna rağmen yapım şirketi, sete 14 gün ara vermedi. Sinema Televizyon Sendikası, işten çıkarma yasağının uzatılması nedeniyle bazı yapım şirketlerinin işe girişlerde çalışanlara zorla istifa dilekçesi imzalatmaya çalıştığını duyurdu. Bu yolla işçilerin hukuki haklarının ellerinden alınmak istendiğine dikkat çekilen açıklamada, “Tüm meslektaşlarımızı bu gibi belgeleri imzalamayarak sendikamızı ve dernekleri bilgilendirmeye çağırıyoruz” dendi. Açıklamada ücretsiz izne çıkarılan set emekçilerinin olduğu da belirtildi.
  • İstanbul Valiliğinden yapılan açıklamada, “Gelinen aşamada başta fiziki mesafe kuralı olmak üzere alınan tedbirlere yeterince riayet edilmemesinin hastalığın yayılım hızını artırması ve toplum sağlığını riske atması nedeniyle”; deniz turizm araçlarında, gezi, tur ve restoran teknelerinde, ticari yatlarda, deniz turizm araçlarında düğün, nikâh, sünnet düğünü, kına gecesi, nişan gibi etkinliklere hiçbir surette müsaade edilmeyecektir… Açık alanlarda yapılacak; konser, gösteri, festival vb. etkinliklere 12 Eylül 2020 tarihinden itibaren hiçbir surette müsaade edilmeyecektir”
  • Piyanist Fazıl Say,  “Ben de bir dönem Türkiye’den kaçmayı düşündüm ama sonra doğru bildiklerimin mücadelesini vermek için kaldım” cümlesinin “Türkiye’den kaçmayı düşündüm” şeklinde manşete taşındığını aktararak, “Bu manşeti okuyan biri bana küfrü basar” ifadelerini kullandı. Say, şu ifadeleri kullandı: “Sözcü ile röportaj yapmaktan oldum olası çekinmişimdir. Çünkü bu çarpıcı manşet tutkusu, insanları hedef tahtasına koyuyor. Suya Yazılan kitabımla ilgili röportaja gelmişlerdi 5 gün önce. Ben bugün röportajdan sadece kendi dediklerimi ayıklayıp size sundum. Onların manşetlerini değil. Bakın; Yurtdışına kaçan beyin göçüyle ilgili; (kitapta böyle bir bölüm var) Cümlem şöyle; Ben de bir dönem Türkiye’den kaçmayı düşündüm ama sonra doğru bildiklerimin mücadelesini vermek için kaldım. Hiç kusura filan bakmasınlar, ben bir daha bu gazete ile hiç bir şekilde iletişimde olmayacağım. Okumayacağım da. İstemiyorum. Kusura bakmayın kardeşim. Hedef tahtasına koymaktır bu. Bir insanı toplum önünde yıpratmaktır. Özür mözür de dilemeyin. Sözcü gazetesinin bu hedef göstermesinde Akit’den ne farkı var? Allahtan, ilave eki filan… Sözcü bunu sıkça yaptı bana… Ve ben bir kaç kere çok sert şekilde uyardım. Bir sanatçı, pandemi döneminde kitap çıkarıyor. Şu hale bak ya. Vahşi manşetler arasında kendi dediklerimizi de kitabımızı da arar olduk. Bu gazetecilik filan değil! Bu sizinki insanları hedef tahtasına koymak. Ayar çakmak!”
  • Müzisyen Burhan Şeşen Yetkililere Seslendi: Kimse üzerine alınmadığı için “müzik sektörü”ndeki krize çözüm üretecek bir yetkili bulamadığımdan, bir makam belirtmeksizin, belki müziği seven devlet kademesinde ya da yerel yönetimlerde bir “yetkili” bulmak umuduyla durumdan vazife çıkararak bu yazıyı paylaşıyorum. Eyyyyy yetkili… Müzisyenler havayla, suyla beslenen göl kenarlarında toplu halde yaşayan, erkekleri avlanan, kadınları çocuk bakan canlılar değillerdir. Eyyyyy yetkili… Müzisyenler gecesi gündüzü olmayan, hafta sonu tatili nedir bilmeyen, doğuştan gelen yeteneği bir enstrümana hâkim olabilmek için yıllarca çalışarak sanata dönüştüren ve de karşılığında aldıkları 3 kuruş parayla geçinmeye çalışan sanat emekçileridir. Eyyyyy yetkili… Müzisyenler çoluk çocuk sahibi olan, onların eğitimlerini önemseyen kira ödeyen, doğalgaz, su ve elektrik faturalarını yatıran, hiçbir sosyal güvenceleri olmayan ve emeklilikleri hayal olan anne ve babalardır. Eyyyyy yetkili… Müzisyenler askerliğini yapan, vergisini veren, seçimlerde oy kullanan, vatanı için canını feda etmekten çekinmese de hiçbir zaman savaştan yana olmayan Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözünü rehber edinmiş bu ülkenin barışçıl, hümanist, çağdaş vatandaşlarıdır. Eyyyyy yetkili… Müzisyenler bu kaba saba, hoyrat dünyanın dışında kalabilmeye çabalayan, sesleriyle, enstrümanlarıyla yaptıkları şarkılarla dünyayı güzelleştireceklerine inanmış, haktan, adaletten, eşitlikten, hukuktan yana, acımıza da, sevincimize de, hüznümüze de tercüman olan naif insanlardır. Evet, şimdi 40 yıla yaklaşan bir müzisyen ve bir meslek birliği yöneticisi olarak soruyorum… Eyyyyy yetkili… Otobüsler, uçaklar, minibüsler tıklım tıklım doluyken, topluca namazlar kılınıp, mitinglere gidilirken, plajlarda, sahil kenarlarında dip dibe güneşlenirken, denize girilirken bizim suçumuz nedir ki konser alanlarında, konser salonlarında performans mekânlarında seyirci kapasitesi en az yüzde 65 oranında düşürülüyor? Her yer insandan kalabalıktan geçilmezken biz niye boş salonlara çalıyoruz? Sosyal mesafe niye özellikle bizim sektörümüzde böyle yıkıcı oluyor? Çalışma saatlerimiz gece 24.00 ile sınırlanıyor? Eyyyyy yetkili… Pandemi dönemi başlangıcında “Acil Yardım Paketi”nde bütün sektörlerden söz edilirken müzik sektörü niye görmezden geliniyor? Yurtdışında neredeyse tüm devletler kültür endüstrilerine destek sağlarken sizler niye sadece işverenleri ve sermayeyi gözetiyorsunuz? Tarikatlara, vakıflara, yurtlara milyonlar aktarılırken müzisyenleri niye yok sayıyorsunuz? Eyyyyy yetkili… Sinema, tiyatro, opera, müze girişlerinde KDV oranı yüzde 1 iken konser biletlerinde bu oran niye uygulanmıyor? Pandemi döneminde niye hâlâ eğlence vergisi, rüsum (Belediyenin sunduğu su, elektrik gibi hizmetlerde hizmet bedel) alınıyor? Eyyyyy yetkili… Meslek Birlikleri kâr amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları iken eser sahibi meslek birliklerinden alınmayan -telife dayalı olduğu için- kurumlar vergisi -ki böyle olması normal- niye Türkiye’deki tek yorumcu meslek birliği olan MÜYORBİR’ den alınıyor? Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca üretilen, ithal ya da ihraç edilen kaset, CD, DVD, fotokopi makinesi vs gibi kopyalamaya imkân sağlayan araçlardan alınan yüzde 3’lük kesinti Özel Kopyalama Harcı diye bir fonda toplanmaktadır. Bu bir yerde sanatçının tazminatıdır. Biriken bu parayı ilgili meslek birlikleri aracılığıyla on binlerce üyeye dağıtmak için ne bekliyorsunuz? Bu zamanda sanatçının, söz yazarı-besteci ve yorumcunun yanında olmayacaksanız da ne zaman olacaksınız?
  • 4 yıl önce Newroz’da söylediği şarkı yüzünden Hozan Bengi‘ye 3,5 yıl hapis cezası verildi. Sanatçı tutuklanarak Erzurum E tipi Cezaevi’ne gönderildi.
  • “Pandemi başladığından bu yana intihar eden müzisyenlerin sayısı yüze yaklaşmış. Müzik aletlerini satarak eve ekmek götürmeye çalışan müzisyenler var”. CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, şunları söyledi: “Garip ve anlamsız yasaklarla salgınla sözde bir mücadele veriliyor. Sanki virüs müzikle belirli bir saatten sonra yayılıyormuş gibi adımlar atıldı. Çoğu güvencesiz çalışan müzik ve sahne emekçileri hiçbir destekten yararlanamıyorlar. Yüz binlerce insan adeta açlığa ve ölüme terk edildi… Müzik-Sen’in verilerine göre pandemi başladığından bu yana intihar eden müzisyenlerin sayısı yüze yaklaşmış. Müzik aletlerini satarak eve ekmek götürmeye çalışan müzisyenler var. Pandemi sonrası ne yapacaklarını düşünemiyorlar. Bu insanların sigortaları yapılmadığı için hiçbir güvenceleri de yok. Ne bugüne ne de geleceğe güvenle bakamıyorlar”. Anayasada devlete sanatı ve sanatçıyı koruma görevi verildiğini anımsatan Taşcıer, “Mart ayından bu yana çalışamayan veya çalışırken yasaklardan kaynaklı mağduriyet yaşayıp ekonomik ve manevi yıkım yaşayan yüz binlerce müzisyen var. Ne kısa çalışma ödeneği, ne işsizlik maaşı alabiliyorlar. Ülke çapında işsizliğin tavan yaptığı bir dönemde başka bir iş yapmak isteseler onu da bulamıyorlar… Pandemi nedeniyle eğlence yerleri kapatıldı, düğünlerde kısıtlamalara gidildi, müzik yayınları bitirildi. Salgınlarda alınması gereken önlemler arasında mıdır bunlar, evet olabilir. Ancak siz eğlence yerlerini kalabalık oluyor diye kapatıp hiçbir sosyal mesafenin olmadığı AK Parti mitinglerine izin veriyor, AK Partili milletvekillerinin binlerce kişilik düğünlerine izin veriyorsanız ikiyüzlü bir tutum var demektir. Ya tam mücadele edersiniz ya da mücadele ediyor gibi yaparsınız. İktidar şuan eder gibi yapıyor.” Taşcıer, müzik ve sahne sanatçılarına destek verilmesi gerektiğinin de altını çizerek, “Geldiğimiz noktada pandemiden olumsuz etkilenen sektörlerin tamamına dair kapsamlı çalışma yaptı mı iktidar? Sosyal devlet olmanın gereği bu değil midir? Daha fazla geç olmadan bu insanlara destekler açıklanması gerekiyor” çağrısı yaptı.
  • CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, “Sanatçılara pandemi başından itibaren yedi aydır hiçbir destek verilmedi. Yasaklanan tiyatro, opera ve bale yasağı kalktı ama konser yasağı sürüyor… Zaten yedi aydır çok zor durumda olan, çalışma şansları ortadan kalkan sanatçılar, Valiliğin yasak kararı ile açlığa mahkûm edilmişti. Şimdi sanatçıların bir kısmı işlerini yapabilecek ama müzisyenler yine çalışamayacak” diye konuştu. “Açık alandaki konser, tiyatro gösterimi ve benzeri organizasyonlar Sağlık Bakanlığının belirlediği kurallar çerçevesinde mesafeli bir şekilde alınan önlemlerle başlamıştı” diyen Gamze Akkuş İlgezdi, konserlerin de serbest bırakılması gerektiğini ifade etti. İlgezdi, sanatçıların yedi aydır devletten hiçbir destek almadan yaşam savaşı verdiklerini hatırlatarak, “Kültür ve Turizm Bakanlığı görevini yapmıyor. Zaten mağdur olan sanatçıları daha da mağdur eden uygulamalar ile ilgili kör, sağır dilsizi oynuyor… Sürecin en büyük mağduru sanatçılar ve kültür sanat emekçileri için Bakanlığın bünyesinde bulunan ve 2017 yılı itibarıyla 320 milyon TL’yi bulan kopyalama harcında para kullanılsın dedik. Bakanlık hâlâ bu konuda da bir açıklama yapmadı. Yeni kaynağa gerek yok. Eldeki kaynak ile Kültür- sanat camiası rahat bir nefes alabilir… Mekânlarda canlı müzik yayını 12’den sonra yasaklandı, müzisyenler nasıl geçinecek? AVM’leri, kafeleri uzun süre önce açmakta sakınca görmeyenler, Bakanlığın talimatlarına göre açık havada maske- mesafe- hijyen kurallarına uyulan konserleri neden yasaklar?” diyen Gamze Akkuş İlgezdi, kararın kabul edilemez olduğunu ve konser yasağının da geri alınmasını talep etti.
  • Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün her yıl özel tiyatrolar verdiği devlet desteği ödenekleri açıklandı. Sonuçların açıklanmasının ardından destek alan şirketlerin sadece tiyatro değil, gıda ve ihracat firmalarının da olması, bazı kişilerin birkaç şirket yoluyla çoklu başvuru yaptığı görüldü. Bu yıl pandemi nedeniyle destek miktarlarının iki katına çıkarılması sıkıntılı başka durumlara da yol açtı. Bazı özel tiyatrolar sigorta ve vergi borçları nedeniyle başvuru yapamamışken tiyatro dışı şirketlerin başvuru yapması dikkat çekti. Konuyla ilgili Sözcü gazetesine açıklamalar yapan Tiyatro İnisiyatifi’nden Gizem Duman Şeşen dikkat çekici noktalara değindi: “Bizlerin varlığını kâğıt üzerinde kabul ediyorlar. Hal böyle olunca isteyen herkes bir günde şirket kurup ‘Ben tiyatroyum’ diyebiliyor ve bu gibi desteklere başvurma hakkı elde ediyor. Şirketinizin faaliyet alanı inşaat, turizm, gıda, tarım, otomotiv olabilir. Buna tiyatroyu eklemeniz yine başvuru yapmanız için yeterli. İstenen koşullara uygun olan tüm ‘şirketler’ başvuru yapabiliyor. Pandemiden dolayı bazı düzenlemeler yapıldı. Geçtiğimiz sezon destek alan tiyatrolardan oyun oynama zorunluğu kaldırıldı. Amatör tiyatrolar kaldırıldı. Bütçe arttırıldı ama bununla birlikte tiyatro sayısı da arttı. Her yıl olduğu gibi vergi ve SGK borcu yoktur yazısı istendi. Bu koşulun kaldırılması için çok ısrar ettik ama olmadı. Bu nedenle de birçok tiyatro başvurusunu yapamadı. Başvuru yapmak için borçlarını borçlarla kapatan tiyatroların bir kısmı da destek alamadı. Herkesin her yerde gördüğü listede bizim de tanımadığımız adını ilk defa okuduğumuz şirketler var. Farklı şirketlerle 2-3 başvuru yapanlar da var. Kimin tiyatro olduğu belli değil. Yönetmelikte yapılacak değişikliklerde koşullar belirlenmeli. Sadece 3 tane evrakla ‘Bu tiyatrodur’ denemez. Seçici kurulda mutlaka sanatçıların olması gerekiyor. Listeler açıklandığı zaman tiyatroların tam isimleri ve aldıkları destek miktarı da yazmalı”. Destekten faydalanamayan tiyatrolardan Kumbaracı 50’den Yiğit Sertdemir de bir açıklama yaptı: “Kumbaracı 50 kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Mevcut borçların ödenmesi yıllar alacak. Geçtiğimiz ve önümüzdeki sezonun yıkıcı etkilerinden kurtulmak çok zor. Vergi borcu yüzünden başvuru yapamadık“. Sanatçı Genco Erkal ise tepkisini şöyle dile getirdi; “Yıllarını sahnelere adamış tiyatrolara yardım yapılmazken daha yeni kurulmuş, tiyatroyla ilgisi olmayan firmalara yardım çıkmış. Yardım alanların listesine bir bakın lütfen, bildiğiniz, tanıdığınız kaç tiyatro var bunların içinde.Kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olan tiyatrolara, vergi borcu var diye destek olmazsanız nefes alabilecekleri son boruyu da kesmiş olursunuz. Asıl onlara destek olunmalı ki borçlarını ödeyip ayakta kalabilsinler”. Yazar Yönetmen Firuze Engin ise  devlet yardımlarını şöyle eleştiriyor: “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu hafta açıkladığı özel tiyatrolara 3 ayrı kategorideki devlet yardımı listelerinde yer alan gıda, turizm şirketleri; tarım işletmeleri, spor malzemeleri şirketleri; mimarlık, ihracat, mühendislik şirketleri kim? Bu tiyatroların ismi ne? Şirket adının yanında tiyatronun adı açıklanmıyor. Mesleğinden başka yapacak hiç bir ‘işi’ olmayan tiyatrocular evlerini boşaltıp şehir değiştirecek kadar, salonlarını kapatacak kadar üzücü kararlar vermek zorunda kalırken, tüccarların ek kazanç kapısı olarak görüp sermaye koyduğu oyunlara kapital desteği verilemez. Çocuk tiyatrosunu 5 seansta vur-kaç olarak, çocuk seyircileri kafa başı bilet adedi olarak gören ekiplere yardım dağıtılamaz. Aklını yalnızca mesleğe yatırıp ülkenin en verimli işlerini üreten birçok tiyatro vergi ve SGK borçları yüzünden bakanlık desteğine başvuramamış, başvurusu kabul edilmemişken bakanlık Sabah gazetesi spotu gibi ‘Özel Tiyatrolara Tarihin En Büyük Yardımı’ diye duyuru yayınlayamaz”.
  • Tiyatro Kooperatifi, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, desteklenen oyunlar, kriter seçimleri ve bütçe konuları ile ilgili sorulara ileterek, kamuoyuna açıklamada bulundu. Söz konusu açıklamada şu ifadeler kullanıldı: Desteklenen oyunların seçiminde kullanılan kriterler nelerdir? Desteklenen oyunların seçiminde kullanılan kriterlere uyumluluğu değerlendiren kurulda görev alan kişi veya kurumlar kimlerdir? Başvurusu olumlu sonuçlanan her bir tiyatroya ayrılan bütçe nedir, bütçenin aktarımı ne zaman yapılacaktır? Destek başvurusu olumlu sonuçlanmayan tiyatrolar, seçim kriterleri kapsamında başvurunun olumsuz sonuçlanma nedenini öğrenmek istemektedir. Değerlendirmenin objektif kriterlere göre yapılması, sonuçların şeffaf bir şekilde açıklanması gerekmektedir. Özel tiyatroların yaklaşık 7 aydır gelir elde edemediği, sahnelerin birer birer ve hızla kapandığı ağır pandemi sürecinde, neredeyse tüm özel tiyatroların vergi ve SGK borcu bulunduğu açıktır. 2020-21 sezonunda destek alan kurumların tamamı, sadece tiyatro alanında faaliyet gösteren kurumlar mıdır? Özel tiyatroların çöküşte olduğu, sahnelerin teker teker kapandığı, tiyatrocuların mesleklerini yapamadığı pandemi sürecinde verilen destekle ilgili TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tesis edeceği şeffaflık ve kolaylaştırıcılığı önemsiyor, yukarıdaki sorularımıza ilişkin yanıtlarını rica ediyoruz.
  • TRT’de yayınlanacak olan “Uyanış: Büyük Selçuklu” dizisinin set-dekor işçileri çalışma koşulları ve ödemelerini alamamaları nedeniyle iş bıraktı. Set çalışanları yaptıkları açıklamada, “Uzun süredir yapılmayan ödemeler vardı. Bu ödemelerle ilgili geçen hafta bir iş bırakma eylemimiz olmuştu, daha sonra paralarımızın haftalık olarak her salı yatacağı bildirildi. Fakat dün itibariyle paralar tekrar yatmayınca işi bıraktık. Dün 5’te herkes evlerine döndü, bu sabah tekrar geldik. Şu an itibariyle iş bırakmış durumdayız” ifadelerini kullandı. Kötü set koşullarında çalıştıklarını dile getiren set-dekor işçileri, “Durum inanılmaz kötü, 24 saat çalışmaya zorlanıyoruz. Büyük bir mobbing yapılıyor. Zorunlu mesailer var, yemekler çok kötü” Büyük Selçuklu dizisi set-dekor işçilerinin yayınladığı basın bildirisinde şu ifadeler yer aldı: “Dizinin Çekmeköy ormanındaki platosunda dekor ekibinde bulunan 260 kişiye yakın çalışan, sette mobbing’e maruz kalıyor. 24 saat kesintisiz çalışmaya zorlanarak bozuk yemekler ısrarla çalışanlara dayatılıyor. Personel için tuvalet ve su ihtiyacı karşılanmıyor. Giyinme odaları hijyenden uzak. Bunlara rağmen çalışmaya devam edip Kovid-19 sürecinin getirmiş olduğu ekonomik zorlukların üstesinden gelmeye uğraşan set-dekor işçilerine haftalık yapılması gereken ödemelerde üç aydan beri sürekli aksamalar yaşanmıştır. Bu aksamalar beş haftadır ödemelerin hiç yapılmadığı bir duruma gelmiştir. Set-dekor işçileri 23 Eylül Çarşamba günü saat 17.00’de almaları gereken 5 haftalık ödemelerini alamadıkların için iş bırakma eylemine başlamıştır. Set-dekor işçileri çalışma koşullarının iyileştirilip, ödemelerini alana kadar eylemlerini devam ettirme konusunda sonuna kadar ısrarcı olacaklardır”. 3 gün süren eylem sonuç verdi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı (DİSK) Sinema Emekçileri Sendikası’nın da (Sine-Sen) desteğiyle işçiler yapım şirketiyle masaya oturdu. Tüm Taleplerini kabul ettiren işçilerle yapım şirketi arasında sözleşme imzalanacak. İşçilerin 1 aydır ücretlerini alamadıklarını ve primlerinin eksik yatırıldığını belirten Sine-Sen sanat biriminin açıklamasında şöyle dendi: “Arkadaşlarımızı işten çıkarmakla tehdit ettiler. Primleri asgari ücret üzerinden yatırılıyordu. Ücretlerini bir kısmını elden alıyorlardı. Bir süredir arkadaşlarımıza ücretleri yatırılmıyordu zaten. Bunun üzerine iş bırakma eylemi başlatıldı. Ardından da işten çıkarma tehditleri geldi. Buradaki sanat yönetmeniyle konuştuğumuzda ‘Siz iş olmadığında çalışanınızı çıkartmaz mısınız’ şeklinde bir tepki aldık. Verdiğimiz cevap ‘Hayır. Sözleşmede bir süre belirtilmediyse çıkartamazsınız’ oldu”. Mesai saatlerinin sık sık uzadığını da belirten Sine-Sen sanat birimi üyeleri, “Arkadaşlarımız ‘istersen kalma, dışarıda bir sürü insan var. Sen buradan toparlanmadan ben 2 araba insan yığarım buraya’ şeklinde tehdit ediliyorlar. ‘Her çalıştığınız yerden asgari ücret alırsınız. Sizi piyasa barındırmam, çalışamazsınız’ diyenler oluyor. Çocukların çoğu güzel sanatlar öğrencisi”şeklinde yaşanan mobbingi anlattılar”.
  • Şehir Tiyatrolarında farklı oyunlarda rol alan 16 arkadaşıyla birlikte çalıştıklarının altını çizen 74 yaşındaki Zihni Göktay, şöyle konuştu; “İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini, ‘Her şey çok güzel olacak’ sloganlarıyla ve 800 bin küsur oy farkla, benim de oy verdiğim Ekrem İmamoğlu kazandı. Derken kültür daire başkanı, genel sekreterler falan değişti ama oyunlarımızı oynuyoruz. Bu arada elimde sözleşme var, 6 Mart 2020’de Kültür Daire Başkanı Hülya Muratlı hanımefendi ve Şehir Tiyatroları Müdürü Ceyhun Ünlü imzalı. ‘Hisse-i Şayia’ ve ‘Cibali Karakolu’ oyunlarında oynamak üzere, hizmet alımı sözleşmesi. 150 iş günü çalışılacaktır, şeklinde hukuki bir sürü madde var. Atla deve değil. Bir maaş veriliyor ama biz bunun vergisini de veriyoruz. Defter açtırdık, muhasebeci tuttuk. Ondan sonra oyun oynamıyoruz diye paramızı vermediler. Hâlbuki elimizde altı aylık sözleşme var. Ben kendimi buna göre ayarlamışım. O sırada bir diziyi kabul etmedim, ek maaşımla geçindiğim için. Ben ihtiras sahibi biri değilim. Hırs içinde bulunup onları almadım. ‘Nasılsın, ne yapıyorsun? Biz size şimdilik, pandemi dolayısıyla maaş vermiyoruz.’ diyen olmadı. Pandemi dolayısıyla bile olsa, ‘Nasılsın, bir ihtiyacın var mı?’ diyen katiyen olmadı” ifadelerini kullandı. Göktay, eşinin hasta olduğunu ve tedavi gördüğünü sözlerine ekleyerek, emekli maaşıyla ihtiyaçlarını yetiştiremediğini, ek iş almadığını söyleyerek, şunları aktardı;”Vereceğiz’ ya da ‘vermeyeceğiz, başınızın çaresine bakın’ diye bir şey söyleyin. Ayıptır. Ekrem İmamoğlu, seçim propagandasında, ‘Ben kimsenin hakkını yemedim. Kimseye de hakkımı yedirmem’ dedi. Dişli çocukmuş. Kazandı. Helali hoş olsun. İş bilenin, kılıç kuşananın. Ben de şimdi diyorum ki Türk tiyatrosuna 57 sene hizmet verdim. Dişimle salatalık soydum ve alnımın teriyle paramı kazandım. Asmalı Mescit’te, meyhanelerde, at yarışlarında, okey oyunlarında zaman geçirmedim. Namusumla, rapor almadan bu tiyatroda hizmet verdim. İki çocuğumu da alnımın teriyle, nüfuzumu kullanmadan yetiştirdim”. İBB Başkanı İmamoğlu’nun bu durumdan haberi olmadığı tahmininde bulunan Zihni Göktay, şöyle devam etti; “Kraldan çok kralcılar var. Efendi bir çocuk. Oyumu da verdim. Ama bir ayyuka çıksın iş, o zaman, ‘Oynamıyorlar. Biz onlara oynamadıkları için para vermedik’ derler. O iş öyle değil. Öğretmenlerin maaşı kesildi mi? Böyle şey olmazAma ahde vefa vardır. Biz, teşekkür ve ‘Allah razı olsun.’ nidalarıyla büyüdük. Onun için ben bunu affetmiyorum. Bana hakkımı teslim etsinler. Pandemi biter oyun oynarım ben yine, çağırırlar veya çağırmazlar. İki oyunum da tıklım tıklım gidiyor… Zülfiyare dokunmadan söylemeye çalıştım. Benim ve 16 arkadaşımın, parasını versinler. Biz Kıbrıs’ta rulet çevirmek için istemiyoruz bu parayı. Evimizin ihtiyaçları için emekli maaşı yetmiyor. Ben araba da kullanmıyorum. Gaz, elektrik, aidat, su… Normal bir ailenin ihtiyaçları. Istakoz bacağı, yengeç, karides yediğimiz yok. Hamsi ucuzken hamsi yeriz, palamut ucuzken palamut yeriz. Ağlamıyorum. Lüküs Hayat oynadım ama lüks hayat yaşamadım” .
  • Şair Ahmet Telli kendisine ait olmayan ve Ahmet Telli Hayranları tarafından açılan bir facebook sayfasında yer alan bir gönderi nedeniyle “Cumhurbaşkanına Hakaret” ten mahkemeye verildi.Tanınmış bir yazar olduğu için kendisinin adı ve fotoğrafı kullanılarak açılan hayran sayfasındaki iddia konusu olan hakaretle ilişkisi olmayan Telli, 7 Ekim 2020 Çarşamba günü 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde hâkim karşısına çıktı.

Salgın hastalık ortamı bütün şiddetiyle sürüp can almaya devam ederken sanat alanı da bu durumdan en çok darbe alan alanlardan biri oldu. Sanat insanlarının uyduruk iddialarla haklarında davalar açıldı, hapis cezaları verildi. Konser, gösteri yasakları içinse salgın hastalık yöneticiler için iyi bir gerekçe oldu. Ülkenin, kentlerin bir yanında sanatsal etkinlikler yapılırken öte yanında salgın hastalık gerekçe gösterilerek yasaklama yapılabiliyor. Geçtiğimiz mart ayından bu yana devletten destek bekleyen tiyatrolar ise tam bir düş kırıklığı içinde. Devlet tiyatroya yardım yaptı ama fiilen tiyatro yapan onlarca topluluk bu yardımdan yararlanamadı. Çekişmeli ve mücadelenin öne çıkacağı bir sanat sezonu başlıyor.

Mimesis Haber

Paylaş.

Yanıtla