Ankara Sanat Tiyatrosu’nun Ayak Sesleri

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dikmen Gürün

Asaf Çiyiltepe öncülüğünde 1963 yılında kurulan Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) sadece Ankara halkına değil, Türkiye’ye toplumsal tiyatronun en iddialı örneklerini sunmuş bir topluluktur. Ülkenin toplumsal belleğine yarım yüzyılı aşkın bir zamandır katkıda bulunan, seyircisini bilinçlendirme yolunda ödün vermeden yoluna devam eden AST, ne yazık ki geçen günlerde, Kızılay’daki tarihi mekânını, mal sahibiyle yaşanan maddi sorunlar nedeniyle boşaltmak zorunda kaldı. Öte yandan, ne güzel ki Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, AST’a sahip çıkıyor ve mal sahibi ile görüşmeler sürüyor.

Türkiye’nin halleri ve AST

Şu günlerde Ankara Sanat Tiyatrosu’nun ayak seslerine kulak vermenin zamanıdır diye düşünüyorum. Aslında söyleyecek söz çok ama belleklerimizi tazelemek adına kısa da olsa değinmek istedim: 1962 yılında İstanbul’da Asaf Çiyiltepe tarafından kurulmuş olan Arena Tiyatrosu başarılı bir yılın ardından, mal sahibinin azizliği nedeniyle 1963’te kapanacak ve aynı yıl, Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) yine Asaf Çiyiltepe tarafından kurulacaktır. AST Tiyatro Dergisi’nin ilk sayısında “Nice Sevinç Dolu Günler” başlıklı yazısında kuruluş amacını şu sözlerle açıklar Çiyiltepe: “(…) Aslında sanatın gücü bütün savaş araçlarının elde edeceği sonuçlardan daha da etkin sonuçlar verir. (…) Toplumların kendini gördüğü alandır tiyatro. Kendi sorunlarının, kendi ezgilerinin bilincine yaklaştırır toplumu.

1967’de Asaf Çiyiltepe’nin bir trafik kazasında vefatıyla yeni bir dönem başlar. Tiyatro bünyesinde yaşanan çalkantıların üstesinden gelinse de 12 Mart 1971 muhtırası ülke çapında hayatları bir kez daha altüst edecektir. 1971 Eylülü’nde girer Rutkay Aziz AST kadrosuna. AST’ın II. Dönemi olarak nitelendirebiliriz bu süreci. Topluluk ödünsüz devam eder yoluna. Sıkıyönetim komutanlığı ile sıkça yaşanan olaylar ibretliktir!

Sonsuz sorgulamalar

1978-1979 sezonunda Can Yücel’in Türkçesi ile yorumladığı Brecht’in “Yuvarlak Kafalar Sivri Kafalar” adlı oyunu için 1979 Kasımı’nda “Oyun” dergisine yazdığı “Niçin Brecht?” başlıklı yazısında şöyle der Rutkay Aziz: “Yaşanılan günler demokrasi düşmanı, emperyalist, tekelci, gerici, faşist güçlerin Türkiye’miz üzerinde karanlık özlemler taşıdıkları günlerdir. Hayat pahalılığı, ekonomik bunalımlar, kültür alanımız üzerindeki antidemokratik uygulamalar, günümüzü ve geleceğimizi tehdit eder boyutlara varmıştır…” Bunun için Brecht, AST sahnesine kök salmış yazarlardan biridir.

1980’lerde ülkenin genel resmine bakıldığında yine karşımıza baskıcı yöntemler, çökmekte olan ekonomi, tırmanan cehalet, gericilik, şiddet ve idamlar çıkar. 12 Eylül 1980 darbesiyle demokrasi, özgürlükler, insan hakları bir kez daha ağır darbeler alacaktır. Ama AST bu süreçte de toplumcu duruşundan ödün vermez. Üstlendiği misyonu sürdürür.

Ve bugün

AST deyince dünden bugüne aklımızın kıvrımlarına o kadar çok isim takılır ki… Asaf Çiyiltepe, Tunca Yönder, Oben Güney, Rutkay Aziz, Güner Sümer, Işık Toprak, Ayberk Çölok, Elif Türkan, Rana Cabbar, Altan Erkekli, Erol Demiröz, Meral Taygun, Celile Toyon, Aysan Sümercan, Savaş Dinçel, Erkan Yücel, Mehmet Keskinoğlu, Genco Erkal, Yılmaz Onay, Yücel Erten, Metin Balay, Timur Selçuk, Ergin Orbey, Nurhan Karadağ ve daha nice, nice isimler… Kimi kalıcı olmuş, kimi AST sahnesinden geçerken güzel anılar bırakmıştır geriye. Ve sahneye koyduğu; sistemi eleştiren, düzeni sorgulayan oyunlar saymakla bitmez: “Ayak Bacak Fabrikası”, “Arturo Ui’nin Yükselişi”, “Sultan Gelin”, “Bir Delinin Hatıra Defteri”, “Zengin Mutfağı”, “Akrep”, “Jan Dark Olayı”, “Ferhat ile Şirin”, “Sait Hop Sait”, “Kayıplar”, “Yer Demir Gök Bakır” ve “Sakıncalı Piyade” uzun bir zincirin sadece birkaç halkasıdır.

2000’lere gelindiğinde ise ülkenin içinden geçtiği süreçler, ekonominin zorlayan koşulları, eğitim sisteminin daha da dibe vurması… Bu oluşumlar ayrılmalara, kopmalara, farklı bir mücadele içine itecektir AST’ı. Ama yine de günümüzde, başta sanatçı Hakan Güven olmak üzere, genç bir ekip Ankara Sanat Tiyatrosu’na yeni bir enerji katmak, Tiyatroyu o tarihi mekânında yaşatmak uğraşındalar. Şu pandemi günlerinde bile devletten tek kuruş destek almadan yapıyorlar bunu. Her şeye karşın çalışmalarını başarıyla sürdüreceklerine inananlardanım…

Cumhuriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla