Eleştiri Mizahın Temel İşlevidir

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Vecdi Sayar’ın Evrensel’de yayınlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.)

Dünyanın en eski sanatsal eylemlerinden biri olan mağaranın duvarına kişilerin ve objelerin gölgelerinin yansıtılması eylemi, bir rastlantıdan doğmuştur herhalde. Ama bu buluşun/oyunun kullanılmasında sıkça başvurulan bir ifade biçimi olan mizah, bilincin ya da bilinçaltının devrede olmasını gerektirir. Kişinin kendisiyle, ya da çevresindeki kişi ya da objelerle alay edebilmesini sağlayan bir ifade biçimi… Freud, Koestler gibi bilim insanları gülmeyi bir refleks olarak tanımlıyordu. Mizah ise, biyolojik olgularla açıklanamayacak kadar karmaşık bir alan hiç kuşkusuz. Hayvanların da gülümsediğine inananlardanım, ama kendisi ile ya da başkalarını mizah yoluyla eleştirme yetisi, insana has bir özellik olsa gerek. H.Bergson, ‘komik’i zekaya hitap eden bir olgu olarak tanımlar ve “Gülmenin bir yankıya muhtaç olduğunu” vurgular.

Metinler arası bir sanatsal eylem olan ve bir sistemin sorgulanmasını, dönüştürülmesini içeren ‘parodi’, bu eleştiriyi karikatürleştirerek veren ‘satir’, taklit ögesinin sıklıkla kullanıldığı ‘pastiş’ ve bu türlerin oluşumunda sıkça kullanılan bir teknik olan ‘ironi’ gibi kavramlar üstüne bilgilenmek isteyenlerin Oğuz Cebeci’nin “Komik Edebi Türler” kitabına (İthaki) başvurmalarını öneririm. Mizahın en keskin türlerinden biri olan ‘kara mizah’ın ne olup, ne olmadığını anlamak için en iyi kaynak olan, Enis Batur’un “Kara Mizah Antolojisi” (Sel) de mizah üstüne düşünmek isteyenler için bulunmaz bir başvuru kitabı. Andre Breton’ın “aydın kişinin tek lüksü” olarak tanımladığı kara mizahtan “kanlı bir kristal” olarak söz eden Batur, antolojisinde Marquis de Sade’dan Edgar Allen Poe’ya, Baudelaire’den Dostoyevski’ye, Alfred Jarry’den  Beckett’e uzanırken, edebiyatımızdan da örnekler vermiş; Eşref’ten Neyzen’e, Orhan Veli’den Ece Ayhan’a, Salah Birsel’den Oğuz Atay’a…

Umutsuzluktan doğan bir çığlık olan kara mizah, zor zamanlarda sanatçıların kullandığı bir ifade aracı olmuştur. Ama, nedense Markopaşa’nın (Bu konuda da bir kitap önereceğim: Levent Cantek’in “Markopaşa, Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi”- İletişim), hınzırlığını, zeka pırıltılarıyla donanmış toplumsal eleştirisini bugünün mizah yazınında, tiyatrosunda ya da sinemasında göremiyoruz.  Darbe dönemlerinin sansürüne yeniden kavuştuğumuz şu günlerde, bırakın Devekuşu Kabare’yi, Ulvi Uraz’ı, Umur Bugay’ı… Muammer Karaca’yı bile arar olduk. Diyeceksiniz ki, mizah yapmanın imkanı mı kaldı? Musa Kart’ın bir karikatürü yüzünden hapis yattığı, Metin Akpınar, Müjdat Gezen gibi ustaların mahkeme kapılarına taşındığı günlerde mizah yapılabilir mi?

Elbette yapılabilir. Ferhan Şensoy’un, Genco Erkal’ın, Şevket Çoruh’un, Müfit Can Saçıntı’nın yaptıkları, çoğu dijital ortama taşınan bazı mizah yazarları ve çizerlerinin, Turgay Yıldız gibi cesur bir komedyenin, birkaç köşe yazarının çabaları görmezden gelinebilir mi? Ama, çoğunluk için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Kısa yoldan para kazanmak isteyen genç kuşaktan yazar- çizerlerin, Aziz Nesin’in, Rıfat Ilgaz’ın zor zamanlarda nasıl direndiklerinden haberleri var mı acaba? Karagöz, orta oyunu gibi geleneksel biçimlerden ustaca yararlanan Haldun Taner, Oktay Arayıcı, Sermet Çağan gibi yazarlarımızın yapıtları taptaze ortada dururken, genç tiyatro yazarlarımızın hangi sularda gezindiklerini anlayamıyorum…

Günümüzün incelikleri unutmuş insanına sunulan popüler komedilerin, televizyon ‘show’larının bayağılığından ve kolaycılığından (Siyasetsizliğinden demiyorum, çünkü yaptıkları bal gibi siyaset) kendini koruyan ‘mutsuz azınlık’tansanız, klasiklere yönelmekten başka çareniz kalmıyor ne yazık ki. Öyle ise, gelsin Ionesco’lar, Aziz Nesin’ler, Can Yücel’ler, Chaplin’ler, Tati’ler…

Geçtiğimiz günlerde, İzmir Uluslararası Mizah Festivali’nde farklı disiplinlerden yaklaşık 30 mizahçıyla, yazınımızın, tiyatromuzun, sinemamızın mizah damarının nasıl olup da bu kadar gerilediğini konuştuk. Festival kapsamında, İzel Rozental arkadaşımızın dünyanın ünlü çizerleri ile yaptığı söyleşilerin yayımlanamamış olması, ülkemizde mizah yapmak isteyenlerin içinde bulunduğu ortamın somut bir göstergesiydi. Ama, vazgeçmeyeceğiz elbette. Mizah aracılığı ile insanımıza umut ve direnç aşılamaya devam edeceğiz…

Evrensel

Paylaş.

Yanıtla