Sınırlar?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dans Platform 2010 kapsamında Türkiye’yi ilk kez ziyaret eden Bruno Caverna, dünyaca ünlü bir dansçı ve dans eğitmenidir. Ünü, geliştirdiği teknik kadar sıcak kişiliğiyle dans kökenli olsun olmasın çok farklı insan gruplarıyla bu teknik üzerine çalışabilmesidir. Kendisinin yıllarca çağdaş dans, capoeira, kontakt doğaçlama gibi farklı tarzları bir arada çalışmış olması ve atölyeleri sırasında kurduğu yeniliklere ve araştırmaya açık ortamın bunda etkisi kuşkusuz çok büyük. Platformda kendisinin bir atölyesine gözlemci bir atölyesine ise katılımcı olarak katılma şansı buldum. Bir dansçı olarak atölyeye katılımım tabi ki oldukça geliştirici bir tecrübeydi ancak gözlemci olarak da, bir eğitmen olarak çalışma ortamını kuruşu ve çalışmayı yönlendirme şekli beni oldukça etkiledi. Grup dinamiğini kavramak amacıyla ve kendi tekniğine giriş niteliğindeki nefes çalışmalarıyla başlıyor atölyeler. Kendi tekniğini nefes ve hareket arasındaki ilişkiyi araştırmak üzerinden temellendiren Caverna, nefes almak ve vermeyi iki “extreme” olarak nitelendiriyor. Nefes alıp-verme ilişkisini kurarken katılımcıları bu ilişkiyi sürdürerek kesintisiz hareket etmeye çağırıyor. Bu nedenle de atölyenin adı “Playing in the extremes”. Tabi ki bu isimlendirme, nefes hareket ilişkisini keşfettikçe bedenin denemediği farklı hareketleri denemesini yani kendi “extreme”lerini zorlamasını da çağrıştırıyor. Atölye, nefes-hareket arasındaki ilişkiyi keşfetmeye yönelik küçük egzersizlerle başlıyor. Bu egzersizler sırasında nefes alıp-vermeyi kesmeden grup olarak yürünmeye başlanıyor ve her nefes verişte katılımcıların, yürürken birbirlerinin arasında oluşan boşluklardan su gibi “kayma”ları isteniyor. Böylece kişiler kendi enerjileriyle başkalarının oluşturduğu enerji alanlarından geçerek, onları işgal ederek yavaş yavaş kontakt hareketlere başlıyorlar ve bunun devamında birbirlerinin enerji alanlarından geçmek yerine enerji alanlarını paylaşarak kontakt doğaçlama yapıyorlar. Bu doğaçlamalar sırasında ortak nefes alımları ve ortak nefes verişlerin olması önemli. Bu ortaklaşma hem ortamın ritmini kuruyor hem de sürekli hareketi getiriyor. Nefes-hareket ilişkisi kapsamında, sürekli ve kaliteli nefes alımına dair yapılan egzersizlerin ardından hareket kalitesine dair egzersizler geliyor. Caverna’nın hareket algısında değişkenlik ve akışkanlık çok önemli bir yerde duruyor. Kendisi bir hareketin başka bir harekete dönüşebilmesi, bu dönüşüm sırasında dansçıların araştırmacı ve yeniliği deneyen insanlar olmasını teşvik ediyor. Kendi tekniğindeki hareket niteliğini tanımlarken “hamur” u kullanması da bu yüzden. Nefes ile yoğrulan hareket sürekli akmalı, sürekli dönüşmeli. Hamur imgesinin her dansçıya çağrıştırdığı anlamlar tabi ki daha da arttırılabilir, ancak Caverna’nın harekette böyle bir nitelik yakalamak için vurguladığı en önemli yer omurilik. Omuriliği sürekli yukarıya uzayan, sabit ve sert kullanımının yanı sıra omuriliğin, yerçekimine bırakılmış ve yerçekiminden güç alan yumuşak ama güçlü kullanımı tercih ediyor. Bu kullanımı oturtabilmek çoğu dansçı için kolay değil. Özellikle bale eğitiminden gelen katılımcıların en çok zorlandıkları nokta bu kullanıma adapte olmak oluyor. Bale eğitimi sırasında sürekli dik ve uzayan omurilik kullanımı alan kişiler için omuriliğe hiçbir ağırlık vermeden, omuriliği “hamur” gibi yoğurabilmek oldukça zor olabiliyor. Bu hareket niteliğini anlayabilmek için yaptığımız çalışma atölyenin sonunda bir kombinasyona dönüşüyor ve katılımcıların hem hareket dağarcığına ekleniyor hem de imajinasyonlarına nadide bir deneyim olarak giriyor. Bu hareket niteliğinden yola çıkarak oluşturulan kombinasyondaki bir diğer önemli nokta ise başın kullanımıydı. Dansçılar dört ayak pozisyonunda, ağırlıklarının büyük kısmını ayaklarına vererek omuriliklerini hamur gibi kullanmaya çalışıyorlar. Burada başın serbest, yerçekimine doğru sarkık olması önemli. Omuriliğe yakın olan boyundaki herhangi bir kasılma omuriliği etkileyebilir ve onun hareket kapasitesini azaltabilir. Dört ayak yürürken koordinasyon ve güç dengesini sağlamak zor olabiliyor, bir de buna ek olarak akışkan hareket etmek hareketleri daha da zorlaştırabiliyor. Sanırım çoğu dansçıya ilginç ve zorlayıcı gelen taraf burası. Bu hareket setleri sırasında Caverna dansçılardan çeşitli hayvan imgeleri oluşturup hareketlere bunu yedirmelerini istiyor. Aynı hareket setine kelebek gibi yaklaşmakla balık gibi yaklaşmak oldukça eğlenceli oluyor. Sanırım bu “hamur”un mucizesi bu; istediğin şekli alabiliyorsun. Dansçıların istedikleri şekli alırken yerçekimini ne yönde nasıl kullanmak istedikleri tamamen kendi yaratıcılıklarına ve isteklerine kalmış durumda. Ancak nefes ile hareketleri arasında nasıl bir ilişki kurduklarının sürekli farkında olup araştırmaya açık olmalılar.

Dans atölye deneyimlerini yazmak oldukça keyifli olmasına rağmen bir o kadar zor. Çünkü dansta hayal etmek ve bedensel ifade çok önemli bir yerde duruyor. Ve bedensel ifadelerin yazınsal ifadeye dönüşmesi oldukça güç. Ama hayal edebilmenizi biraz olsun sağlayabildiysem yazmaya devam edeceğim.

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Gizem Aksu

Yanıtla