Yaşamın Kara Delikleri

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dikmen Gürün

Thomas Vinterberg’in yönettiği “Dogma” filminin tiyatro uyarlaması Festen DOT’un ses getiren oyunlar zincirine yeni bir halka olarak eklendi

Festen/Kutlama yaşamın kara deliklerini, sosyal travma girdaplarını işleyen bir burjuva eleştirisi. Güçlü dramatik yapı bu yönleri iç içe ören tablolarla ve de tabloları çevreleyen iç ve dış mekãnlarla vurgulanıyor. Bu anlamda, Dot Koleksiyon çadırı ve çevresi kuşkusuz etkileyici bir ortam oluşturuyor.

Thomas Vinterberg, Mogens Rukov ve Bo Hansen’in 1998’de yazdığı ve Vinterberg’in yönettiği “Dogma” filminden yola çıkarak David Elridge’in 2004 yılında sahneye uyarladığı Festen sinemadaki başarısını tiyatro sahnesinde de yakaladı. Çeşitli ödüller aldı. 2011’de de DOT’un ses getiren oyunlar zincirine yeni bir halka olarak eklendi.

Festen/Kutlama yaşamın kara deliklerini, sosyal travma girdaplarını işleyen bir burjuva eleştirisi. Güçlü dramatik yapı bu yönleri iç içe ören tablolarla ve de tabloları çevreleyen iç ve dış mekânlarla vurgulanıyor. Bu anlamda, Dot Koleksiyon çadırı ve çevresi kuşkusuz etkileyici bir ortam oluşturuyor. Hakan Günday – Uygur Yiğit’in müzikleri sıkışmışlıklara, kaçışlara bir sesleniş olarak algılanabilir.

Kırılma noktaları

Ayrı şehirlerde yaşayan kardeşler ve ailenin yakın dostları, zengin bir işadamı olan babaları Helge’nin (Köksal Engür) 60. doğum gününü kutlamak için bir araya gelmiştir. Bu arada, bir süre önce kardeşlerden birinin intihar ettiğini öğreniriz. Kutlama yemeği kısa sürede bir karabasana dönecek ve acıtan sırlar ortaya dökülecektir. Oyunda, psikolojik –sosyolojik ve ekonomik olmak üzere üç ayaklı bir oluşumdan söz etmek mümkün. Bir yanda, Christian’ın (Cemil Büyükdöğerli) ve ikiz kardeşi Linda’nın küçük yaşta babaları tarafından uğradıkları taciz ve tecavüzün benliklerinde açtığı yaralar irdelenir. Christian babasının aile üstünde oluşturduğu sindirme mekanizmasını kırmak ve onu teşhir etmek üzere ilk adımı attığı noktada bile tedirgindir. Sağlam basamaz ayaklarını yere. Kahya Kim (Murat Daltaban) durur arkasında ki bu da sınıfsal bir gönderme olarak değerlendirilebilir…Yine de Christian bir seçenek sunacaktır Helge’ye. Kâğıt çektirir… Öte yandan, Helene (Şebnem Bozoklu) için de geçerlidir söz konusu kaçış, tereddüt. Linda’nın mektubunu okumak istemez. Tercihi, hep olageldiği gibi, sessiz bir gözlemci olarak sürdürmektir yaşamını. Ne ki, esas kırılma noktası onun okuduğu mektup olacaktır, o ana kadar gelişmelere gözlerini ve kulaklarını kapatmayı yeğleyen herkes için…

Güç ve baskı

Kontrolünü hiçbir zaman kaybetmeyen, pişmanlık belirtisi göstermeyen Helge’nin davranış tarzının altında yatan, sağlıksız bir yapıya sahip olmasının ötesinde, ekonomik gücünü aile bireyleri üstünde bir baskı mekanizması olarak kullanmak, onları adeta kendi malı olarak görmek eğilimidir. “Tuhaf, arızalı bir ruh”olarak tanımladığı Christian’ı ve onun ikizi olduğu için Linda’yı böylesine sapkın bir yöntemle cezalandırmaya yönelmesini itiraf ettiği noktada da aynı baskıcı kişiliğin uzantıları gözlemlenir.

Öte yandan kişiliğini kaybetmiş Else (İpek Bilgin) bir anne olarak nerede durur? Suskunluk, sessizlik, kabulleniş… Bir tür görmezden geliş… Helge’nin uyguladığı baskı ve sağladığı refah altında ezilmek ya da kimliğini yitirmek… Bunun bir uzantısı olarak da kızı Helene’nin Hintli sevgilisine (Umut Kurt) karşı takındığı küçümseyen ırkçı tavır dikkat çekicidir. Benzer bir çelişki çok daha sert bir biçimde, Helge’nin hiçbir zaman ciddiye almadığı küçük oğlu Michael’de (Rıza Kocaoğlu) gözlemlenir. Bastırılmışlıklarını saldırgan ırkçı söylemleriyle örtmeye çalışan Micheal’in babasına saldırması ise onun başkaldırısıdır.

Çelişkiler

Oyunda, bir yandan bir tür şiddet yaşanırken öte yandan konukların, bir noktaya kadar hizmetkârların ve de aile fertlerinin kutlama seremonisini sürdürmeleri oyunun sosyolojik anlamda içerdiği eleştiriyi de vurgular. Bir yanda yapılan itiraflar, saldırılar öte yanda dolup boşalan tabaklar, şerefe kaldırılan kadehler… Helene’nin okuduğu mektuptan sonra tırmanan şiddet ve ertesi sabahı kurulan sakin kahvaltı sofrası ve Helge’nin bu sofradan dışlanması belki de bir tür arınmanın, boşalmanın simgesidir.

Yoğun bir ilişkiler ağıdır Festen/Kutlama’da söz konusu olan. Murat Daltaban, bu ilişkiler ağını gerilimi sürekli ayakta tutarak işliyor. Dış mekânın oyuna dahil edilmesi olaya uzamsal bir zenginlik katarken çelişkileri, gerginlikleri daha da güçlendiriyor. Başta Köksal Engür ve Cemil Büyükdöğerli, Rıza Kocaoğlu, İpek Bilgin, Şebnem Bozoklu olmak üzere tüm ekip performanslarıyla bu bıçak sırtı içeriğe yorumlarıyla boyut katan oyuncular.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla