Çevrimiçi Gösteri İzlenimlerim I – Digital Silence / Building Conversation

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mehmet K. Özel

gösteri sanatlarının herhangi bir dalı genel kabul ile iki, bana göre üç bileşen olmadan gerçekleşemiyor: genel kabulde seyirci ve icracı yeterliyken, ben bunlara mekan’ı ekliyorum.

salgınla birlikte gösteri sanatları alanında yapıt tasarlayanlar ve/ya icra edenler üretimlerinde malum, fiziksel mekanı terk etmek zorunda kaldıklarından dolayı, sanal mekanı, yani internetin olanaklı kıldığı çevrimiçi mekanı kullanmaya başladılar. fiziksel mekandaki seyirci-icracı birlikteliği de böylece sanal çevrimiçi mekana taşınmış oldu. bu üretimlerde almanca konuşulan ülkelerin sanatçıları başı çekiyorlar. “normal” zamanlarda olduğu gibi bu üretimlerin de iyisi var, kötüsü var. ben bu aşamada kötüsünü bile değerli buluyorum, çünkü bilinmeyen, daha önce pek denenmemiş, yeni bir ortam kullanılıyor. artısı, eksisi, getirisi, olanakları pek bilinmiyor, keşfediliyor. denemeler yapılıyor. bu aşamada benim için “denemeler yapıyor olmak” önemli, denemelerin niteliğinden ziyade. tabii, niteliği yüksek işler daha çok tatmin ediyor, heyecanlandırıyor beni. ama kötü bir iş izlediğime de hayıflanmıyorum, belki bunda en başat neden izlemeye verdiğim vakit dışında bir vakit kaybetmiyor olmam, yani evimden çıkıp 30 ile 90 dakika arasında bir vakit harcayıp bir mekana gitmiyor ve aynı zamanı harcayıp dönmüyor olmak.

son iki haftadır internette canlı çevrimiçi gösterilere/etkinliklere katılıyorum. zoom’dan olanlara önceden kayıt olmak gerekiyor, bazılarına ücretsiz bile olsa bilet almak da. youtube’dan olanlara ise direkt bağlantıyı açarak katılınabiliyor. seyrettiklerim/katıldıklarım arasında beni etkileyenler hakkında yazacağım. bunlardan ilki: building conversation platformunun “digital silence” isimli gösterisi.

zoom’da 11 kişiyiz. gösteri öncesinde bizlere yollanan kılavuzda sessiz bir ortamda ve yalnız olmamız, kameramızdan içinde bulunduğumuz mekana dair fikir verecek kadar bir kısmının görünmesi isteniyordu. gösterinin yaratıcısı lotte van den berg bizleri mikrofonlarımız kapalı olarak karşıladı ve bizlere gösterinin programını açıkladı: bizler ilk 5 dakikada içinde bulunduğumuz mekanda kameramızın görüntüsüne girmeyeceğimiz bir konumda olacaktık, sonraki bir saatte mekanı terk etmeden mekanda vakit geçirecektik (cep telefonlarımız kapalı olacaktı, yani birileriyle konuşmayacaktık) ve sonraki 5 dakikada ise mekandan dışarı çıkacaktık, sonra da yaklaşık 30 dakika deneyimlerimiz üzerine sohbet edecektik.

o zaman dilimleri zarfında mekanımız; iki boyutlu bir ekranın üzerindeki 11 küçük dikdörtgenden biri midir, o küçük dikdörtgenlerden birinin çerçevesi içinde gözüktüğü kadar mıdır? fiziksel mekan nerede başlar, sanal mekan nerede biter? sanal veya fiziksel, mekanımızın sınırları, boyutları nedir?  sanal mekan iki boyutlu mudur? sınırlar ve boyutlar sadece matematiksel, görsel veya kinestetik midir? mekanımızın boyutlarını içinde ne kadar ve nasıl hareket edebildiğimiz mi belirler sadece? yoksa işitsel sınırlar da mekanı tanımlar mı? örneğin penceresi açıksa, dışardan gelen sesler ne kadar o mekana aittir? peki, o zaman dilimlerinde ekrandaki diğer dikdörtgen çerçevelerden gelen sesler kendi bulunduğumuz mekanın özelliklerinden birine dönüşür mü? ne zaman ve nasıl var oluruz? kameraya girdiğimizde, diğerleri tarafından görünür olduğumuzda mı? görüntüde yoksak, gerçekte var olmamız ne ifade eder? görünmesek de hareket ederkenki sesimizin veya mekanımızdaki bizden bağımsız seslerin diğerleri tarafından duyulması var olduğumuzun kanıtı mıdır? örneğin mekanımızı paylaştığımız ya da hemen penceremizin dışındaki hayvanın sesi bizleri var eder mi? zoom uygulamasındaki dikdörtgen görüntü çerçevelerinden o sırada ses geleninin renklenmesi o çerçevenin içindekini öne çıkarttığı gibi var olmasını da sağlar mı? kimler için varız; bizi gören, duyan diğerleri için mi, kendimiz için mi? mekanımızdan dışarı çıktığımızdaki zaman dilimi mekanımıza dair farkındalığımızı arttırır mı? mekanımızdan dışarı çıktığımızda, yine bir iç mekanda (mesela koridorda) olmak ile dış mekanda (mesela bahçede) olmak arasındaki farklar nelerdir? mekanımızın birden çok çıkışı varsa, o son 5 dakikalık zaman dilimi için hangisini seçeriz? bu da yine önceki zaman dilimindeki deneyimimizle ilişkili değil midir?

“digital silence” meditatif bir 70 dakika sonrasında hemen az önce arkada bıraktığım yakın-şimdi’ye, içinde bulunduğum mekana ve o yakın-şimdi’yi paylaştığım diğer 11 mekana, yani beylik tabirle “şimdi ve burada”ya dair farkındalığımı arttıran bir gösteriydi. hele de ben dahil bütün katılımcıların bu etkinlik sırasında bulundukları mekanlardan (muhtemelen evlerinden) son 2-3 aydaki karantina sürecinden dolayı çık(a)madıkları ve/ya buralarda normalden uzun sürelerle bulunduklarını düşündüğümde “digital silence” bana daha çok dokundu; herhangi bir sanat yapıtına dair “neden şimdi?” ve “neden burada?” sorularımı tam da en can alıcı yerinden cevapladığı, bana bir önceki paragraftaki soruları sordurduğu için.

bu deneyimi merak edip yaşantılamak isteyenlere müjde: “digital silence” 12 haziran’da ingilizce olarak tekrar gerçekleşecek. katılmak için burayı tıklayın.

Danzon

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Mehmet K. Özel

Yanıtla