Dansçı Anna Halprin 100 Yaşında Hayata Veda Etti

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / Dans tarihinin son 60 yılında bu alandaki deneysel fikirlerin pek çoğuna kaynaklık etmiş olan Anna Halprin 24 Mayıs günü 100. yaşında hayata veda etti. Öğretileri Judson Dance Theater’ı[1], site-specific dans konseptini, somatik dans pratiklerini ve cemaat ritüellerini etkiledi. Onun için dans, tiyatro sahnesinden çıkıp gündelik hayatımıza girmesi gereken bir unsurdu. Dansını sokaklara, çayırlara, otellere, terk edilmiş havaalanlarına taşıdı…  Dansın herkes için ve herkese göre olduğuna inanıyordu.

1944 yılında University of Wisconsin’in dans bölümünden mezun olan Anna Halprin, ardından New York’ta Hanya Holm ve Martha Graham’dan modern dans dersleri aldı. 1946’da, Martha Graham’la çalışmış bir modern dansçı olan Welland Lathrop ile tanıştı ve birlikte deneysel bir dans stüdyosu olan Halprin-Lathrop School ve Halprin-Lathrop Dance Company’i kurdular.

1955’te, genç dansçılara yeni kanallar açma isteğiyle Lathrop’dan ayrılıp San Francisco Dancer’s Workshop’ı kurdu. Atölyede, soyut hareketlere dayalı dans formları oluşturmak üzerine çalıştı. Meredith Monk, Yvonne Rainer, Trisha Brown gibi dansçılar da atölyenin öğrencileri arasındaydı. Modern dans ve doğaçlamanın bir arada kullanılmasıyla Halprin ve öğrencileri, önceden oluşturulmuş koreografiler yerine spontan hareketleri temel alan bir dans konsepti oluşturdu. Bu grup 1959’da ilk profesyonel gösterisini gerçekleştirdi.

Anna Halprin deneysel yaklaşımının bir parçası olarak, dansı başka sanat formlarıyla bir araya getirmek üzere çeşitli isimleri atölyeye davet ediyordu. John Cage, Terry Riley ve La Monte Young gibi müzisyenler, ressam Jo Landor, oyuncu John Graham atölyenin konukları arasında yer aldı. Bu dönemde, dansçıların basit bir işi spontan hareketlerle ardı ardına tekrarladığı, bu şekilde kinestetik yanıtlar üzerine yoğunlaştığı bir hareket konsepti geliştirdi. Bunu, koreografi yerine resimvari dans skorlarını kullanma  fikri izledi. Dansa esneklik ve spontanlık katan bu yöntem, performanstan performansa büyük farklılıklara da olanak tanıyordu. Bu skorlarla birlikte, her performansın hem seyirci hem de dansçı açısından dönüştürücü olduğunu keşfetti. Bunun üzerine izleyiciyi de performansın bir parçası olarak ele almaya başladı ve performansa doğrudan dahil etmenin yollarını aradı. İnsanların hayatta karşılaştığı çeşitli sorunları dansla beraber ele alma fikrinin temelleri bu dönemde atıldı. Halprin koreografide doğaçlamanın önemine vurgu yapıyordu ancak belli sınırlar içinde; yapılandırılmış bir doğaçlama yaklaşımını benimsiyordu.

60’ların sonu ve 70’lerde terapötik kavram ve teknikler üzerine yoğunlaştı. Gestalt terapistleriyle çalıştı. Kendisine kanser teşhisi konmasıyla, dansı bir şifa pratiği olarak da ele almaya başladı.

1970 yılında oluşturduğu programla azınlık ve üçüncü dünya ülkelerinden gelip Amerika’ya yerleşen insanların da dans deneyimine katılması için fırsatlar oluştu. Afro-amerikalılarla ve Kafkasyalı cemaatlerle yaptığı atölye çalışmalarında ırkçılığı ele aldı.

Kolektif yaratıcılığı yönlendirme konusunda eşi Lawrence Halprin ile birlikte çalıştı; beraber geliştirdikleri yaratıcı metodolojiyle katılımcıların performanslarda deneyimledikleri ve ifade ettikleri duyguları anlamalarına olanak tanıyan atölyeler tasarladı. Yaşamın bir parçası olarak dansın sahnede izole edilemeyeceği düşüncesiyle, performansları tiyatro mekanlarının dışına çıktı ve sokaklara, açık alanlara taşındı.

Beden terapisi ve yaratıcı süreçler üzerine araştırmalara devam etmek için 1978’de Tamalpa Institute’ü kurdu. Bu enstitü, hareket ritüeli ve dans ile tiyatroyu kullanan çeşitli terapötik teknikler üzerine halen eğitim veriyor.

Dans hayatı boyunca deneysel çalışmalarıyla yaşam ve dans arasındaki sınırları kaldırmaya çalışan Anna Halprin, en son 95 yaşındayken sahnede dans etmişti.

Kaynak: Anna Halprin Digital Archive, Dance Magazine, New York Times

[1] Judson Church’de çalışmalarını sürdüren, aralarında Yvone Rainer, Meredith Monk, Simone Forti, Trisha Brown, gibi isimlerin olduğu, daha sonra Postmodern dansçılar olarak da adlandırılacak olan bir kuşağa öncülük etti.

Mimesis

Paylaş.

Yanıtla