Özlem Ertan’ın Evrensel’de yayınlanan söyleşisini paylaşıyoruz
Tilda Tezman kelimenin tam anlamıyla bir tiyatro tutkunu. Çocukluk çağlarında yüreğinde yeşeren tiyatro sevgisini her daim muhafaza etmiş ve yıllar içinde iyi bir tiyatro seyircisi olmanın ötesine geçerek, tiyatro oyunlarıyla ilgili detaylı yazılar, incelemeler kaleme alan bir sanat yazarı haline gelmiş.
Sahne sanatları alanındaki bilgisini, birikimini, samimi ve anlaşılır bir üslupla kaleme aldığı yazılarına aktaran Tilda Tezman’ın ilk kitabı ‘Oyunname’, 2012 yılının kasım ayında yayımlanmıştı. Tilda Tezman’ın Avrupa ve Amerika’nın en önemli sahnelerinde, 2012 ile 2020 yılları arasında izlediği oyunlarla ilgili yazılarından oluşan ‘Oyunname 2’ ise kısa süre önce İnkılap Yayınları’ndan çıktı.
‘Oyunname 2’yi, “Oyun izleyerek geçirdiğim sihirli saatlerin zihnimde canlı kalması için, yaptığım yolculukların dönüşünde kaleme aldığım ve Türk tiyatroseverlerle paylaştığım samimi mektuplardan ortaya çıkan bir hatıra defteri,” sözleriyle tanımlayan Tilda Tezman, kitabının bu sanata gönül vermiş gençlerin yolunu aydınlatacak bir fener olmasını diliyor.
Tilda Tezman’la Avrupa ve Amerika sahnelerine tutulan bir ayna niteliğindeki, renkli fotoğrafları ve görselliğiyle de dikkat çeken yeni kitabı ‘Oyunname 2’ ve tiyatro üzerine sohbet ettik.
Tiyatro için “İnsanı insana insanla anlatan sanat,” denir. Peki, sizin için tiyatro nedir? Tiyatronun yaşamınızdaki yerinden kısaca bahseder misiniz?
Tiyatro zamansız… Tiyatro mekansız… Tiyatro evrensel bir mucize… Tiyatro sonu olmayan, bayram tadında, şenlik kıvamında bir yolculuk… Hayatın ta kendisi… Hayat devam ettikçe perde hiç kapanmayacak. Yıllar önce dünyanın bize uzak mı uzak bir köşesinde “Bütün dünya bir sahnedir. Bütün erkekler ve kadınlar yalnızca birer oyuncu,” diyen William Shakespeare… Ondan yıllar sonra bizim topraklarımızda, bir oyun karakterine, seyircilerin gidişinin ardından tiyatronun bomboş kalacağını, ama asıl o zaman yaşamaya başlayacağını söyleten Haldun Taner… Ve daha niceleri… Tiyatro ışığı ve sevdası çocukluğumdan beri yaşamımı aydınlatıyor ve beni besliyor. Tiyatronun şiiri, imgeleri, fısıltıları, maskları, gölgeleri, ışığı, alkışları, sihri… Hepsi bir arada beni hayal kurmaya yönlendirir ve yaşamı sorgulamayı öğretir.
Avrupa ve Amerika tiyatrosunu çok iyi takip ediyor, hemen hemen bütün oyunları izliyorsunuz. Son yıllarda dünya tiyatrosunda ne tür oyunlar sahneleniyor? Sahnelemede nasıl bir anlayış hakim?
Dünyada tiyatro dönüşüyor. Oyunlara daha çağdaş ve modern bir yorum getirme çabaları var. Videoların, modern dansın, çağdaş plastik sanatların ve değişik enstrümanlarla yapılan müziklerin harmanlanmasıyla yapılan gösteriler rağbet görüyor. Klasik eserleri modern bir yorumla sahnelemek çok güncel.
Türk tiyatrosunun son dönemde geldiği noktayı sanatsal açıdan nasıl değerlendirirsiniz?
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tiyatro dönüşüyor. Büyük ve sağlam tiyatrolar yollarına devam ederken, ufak salonlarda oynanan bir tiyatro akımı da hızla gelişti. Alternatif tiyatro grupları, modern tiyatro denemelerini başarıyla sahneliyor. Maalesef pandemiyle her şey altüst oldu. 1 yıldan uzun zamandır tiyatrolar kapalı. Sahne sanatları bu süreçte çok fazla zarar gördü. En büyük yarayı alan bu sektör maddi açıdan zor bir döneme girdi. Bana göre, tiyatro online yapılamaz. Çünkü göz göze yapılması gereken bir sanattır. Oyuncu ile seyircinin iş birliğidir… Tek dileğim bu sürecin çabucak bitmesi ve tiyatroların perdelerini en kısa zamanda açabilmesidir. Bir başka sorun da İstanbul’daki nüfus artışıyla tiyatro izleyicisi sayısının paralel gitmemesi. Maalesef tiyatro salonlarının çoğu kapandı. Yeni tiyatro mekanlarının açılması için biz tiyatro seyircilerinin el ele vermesi çok önemli.
Dünyadaki toplumsal ve siyasi çalkantılar ile farklı cinsel kimliklere sahip bireylerin varoluş mücadelesinin tiyatro sanatına yansıdığını kitabınızda kaleme aldığınız yazılardan da anlıyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Tiyatro her şeyden önce bir ifade özgürlüğü platformudur. Dünyadaki politik ve sosyal olayları yansıtır; farklı kimlikleri, değişik cinsel seçimleri kucaklar. Buna bağlı olarak, bireylerin varoluş mücadelesini özgürce sahneye yansıtır.
“AYRIM YAPMAYI SEVMİYORUM”
En sevdiğiniz yönetmenler ve tiyatro yazarları kimler?