Pandemide Bağımsız Tiyatrolar

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mehmet Zeki Giritli

Pandeminin hem dünyada hem Türkiye’de en çok zarar verdiği sanatsal üretim alanlarından birinin bağımsız tiyatrolar olduğu yadsınamaz bir gerçek. National Association of Theater Owners’ın raporuna göre ABD’deki küçük çaplı tiyatroların %70’i tamamen kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Türkiye’de ise halihazırda birçok sahnenin kapandığını sosyal medya duyurularından her gün görüyoruz. En son Kadıköy Theatron kapandığını duyurdu. Tiyatrolara yapılan devlet desteklerine karşılaştırmalı olarak bakmakta fayda var.

ABD’de Aralık 2020’de 900 milyar dolarlık bir sanatsal destek paketi kongreden geçti. Bunun 15 milyar dolarlık kısmı ise sadece bağımsız tiyatrolara ayrıldı. Bu oranın 20 milyar dolara artırılacağı söyleniyor. Bu sayede bağımsız tiyatrolar pandemi döneminde kaybettikleri gelirlerinin %45’lik bölümünü alabilmiş olacaklar. Polonya’da Şubat itibarıyla açıklanan destek paketi 1.9 milyar Euro, Birleşik Krallık paketi 192 milyon dolar. Almanya ise sanatçılara 9 ila 15 bin Euro arasında destek sağlıyor.

Peki Türkiye’de durum ne? Kısaca bağımsız tiyatro yapan gruplar tamamen kendi hallerine terk edildi, “kendi yağınızda kavrulun”, “başınızın çaresine bakın” denildi. Aktif olarak oyun sahnelerken bile vergi, kira gibi giderlerin altında ezilen gruplara tiyatrolarını kapatmaktan başka çare bırakılmadı. Aslında bu bağımsız tiyatrolar zaten hep kendi yağlarında kavruluyordu. Ben de böyle bir tiyatroda uzun zaman bulunduğum için biliyorum ki bu tiyatroların tek amacı tiyatro yapabilmektir. Biletlerden elde edilen gelir yine tiyatroya döner ama bilet geliri de olmayınca Kemal Aydoğan’ın dediği gibi kavrulabilecek bir yağ bile kalmadı. Moda Sahnesi gibi bazı sahneler online oyun gösterimlerine geçse de bu tür gösterimlerin de çok efektif bir çözüm yaratmadığını görmüş olduk çünkü tiyatro arada bir bilgisayar ekranıyla yapılabilecek bir şey değil.  Ne yapılması gerektiği belli ama ne olacağına dair hiç kimse hiçbir şey bilmiyor.

Ne yazık ki ülkemizde sanat hala bir lüksmüş gibi, her şeyden önce feda edilebilir bir yükmüş gibi görülmeye devam ediyor aynen eğitim gibi. Asla feda edilmemesi gereken unsurları her şeyden önce ve rahatlıkla feda edebiliyoruz. Oysa gelişmiş ülkelerde sanat günlük yaşantının, devlet politikalarının vazgeçilmez bir parçasıdır. Öyle olmak zorundadır. Bu ülkeler gelişmişliklerini güçlü ekonomilerinin yanında biraz da buna borçludur. Bizde ise insanların tiyatroya gidebilme/tiyatro yapabilme özgürlükleri düğünlerde halay çekme özgürlüklerinin çok daha gerisinde görüldüğünden ne yazık ki bu süreç geçene kadar çok daha fazla tiyatromuza veda etmek zorunda kalacağımızı öngörmek zor değil.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Mehmet Zeki Giritli

Yanıtla