“Sanata Evet”in Yılmaz Koşucusu

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Serkan Fırtına

Biz, daha güzel ve daha anlaşılır bir dünya için “Sanata Evet” diyoruz!

  Tamer Levent

Tiyatro Gazetesi sürekli yazarlarından; Oyuncu, yazar ve yönetmen Tamer Levent, ülke çapında başlamasına öncülük ettiği “Sanata Evet” hareketiyle; binlerce kişinin sanat farkındalığı kazanmasına katkı sundu ve sunmaya devam ediyor. Levent, bir yazısında “Sanata Evet” düşüncesini şöyle açıklamıştı: “Toplumun kendini ifade edebilmesi ve kendini yönetmesi, birbirini dinlemesi ve anlaması, kişisel gelişim, problem çözme, yaratıcılık ve kendi yaşam kalitesini oluşturma konularında, insan hakları konusunda din, dil, ırk ve siyasi düşünce farklılıklarını gözetmeksizin ortak bir algıya sahip olması gerekir. Çünkü ben, toplumda bu ortaklığı geliştirmekle ve her insanın kendinde sanatı keşfetme oranının artması ile sanat kavramının kültürleşebileceğine inanıyorum…”

Tiyatro Gazetesindeki yazılarında öne çıkardığı en önemli şey, insanların daha iyi yaşamalarına ve yaşamlarını anlamlandırmalara dönük, yukarıda bahsedilen çabasına koşut düşüncelerden oluşuyor. Bu yazıların bir bölümü, İnsanlığı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor başlığı altında Dramatik Yayınları tarafından yayımlandı.

Nurhan Uslu’nun dediği gibi: “Tamer Levent’in bu yazılarını okudukça daha farklı düşünmek ve daha insanca yaşama özlemimiz için bir şeyler yapmak gerekliliğini bir kez daha hatırlamak bizi daha insanlaştıracaktır.”

Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yapmış, ulusal ve uluslararası birçok proje gerçekleştirmiş, yaklaşık 170 ülkede ülkemizi temsil ederek çeşitli atölye çalışmaları yapmış, Türkiye’de drama alanının kurumsallaşması için büyük çabalar sarf etmiş, mesleki örgütlenmelerin öncülüğünü üstlenmiş, yer aldığı televizyon ve sinema projeleriyle “popüler” bir isim haline gelmiş Tamer Levent gibi birinin tüm bunları gerçekleştirdikten sonra köşesine çekilip keyif sürmesi gerektiği düşünülebilir. Ama o taşıdığı tüm ünvanları, elde ettiği tüm başarıları, Anadolu’nun hemen hemen bütün bölgelerindeki sanat ve kültürel oluşumlara destek vermek için kullanıyor ve bir nevi kendini paylaşıyor. Bir derviş misali çıktığı Anadolu seyahatlerinde görüştüğü, konuştuğu herkesi “Sanata Evet” felsefesi etrafında bir araya getiriyor. Yaşamın sanatsallaşmasının insana katacağı değerleri gösteriyor.

Tiyatronun mutfağını bilen bir isim olarak engin tecrübesini, yazdığı oyunlarına da yansıtan Levent’in; Ben ki Abdülcanbaz ve Efruz Bey adlı oyunları Toplu Oyunlar 1, Anla Beni ve Ya Tutarsa adlı oyunları ise Toplu Oyunlar 2 başlığı ile Sıfırdan Yayınları tarafından yayımlanmıştı. Ya Tutarsa oyunu daha önce Mitos Boyut Yayınları tarafından da yayımlanmıştı.

Eski yazılarımın birinde Ben Ki Abdülcanbaz oyunu için şu ifadeleri kullanmıştım: “Ben Ki Abdülcanbaz’ın “ulusal tiyatro” düşüncesi ve arayışını her anlamıyla uygulayan bir yapıt olduğunu düşünüyorum. Özgün bir karakterin, yerelden evrensele ulaşabilecek temaları başarılı bir şekilde işlediği için tiyatro yönetmenlerine çok farklı deneyimler yaşatabileceğine inanıyorum.” Levent’in oyun yazarlığındaki en büyük başarısının, yerel ve evrensel arasındaki uyumdan oluşan zenginliği ortaya çıkarması olduğunu düşünüyorum.

Temer Levent’in Ya Tutarsa adlı oyunu, geçtiğimiz aylarda Fransa’da “Si cela arrivait…” adıyla L’Harmattan Yayınevi tarafından Sevgi Tüker Terlemez ve Serpilekin Adeline Terlemez’in çevirisiyle Fransızca olarak yayımlandı.

Levent, imgesel bir uzamda geçen oyununda, tüm dünyaca tanınan ve evrensel bir kahraman olan Nasreddin Hoca’yı, ünlü Don Kişot romanı, Mahabarata destanı kahramanları ve Diyojen ile karşı karşıya getiriyor. Kahramanlarımız, insanı da çevresi de yozlaşmış, kirlenmiş bu yüzyılda, erdemin hoşgörünün ve barışın yolunu gösteriyorlar.

Oyunda, gülmece dolu öyküleri ve bilge kişiliği ile yaşadığı düşünülen dönemlerden, gelecek zamana götürülen Nasreddin Hoca, eleştirel ve mizahi yanını ortaya sermekten geri durmaz. Oyunun atmosferi, dili ve kurgusu, karnavalesk mizahın tüm unsurlarını taşır.

Metinlerarası ilişkiler bağlamında yenilikçi bir çalışma olan Ya Tutarsa’nın Fransızca baskısının, kültürlerarasılık açısından önemli bir sanatsal girişim olduğunu düşünüyorum. Yerelden evrensele ulaşmanın Anadolu kültürünün zenginliklerini çağdaş bakış açısıyla yeni bir anlayış çerçevesinde oluşturmak olduğu düşünüldüğünde, “Ya Tutarsa”nın Fransızca olarak yayımlanması Türk tiyatrosu açısından gurur verici bir gelişme.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Serkan Fırtına

Yanıtla