Bir Direniş Sembolü Olarak ‘Veba’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bahar Çuhadar

Albert Camus’nün adeta pandemi sürecini anlattığı büyük eseri ‘Veba’yı sahneye ‘açılış oyunu’ olarak taşıyan Şehir Tiyatroları, felakete karşı direnişi seçenlere ve salgında kaybettiklerimize bir tür saygı duruşunda bulunuyor.

 

“Olanları nasıl tanımlarsınız? Sıradışı. Tuhaf. Yadırgatıcı…” İki beyaz masada, önlerinde mikrofonlarıyla beş anlatıcı-oyuncu, böyle açıyor oyunu. Albert Camus’nün saçmalık-silkiniş-harekete geçme duygularını, insanın bireysel yalnızlığını, iyilik-kötülük hallerimizin nasıl evrildiğini, direniş ve dayanışma inancını anlatan büyük eseri ‘Veba’nın Şehir Tiyatroları’nca (ŞT) sahnelenen uyarlamasında…

Cezayir’in Oran şehrini 1940’larda saran veba salgınını detaylıca aktarır Camus. Gerçekte böyle bir salgın yaşanmamıştır Oran’da. Ama veba zamansızdır ve ‘bir gün kendi farelerini uyandırıp mutlu bir kente ölmeye yollayabilir’. Tıpkı ırkçılığın ve büyük ağabeyi faşizmin de en ‘sıradan ve mutlu’ insanların arasında bile ölü farelere benzer şekilde yüzeye çıkabileceği gibi…

MAHARETLİ BİR YORUM

ŞT, Neil Bartlett imzalı uyarlamayı Mehmet Ergen’in çevirisi ve yönetiminde sahneliyor. Bu müthiş roman, insana dair pek çok okumayı -ki eser Fransa’nın Nazilerce işgalinin anolojisi olarak bilinir- birbirine geçirmiş olması bir yana, pandemiden beri yepyeni bir anlama büründü. Romanı hiç eksiltmemiş bu uyarlama da son 1.5 senemizi gözümüzün önüne getiriyor. İki masa, sandalyeler, mikrofonlar, birkaç doktor önlüğü ve Ergen’in sade anlatımına yön veren ışık ve efekt tasarımıyla kurgulanan ‘Veba’da neredeyse her detay yakın dönem hafızamızdan: Salgının baş göstermesi, yetkililerin öngörüsüzlüğü, önlemlerin geciktirilmesi, biliminsanlarının dinlenmemesi, yoksulları vuran salgının ‘haber değeri’ taşıması için ‘merkeze’ ulaşması gerekmesi, panik, karantina, karaborsa, şiddet, kapanan şehir kapıları, kaçakçılık, stokları tükenen ilaçlar, sansür, gelecek duygusunu kaybediş… Tabii bir de yılmadan çalışan biliminsanları ve gönüllüler… Yani felaketin karşısında dayanışmayı ve direnişi seçenler. Ve bilimle gelen umut, hayatın yavaşça normale dönmesi. Felaket rantçılarının çöküşü… Kutlamalar… Ve hızla unutmaya başlamak…

Seyirciyi, insana dair bir dizi sorgulamaya çağırma konusunda da başarılı ‘Veba’. Tanıklıklarını kayda geçirme çabası içindeymişçesine, oyuncular eseri ortalarına almış paslaşarak anlatmaya çalışıyor gibiler. Bu anlamda maharetli bir yorum. İlk dakikalarda seyircinin ısınmakta belki zorlanacağı ama kendini hızla ait hissedeceği bir anlatı. Dr. Rieux’nün neden kadın (karaktere cinsiyetsiz bir yorum gibi de okuyamadım) oyuncuya teslim edildiğinden emin değilim. Mikrofonların sıkça yerden alınarak kullanılması göz yorucu. Soyut sahne diline tezat, hasta çocuğun iniltilerini dramatik şekilde dinlememize gerek yoktu. ‘Salgının suç ortağı’ Cottard karakterini konumlandırmak kolay olmadı. Her cümlesiyle zaten çarpan oyunun finali bu kadar uzatılmalı mıydı? Bu notları düşüp ‘Veba’nın niyet edildiği gibi bir dayanışma, bir saygı duruşu oyunu olmayı başardığını ekleyeyim. Evet, Camus’nün faşizm okumasını oyunda yakalamak zor ama oyunun felaketle mücadele edenleri göstererek, ‘susanların arasında yer almamayı’ ve ‘insanlığın içinde hayranlık duyulacak şeyler bulunabileceğini’ düşündürdüğü de bir gerçek.

VEBA
İSTANBUL ŞEHİR TİYATROLARI

Yazan: Albert Camus
Yöneten:
 Mehmet Ergen
Oyuncular: Burak Davutoğlu, Burteçin Zoga, Cafer Alpsolay, Emrah Can Yaylı, Ergun Üğlü, İrem Arslan, Murat Coşkuner, Özgür Dereli, Serdar Orçin, Sevil Akı, Tankut Yıldız (İki kadrolu olarak, dönüşümlü oynanıyor.)
Ne zaman, nerede: Bugün 15.00 ve 20.30’da, 22 Eylül Çarşamba 15.00 ve 20.30’da Müze Gazhane Büyük Sahne’de.
Bilet fiyatları: Tam 20, indirimli 14 lira.

Süre: 90 dk.

 

FESTİVAL SEZONU ‘ALTERNATİF’LE AÇILIYOR

Performans sahnesinin alternatif yüzünü İstanbul’da buluşturan Istanbul Fringe Festival’in üçüncüsü bugün başlıyor. Festival seyircisini hem şehrin farklı noktalarında hem de ekran başında buluşturacak. 30 gösteriyi içeren ve bizleri sahnelerin alışık olmadığımız sesleriyle tanıştıracak program fringeistanbul.com adresinde. Sıraladığım oyunlarsa son derece kişisel seçkim.

– CINDERELLA’S/ALEXANDROS STAVROPOULO

Masallardaki basmakalıp kadın karakterlerle başımız hâlâ dertteyken, genç bir Yunan koreografın ‘Külkedisi’ne getirdiği ironik yorumu merak etmemek elde değil. Bu akşam 17.00’de Atlas Sineması’nda canlı izlenebilir.

– ÇALGICI GÜL ALİ MASALI/BOŞ SAHNE

Dünyaya rollerimizi tersine çevirip biraz da öyle bakmayı öneren bir oyun daha. 8 yaş üstü herkese. Tutkuları ve sorumlulukları arasında sıkışmış, ‘kral namzeti’ bir çocuğun hikâyesi… 26 Eylül Pazar, 17.00’de ENKA Açıkhava Tiyatrosu’nda.

– AN-SI-ZIN/TİYATRO BeReZe

Ergenleri anlamak (bir zamanlar ergen olduğumuz halde…) zor, değil mi? 16 yaşında, kafası karışık İpek’le ve odasında (ve zihninde) kurduğu dünyasıyla pandemi öncesi tanışmıştım, tavsiye ederim! Yarın, 19.00’da BeReZe Gösteri Evi’nde.

– PAN//CATWALK/ZWERMERS

Kamusal alanda sahnelenecek olmasıyla ayrı, moda ve cinsiyet algılarımız üzerine kafamızı karıştırmaya aday oluşuyla ayrı cezbedici… Sonsuz kıyafet değişiminden oluşan döngüyle -tahminim o ki- başımızı döndürecekler. 23 Eylül Perşembe, 18.00’de, Kadıköy Mehmet Ayvalıtaş Parkı’nda.

– WALKTHROUGH: İSTANBUL/tibia x fibula

Zoom üzerinden katılacağımız oyunda şehrin sokaklarında dolanan oyuncuyu bizzat yönlendireceğiz. Şehre dair farklı bir deneyim, dijital tiyatro üretimi olarak merak uyandırıcı. Yarın, 20.00’de.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bahar Çuhadar

Yanıtla