“Göz Göze Geldiğimde, Bildim ‘Bizden’ Olduğunu”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bahar Çuhadar

Bu dünyada görünmeyen bir emek işçisi olup zihinsel yorgunluktan beyni patlamak üzere olan bir ‘kadınlar ordusu’ var. Suzy Storck onlardan biri. Moda Sahnesi’ne gidip kendisiyle tanışabilirsiniz. Ben ‘yoldaşım’ için işlerin nasıl çığırından çıktığını gözümü kırpmadan izledim.

Bu dünyada ‘kendisine rağmen örgütlenen bir şeyin anlaşılmaz ağırlığı’ altında yaşayan bir kadınlar ordusu var. Kentlerin dört bir tarafına yayılmış durumdalar. Birbirlerini tanımıyorlar ama göz göze geldiklerinde, bazı anlar ‘zindanlarını ateşe vermek’ istediklerini hemen anlıyorlar. Ev içlerindeki ‘görünmeyen emekleri’ni, birbirlerinin bakışlarında görüyorlar. Suzy Storck’la göz göze geldiğimde, bildim onun da ‘bizden’ olduğunu. Kendi arzusu dışında örgütlenen bir ‘şeyin’, farkına bile varmadan tutsağı olduğunu…

SIRADAN BİR EV KADINI AMA…

Üç çocuklu, bir kocalı, ‘ev hanımı’ Suzy Storck’un sabahları dahi kendi arzusuyla uyanmadığını, kolunu kaldırmasına sebep olan eylemlerin rızası dışında, otomatik bir düzenle gerçekleştiğini, o söylemese de anlardım. Ama onu dinlemek için hayatına konuk oldum. Emeği/arzusu/heyecanı, görünmeyen/görünmez kılınan, zihinsel yorgunluktan beyni durma noktasına gelen kadınlar ordusundan bir ‘yoldaşımı’ gözümü kırpmadan dinledim.

Suzy Storck kurmaca bir karakter. Moda Sahnesi’nin sezonun yeni oyununa adını veren bu kadın, Fransız oyun yazarı Magali Mougel’in zihninden dökülen bir tiyatro metninde yaşıyor. Çizdiği katı gerçekçi tabloya inat çoklukla şiirsel bir metin bu. Sıradan ev kadını Suzy Storck için işlerin nasıl çığırından çıktığını, Suzy’nin tıkır tıkır işleyen ev içi düzeninde ‘o nokta’ya nasıl geldiğini izliyoruz.

Moda Sahnesi, şiirsel diline rağmen serinkanlılığını koruyan bu çağdaş metni o serinkanlı tondan uzaklaşmayan bir tasarımla sahneliyor. Meydan sahneye kurulan ev dekoruna, oyunun prolog ve bölümlerini duyurmak, tanıtmak üzere koronun (rolü gelince oyuna da dahil olan oyuncular) yerleştiği küçük bir platform eşlik ediyor. Antik Yunan kostümleri içindeki anlatıcı (Çağlar Yalçınkaya) hikâyenin “Başka bir yerde değil, burada” geçtiğini vurguluyor. Suzy, annesi ve kocası Hans Vassily’nin hikâyesine, yaşananların ‘hepimize/tüm zamanlara ait’ olduğunu bilerek giriyoruz böylece…

Sahnenin merkezinde, üstü Suzy’nin dikiş alet edevatı ve oyuncaklarla, etrafı kumaşlarla çevrili ahşap bir masa var. Koronun karşısındaysa detaylıca çalışılmış bir mutfak tezgâhı. Suzy’nin gençlik yıllarından evli, üç çocuklu bir kadına dönüşen yolculuğunu, annesi ve Hans’la ilişkisini bu masa etrafında izliyoruz. Suzy ‘tavukçuluk’ işinde çalışırken tanıştığı Hans’tan üç çocuk sahibi oluyor. Bir ara farklı bir işe girme çabası olsa da bu girişim havada kalıyor. Bu bölüme yerleştirilen ‘İnsan Kaynakları görüşmesi’ sahnesi -kadınlara özel neoliberal baskı yöntemlerini de içeren (Evli misiniz? Çocuğunuz var mı? Peki çocuk düşünüyor musunuz?)- uzun denebilecek bir süreyi kaplıyor. Lakin sahnenin günceli yakalayan dili, komedisi ve Aybanu Aykut ile Reyhan Özdilek’in tutturdukları ritim, oyunun genel ritmini de yukarı çekiyor. Oyun ‘göstermeci’ bir biçimle, seyirciye bir tür ‘olay aktarımı’ yapılacak şeklinde kurgulanmış. Ağdalı, dramatik bir sahne dilinden -isabetli bir tercihle- uzak durulmuş. Suzy Storck’un etrafında ‘örgütlenen’ bu şeyin onu ruhen ve bedenen nasıl sarmaladığını görüyoruz. Önce kapitalist üretim düzenine, sonra ev içine, çocuklarına, kocasına hapsedilen bir kadının neye dönüştüğünü…

ONU ÇOK İYİ TANIYORUM

Antik Yunan’ın lanetlenen annesi ‘Medea’ya, Dario Fo & Franca Rame’nin ‘Uyanış’ındaki ‘İşçi Kadın’a selam yollayan sahneler yakalıyorum. Moda Sahnesi’nin bu metne getirdiği serinkanlı yorum, oyuncu performanslarının da oyun ‘piştikçe’ derinleşeceğini düşünürsek sezonun dikkate değer işlerinden. Suzy’yi sırtlanan Reyhan Özdilek’in de zamanla daha çok dikkat çekeceğini tahmin ediyorum.

Oyundan Suzy Storck’u çok iyi tanıdığımı düşünmekte yanılmadığımı görerek çıkıyorum. Yarın yeni bir gün. Kolumu kaldırıp yapmam gereken bir dizi görev var. Etrafımda örgütlenen bu düzenin içinde, kolumu her kaldırışımda başka evlerdeki başka kadınlara da selam vereceğim.

BUNLAR DA VAR

BOA KISALAR

Kadıköy Boa Sahnesi

Ekibin pandemide kaydederek ekrandan sundukları kısa oyunları canlı izleme vakti. Bu akşam 20.30’da ‘Yüzüklerimizden Kalan Son Kuruşumuzla’, ‘Eşek ya da İntikal’ ve ‘Lan!’ arka arkaya sahnede.

ANTİGONE

İBBŞT

Bu Antik Yunan klasiğini, Şehir Tiyatroları sahnesinde Engin Alkan rejisiyle izleyebilirsiniz. Bu akşam ve 15 Eylül Çarşamba, 20.30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde.

CYRANO DE BERGERAC

Kumbaracı50

Tiyatro topluluğu bu klasik oyunu bir kabare yorumuyla ayağa kaldırdı. 17 Eylül Cuma, 20.30’da Zorlu PSM’de.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bahar Çuhadar

Yanıtla