Tutku, Yalnızlık Ve Ölüm: Anna Karenina

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Özlem Ertan’ın Evrensel’de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Tolstoy’un ‘Anna Karenina’ romanından uyarlanan bale, İKSV’nin 50. yılında İstanbullu sanatseverlerle buluştu. Zürih Balesi’nin sahnelediği eser, romana sadık kurgusu ve sadeliğiyle akıllarda kaldı.

Büyük sanat eserlerinin bazı özellikleri vardır. Her şeyden önce zamansızdır onlar. Her devirde anlamlıdır, geçerlidir… İnsana, hayata dair söyledikleri ve bunları ifade etme biçimleriyle evrenseldir. Tıpkı Lev Tolstoy’un romanı ‘Anna Karenina’ gibi… Salt Anna Karenina karakterinin gerçekliği ve romanı okuyanlar üzerinde bıraktığı etki bile o kadar büyük ki…

Anna Karenina’nın öyküsünü hepiniz bilirsiniz. Zira yazıldığı günden beri güncelliğini koruyan bu roman, bugüne kadar defalarca sinemaya uyarlandı, bale sahnesine taşındı. ‘Anna Karenina’ balesi, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfının (İKSV) 50’nci yılı onuruna, 27 ve 28 Haziran akşamları, İstanbul’daki Zorlu Performans Sanatları Merkezinde (PSM) seyircileriyle buluştu.

Koreografisi Christian Spuck’un, sahne tasarımı ise Christian Spuck ile Jorg Zielinski’nin imzasını taşıyan Anna Karenina, iki saati aşan bir görsel şölendi. Danslarıyla, müzikleriyle, Lev Tolstoy’un o ölümsüz romanına sadık kalan ve onu tüm gerçekliğiyle sahneye taşıyan kurgusuyla heyecan vericiydi.

TABLOLARA BÖLÜNMÜŞ TRAJEDİ

Romanı okumuş olanlar, ‘Anna Karenina’yı baleye uyarlamanın ne kadar zor bir iş olacağını teslim edeceklerdir. Zira Tolstoy, hacimli romanı ‘Anna Karenina’da sadece 19’uncu yüzyıl Rusya’sında yaşayan evli ve çocuklu bir kadının yasak aşkla gelen trajedisini anlatmamıştı, aynı zamanda dönemin Rus toplumunun gerçekçi bir yansımasını da gözler önüne sermişti.

Her ne kadar merkezinde romana adını veren kadın kahraman olsa da diğer karakterler de insanın zihninde canlandırabileceği kadar çok yönlü ve gerçekçiydi.

Balenin koreografisini yapan Christian Spuck, Tolstoy’un romanını tablolara bölerek sahneye taşımış. Her tabloda öykünün ayrı bir kısmı var. Son tablo ise kolaylıkla tahmin edebileceğiniz gibi Anna Karenina’nın kendini bir trenin altına atarak intihar etmesiyle nihayet buluyor.

Çünkü sevgilisi Vronski eski hayatına devam ederken, Anna Karenina sırf kadın olduğu için toplumdan dışlanıyor, küçümseniyor, oğluyla görüşmesine bile izin verilmiyor. Anna Karenina’nın çarptığı acımasız “ahlak” ve “iki yüzlülük” duvarı yüzlerce yıldır olduğu yerde duruyor ve sanatın ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.

SADE BİR SAHNE VE DEKOR

Zürih Balesi tarafından sahnelenen Anna Karenina’nın dekoru oldukça sadeydi. Gerekli noktalarda sahnenin arkasına çekilen perdeden akan görüntüler hikayenin anlatımına destek sağlıyordu. Kostümler ise romanın geçtiği dönemi yansıtıyordu.

Kullanılan müzikler de Rus coğrafyasına ait ve hikayeye uygundu. Sergei Rachmaninov, Witold Lutoslawski, Sulkhan Tsintsadze ve Josef Bardanashvili’nin müzikleriyle dans etti sanatçılar. Dansçıların performansları genel anlamda tatmin ediciydi.

Bazı tablolarda söylediği Rusça şarkılarla Mezzosoprano Siena Licht Miller de esere değerli bir katkıda bulundu. Yumuşak, ama güçlü bir sesi vardı Siena Lich Miller’ın.

Anna Karenina’nın tutkuyla başlayıp, yalnızlık ve ölümle biten öyküsünü Zürih Balesinden izlemek İstanbullu sanatseverleri mutlu etti.

Devamı için tıklayınız.

Evrensel

Paylaş.

Yanıtla