Metaverse’de Sanat ve Tiyatro

Pinterest LinkedIn Tumblr +

KARDELEN KENDİR

Sanat kendi varoluşsal kökeni itibariyle her an varlığının sebebini arayan insanlığın gizil yönlerine ışık tutmuş hem de insanlığın evrene bıraktığı en anlamlı dil olmuştur. Tarihsel süreçte sanat yapım-bozumlarla farklı yönlerle tekrar ele alınmış, tıpkı evrendeki milyonlarca parçanın bir araya gelip dağılması gibi ahenkle kendi özünü yaratmış ve büyük bir merak duygusu içinde insanlığın ruhunda dans etmiştir. Antik Çağ’dan beri süregelen sanatın yorumlanabilirliği günümüze gelinceye dek ampirik bakış açısıyla reformist pek çok eyleme de zemin hazırlamıştır. Günümüze gelinceye dek özellikle insanın kendisiyle, evrenle, dünyayla ve yazgısıyla olan mücadelesinde gerçeğin aranışı yatmaktadır. Bu arayışın ışığında her an yenilenen bir anlayışla ve yaklaşımlarla sanat kavramı anlamının ötesine geçmeyi başarmıştır. Binlerce yıldır süregelen bu arayış sanatında evrimleşmesini getirmiştir. Aslında bu süreçte insan zihninin çetrefilli ve muhteşem yapısının kusursuz bir algoritmayla resme, sahneye, perdeye, mimariye, heykele, dansa ve nice sanat eserlerine yansımasında zihnin payı büyüktür. Zihin gerçekte olanın yanına gerçeğin bir benzerini yaparak ulaşılmak istenen noktada sanatın sanatı icra edenden daha üstün bir konumda olmasını sağlamıştır. İcracının yaratım süreci de bu noktada zihnin gücü ışığında ilerleme kaydetmiştir. Bir icracı sanat eserini eser olma evresine getirene kadar ki süreci zihninde simüle eder. Bir eserin görsel imgelemini icra imgesinin itkisi olan smülakr sayesinde harekete geçirir. Eseri dünya gerçekliğine sununcaya kadar ki geçen süreç tamamen simülatif bir süreçtir. Bu ön prova, tıpkı şimdinin teknolojisinde çeşitli yazılım ve algoritmalarla sağlanan simülasyon tekniği gibi insan zihninin sonsuz evrenidir. Sonsuz zihin gücü sanatın her alanında yaratıcısına olanaklar sağlamıştır. Hayatın karmaşıklığında çıkmaza giren ve açmazların farkında olmayan insanların kendilerini bir nevi terapi ettikleri tiyatro sanatı da bu sonsuz evrenin içinde çoklu evrenler yaratılarak hayatın simüle edildiği organik bir sanat formuna dönüşmüştür. Günümüzde ise tiyatro sanatı nitelikleriyle beraber organik yapısından uzaklaştırılmakta, dijitalleşmenin eşiğinde köklü bir değişimin içine girmektedir. Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz ve hayata geçirilen Metaverse, tiyatro ve gerçek yaşamın arasındaki köprüyü sarsmakta sanatın kozmostan uzaklaştırılıp yapay bir evrenin içinde varlığını sürdürmesi üzerine planlamalar yapılmaktadır.

Gerçekliğin başka bir boyuta evrilmesindeki soru işaretleriyle dolu süreçte bu evren ötesi yapılaşmanın tüm değerleri baştan etkilemesi bir yana değerlerin bağlı olduğu, kabul gören ya da hala aydınlatılamamış birçok savı da beraberinde etkileyecek olması da muhtemeldir. Metaverse sisteminde yeni bir evrenin yeni kurallar, yeni yasalar, yeni felsefi yaklaşımlar, yeni yaşam kuralları ve koşullarıyla ele alındığı düşündüğümüzde sistemin neyi hangi bilgiyle ve doğrularla ele aldığını tartışmak gerekir. Değişen sistemde bilinen sanatın aksine yeni bir sanat anlayışının doğması da yine yeni belirlenen kurallarla mümkün kılınacaktır. Peki bu değişimin dayandığı temeller ne kadar doğru olabilir?  Şu an yaşadığımız evrende insanlık binlerce yıllık kültürlere, felsefi düşüncelere, sorgulamalarla ve sonuçlarıyla sahipken metaverse sistemine dahil oldukları takdir de onlar için doğru nasıl doğru bilinebilir? Bilgiden nasıl emin olunabilir? Gerçek dediğimiz kavrama yabancılaşma duyulmaz mı? Şu an yaşadığımız evren mi yoksa metaverse mi gerçek? Buradaki bilgilere mi güvenmeli yoksa yapay zekanın insandan üstün olduğu kanaatine varıp teslimiyet mi gerçekleştirmek gerekir?

Peki tüm bu süreç içinde tiyatro da neler değişebilir? Binlerce yıllık arketiplerin ışığında varlığını sürdüren tiyatronun metaverse içinde maddeden öte bir yapıda ele alınması görüleri kırarak aldatıcı bir konuma gelmez mi? Yoksa tiyatro sanatını her an değişmeye ve değiştirmeye müsait son teknolojinin ellerine bırakmalı ve güven mi duymalıyız? Soruların mutlak devamları olacaktır. Özellikle canlı bir atmosferde seyirci ile kurulan bağda binlerce kod birbirine bağlıyken metaverse’de tiyatronun temsil sürecinin de köklü bir değişimden geçeceğini kabul etmek gerekir. Performansların dijital bir ortamda, dijital dekorlarla, kostümlerle, aksesuarlarla, metahumanlarla gerçekleşmesi tiyatronun tüm yapı unsurlarının değişeceği mesajını bize verirken tiyatronun mutlak parçası seyircinin konumunun da evrimleşeceği yönünde haber vermektedir. Seyirci edilgin konumdan uzaklaşarak temsil tuvalinin parçası olacak belki de karakterleri dilediği gibi yönlendirebilecek ve temsil anında performansa müdahale de bulunabilecek yetkinlikte olacaktır.

Dramatik örgü, karakterlerin arketip kodları mutlak suretle değişeceği gibi yer ve zaman kavramının meta bir evrende artık lineer kavramının öte bir versiyonunda yeniden şekilleneceği de yüksek bir ihtimal olarak görünmektedir. Metin yazarlığında da yeni yaklaşımların doğması da kuvvetli bir ihtimaldir. Metin yazarlığı sanal dünyanın anlayışına göre şekillenirken, yazılı metinler dijital sisteme göre yeniden düzenlenebilir ve dramatik yazarlık kendini dijital dünyanın prensiplerine göre geliştirmek durumunda olabilir. Dijitalleşmenin etkisiyle sanatsal bir yaratıyı algılamak için başka bir görsel dilin gelişmesi durumunu da unutmamak gerekir. Meta-tiyatro’da metinsel çalışmaların da yerini tamamen görsel etkileşime dayalı performanslar alabilir. İyi kurgulanmış dijital olay örgüleri seyircinin olayları gerçekten yaşanıyormuş algısına kapılmasına ve gerçek hayatta izlediği performansların bıraktığı etkiden daha güçlü duygular hissetmesine zemin hazırlayabilir. Seyirci ve oyuncu arasındaki duygu alışverişinin gerçek hayattaki gibi olup olmayacağı da en çok düşünülmesi gereken konulardan biri gibi durmaktadır. Bir duygunun gerçek hayatta bile tarifi zor olabilirken dijital ortama aktarılması ve gerçekmiş gibi hissettirilmesi ancak kusursuz bileşenlerin bir araya gelmesiyle oluşturulabilir. Tasarlanmış duyguların, duygusal etkileşimi arttırması adına seyirciye ulaşması normal hayatın işlevselliğine etki yapabileceği için duygu belleğinin evrimine de kapı aralaması muhtemeldir.

Rejisel bağlamda yeni yaklaşımların doğması kaçınılmaz olduğu gibi yeni nesil yönetmenlerin teknolojik topluluklar ve şirketlerle daha yakın olacağı, dijital kodlama ve yazılımlar hakkında bilgi sahibi olması da beklenecektir. Tüm bunların yanı sıra, sahne tasarımında maliyetin düşeceği akıllara gelse de her an güncellenen yazılımlara uyum sağlamak zorunda olunduğu meta-sahnelere dekor ve tasarımlar yapabilecek sahne tasarımcılarına ihtiyaç doğması durumu da söz konusu. Sanat okullarındaki ders programlarının bir süre sonra meta-sanat kavramına göre düzenlenmesini de unutmamak gerekir. Bu yeni sanat anlayışı sahneleme sürecinde gerçek hayatın sunduğu kısıtlı imkanları aşıp etkileyici görsellikte performanslara ev sahipliği yaparken bu zamana kadar yapılması zor olan tüm sahne performanslarının gerçekleşmesine imkan verecektir. Yeni yaratımlar, yeni tasarımlar ve zorlanan hayal gücüyle Metaversede tiyatro belki de fiziksel boyutta yaşanan deneyimden daha cazip deneyimlerle seyircisini heyecanlandıran içerikler sunabilecek güçte görünüyor. Tüm bu olasılıkların yanı sıra sanatın ulaşılmaz konumuna zarar vermeden, sanatçının yaratımının kutsallığına saygı duyarak asıl amaçtan sapmadan icra edebilmenin de önemini unutmamalıyız. Yaratılan sonsuz ama yapay evrende tiyatronun konumunu sorgulamalıyız.

Özetle, Metaverse sanat ve icracılar için bir ihtimaller denizi gibi görünmektedir. Dünya gerçekliğinin sunduğu imkanlardan çok daha fazlasını sunsa da bu ütopik düzende tiyatronun esas varlığının korunmasına odaklanılmalıdır. Fiziksel boyutta tiyatroyu ve yüce sanatı tüketimden korumak oldukça zorken yapay bir evrenin içinde bu korumanın sağlanması zor bir ihtimal olarak karşımızda durmaktadır.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Kardelen Kendir

Yanıtla