Rengârenk Bir Dünya: Hayali Eteğim

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Enes Turan[1]

Bu yıl 26.sı gerçekleşen Bursa Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’nde,  birçok çocuk farklı şehirlerden ve ülkelerden gelen oyunlarla buluştu. 14 farklı oyun Bursa’nın çeşitli sahnelerinde izleyicisine merhaba dedi. Çeşitli sahneleme teknikleriyle gösterimde olan oyunlardan benim ilgimi çeken ve izleme fırsatı bulduğum  ‘Hayali Eteğim’ adlı oyun, renkli ve sürpriz dolu dünyasıyla seyircinin dikkatini çekmeyi başardı. Masoumeh Behnaz MEHDİKHAH adlı İranlı oyuncunun yazıp, yönettiği ve oynadığı oyun minimal yapısı ve beklenmedik sürprizleriyle seyirciyi sürekli merak duygusu içerisinde tuttu.

Büyük bir eteği olan oyuncu, oyunun başında kendini seyirciye bir sanatçı olarak tanıtır ve insanların renkli dünyasındaki bağlantının kendisi olduğunu söyleyerek oyuna başlar. Her insanın renginin farklı olduğunu söylerken, meslekler üzerinden örnekler veren sanatçı, bir bahçıvanın dünyasındaki renklerin yeşil olduğunu söylerken, bir itfaiyecinin dünyasındaki renklerin kırmızı olduğunu giysinin kollarında gizlediği kuklaları çıkararak hem seyirciyi şaşırtmayı hem de anlatımına somut örnekle ama hiç beklenmedik bir şekilde seyirciye anlatarak, oyununa giriş yapıyor.

Oyunun giriş bölümünden sonra oyuncu, çocukken şehrin içinde, siyah beyaz bir hayat yaşadığını küçük bir kasabada bir gün geçirmek zorunda kaldığında fark ettiğini anlatır. Oyun bizi kasabada yaşadığı rengarenk doğanın güzelliğini anlatan bir dünyanın içine alır.

Oyuncu, çocukken yaşadığı bu deneyimi ipli kukla aracılığıyla anlatır. Bir çok farklı kukla türünü kullanan oyuncu, her kukla kullanımında bizleri daha da fazla heyecanlandırır, çünkü ip kuklası, el kuklası, sopa kuklası ve gölge oyunlarıyla, renkli bir dünyayı önümüze serer, minimal bir dünyada ve sınırlı sayıda olan envanterleriyle oldukça çeşitli bir anlatım sunar.  Eteğinin çevresindeki perdeleri kaldırdıkça, bizi eteğinin etrafına kurduğu renkli dünyanın içine alan oyuncu bu sayede seyirciyi oyuna dahil eder. Oyunun başında sıradan bir etek olarak gözüken bu kostüm, oyun ilerledikçe koca ve rengarenk bir dünyaya dönüşür.   Tek kişilik, dev bir kadrodan oluşan bu oyun, her aşamada çocukların ilgisini çekmeyi de başarır. Minimalist bir anlatım ile birlikte, sahnede olan olayları seyirci, hayal dünyasında tamamlamaya çalışır. Çocukların kurdukları hayal dünyası ile sahneye ortak olmaları onları oyunun içinde tutmayı başarır. Didaktik bir yapıda olmayan bu oyun, ailelerin de çocuklarıyla birlikte sıkılmadan izleyebileceği bir oyun yapısındadır.

Oyunun dili İngilizce ve süresi 35 dakika. Kullanılan dil, zaman zaman çocukların anlamalarında sorun yaratabilecek düzeyde olmasına rağmen çocuklar, kukla kullanımı ve ‘hayali etek’ ile ilgilerini sahneden ayırmadan izlerler. Daha sade bir anlatımı olsaydı, çocuklara verilmek istenilen mesajın daha rahat ulaşabileceğini düşünüyorum. Seyirciler arasında bulunan çocukların yaş grupları oyunda kullanılan İngilizce dilini anlayabilecek yaşta değildi. Alt yazı ile de anlatımı desteklenen oyunda, çocukların odakları alt yazıda değildi ve izleyici olan çocuklar alt yazıyı takip etmekte zorlandılar. Oluşturulan minimalist dünya, tüm renklerin sanatçıda buluştuğunu anlatan giriş bölümü, kız çocuğunun doğayla buluştuğunda hayatının renklenmesi gibi oyunun içeriğini oluşturan mesajlar, bu bağlamda çocuklar tarafından net bir şekilde anlaşılmamış olabilir. Belirlenen yaş sınırı sebebiyle oyunun dili daha sade tutulabilirdi. İzleyici olan çocuklar, kukla kullanımı ve renkli dünyayı izlemiş oldular, oyunun anlatmak istediği; renklerin hepsinin doğada olduğu, sanatçının tüm renkleri temsil ettiği gibi anlamlar muhtemelen çok az çocuk tarafından anlaşılmıştır. Çocukların oyunsu ve meraklı bir duyguyla kuklalara ve hayali eteğe baktıklarını, bunun dışında oyunun mesajını çok da düşünmediklerini bunun da çok önemli olmadığını söyleyebilirim. Çünkü oyun çocukların dünyasını renklendirmek için sözü anlaşılmasa da yeterlidir diyebilirim.

Bunun yanı sıra, oyun yalnızca eteğin çevresinde ve eteğin dışında, kumaşlardan oluşturulan dünyanın yanında geçiyor. Dolayısıyla oyuncu sahnenin ortasından başka bir alanı kullanmıyor ve kendi alanını daraltıyor. Zaten çok minimal bir alanda geçen oyun, sahnenin bu oyun için büyük oluşu, vurgunun başka yere kayması gibi dezavantajlar içerse de daha küçük bir sahne için hazırlanmış olduğu duygusunu yaratıyor. Bu da aslında oyunun sahne seçiminde bir azizliğe uğradığını gösteriyor.  Kullanılan kuklaların boyutları, sahneye uzak oturan seyircilerin görmesi açısından bu nedenle zorluk yaşattı. Kimi zaman parmak kuklası veya ufak bir pencereden yapılan gölge oyunu, büyük sahnede büyüsünü kaybetme riskini barındırıyor. Bu bağlamda oyun çocukların sahnede oyuncunun etrafında olduğu bir düzlemde olsa etkisinin artacağından eminim.

Teknik etmenler, sahne ve dile bağlı anlaşılırlık sorunu dışında, kullanılan eteğin yaratıcılığı, küçük bir alanda oluşturulan kocaman dünya, eteğin etrafına kurulan mekan, ilgi çekici ve seyircinin yaratıcı düş gücünü harekete geçiren unsurlardı. Bir çocuk tiyatrosunun, küçük bir alanda da olsa nasıl yapılması gerektiği konusunda iyi bir örnek olan, ‘hayali eteğim’ her yetişkinin ve çocuğun izlemesi gereken rengârenk bir oyun.

[1] Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Oyunculuk Anasanat dalı 3. Sınıf öğrencisi.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Enes Turan

Yanıtla