Hanım Hanımcık Olmaktansa ‘Şirretlik’ Yeğdir

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[DUVAR Gazetesi’nden Ayşen Güven’in 27 Ocak tarihinde yayımlanan yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz]Moda Sahnesi’nin yeni oyunu “Şirreti Evcilleştirmek” seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Oyundaki kadın temsilleri etrafında dönen tüm olaylar aile ve evliliğin çürümüş düzendeki yerine odaklanıyor.

Bir sanat mekânının çevresiyle çeperiyle ilişkisini daima ilgi çekici buluyorum. Mesela son zamanlarda her Kadıköy’e gidişimde Bahariye’nin bir kenarında polis barikatına rast geliyorum. Kolluk koridorundan geçip adımlarımın ucunda bir tiyatro salonunu bulmak şiddet ve sanat ilişkisine dair de bir anlatı gibi. Hatta bunun en güzel örneği Jülide Kural’ın “Ben Rosa Luxemburg” oyununu seyretmeye giderken yine bir polis ablukası içinden geçip peşi sıra Rosa’nın “Özgürlük her zaman başka türlü düşünenin özgürlüğüdür” tiradını duymamız ironisiydi. Bu defa bir vukuata rastlamadan Moda’nın yeni oyunu “Şirreti Evcilleştirmek” için oraya ulaşıyorum ve tüm bu düşüncelerde sokak ve oyunlar arasındaki ilişki bir kez daha birbirine göz kırpıyor. Şiddet ve baskı rejimine karşı “şirretlik” diyebileceğim bir oyunu bu düşüncelerle seyrediyorum.

William Shakespeare’in metinleriyle iyi anlaşan Moda Sahnesi’nin “Hırçın Kız” olarak bildiğimiz oyuna Emina Ayhan çevirisiyle getirdiği yorum aslında haklı öfkenin ifadesini, “makbul” şirretliği çokça düşündürdü bana.

Bu bağlamda “Hırçın Kız”ın “Şirreti Evcilleştirmek” olarak çevirisi ve yorumu üzerine hem isimden hem oyunun rejisinden kostümüne tüm dayanaklarına bakarak ve Moda Sahnesi’yle aramızdaki nüansı ortaya koyarak başlayayım söze. O da şirretin temsili hakkında. Web sitesinde her oyunun prova notlarına yer veren Moda’nın bu defa neleri tartıştığını oyunu seyrettikten sonra okudum ki şunu da belirtmeliyim, prova notları meselesi bence meraklısı için dev hizmet. Bunu yapan tiyatroların bu metinleri iyi editoryal çalışmalarla yayımlayabilecekleri fikri bile geçiyor aklımdan, kim bilir!

Bu konu şimdilik geleceğe kalsın, ben “şirret” ve “evcilleştirmek” kelimelerinin seçimini, oyun ekibinden biraz ayrılarak ve olumlayarak okudum. Özellikle kadınlık söz konusu olduğunda “ehil” sözcüklerle tanımlamak âdettendir malumunuz. Kışkırtıcı ve güçlü vurgusuyla “şirret” bu nedenle “çıkalım zıvanadan” tonunda haklı bir isyan sesi ekliyor tarifimize. “Hırçın” kelimesi ise daha “sempatik”, sadece şımarıkça gibi tınlıyor benim için. Etimolojik olarak “şer”den doğan “şirret” kelimesinin yine kadınları/kadınlığı karalama sıfatlarından olması yönünde akıyor Moda Sahnesi’nin notları haliyle, yine de bu konudaki küçük nüansımız sinsice hoşuma gitti doğrusu. Zaten tam bu makasta bir sürü şey kristalize oldu.

“Evcilleştirmek” konusundaki notları ise benim de düşüncelerime tercüman ki o da şöyle:

“… dönem Avrupa’sında şirret addedilen kadınları ve hayvan evcilleştirilmesi tekniklerinden mülhem evcilleştirilme tekniklerini konu alan, Shakespeare’in de oyunda bolca atıfta bulunduğu sayısız masal, halk şarkısı, risale, kitap ve hikâye dolaşımdadır. Hatta oyunda ‘insan’ın hayvanlıktan insanlığa dönüşüm yolculuğu da bir nevi evcilleş(tiril)me olarak ele alındığından, evcilleştirilen şirretin içgüdüleri bastırılarak toplumsal mekanizmaya dahil olan (modern) ‘insan’ın ta kendisi olduğu bile düşünülebilir. Bu anlamda Shakespeare evcilleştirme retoriğini hayvanların ve doğanın evcilleştirilip sömürgeleştirilmesinden başlayarak, dayatılan cinsiyet rollerine uygun davranmayan kadınların aile kurumuna yerleştirilecek şekilde evcilleştirilmesine ve nihayet toplumsal ve politik hayvan olarak ‘insan’ın süregiden evcilleştirilmesine kadar uzanan geniş bir eleştirel planda kullanmaktadır.”(Haberin devamını okumak için buraya tıklayınız…)

Paylaş.

Yanıtla