Tiyatro Dan’ın İlk Oyunu “Seçim Dansı” Üzerine Söyleşi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ayçe Özyiğit’in Tiyatro Dergisi’nde yayımlanan söyleşisinin bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Seni kim destekleyecek?
Rakiplerin kimler?
Kime güvenebilirsin? Kime güvenmemelisin?
Kim gerçekten insanlığı kurtarmak istiyor? Kim blöf yapıyor?
Fikirler mi yoksa taktikler mi daha güçlü? Kim kimi kontrol ediyor?
Peki, seyirci bu dansa hazır mı?

Tiyatro Dan’ın yeni oyunu Seçim Dansı bizleri politikanın çıkar, yalan, hile kokan iç dünyasına birebir tanık olmaya davet ediyor. Hepimizin yakından bildiği bir gösteri bu… Başa geçmek, başta kalmak için verilen mücadeleler, söylenilen yalanlar, edilen vaatler o kadar tanıdık ki, bir an bile yabancılık çekmiyorsunuz. Senelerdir devam ediyor bu rekabet ortamı. Görüntüler, isimler, yaşlar değişiyor sadece. Hep aynı dansa tanıklık ediyoruz.

Tiyatro Dan’ın kurucularından Onur Rüştü Atilla ve Doğan Akdoğan, oyunun yönetmeni Mert Öner, oyunculardan Berkay Tulumbacı ve Dilşah Demir ile eğlenceli ve bir o kadar da cesur bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ayçe Özyiğit: Tiyatro Dan yeni kuruldu. Berkay ve Onur, size Güldür Güldür programından aşinayız. Fakat yanılmıyorsam Tiyatro Dan, Güldür Güldür’den farklı bir formatta ilerliyor. Tiyatro Dan günümüz tiyatro toplulukları arasında sizce nerede yer alıyor?

Onur Rüştü Atilla : Tiyatro Dan’ı 2022 yazında Fatih (Aydın), Doğan (Akdoğan) ve ben beraber kurduk. Tabii ki ilk olarak uzun soluklu olmayı planlıyoruz- istiyoruz. Pek çok yönetmen, yerli yabancı pek çok yazarla, pek çok oyuncuyla çalışmak; pek çok oyunu sahneye taşımak istiyoruz. Farklı disiplinleri tatmak istiyoruz. İlk oyun olarak Almanyalı yazar Sebastian Seidel’ın Seçim Savaşı adlı oyununu seçip “Seçim Dansı” adıyla sahnelemeye başladık. Umarım uzun soluklu bir oyun olur ve de Türkiye’nin birçok noktasında seyirciyle buluşur.

Doğan Akdoğan: Güldür Güldür’le başladığınız için o taraftan cevap vereyim. Evet, ağırlıklı olarak komedi işleri yapan oyunculardan oluşan bir ekibiz ama amacımız sadece komedi oyunları oynayan bir tiyatro olmak değil. Aslında bir repertuar tiyatrosu olma yolunda ilerlemek istiyoruz. Bu repertuarda da her türlü oyunu oynamak istiyoruz. Onur’un söylediği gibi, uzun soluklu olmak istiyoruz. Biliyorsunuz bu devirde, bu zamanlarda tiyatro kurmak gerçekten zor. Hedefimiz her türlü oyunun oynandığı, farklı farklı oyuncularla, farklı farklı yönetmenlerle çalışan bir repertuar tiyatrosu olma yönünde. Sadece İstanbul’da da değil, Türkiye’de gidebildiğimiz her bölgede oynamak istiyoruz. Tabii ki en büyük hayalimiz ileride yerleşik mekânı olan bir tiyatro olmak.

Ayçe Özyiğit: Afişte Onur ve Berkay’ı gören seyircide ister istemez bol kahkahalı bir oyun beklentisi oluşuyor. Seçim Dansı bir kara komedi oyunu. Seyircinin oyuna gelirken beklentisi ne yönde olmalı?

Onur Rüştü Atilla : Biz, salt komedi yapmak yerine sözü, mesajı ve duruşu olan bir oyunla perdelerimizi açmak istedik. Oyun, politikayla ilgili olduğu için bir taraftan ülkemizin gündemini de yakalıyor. Siyasetin iç yüzünü komedi öğeleriyle anlatabileceğimiz ve gerek kadro gerek de bütçemize uygun bir oyun olması nedeniyle bu oyunda karar kaldık. Bir yandan bütçemizi de gözetmek durumundaydık. Dilşat ve Doğan’la çok fazla oyun okuduk ve oy birliğiyle Seçim Dansı oyununda karar kıldık. Mert Öner’i de yönetmenimiz olması için davet ettik ve o da sağolsun oyunumuzu çok güzel yönetti.

Dilşah Demir : Onur’un dediği gibi, gerçekten de üçümüz çok fazla oyun okuduk ama şunu da söylemek istiyorum; ben oyumu Seçim Dansı oyunundan yana kullanmamıştım. 

Onur Rüştü Atilla : Ama masadan kalkmadı mesela Dilşah. (Gülüşmeler)

Dilşah Demir : Aynen öyle… Metnin bir yerde bizi tıkayacağını düşündüm. Mert Hoca ile daha önce hiç çalışmamıştım. Onur ve Doğan bana Mert Hoca’nın bir tarzının olduğunu söylediler. Gerçekten de Mert Hoca sayesinde çok daha dinamik, sıkıştırılmış ve metinde söylenen sözleri kendi kelimelerimizle çok daha altını çizen bir hale getirdik. O yüzden oynarken de çok keyif aldık.

Ayçe Özyiğit : Metne pek sadık kalmamışsınız sanıyorum. 

Mert Öner : Ben açıkçası metinlere kutsal metin muamelesi yapılmaması, metinlerin bir izlek taşıması gerektiğine inanıyorum. Tiyatronun asıl büyüsü de orada gibi geliyor bana. İlk başta yazarın kurduğu bir dünya var. Sonrasında da seyirci ile buluşan sürece kadar yönetmenin kurduğu bir dünya ve bir hayal oluşuyor. Evet, metne çok müdahalemiz oldu ama bunu metni günümüze uyarlamak olarak düşünmeyin. Çünkü metin zaten yeni bir metin, 2020’de pandeminin içinde yazılmış. Müdahalem daha çok yer değiştirmek, bazı bölümleri biraz kısaltmak üzerine oldu. Çok tekrarlardan oluşan bir metindi. Bazı sahneleri iç içe geçirdim, oyunun başlangıç ve finalini biraz değiştirdim. Çünkü oyunun söylemek istediği sözü, seyirciye ulaştırmak istediği mesajı bu haliyle değil de biraz daha tekstin üzerinde oynayarak aktarmanın daha kolay olacağını düşündüğüm için uzun bir masa başı ve dramaturgi çalışması yaptım. 

Devamı için tıklayın

Paylaş.

Yanıtla