Avignon OFF İzlenimleri – 1 : İçinden Yıllar, Olaylar, Canlı ve Cansız Varlıklar Geçen 20 m2’lik Bir Oturma Odasının Hikayesi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mehmet K. Özel

Fotoğraf Antero Hein

İki performansçı çıplak sahne mekanının zeminine bantla bir evin oturma odası mekanının sınırlarını tanımlarken, başka bir performansçı tanımlanan mekanın ortasında yastıklı bir kostümü giyerek ve saçını spreyle beyazlatarak yaşlı ve şişman bir protagoniste dönüşüyordur. O sırada dördüncü performansçı oturma odasının sınırlarına riayet ederek arkadaki sınırların üzerine ters U şeklinde, birazdan şömine olduğunu anlayacağımız bir dekor parçası yerleştirir ve üzerine, bize dönük tarafında 2005 yazan ışıklı bir kutu koyar. Bantla odanın sınırlarını tanımlayan performansçılardan biri, yaşlı adama dönüşmüş olana çelme takarak onu yere düşürür, ve hikaye başlar: 2005 yılında yaşlı bir adam evinin oturma odasının zemininde öğürerek boğulmaktadır. Bundan sonrası; 2005’ten yıllar, onyıllar, yüzyıllar, milyon yıllar, milyar yıllar geriye ve ileriye giderek, doğrudan o oturma odasında ve/ya o oturma odasının dünya üzerinde kapladığı alanda yaşamış ve/ya yaşayacak insanların, bitkilerin, varlıkların hikayelerinin, gerçekleşmiş ve/ya gerçekleşecek olayların kâh yan yana yerleştirilen kâh üst üste bindirilmesiyle oluşan kolajvari bir anlatı.

Çıplak bir sahne mekanı, sağ ve sol yanlara yığılı bir sürü dekor parçası, oyun eşyası ve siyah taytlar içinde beş performansçı. Bu, oyun başladığındaki görüntü. Oyunun kurulacağı bütün malzeme ortalıkta, gizli saklı değil. 80 dakika sonra oyun bittiğinde de sahnedeki görüntü, başlangıçtakinin aynısıdır. Bu 80 dakika boyunca içinden sayısız yıllar, protagonistler, hikayeler geçen bir anlatıya tanık oluruz. Ve bütün bu anlatıyı, bu tiyatral serüveni sadece beş performansçı gerçekleştirir.
beklerken, fotoğraf: mehmet kerem özel, 7.7.2023, avignon
Performansçılar sahne mekanında, hikayelerin geçtiği oturma odasının farklı tarihlerdeki hallerini kurarken göstere göstere kurarlar, örneğin sahne ışıkları karartılıp, bir anda karşımıza o oturma odasının başka bir tarihteki durumu çıkarılmaz. Performansçılar sahnenin yan taraflarında, canlandırdıkları protagonistleri “üzerlerine giyerlerken” saklanmazlar, anonim performansçıdan protagonistlere göstere göstere dönüşürler.
O oturma odasında geçen hikayeler sadece yıllar arasında gidip gelerek değil, ölçekler arasında da gidip gelerek anlatılır. Sahne üzerinde birebir bazı duvarlarıyla defalarca kurulup bozulan o oturma odasının yanısıra aynı mekanın bir çok farklı ölçekteki maketi de oyun sırasında anlatının bir parçası olarak kullanılır.
Mekan, yani sahne üzerinde kurulan bir evin oturma odası anlatının başat öğesidir. Oyun boyunca mekanın geriye doğru hafızası ile ileriye doğru geleceğini süperpoze olmuş şeklinde görürüz. Örneğin şöminenin bulunduğu nokta, ilerleyen sahnelerin birinde milyon yıllar önce ilk insanların yaktığı ateşin bulunduğu nokta olur.
Belli temalar, olaylar, durumlar bazen aynı sahne sırasında bazen de anlatı boyuncaki çeşitli anlarda farklı şekillerde karşımıza çıkarılarak örtüştürülürler. Oturma odasına farklı tarihlerde girmiş hırsızlar, mekanda icra edilen müzikler (bin yıllar öncesinden Viking kılıklı birisinin öttürdüğü boynuz, 1930’larda çalınan gramafon, 1890’larda pratik yapmakta olan bir şancı, 2022’de bedenine yerleştirilmiş sensörlerle hareket ettikte müzik üreten birisi), danslar (2007’deki birisinin, kulaklığından çaldığı ama bizlere hoparlörden verilen tekno müzikle ettiği dansın ritim ve vurguları ile o sırada yanında milyon yıllar önceki ilk insanların ateş etrafında ettikleri dansın ritim ve vurguları), hareketler (oturma odasında beş farklı zamanda farklı şeyler yapmakta olan insanların hareketleri; bir tamirci avizenin ampulünü değiştirmekte, bir hırsız pencereden girmekte, biri koşudan gelmiş esneme hareketleri yapmakta, biri evden çıkmakta, biri kucağındaki bebekle dolaşmaktadır) çakıştırılır. 1985’lerdeki bir protagonistin defalarca gördüğünü anlattığı rüyadaki oturma odasının manzaralı penceresine doğru yaklaşarak her şeyi kaplayan güneş, ilerleyen sahnelerden birinde dia-slayt projeksiyonu yoluyla görselleştirilen dünyanın olası sonuyla, güneşin gittikçe büyüyerek dünyayı yutması sonucuyla birleştirilir. Oyunda maketlerin kullanılması ile, oyunun ana hikayesi olan 2005’te ölen yaşlı adamın ölmeden hemen önceki sahnede muhtemelen hobi olarak oturma odasının maketini yapmakla uğraşıyor olması çakıştırılır. Oturma odasının 1975’te tavanının akması sonucunda protagonistin mekana yerleştirdiği kovaların içindeki suyun, hemen ardındaki sahnede sahnenin önüne getirilen ve 2103’ü temsil eden oturma odasının maketine dökülmesiyle odanın bütünüyle sular altında kaldığı tufanın canlandırılması çakıştırılır. 1894’te oturma odasında bir protagonistin vurularak öldürülmesi ile eşzamanlı olarak 1975’te evi kiralayan protagonistin “bu evin enerjisine bayıldım, burada hayat var” demesi çakıştırılır.
Sahnede anlatı ile anlatı biçimlerini eşzamanlı olarak, farklı ama hepsi de analog olan anlatı biçimlerini harmanlayarak ve bunları saklamadan, müthiş dakik bir matematik ve tıkır tıkır işleyen bir zamanlamayla sunan, heyecan verici, eğlendirici ve yaratıcı tiyatral fikirlerle dolu bir sahnelemeyle karşı karşıyayım. Yaratıcı tiyatral fikirler derken, bir performansçının sahnenin yanında oturma odasının maketine yukardan şırıngayla damla damla su damlatırken ve maketin zeminine koyduğu mikrofonla damlamaların seslerini alırken, bir protagonistin oturma odasının sahnedeki birebir halinde sanki tavandan su damlıyormuş gibi mekanın çeşitli yerlerine kovalar yerleştirmesi gibi; sahnedeki oturma odası mekanında bir protagonistin hikaye gereği ağzıyla bir balonu şişirirken, yanlarda o sırada bir sonraki sahneye hazırlanan üç performansçının balonun patlayacağını öngörüp yaptıkları işi bırakarak kulaklarını tıkamaları gibi şeylerden bahsediyorum.
Bu kadar geniş, kapsamlı ve çok katmanlı bir anlatı; birçok tiyatral teknik bir arada kullanılarak, oyunsu ve girift bir biçimde sunulurken, oturma odası mekanındaki şöminenin üzerine konan küre akvaryumun içindeki balığın hareketi veya o oturma odasının yerinde binyıllar önce varolan bir ağaçta kalan tek yaprağın düşmesi kadar küçük detaylarla yaratılan şiirselliğin de es geçilmiyor olması, gösterinin aynı zamanda performansçıları olan yaratıcılarının ne kadar marifetli olduklarını kanıtlıyor bana.
Sıkılmadan sabaha kadar bu gösteriyi seyredebileceğim gibi sabaha kadar bu gösteri hakkında, gösterideki tiyatral detaylar, fikirler, buluşlar hakkında yazabilirim. Hangi gösteriden mi bahsediyorum? Festival Off Avignon 2023’te seyrettiğim, the Krumple/Collectif Krumple’ın “DÉJÀ”sından.
the Krumple/Collectif Krumple “DÉJÀ”yı Richard McGuire’ın “Here” (Burada) isimli çizgi romanından sahneye uyarlamış. Merakımdan internette McGuire’ın romanının görsellerini araştırdıktan sonra, the Krumple/Collectif Krumple’ın uyarlamasında görsel olarak McGuire’ın dünyasına öykünmediğini, sahnede kendi dünyasını kurmuş olduğunu görmek de ayrıca mutlu ediyor beni.
alkışlarken, fotoğraf: mehmet kerem özel, 7.7.2023, avignon
alkışlarken, fotoğraf: mehmet kerem özel, 8.7.2023, avignon
İlk defa 2019’da Norveç’te Stamsund Uluslararası Tiyatro Festivali’nde sahnelenen “DÉJÀ” aynı yıl Norveç’in çeşitli şehirlerine ve Paris yakınlarındaki Espace Paul Éluard’a turneye gitmiş. “DÉJÀ” Festival Off Avignon’un 2023 edisyonu kapsamında ise La Manufacture – Château de Saint-Chamand sahnesinde 7-24 Temmuz tarihleri arasında çarşambaları dışında her gün saat 12:25’te seyirci karşısına çıktı. Ben, 7 Temmuz’daki ilk gösterimden şaşkınlık ve hayranlıkla çıkınca, ertesi öğlen bu sefer Avignon’a birlikte geldiğim arkadaşlarımı da peşimden sürükleyerek tekrar merkezden 15 dakika mesafedeki Château de Saint-Chamand’a giden servisin yolunu tuttum ve bu benzersiz gösterinin keyfine ikinci bir kere daha vardım.
Oyunculuk, yönetmenlik, müzisyenlik, kuklacılık ve sihirbazlık gibi farklı disiplinlerden gelen ve yolları Paris’teki École Internationale de Théâtre Jacques Lecoq’taki eğitimleri sırasında kesişen Vincent Vernerie, Léna Rondé, Jo Even Bjørke, Oda Kirkebø Nyfløtt, Jon Levin ve David Tholander’in 2013 yılında Norveç’te the Krumple, ardından Fransa’da Collectif Krumple adıyla kurdukları kolektif bundan sonra radarımda olacak. Size de onları takip etmenizi, dünya üzerinde herhangi bir yerde gösterilerine rastladığınızda kesinlikle kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ederim.
Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Mehmet K. Özel

Yanıtla