Hem Aydın Hem Muhafazakar Bir Osmanlı Kadını

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bilge Az

Selmin Zeki Hanım’ı oyunda iki uç fikir, iki uç kesim, iki uç istek arasında sıkışmış, çaresiz kalmışken tanımaya başlıyoruz. Ve onu yaşadığı topluma tezat bütün varoluşuyla özgür bir birey, muhafazakar yapısına tezat aydın bir kadın, devamında da yetişkin bir kadın olarak tanıyoruz oyunun başında. Seviyoruz, özdeşlik kuruyoruz, takdir ediyoruz, alkışlıyoruz, onunla gülüp onunla üzülüyoruz.

Yaşadığı dönemde batılılaşma çabasında olan bir kesimin ve modern dünyanın beklediğinin aksine, ne doğruluğunu veya yanlışlığını ne de tuhaflığını veya geçerliliğini umursamadan kadınlık içgüdülerini dinleyip hareket eden bu karaktere zaman zaman hak verirken zaman zaman da yaptıklarının, düşündüklerinin yanlış olduğunu da düşünebiliyoruz. En önemlisi de gözü karalığına hayranlık duyuyoruz. Ancak esas hayranlık duyduğumuz şey gözü karalığı değil iki tezat kavramı iki tezat fikri bünyesinde bulundurabilirken hem aydın hem de muhafazakar olabilmesidir.

Selmin Zeki Hanım, günümüz Türkiye’sindeki bir kadının portresi olamasa da yakın tarihimizde Osmanlı’nın bitiş döneminde iyi eğitim almış ama yaşadığı toplumdan gelen manevi-ahlaki değerlerini de kaybetmemiş, batılılaşmaya çok sıcak bakmayan muhafazakar bir Osmanlı hanımıdır. Muhafazakar yapısına karşın geniş düşünebilmektedir, Osmanlı’da iyi eğitim almış (o dönemde okuma yazma bilen) kültürel olarak kendini geliştirebilmiş, eğitimli ve aydın sınıfa mensuptur. Hatta kapsamlı bilgi ve birikim gerektiren konularla derinlemesine ilgilidir. Günümüz tabiriyle entelektüeldir. O dönem az-çok okumuş insanın en büyük derdi çöken bu imparatorluktan kaçmak olduğu halde Selmin Zeki’nin böyle bir derdi yoktur. Ne kadar yaşadığı döneme ilişkin herkes gibi sorunları olsa da diğer aydınlara tezat o toprağını sahiplenmektedir.

Bu karakterle ne kadar katarsis kurabiliriz veya kendi coğrafyamızın geçmiş döneminden eğitimli bir kadın modeli olması sebebiyle ne kadar içimize alırız bu herkes veya her kesim için değişen bir konudur. Şahsen ben bir Osmanlı çöküş döneminde bir kadın figürü yerine ne kadar daha çok kullanılmış olsa da cumhuriyet kadını görmeyi tercih ederim. Bu tabi ki benim kişisel tercihim ama kesinlikle anlatılanlar tek renk olmamalı. Sanatta sadece cumhuriyet dönemi kadını veya modern kadın portresi olmamalı, bu dönemi ve bu döneme ait insanların portrelerini de görmeliyiz. Millet olarak böyle bir dönem geçirdiysek ve böyle değerlerimiz varsa bunların da sanatta anlatılması gerektiğini düşünmekteyim.

Şu ana kadar diziden tiyatroya pek çok mecrada tarihimiz ve özellikle de Osmanlı bol bol işlenmiştir, cumhuriyet dönemi de sık sık işlenmiştir. Ancak Osmanlı’nın çöküş dönemini böylesine anlatan başka bir eser yapılmamıştır. Hem Osmanlı ile hem de Cumhuriyet dönemi ile ilgili yapılan eserler ağırlıklı olarak muhafazakarlık, şovenizm bazıları da uç noktada milliyetçilik içermektedir. Selmin Zeki Hanım oyunu da o döneme kadar Osmanlı toplumundaki yaşam tarzından daha edebi bir dille bahsetse de Osmanlı’nın ülke veya toplum olarak yanlışlarından ve o dönem (hatta asırlardır) Osmanlı toplumundaki kadına yaklaşımın,  kadını ne kadar aşağılayıcı olduğundan bahsetmez. Kısacası bu oyun da Osmanlı’yı eleştiren bir oyun değildir. Ancak Selmin Zeki Hanım, diğer şovenist eserlere göre, döneme ve gelişen olaylara çok daha objektif bakan bir eserdir. Bence en önemlisi de derdi diğerleri gibi muhafazakarlık veya şovenizm değildir. Ayrıca şu ana kadar pek çok eser üretilse de Selmin Zeki Hanım gibi bir kadın modelinden bahseden hatta ve hatta Osmanlı’da bir kadının portresine değinen bir eser görmedim. Oyunun ayrıcalığı işte buradadır.

Muhafazakarlığının yanında kadın olarak da duygularını, cinsellik alt dürtülerini kendi iç dünyasında da olsa doya doya yaşamaktadır Selmin Zeki Hanım. Bunlara karşılık uhrevi korkuları ve yaşadığı vatan sevgisini de bolca bulundurmaktadır iç dünyasında. Yaşayan herhangi bir kadının olabileceği gibi o da kendisine keskin ve yürek yakan bakışlar atan bir çift göze sevdalanır. Burada bakışı atan erkeğin tümünü tasvir etmek yerine onu sadece bir çift göz olarak ve attığı bakışlarla tanımlamak bir imgedir. Bu aşk ne kadar dünyevi bir aşk olsa da bir çift göz ve bakışları manevi hatta tasavvufi bir kavramdır. Bakışlarla büyülemek yani Osmanlı dönemine ait anlatımıyla bir çift göze tutulmak ise Osmanlı kültürüne ait bir aşk hikayesidir. Giydiği çarşafın altında, mahallenin bıyık buran bıçkın delikanlısının bakışları karşısında kendini kaybeden, onu tüm dünyevi varlığıyla değil de ona bakan gözleri ile hatırlayarak sevdalanan genç kız öğesi özellikle orta oyununda da bolca kullanılmıştır. Oyunda orta oyununa dair hiçbir şey olmasa da aşık olma hikayesi benzerlik göstermektedir.

Oyun; Osmanlı’nın o dönem içerisinde bulunduğu süreç ve bu süreçte eğitimli, muhafazakar bir Osmanlı hanımının bize çizilen portresini çizse de bununla ne bize çökmekte olan beş buçuk asırlık bir imparatorluğu övmekte ne de o dönemde yaşamış bu kadını bizim içimizde yaşatmayı amaçlamaktadır. Oyunun esas derdi bir kadının iç dünyasını ve yaşadığı imparatorlukta yaşadığı mevcut sistemde, mevcut gündemde, mevcut koşullarda, iç dünyasının evrildiği halleri ve bir Osmanlı Hanımı olarak da gündeme, olanlara ve olacaklara karşı mecburi tutumlarını bize göstermektir. Ancak bunları gösterirken de bu kadının çevresinde olanları da yok sayamaz . Bu nedenle tarihi ve sosyolojik bir oyun olduğu kadar psikolojik bir oyun olduğu da söylemek yanlış olmaz. Selmin Zeki Hanım kurgu bir karakter olsa da uzaktan bakıldığı vakit gerçekten yaşamış bir kadının otobiyografisi gibi duruyor. Ama oyunun anlatımında esas önemli nokta: amaçlanan içerisinde Selmin Zeki Hanım’ın biyografik hayat hikayesini anlatmak değil, beş yüz küsur senelik bir imparatorluğun çöküşü olan döneminde portresini çizdiği o kadının iç dünyasını anlatmaktır.

Selmin Zeki Hanım’ın duygu ve düşünceleri çok çeşitlidir. Bu tabi ki kendi yapısıyla ilgili olduğu kadar ülkenin yapısı ve gündemle de paralel ilişkilidir. Ona baktıkça tarihimizi görebiliriz, bir Osmanlı kadını görebiliriz belki ama sonuç olarak esas göreceğimiz şey bir kadının dünyasıdır. Bu sebeple oyun Osmanlı tarihini anlatsa da milli ve muhafazakar değil evrenseldir.

Peki oyunda özne tarihimiz olmasa dahi oyunun bütünlüğü için yok sayamayacağımız, oyunun geçtiği döneme yani oyunda anlatılan tarihe bakacak olursak göreceğimiz nedir? Tarihimizle ilgili keskin gerçekler mi? Yoksa hiç gerçekleşmemiş bir tarih mi? Ben bunu hiç sorgulamadım. Çünkü oyunun ana ekseni tarihimiz değil, tarihimiz sadece oyunun üzerinden geçmek zorunda olduğu eksenlerden biridir. Bu sebeple de anlatılan tarihin doğruluğu-yanlışlığı veya toplum olarak bizi ne kadar etkilediği beni çok ırgalamadı açıkçası. Ben sadece çizilen kadın portresi ile ilgilendim. Portresi çizilen kadını günümüz modern kadını ile kıyaslayamayacağımız gibi günümüz muhafazakar kadını ile de kıyaslayamazsınız. Muhafazakar olmasına karşılık, aydın ve günümüz tabiriyle entelektüel olduğundan da bahsetmiştim. Muhafazakar bir kadın olarak da baksak entelektüel yanına da baksak sonuç olarak bir kadındır ve aydın – muhafazakar, Osmanlı kadını – batılı kadın olmasından öte bir insan olarak bir kadının tüm varoluşuna sahiptir. Daha önemlisi de bugünkü pek çok birikimli, donanımlı kadın aydına kıyasla aynı derecede iyi eğitimli, birikimli ve donanımlı olmasına karşın onların feminizm ideolojisini taşıdığını, yani ne o dönem için ne günümüz için feminist tutumda bir kadın olduğunu söyleyemeyiz. Sadece iyi eğitim almış, kendini geliştirmiş, bilgi birikimli bir Osmanlı kadınıdır. Fikirlerinde günümüz aydınları gibi uç ideolojiler barındırmaz. Ama muhafazakar, milli değerlerini sahiplenici yanına bakarsak da şovenist tutumda olduğunu da söyleyemeyiz. Sadece asırlık ahlaki değerlerine ve kültürüne çok bağlıdır.

***

Oyunda bahsi geçen kişiler gerçek hayatta yaşamamış kişiler olmamasına karşın o dönem insanı çok iyi araştırılıp var edilmiş. Yani Selmin Zeki Hanım, gerçek bir karakter olmamasına karşın oyun metni üzerinde yaratırken psikolojik, fizyolojik, sosyolojik özellikleri çok iyi verildiği için üç boyutlu bir karakterdir. O dönem insanını çok gerçekçi anlattığı için de çok gerçekçi bir karakterdir. Ben yapısında biraz Halide Edip Adıvar biraz da Fatma Aliye Topuz gördüm.   Oyunda anlatılan her şeyi dibine kadar yorumlamak, anlatılan tarihi ve o anlatılan dönem gerçekleşenleri anlayabilmek, yorumlayabilmek için belki tarihimizi özellikle de o dönemi çok iyi bilmek gerekebilir. Ancak oyunu çok iyi anlamak veya izledikten sonra yorumlamak için tarihimizi çok iyi bilmemiz gerekmediğini düşünüyorum çünkü anlatılan Osmanlı hanımı olsa da sonuç olarak insandır. Karaktere Osmanlı kadını olarak değil bir kadının hikayesi olarak, konuya Osmanlı tarihi olarak değil bir toplumun çöküş öyküsü olarak bakmak oyunu daha iyi anlayabilmemizi sağlayacaktır.

Bu aslında bir Osmanlı kadının değil bir kadının öyküsüdür. Yıkılan bir imparatorluğun tarihi ve o dönemde bir Osmanlı hanımının hikayesi olması sebebiyle milli bir öykü sayılabilir. Ama temelde anlatılan hikayenin bir kadının, bir insanın öyküsü olduğunu düşünerek öyküye geniş baktığımızda milli değil evrensel bir öykü olarak algılayabiliriz. Anlatılan toplum çöküş döneminde Osmanlı Toplumu ve öykü de bu toplumda bir kadının öyküsü olsa da sonuç olarak yine Osmanlı insanlarından, Osmanlı kadınından öteye geçerek evrensel insan algısına dair izler içerir.

***

Selmin Zeki Hanım’ın yaşadıkları içerisinde bir çok şeyden bahsedilse de esas olarak iki uç kesim arasında kalmış bir kadın anlatılmıştır. Anlatılan kadın muhafazakar ve milli değerlerine sahip çıkma ve hep aynı kalma derdinde olanlar ile batılılaşma istekleri ağır basan iki uç kesim arasında sıkışmıştır. Ne kadar sıkışmış gözükse de bu iki seçenek içerisinde muhafazakarlığı tercih etmiş ama ister istemez bazı yönleriyle batıya dönmüştür. Muhafazakar yapısına rağmen yine de çağdaşlığından da taviz vermeyen aydın bir Osmanlı hanımıdır Selmin Zeki Hanım. Ayrıca diğer yandan çökmekte olan bir tarihte yeni bir gelecek arayanlar ve milliciler arasında da sıkışmıştır. Anlatılan öykü bu sıkışmalar arasında kalmış bir Osmanlı aydının öyküsüdür.

Oturduğumuz seyirci koltuklarında oyunu izlerken oyunun bir yanının tarihi (veya tarihin bir dönemini) anlatması sebebi ile kurmaca ile gerçeği birbirine karıştırırız. Acaba ne kadar gerçektir? Ne kadar kurmacadır. Ama bence esas önemli olan ne kadar gerçek ne kadar kurmaca olduğundan öte bir iki uç kesim arasında sıkışmış bir kadının anlatısı üzerinden insan olmanın iç içe geçmiş hallerini görmektir. Oyunun karakteri Osmanlı insanı olsa da konu ne Türk veya gayrimüslim olarak Osmanlı’lı olmak ne de batılı olmaktır. Ne kadın ne de erkek olmaktır. Konu bir insan olmaktır aslında. Bu değerlerin hepsini bu oyunda bulmanız mümkündür.

***

Oyunda öylesine ruhsal dengesizlikler, öylesine arada sıkışmışlıklar var ki, tarih Osmanlı’nın çöküş dönemi olsa da oyun aslında bu dengesizlikler ve sıkışmışlıklardan dolayı zamansız kabul edilebilinir.

Anlatılan her şeyin yerli yerinde anlatılıyor oluşu, anlatılan ne kadar bizim tarihimiz olsa da bizi anlatılana yabancı bırakıyor. Daha önemlisi böylesi bir kadının varoluşu bize hem çok tanıdık hem de çok yabancı görünebiliyor.

Oyunu izlerken Selmin Zeki Hanım’ın başından geçenlere üzülebiliriz belki. Ama milliyetçi şovenist duygularınızı bir kenar bırakır ve sevinç, empati, vicdan gibi duygularımızı takip edersek üzüntüye ve üzüntüye yol açacak herhangi bir eyleme ihtiyaç duymayız.

Daha açık söylemek gerekirse, bu ruh hali antik çağlardan günümüze kadar gelen bir durumdur. Ama her dönem yenilenmiş ve boyut kazanmıştır. Bu sonsuzlukta kölesinden, hükümdarına kadar herkesi kadın-erkek, zengin-fakir, güçlü-güçsüz olarak değil sonucunda insan olarak değerlendirmeliyiz. Bunun sonucunda üzüntü ve şiddeti hayatımızdan çıkartabiliriz.

İşte Selmin Zeki Hanım’a da tam bu şekilde bakmalıyız. Onu bir kadın veya Osmanlı olarak değil, bir muhafazakar veya aydın olarak değil. Bir insan olarak değerlendirmeliyiz.

***

Oyunun dolu dolu içeriğine ve öyküsüne karşılık sahne tasarımı gayet sade. Moda Sahnesi bir çok oyununda kullandığı gösterişli sahne tasarımlarına bu oyununda gitmemiş. Ancak sade olsa da oyuna hizmet edebiliyor. İzleyiciye klasik bir Osmanlı evini özetleyebiliyor. Video yerleştirmeler de mevcut, onlar da sahne tasarımı gibi sade tutulmuş. Sadece anlatılmak istenen hikaye Osmanlı dokusu taşıyan gösterişsiz resimler, fotoğraflar ile bu tarzdaki resimlerin slide şov haline getirilmesiyle oluşturulmuş videolarla destekleniyor. Video yerleştirmeler bir perdeye değil duvara yansıtılıyor ve zaman zaman dışarı da taşabiliyor.

Mürüvet Esra Yıldırım kaleminden çıkan oyun Onur Ünsal rejisi ile Moda Sahnesi’nin stüdyo sahnesinde oynanıyor. Selmin Zeki Hanım, bence sezonda görülmeyi hak eden oyunlar arasında. Değişik günlerde oynanan oyunun günlerini Moda Sahnesi’nin sitesinden ve sosyal medya hesaplarından öğrenebilirsiniz. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim.

*Oyunu 8.04.2024 de Moda Sahnesi’nde izledim

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bilge Az

Yanıtla