“Varoluş Gelenek ve Gelecek”[1]: Tiyatro ve Eğitimde Yaratıcı Drama

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İhsan Metinnam

İngiltere’de eğitimde drama, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaratıcı drama, Almanya’da tiyatro pedagojisi ya da canlandırmacı oyun olarak bilinen, ülkemizde ise eğitimde yaratıcı drama olarak adlandırılan alanın kökenleri yirminci yüzyılın başında, İngiltere’de bir köy öğretmeninin yaptığı çalışmalara dayandırılır. Gavin Bolton’un deyimiyle “sınıf içi dramada oyunculuk” geleneği olarak tanımlanan bu sürecin başlangıcında bir köy öğretmeni olan Harriet-Finlay Johnson, eğitim programında yer alan konuları canlandırmalar yoluyla bir kurgu içerisinde ele aldığı dersler gerçekleştirmiştir. Bu derslerde geliştirdiği yönteme ise öğretmenin dramatik yöntemi adını vermiştir.

Öğrenme süreçlerinde, merak, istek ve öğrenmek için bir gerekçeye sahip olmak çok büyük önem taşır.

Aslında, öğrenme sürecinin içindeki kişi büyük tiyatro eserlerinin baş kahramanlarına benzetilebilir. Sözgelimi, William Shakespeare’in Hamlet’i belki de bütün tiyatro tarihi içerisinde öğrenmeye en çok açlık duyan karakterlerden biridir. Belki de başında gelir. Herkesin bildiği gibi içini kemiren büyük şüpheyi gidermek için deyim yerindeyse günümüz modern polisiye dedektifleri gibi kanıtlar arayan Hamlet, içindeki şüphede gerçeklik payı olup olmadığını anlamak için çetin bir yolculuğa çıkar. Hamlet’i gerçeği aramaya iten ve bu yolda yeni şeyler öğrenme isteğini canlı tutan şey aslında bir dramatik çıkış noktasıdır. Arada kaldığı bir ikilemdir. Hamlet’in babası ölmüştür. Ancak bu ölüm doğal yollardan mı gerçekleşmiştir yoksa bir cinayet midir? Bilindiği gibi dramatik tiyatro bir eylemler dizisini sanatsal bir yolla ifade etme sanatıdır. Daha kısa tanımla bir hareket sanatıdır. Hamlet’in eyleme geçmesi için güçlü bir gerekçeye ihtiyacı vardır. Siz Hamlet’in yerinde olsaydınız ne yapardınız? Bu şüphenin peşinden gitmez miydiniz? Sanırım birçok kişi bu şüphenin yersiz olup olmadığını anlamak isterdi. Bu da Hamlet’in hepimizin kolektif belleğinde ve bilinçaltında güçlü bir yere seslendiğini gösterir. Bütün büyük dramatik eserler, kahramanın eyleme geçmesi için güçlü bir gerekçe taşırlar.

Öğretim süreçleri de böylesine güçlü gerekçeler taşımalıdır ki öğrenen kişi süreçle bağ kurma konusunda istekli olabilsin. Eğitimde drama, tam da bir oyun yazarının kahramanını harekete geçirmek için kullandığı güçlü gerekçeyi, yani dramatik olanı, öğreneni harekete geçirmek için bir itki, bir gerekçe olarak kullanır. Bunu yaparken, konvansiyonel dramatik tiyatrodan farklı olarak Augusto Boal’in yaptığı gibi seyirciyi eyleyen (spect-actor) kılma yoluna gider. Bu süreçte, dramatik bir çıkış noktasından hareketle, bir konu doğaçlamalar yoluyla araştırılarak keşfedilmeye çalışılır. Bu sürecin sonunda, ortaya bir metin çıkar.

Drama süreçlerinde metnin olmadığına yönelik anlayış biraz daha açıklamaya muhtaç bir konudur. Aslında drama süreçlerinde bir metin vardır. Ancak henüz ortada yoktur. Çünkü dünya bir metindir. Her şey, metne dönüşme potansiyeli taşır. Biz yalnızca henüz o metni okumaya başlamamışızdır. Önemli drama araştırmacısı Brad Haseman’ın Roland Barthes’e gönderme yaparak ifade ettiği gibi eğitimde drama süreçlerinde metin aslında henüz olma yolundadır. Ortada “yapısız yapı”, “senaryosuz bir metin” vardır. Bu metin, doğaçlamalar yoluyla, şimdi ve burada, spontane bir biçimde eğitmen ve katılımcının işbirliği ile yazılır. Tıpkı yazarın post-modern edebiyattaki okuru anlamı tüketmeye değil de beraber üretmeye çağırması gibi. Bu süreçte, herhangi bir sahneleme kaygısı güdülmez. Ancak bu herhangi bir estetik kaygı güdülmediği anlamına da gelmez. Süreç ilerledikçe ve katılımcılar konuyu daha çok sahiplendikçe sanatsal form üzerine daha odaklı ve yoğun biçimde çalışırlar. Tıpkı dramatik yapıdaki bir tiyatro oyunu ya da bir dizi, film izleyicisinin hikaye ilerledikçe olayların içine girerek sanatsal formu (dramatik kurguyu ve bileşenlerini) daha iyi anlaması gibi eğitimde drama katılımcısı da doğaçlamalar yoluyla spontane biçimde inşa ettiği dramatik kurguyu yavaş yavaş tanır ve benimser.

Bir eğitimde drama sürecinde, eğitmen ve katılımcı, birkaç farklı şapkayla düşünürler. Oyun yazarı gibi düşünürler, çünkü kurgudaki bir sonraki olayın ne olduğuna karar vermelidirler. Diyelim ki olaya karar verildi, peki bu olay nasıl sahnelenecek? Bu durumda, yönetmen gözlüğüyle de bakmaları gerekir sürece. Bir diğer yanda, bunları yaparken hem öğretmen hem de katılımcılar yoğun biçimde roldedirler. Bu yüzden hem olay örgüsüne (doğrusal akmak zorunda değildir) hem de sahnelemeye bir de oyuncu gözüyle bakmaları gerekir. Bu gözlüklere, dramaturjik bakış açısını da eklemek yerinde olur. Çünkü sanatsal form (dramatik kurgu) geliştikçe, kurguyu odakta tutmak, tutarlılık sağlamak (neden-sonuç ilişkisi bağlamında değil- daha çok felsefi ve etik temeller bağlamında) sağlamak için dramaturjik müdahaleler gerekebilir. Brad Haseman, eğitimde drama süreçlerinin yeni bir dramatik sanat formu olarak nitelendirilebileceğinden söz eder. Cecily O’Neill ise eğitimde drama süreçlerinde ortaya çıkan hikayenin, dramatik kurgunun klasik bakış açısıyla düşünülmemesi gerektiğini ifade eder. Yapılan sanatsal çalışma daha parçalı, birbirinden farklı öyküleri ve sanatsal formları ortaya çıkaran yeni bir tiyatral yaklaşımlar bütünüdür  der çünkü. Buradan yola çıkarak, iyi bir drama eğitmeninin tiyatro konusunda hatrı sayılır bir bilgisi olması gerektiği, çünkü dramanın sanatsal formunun tam da buradan beslendiği ifade edilebilir.

Ülkemizde eğitim bilimleri alanının içerisinde gelişim göstermiş olsa da dramanın dünyanın birçok yerinde sahne sanatlarıyla, tiyatroyla ya da performans sanatlarıyla ilişkilendirildiği, yan yana ilerlediği birçok örnek bulmak mümkündür. Çünkü eğitimde drama alanı, melez bir alandır. Hem sanat hem bir öğretim alanıdır. Bu yüzden, bu tür melez alanlarda etkinlik gösteren insanlar için kullanılan yeni bir adlandırma doğmuştur. Bu, “teaching artıst”tir. Türkçeye “öğreten sanatçı” olarak çevirmek mümkündür. Ülkemizde de bu kavramın yaygınlaşması, alanların geleneksel formları dışına çıkarak melezlenmesini, daha dayanıklı hale gelmelerini sağlayacaktır. Çünkü öğreten sanatçılar, tek bir konuda uzman değillerdir. Hem tiyatrocudurlar hem de sosyal hizmetler konusunda uzmandırlar. Hem dansçıdırlar hem dansla terapi konusunda uzmanlaşmışlardır. Bu bağlamda, hem sanatı hem yanına koydukları bir başka disiplini harmanlayarak kullanırlar. Bu da hem sanatın hem diğer disiplinin talep edilebilirliğini arttırabilir. Bu durum da alanların daha güçlü olmasını sağlar.

Günümüzde eğitimde drama temelli öğrenme, Performans Sanatından Ezilenlerin Tiyatrosuna, Öğretici Oyunlardan Playback Tiyatroya ve Uygulamalı Tiyatroya (Applied Theater) kadar geniş bir yelpazede diğer yenilikçi formlarla iç içedir. Eğitimde drama süreçlerinde bu tiyatro formlarının hepsi öğrenenin yüksek yararı için kullanılmaktadır. Bu anlamda, eğitimde drama salt bir eğitim bilimleri alanı olarak düşünülmemelidir. Aynı zamanda bir sanat alanı olarak da ele alınmalıdır[2]. Çünkü dramanın amaçlarından bir tanesi ele aldığı konuyu öğretmekse bir diğer amacı da sanat formuyla ilgili eğitmektir. Bu ne anlama gelmektedir? Eğitimde yaratıcı dramanın sanatsal formunu oluşturan şeyin “şimdi ve burada” doğaçlamalar yoluyla oluşturulan bir dramatik kurgu olduğundan söz etmiştik. Sanatsal ürünü ise süreç sonunda ortaya çıkan kurgu ya da kurgulardır. Bu kurgu ortaya çıkarken, katılımcı sanat formu yoluyla öğrenir.

Katılımcılar, sanat formunu geliştirmek için “Rollerde kimler vardır? Bu roller arasındaki ilişki nedir? Bu roller arasındaki ilişki nerede geçmektedir?” gibi soruları yanıtlarlar. Bu sorular, gündelik yaşamda inşa edilmiş anlam kategorilerini de anlamaya çalışırken kullandığımız temel sorulardır. Aslında kurgunun bilgisi gerçek yaşamın bilgisidir. Sözgelimi, sosyal medya, tıpkı Derrida’nın Platon Eczanesinde söz ettiği gibi hem zehir hem panzehirdir. Neden zehirdir? Çünkü birçok bilgiyi sosyal medya kullanıcısını kötü amaçlar için manipüle edebilecek algoritmalar geliştirilebilir. Peki neden panzehirdir? İnsanlar birçok konudan sosyal medya yoluyla haberdar olup kamuoyu oluşturarak, değişim taleplerini bu yolla dillendirebiliyorlar. Sosyal medyada, medya okur yazarlığını geçtik, eleştirel medya okur yazarı olmanın şart olduğu herkes tarafından kabul edilen açık bir gerçek olsa gerek. Peki bu okur yazarlığı en iyi geliştirecek şey nedir? Elbette dramatik sanat formudur. Dramatik sanat formu konusunda deneyimli bir yurttaş, haberlere tıpkı bir oyun yazarının, dramaturgun ya da yönetmenin gözüyle bakabilir. Burada mağdur kim, fail kim? Aralarındaki çatışma nedir? gibi sorular sorarak kendisine gösterilenin altında yatanı çok daha doğru ve isabetli biçimde anlayacağı iddia edilebilir. Bu bağlamda, hem tiyatro hem eğitimde drama insanlara bir tür dramatik okur yazarlık ya da dramatik düşünme becerisi kazandırmaktadır. Bu da biz insanlar için bir metin olarak dünyayı ve içinde saklı anlamları ortaya çıkarmamız adına yeni bir okur yazarlık becerisi kazanmak anlamına geliyor. Belki de en önemlisi.

Konvansiyonel tiyatroda, olaylar yazarın ve yönetmenin bakış açısıyla tek bir odakta aktarılabilirler. Ancak doğaçlamaya dayalı ve metnin o anda oluştuğu bir drama sürecinde, benzer konuya farklı öyküler odağında yaklaşılabilir. İnsanlar, kültürel anlatının tek bir boyuttan ibaret olmadığını görebilirler. Bu da hem kültürü zenginleştiren hem de toplumsal bağları çok daha güçlü ve sağlıklı biçimde inşa etmemizi sağlayan bir ortamı ayaklarımızın altına serebilir. Bunun için eğitimde drama süreçlerinin sanatsal yönünün güçlü olması birincil koşuldur. Bir başka önemli konu ise drama süreçlerinde yalnızca eğitim programlarındaki konuların ele alınma zorunluluğun olmamasıdır.

Drama süreçleri, sosyal değişim ve dönüşüm odaklı olacak biçimde de tasarlanabilir. Bu tür süreçlerde, sanatsal formun kullanımı çok daha etkin olabilmektedir. Çünkü sosyal konular, daha açık uçlu, yorumlanmaya daha elverişli oldukları için sanatsal formun doğasına daha uygun bir formata sahipler. Sözgelimi, Büyük Kötü Kurt’un masum ve mağdur olduğunu iddia ettiği bir tersine masalı ele aldığımızı düşünelim. Büyük Kötü Kurt, yüzyıllardır anlatılagelen masallardan dolayı bilinçaltımızda kötü bir stereotip olarak yerleşmiştir. Biz oluşturduğumuz kurguda, Büyük Kötü Kurt’u savunacak avukatlar olduğumuzu hayal edelim. Bu durum, gerçek “ben”le roldeki “ben” arasında bir gerilime, bir çatışmaya neden olacaktır. Boal, gerçek ben ve roldeki ben arasındaki bu geliş gidişe metaksis adını veriyor ve asıl dönüştürücü öğrenmenin buradan çıktığını iddia ediyor. Ona hak vermemek elde değil. Kişi alışık olmadığı bir zihin setiyle düşünmeye zorlandığında inandığı, benimsediği ve tek doğru olarak bildiği zihin setinin dışında düşünmeye başlayabilir. Yani kutunun dışına çıkarak düşünmeye başlar.

Drama ve tiyatro, insanlara gerçekliğin taklidini değil yorumlayabilecekleri, üzerine konuşarak tartışabilecekleri, kendilerinin de birer eyleyen olarak katılabilecekleri yeniden oluşturulmuş bir formunu sanatsal yolla sunmalıdır. Bu da kişiyi zihinsel olarak çok daha üst bir mental duruma çıkarmalıdır. Böylece yaşadığı kente, kültüre, beraber yaşadığı insanlara daha kuş bakışı bir yerden bakabilir. Bunun yanında, bir kurgu ya da tasarım olarak ele alınabilecek kültürü değiştirme motivasyonunu da edinebilir. Çünkü etkileşimli bir dramatik etkinlik kurguyu öğrenme, ona müdahalelerde bulunma (zamansal olarak ileriye ve geriye gitme gibi) ya da bir sahneyi defalarca tekrarlama olanağı sunması yoluyla katılımcıya eyleyen olma fırsatı sunar.

Tiyatro ve dramanın farklarından çok ortak yönlerini konuşmanın zamanı geldi de geçiyor. İşbirlikleri yapmak, sosyal değişim ve dönüşüm odaklı yeni projeler yapmak, ortak insan yetiştirmek büyük önem taşıyor. Sözgelimi, geçen yıl çok büyük bir deprem yaşadık. Bu depremin sonrasında sağlık ekipleri kadar tiyatro ve drama ekiplerinin de bölgeye giderek yıkıntılar arasından yeni öyküleri çıkarabilmesi, insanların dağılan anlatısını onarmak için bölgede çalışması gerekirdi. Ancak bu tür bir çalışma biçimi, birkaç farklı alanda uzmanlaşmayla mümkün. Diyelim ki tiyatro bilen, aynı zamanda psikodrama temelli bir yaklaşım olan Playback Tiyatro’da uzmanlaşmış ekiplerimiz var. Bu ekipler, risk bölgelerinde inanılmaz işler çıkarabilirler. Geçen yıl nisan ayında, bir grup arkadaşımla Antakya’daki bir çadır kentte çocuklarla drama çalışmaları yaptığımız süreçte, akran zorbalığının yaygınlaşmış olduğunu gözlemlemiştik. Forum tiyatro, bu konuyu konuşmak için biçilmiş kaftan bir araç. Gerçekten, tiyatronun ve dramanın topluma verebileceği çok şey var. Yeter ki güzel iş birlikleri yapalım.

Bütün bunları bana yazdıran ve yeni iş birliklerinin gelişebileceği yönündeki umudumu daha da yeşerten bir etkinlik gerçekleşecek yakında. Bu etkinlik, 5-7 Eylül 2024 tarihleri arasında İstanbul’da Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek olan 2. UTAD Uluslararası Tiyatro Araştırmaları Konferansı. Çünkü bu konferansta tiyatro ve drama iç içe.  Hikaye anlatmak, ölüme direnmenin, bir diğer deyişle “varoluşun” bir yoludur. Hayatta kalmak için yeni hikayeler anlatmalıyız. “Gelenekten geleceğe” bir köprü kurmalıyız diğer bir deyişle. Umarım birbirimizin hikayesini Eylül ayında, İstanbul’da dinleme fırsatı bulabiliriz.

Yararlanılan Kaynaklar

Adıgüzel, Ö (2019). Eğitimde yaratıcı drama. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Boal, A. (2014). Ezilenlerin tiyatrosu (Çev. N. Hasgül). İstanbul: BGST Yayınları

Bolton, G. (1998). Acting in classroom drama a critical analysis. Stoke on Trent: Trentham Books Limited.

Bolton, G. (2007). A history of drama education: A search for substance. In L. Bresler (Ed.) International Handbook of Research in Arts Education, 45-62. New York: Springer Publishing.

Taylor, P. and Warner, C. D. (2006). Structure and spontaneity the process drama of Cecily O’Neill. Stoke on Trent: Trentham Books Limited.

Haseman, Bradley C. (1991) Improvisation, process drama and dramatic art. The Drama Magazine, July, pp. 19-21.

Taylor, P. (2020). Drama sınıfı eylem yansıtma dönüştürme (Çev. Ed. İ. Metinnam). Ankara: Pegem Akademi Yayınları.

[1] 5-7 Eylül 2024 tarihleri arasında İstanbul’da Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek 2. UTAD Uluslararası Tiyatro Araştırmaları Konferansının teması

[2] Örnek için bkz. 1. https://steinhardt.nyu.edu/programs/educational-theatre

2.https://www.cssd.ac.uk/courses/applied-theatre-ma?gad_source=1&gclid=Cj0KCQjwqpSwBhClARIsADlZ_TkB8gBdvZAs_hFVhXd-GxL4Wrr8i0okYniFV58vgA-VUCGndChDpy4aAu63EALw_wcB

  1. https://www.exeter.ac.uk/study/studyinformation/programmes/info/?sys=ipams&programmeCode=PTA1DRADRA01&ay=2021/2
Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: İhsan Metinnam

Yanıtla