Sanat Meclisi’nin hazırladığı “Sanatta Hak İhlalleri” raporunu okurlarımızla paylaşıyoruz.
Yeni yılın ilk yılı sanata baskılarla başladı. İşte Ocak 2025 de sanat alanının başına gelenler:
- Performans sanatçısı Şükran Moral, İstanbul Modern’in müze koleksiyonunda bulunan ve 1997 tarihli “Mental Hospital” adlı video performans işinin sansürlenmek istendiğini anlattı. 5-9 Kasım 1997 tarihleri arasında gerçekleşen 5’inci İstanbul Bienali’nde gerekli izinler alınarak sergilenen “Mental Hospital” adlı esere o dönemde yine Eczacıbaşı’na ait İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından üretim desteği verilmiş, hasta yüzleri videoda zaten flu olarak gösterilmişti. Moral şimdi İstanbul Modern’in günümüz tabiri ile neden “duyar kastığını” sorguluyor.
- Sanatçı Kasım Taşdoğan hakkında Kürtçe şarkılar gerekçe gösterilerek “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davada 30 ay hapis cezası verildi. Taşdoğan, Kars’te 2023 yılında gerçekleştirilen Nevroz kutlamalarında seslendirdiği “Serhildan jiyan e” şarkısı ile Çanakkale’de seslendirdiği “Ronahî-Berîvan” ve “Hatin” şarkıları nedeniyle yargılanmış ve beraat etmişti. Taşdoğan, “3 şarkı ile ilgili de bir yasak kararı yok. Plak şirketinden alınmış yazıyla bunu mahkemeye de sunduk. Beraat kararı çok belli olan bir durumdu. Ancak sistemin işleyişini biliyoruz. Bu karar ileriye dönük, yasaklamaya ilişkin bir karar” dedi.
- Kültür Sanat-Sen, bazı tiyatro oyunlarının iptal edileceği iddialarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Hüda-Par’ın baskı ve tehditleri ile ‘Karımın Kocaları’ adlı oyunun önce adı değiştirilerek ‘Evlilik Komedisi’ yapılmıştı. Şimdiyse gerici faşist baskılar sebebiyle gösterimden kaldırılacağı iddia edilmektedir. Aynı şekilde Trabzon Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen ‘Dolu Düşün Boş Konuş’ isimli oyun içinde benzer bir durumun olduğuna dair iddialar dolaşmaktadır. Sanat kurumlarımızın gerici faşist saldırılara karşı korunması tüm kamu yöneticilerinin görevidir. Bu saldırıdaki büyük tehlikeyi göremeyenler Cumhuriyetin değerlerini koruyamazlar! Tüm kamuoyunu sanatçıların yanında olmaya ve yetkilileri doğru bir duruş sergilemeye çağırıyoruz. Ne ülkemizi ne sanatçılarımızı ne de sanat kurumlarımızı bu gerici, faşist zihniyete teslim etmeyeceğiz. Sanatın ve sanatçının yanındayız.”
- Gazeteci Hüseyin Kalkan’ın hazırladığı, “Burhan’ın Kitabı Ruhumu o topraklarda bıraktım” adlı kitabına ilişkin Diyarbakır İkinci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 14 Ocak 2025 tarihinde “basım, dağıtım, satış yasağı ve tüm nüshalarına el konulmasına” karar verildi. İlk baskısı 2009’da yayımlanan kitabın genişletilmiş ikinci baskısı 2023’te yapıldı ve hakkında bugüne kadar herhangi bir soruşturma açılmadı. Kitapta gazeteci Burhan Karadeniz’le ilgili çok sayıda isme ait yazılar yer alıyor.
- Kürt Edebiyatçılar Derneği yöneticilerinden Mehdi Perinçek, daha bir ay önce yeni bir adrese taşınarak kayıt yaptırdıklarını ve dernek binasının tadilatta olduğunu, fakat baskın yapılarak kitaplara ve dergilere el konulduğunu belirterek, “Aramada ne bir yöneticimizle bağ kuruldu ne de baskın sonrası bilgi verildi. Bu baskını yapan kim, neyi hedefliyor? Bu baskın ya devletin resmi kanununda belirtilen bir birim tarafından yapıldı ama inkar edildi ya da devletin yasalarında tanımlanmamış, 1990’larda bu bölgede hepimizin şahit olduğu özel bir birim tarafından yapıldı. Ne gizleniyor? Buranın mülki idare amiri dışında böyle bir çaba mı var? Bu cesareti kimden alıyor” dedi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunacaklarını belirten Perinçek, “Kürt Edebiyatçılar Derneğine yönelik herhangi bir kriminal tespit ve yönelimin bu güçten kaynaklı olduğunun altını çiziyorum. Hazirun olan muhtarın 10 kişinin başında bulunma imkanı yok. Bizi kriminal edecek bir şeyler mi yaptılar? Bunların hepsinin tespitini savcılıktan talep edeceğiz” diye kaydetti. PENa Kurd Eş Başkanı Ömer Fidan ise, “Bu olayın takipçisi olacağız. Burada Kürt dili, edebiyatının kriminalize edildiğini görüyoruz. Bu Kürt dili, Kürt edebiyatına dönük saldırıdır. Bu düşünce özgürlüğüne saldırıdır. Bu insanlık dışı saldırıların ne Türkiye hukukunda ne de uluslararası hukukta yeri yoktur” dedi.
- Yönetmen Kazım Öz, “Zer” filmiyle “örgüt propagandası” yaptığı gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında açılan soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Kemerburgaz Jandarma Komutanlığına ifadeye çağrılan Öz, Çağlayan Adliyesine kelepçeyle getirildi. Savcılık ifadesinin ardından nöbetçi hakimliğe sevk edilen Öz, serbest bırakıldı. Kazım Öz, X hesabından konuyla ilgili yaptığı açıklama şu ifadelere yer verdi: “Bugün kelepçelenerek ifadeye götürülmesi gereken kişiler dünkü otel katliamının sorumluları ve resmi yetkililer olması gerekirken bir yönetmen olarak beni bu şekilde aldılar! Ama şunu not edelim. Sanatı yargılayanlar eninde sonunda kaybeder!” Kazım Öz, “Gerekçe olarak filmin çekildiği sahnelerde karakter dolaşırken duvarlarda yazılmış olan bazı sloganlar gösterildi. Örneğin “18 Mayıs ruhuyla Soma’nın hesabını soralım’, biri ‘Berkin Elvan’ın hesabını soralım.’ Bu film 10 yıl önce çekildi. Bizim film için yaptığımız yazılamalar değildi” ifadelerini kullandı. Filmin neredeyse 100 yıl geçmesine rağmen hakkında hiç kurmaca film yapılmayan Dersim Katliamı’yla ilgili olduğunu hatırlatan Öz, “Bu film bir yönüyle belgesel de sayılır. Bir yüzleşme çağrısı taşıyan, tarihsel gerçeği ortaya çıkaran ve günümüze dair de bir şey söyleyen bir film. Maraş, Sivas, Dersim Katliamı’yla ilgili işler yapılmasını istemiyorlar” şeklinde konuştu.
- Diyarbakır 8. Kitap Fuarı’nda 4 Aralık 2024 tarihinde Aram Yayınevi’nin bulunduğu stantta hakkında herhangi bir toplatma kararı bulunmamasına rağmen polis tarafından el konulan Hatip Dicle’nin “Efrin Direniş Günlüğü” ve Mahmut Aba’nın “Dildarên Serkeftinê” kitapları hakkında 37 gün sonra toplatma kararı verildi. Kitapların “PKK ve KCK’yi övdüğü, eylemleri özendirdiği ve benimsettiği” iddia edildi. İddianameyi kabul eden Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimliği, kitapların tüm nüshalarına el konulmasına karar verdi. Aynı mahkeme, ayrıca kitap fuarında el konulan Mekiye Derya Deniz’in “Kadın Olmak”, Pîrhad Amed’in “We Roj Bê”, Hüseyin Kalkan’ın “Burhan’ın Kitabı: Ruhumu O Topraklarda Bıraktım” kitapları hakkında da toplatma kararı verdi.
- Kürt sanatçı ve aynı zamanda Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) çalışanı olan Mazlum Jinda (Mazlum Akpolat), Haziran 2016’da “Xewna sed sala” (yüzyılın rüyası) şarkısına bir klip yaptı. İstanbul Adliyesi 35’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada Akpolat’a “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 22 ay 15 gün hapis cezası verildi. Karara itiraz eden Akpolat, avukatı aracılığıyla İstinaf Mahkemesine başvurdu. İstinaf Mahkemesi’nin de cezası onaylaması üzerine Akpolat, 16 Ekim 2019 tarihinde dosyayı Yargıtay’a taşıdı. Ancak Akpolat’ın cezası geçtiğimiz günlerde Yargıtay tarafından onandı. Mazlum Jinda, “22 ay değil, 22 yıl da ceza verseler aynı heyecan ve moralle çalışmalarımı sürdüreceğim” dedi.
Yeni yıl yeni umutlarla geldi ama sanat alanı yasaklardan ve baskılardan yakasını kurtaramadı. Kitaplar, müzik ve tiyatro yine iktidarın hedefindeydi. Bir şarkıya 22 ay ceza verilen bir ülkede yaşıyoruz. Kitap yasaklama denen çağdışı uygulama bizim ülkemizde yaygın. Film çeken, kitap yazan şarkı söyleyen sanatçılar için toptan iddialar örgüt propagandası. Ardından yağdır cezayı gitsin. Ülkede ise kimsenin sinmeye niyeti yok. İktidar dışında herkes hedef tahtası. Metroda, otobüste, sosyal medyada herkes konuşuyor. Bu korkunç adaletsizliğin bitmesi için sesler susmuyor. Savcılar, yargıçlar ceza yağdırıyor ama bu ülkeyi susturmak mümkün değil.