Sahneden Taşan Hayal: Bursa Festivali

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Fuldem Özkan

28 yıldır aralıksız sürdürülen Bursa Kültür Sanat Ve Turizm Vakfı ile Assitej Türkiye’nin ortaklığıyla yürütülen Bursa Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali, Türkiye’de çocuk tiyatrosunun yalnızca bir eğlence aracı değil; kültürel bir ifade, sanatsal bir gelişim alanı olduğunu güçlü biçimde ortaya koyuyor. Özellikle kukla tiyatrosu, beden tiyatrosu, sirk tiyatrosu gibi alternatif ve görsel gücü yüksek türleri hem Türkiye’nin dört bir yanından hem de dünya sahnelerinden getirerek, çocukların hayal dünyasını zenginleştiren bir köprü işlevi görüyor.

Festival, yalnızca sanatsal çeşitlilik değil, vizyoner bir sorumluluk da üstleniyor. Sahneye çıkan her oyunun arkasında pedagojik hassasiyet, kültürel çeşitlilik ve estetik bütünlük aranması; festivali nitelikli bir çocuk tiyatrosu platformuna dönüştürüyor. Bu yaklaşım, başka şehirlerde benzer çocuk tiyatrosu festivallerinin doğmasına da ilham kaynağı olmuş ve olmaya da devam ediyor.

Etkinliğin 28 yıldır kesintisiz sürmesi, yalnızca istikrar değil, kültürel bir süreklilik anlamı taşıyor olması açısından da önemli. Bu süreklilik, çocuk seyircinin bilinçli tiyatro izleyicisine dönüşmesinde büyük katkı sağlıyor, gençlerin tiyatroya olan ilgisini artırıyor.

Bu yıl, 14 yerli 8 yabancı oyunun yer aldığı seçkide, yabancı tiyatrolardan Tricktrek Tiyatrosu, El Cruce Sirk Tiyatrosu, Bıalystok Kukla Tiyatrosu, Circo Delirio, Ebrahim Shakeri Bağımsız Tiyatrosu, Özbekistan – Kaşkaderya Kukla Tiyatrosu, Bulgaristan Varna Devlet Kukla Tiyatrosu, Anima Culture Arena bulunurken, yerli tiyatrolardan Bursa Devlet  Tiyatrosu, Antalya Şehir Tiyatrosu, Eskişehir Şehir Tiyatroları, İstanbul Devlet Tiyatrosu ve Ankara Devlet Tiyatrosu, Lüleburgaz Uçaneller Kuklaevi, DOF Tiyatrosu, Denizli Şehir Tiyatroları, Sosyal Oyun Sokakta Ve Sokak Sanatları Derneği (SOS), ACT Project, Oyunbaz Kafa Atölye, Uludağ Üniversitesi GSF ekiplerinin yer aldığı oyunlar seyirciyle buluştu. Bu yazıda, festivalde sahnelenen yabancı oyunları değerlendireceğim.

Gerek sokak tiyatrosunun ilginç örneklerinden biri olması nedeniyle, gerekse Estonya kültürüne has bir mitolojik kötü karakter olan “Kuthi”yi, günümüze taşımaları nedeniyle festivalin dikkat çeken performanslarından biri oluyor oyun. Kuthi, bir mitsel kahraman olmanın ötesine geçerek, bir Ortaçağ kalesinde geçen masalsı hikâyesiyle de seyircinin takdirini kazanıyor. Kuthi’nin hizmetkârı olan karga ordusuyla beraber şatoya saldırıp prensesin düğününde kralı idam edişi, kalenin savunuluşu izleyenleri sona dair merak içinde bırakıyor. Aslına bakılırsa bu son derece yalın gotik hikâyesiyle Kuthi, mimari – mekanik tasarım dehası sayılabilecek şato tasarımıyla göze hitap etmeyi başarıyor. Tricktrek Tiyatrosu, aynı zamanda bir aile tiyatrosu olan oyuncuların iki yılda tamamladıkları muazzam şatoyla gerçekleştirdikleri performans ile bir sokak tiyatrosunun ne kadar etkileyici ve evrensel olduğunu ispatlıyor aslında.

Punto Y Coma (Noktalı Virgül), soyut mekânda geçen, zamansız ve bedenin sınırlarını zorlayan bir oyun olarak çıkıyor seyircisinin karşısına. İspanya’nın El Cruce Sirk Tiyatrosu, çağdaş sirk anlayışıyla, fiziksel tiyatrodan yararlanarak sansürlü kitapların katı kurallarını yıkarak hem ezber bozan bir soluk getiriyor sahneye, hem de “sınırları reddetmek” konusunda beden ve sansür arasında güçlü bir bağ kuruyor. Güç dengesi konusunda erkek ve kadın ilişkisinin de arka planda irdelendiği oyunda, seyirci için bir sorgulama alanı yaratılıyor.

Polonyalı Bialystok Kukla Tiyatrosu’nun, Kyo Maclear tarafından yazılan aynı adlı kitaptan oyunlaştırdıkları “Virginia Wolf”u izleyen çocuklar, hayal güçlerini böylesine perçinleyen, bu yaratıcı performansa hayran kaldılar. Müzik ve dansın bir şiir ahengiyle uyum içinde olduğu oyunda Virginia ve Vanessa adlı iki kız kardeşin koşulsuz sevgiye ve tükenmeyen umuda dair verdikleri anlamlı mücadele işleniyor. Ve her türlü olumsuzluğa rağmen yılmayışın sonunda aldıkları güzel sonucun etkili öyküsü….Festivalin belki de en iddialı prodüksiyonlarından olan Bıalystok Kukla Tiyatrosu ekibinin oyunu Virginia Wolf, bir beyaz örtü ve kukla ile sahnelenen, sahnedeki etmenleri ve bedenlerini iyi kullanan, gösterişli bir performatif iş olmayı başarmış.

Brezilya – Arjantin ve Uruguay gibi birbirinden farklı ülkelerden sanatçıların bir araya gelerek kurdukları sirk tiyatrosu örneği olan Mobile “Mobil” ise, bir çağdaş sirk gösterisi sunmakla kalmıyor, aynı zamanda “bavul” imgelemi üzerinden kurdukları hikâyede, gitmek, köksüzlük, göç etmek gibi durumları yaşayan insanları, boşlukta devindirerek yaşamın bütün olasılıklarını keşfetmelerini sağlıyor. Bu yolla çocuklara tek doğrunun, tek gerçeğin olmadığı, dayatılanın ötesine özgürce geçebilecek kadar cesur olmayı aşılıyor.

Adıyla dramatik bir çağrışım yapsa da Mamma (Anne), tek kişilik, müziksiz, sözsüz, ancak pop – up kitap tekniğiyle tasarlanmış ilgi çekici dekoru ve öyküsüyle seyircisinin sevgisini kazanmayı başarıyor.  İran’ın Ebrahim Shakeri Bağımsız Tiyatrosu oyunu “Anne”, yemek pişirmesi için kötücül devler tarafından kaçırılan annesini arayan, başından türlü maceralar geçen bir kız çocuğunun sonunda annesini devlerin elinden kurtarmasına dair heyecan verici bir performans tiyatrosu. Bursa Fetih Müzesi’nde gerçekleşen performansta çocuklarla yakın etkileşim kurma fırsatını yakalayan ekip, aynı zamanda tarihin an be an yaşatıldığı bir müzenin içinde sanatlarını icra etme fırsatını da yakalamış oldu.

Hello My Shadow (Merhaba Gölgem) ise Özbekistan – Kaşkaderya Kukla Tiyatrosu’nun okula gitmek için evden çıkan bir çocuğun oyunbaz gölgesiyle karşılaşmasının hikâyesi… Tuhaf maceralara gölgesiyle beraber atılan çocuk, gölgesi pek de gönüllü olmasa da okula gitmeye karar veriyor. Sadece fiziksel tiyatrodan değil, barkovizyon gibi multimedya olanaklarından da yararlanan ekip, gölge tiyatrosunu da modernize ederek çocuklara farklı bir deneyim yaşatıyor.

Bulgaristan Varna Devlet Kukla Tiyatrosu ‘nun oyunu olan “Allegro Vivace”, pek çok dans ve müzik türünün sergilendiği, sahneden inen sanatçıların gidişini fırsat bilerek onların kostümlerini üzerine geçiren ve onların yerlerini alan ele avuca sığmaz hınzır kuklaların eğlenceli bir performans oyunu. “Allegro Vivance” çocukları keşfetmeye, şarkı söyleyip dans etmeye çağırıyor.

Bebek tiyatrosu örneği olan Red – Blue – Yellow “Kırmızı Mavi Sarı” , Norveç’li Anıma Culture Arena’nın müzikli, soft, masalsı oyunu. Çocuklarla etkileşimi kesmeden, onlara yıldızlar dağıtan oyunda hikâye, Güneş’in iki Ayçiçeği’ni uyandırmasıyla başlıyor. Gün doğumundan geceye değin süren oyunda, uçmak isteyen Anka Kuşu, Gece Prensesi’nden saklanan yaramaz Ay çocukları son derece keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Dr. Hüseyin Parkan Sanlıkol Müzik Enstrümanları Müzesi’nde sahnelenen performansta, çocukların mekânın büyülü dokusunun etkisine girerek başladıkları seyir zevkine, oyuncuların renkli kostümleri, keyifli müzikleri de eklenince ortaya harika bir iş çıkmış oldu. Pür dikkat hikâyeye odaklanan çocuklar, verdikleri tepkiler ve katılımlarıyla da oyuna dinamizm kattılar. Nitekim bebek tiyatrosu, seyircinin pek sık görmeye alışkın olduğu bir tür olmasa gerek.

Bursa Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali, alternatif tiyatro biçimlerini görünür kılması, estetik ve eğitimi birleştirmesi, kültürel sorumluluğu sahiplenmesi ve süreklilik sağlayarak ulusal bir vizyon yaratması bakımından 28 yıldan bu yana önemli bir görev üstleniyor. Bu bilinçli yaklaşım sayesinde tiyatro, yalnızca bugünün çocuklarıyla değil, yarının sanatseverleriyle de güçlü bağlar kurmaya devam ediyor.  Bu konuda Bursa Belediyesi’nin bu köklü festivale olan desteği ve festivalin Türk Çocuk Tiyatrosu’na olan katkılarına dair duyarlılığıyla, Bursa Şehir Tiyatrosu ve Bursa Kültür Sanat Ve Turizm Vakfı ile Assitej Türkiye’nin ortaklığıyla düzenlenen festival, her yıl yurt içinden ve yurt dışından farklı tiyatro disiplinlerine ait özgün eserleri bir araya getirerek, çocukları sanatla erken yaşta buluşturuyor ve farklı disiplinlere yer vererek seyircisini yetiştiriyor.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Fuldem Özkan

Yanıtla