Pandeminin Prekaryası: Sanatçılar

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Ayçe İdil Ağca’nın Bianet’te yayınlanan ve Eda Yiğit ile yaptığı söyleşinin bir kısmını okuyucularımızla paylaşıyoruz.)

Eda Yiğit, “Prekaryanın Görünmeyen Özneleri: Pandemi Döneminde Sanatçılar” kitabını anlattı: “Sanat alanında prekaritenin somut karşılıklarını tartışmak, kategorize edebilmek, araştırmanın kurgusunu daha kalabalık ortamlarda geniş masalarda konuşabilmek değerli olacak.”

Koronavirüsten en sert etkilenen gruplardan biri de sanatçılar. Bir buçuk yılı aşkın süredir yaşanan mağduriyetlerini ve yetersiz desteklere dair seslerini duyurmaya çalışan sanatçıların zorlu süreci, “Prekaryanın Görünmeyen Özneleri: Pandemi Döneminde Sanatçılar” kitabında ele alındı.

Kitap, iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde pandemi döneminde sanatçıların yaşadıklarını inceleyen ayrıntılı bir araştırma raporu, ikinci bölümde ise oluşturulan dayanışma pratiklerine değinen bir makale yer alıyor.

“Disiplinlerarası gezinen bir prekaryayım”

Eda Yiğit kendisine öncelikle “bağımsız araştırmacı” olarak tanımlıyor, ancak üreteceği eserlerin sürecine göre sanat yazarı, küratör, koordinatör, sözlü tarihçi de olarak pozisyon alabildiğini anlatıyor:

“Emeğin tanımlanma biçimi zamanın ruhuna uygun olarak döneme ve üretimlere göre değişkenlik gösterdiğinde titrim de değişebiliyor, akademik alanda ise toplumsal bellek üzerine doktora çalışmamı sürdürüyorum.

“Disiplinlerarası alanda gezinen, sanat alanında dayanışma pratiklerine odaklanan, akademik alan ile sanat alanı arasında esnek ve ihtiyaç odaklı bağlar kurmaya çabalayan bir prekaryayım. Çünkü ben de esnek çalışmak durumunda olan, geleceği öngöremeyen, yer yer güvencesiz ve kırılgan hissedenlerdenim.”

Devamı için tıklayınız. 

Bianet

Paylaş.

Yanıtla