Top Ağlarda

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Zafer Diper

Hey tanrım, ne güzel yazacaktım köşemde?! Önce insanoğlunun “top”la oynamaya başlamasının tarihçesine girecektim şöyle: “Mısır’da mezarlardaki duvar resimlerinde ayakla top oynayan insan figürlerine rastlanmış… Homeros da top oyunlarından söz etmiş… Ayakla oynanan top oyunlarının Sümerler’e kadar ulaştığı bilinmekte… Orta Asya Türkleri de ayaktopunu (futbolu) ilk oynayan insanlar arasında gösterilmekte… İçlerinde Kaşgarlı Mahmut‘un da bulunduğu pek çok tarihçinin kitaplarında Türklerin oynadığı “Tepük” isimli bir oyun… Ayaktopu tarih boyunca hemen hemen bütün uygarlıklarda benzer biçimlerde boy gösterdikten sonra süreç içinde birtakım evrimler geçirmiş ve bugünkü durumuna 17.yüzyılda İngiltere’den başlayarak…” gibi bir özetleme yaptıktan sonra birkaç dokunuşla da “ Ayaktopu, her derde devadır!” diyecektim. “Herkes her konuda konuşabilir, görüş sunabilir mi kolayca? Örneğin Joyce, Kafka, Proust, Musil, Lautrec, Godard, Tarkovsky üzerine? Yazın, sanat üzerine? Kaç kişi konuşabilir opera üzerine? Yazmış, çizmiş, çekmiş, bestelemiş onca insan üzerine? Küreselleşme üzerine? Ama ayaktopu olunca konu her kesim herkes konuşur üzerine kolayca. Takımına tutkuyla bağlan bu yeter sana ey tutkun! Kafa yormaya derinleşmeye gerek yok; çünkü kafa yorulacak, derinleşilecek bir olay yok. İzlersiniz ya yalnızca ve de yandaşsınız ya. Bir yere-bir yerlere ait olma duygusuyla alır o top sizi pençesine. Sarar yüreğinizi, kitleselleşir yoğunlaşır heyecan ve başkaca bir sorun morun hak getire!” İşte bunların nedenini dizgeye (sisteme) bağlayacaktım kendimce sonrasında ki ne göreyim, gazetemizde müthiş bir dosya: “Top ‘ağlara’ takıldı.” O denli önemli yazılar var ki dosyada, benim bu yazıyı sürdürme nedenim kalmadı. Onlardan alıntılamalar yeterli:

“Futbolun artık finans kapitalle, bildiğimiz parayla aslında hem de her türlüsü ile sıkı fıkı bir ilişkisi olduğunu bilmeyen yok. (…) Aslında hiçbir şey üretmeyen bir ‘sektör’ üzerinden çok büyük paralar dönüyor (Barış Karacasu).”

“Spor kapitalist yarışmadır ve futboldaki şike kapitalizme içkindir” başlıklı yazısıyla Merdan Özüdoğru:”(…)İnsan ve toplum araçlaşınca tabii ki, oyun ve yarışma da araçlaşmış, tersine dönmüştür. Böylesi bir durumda insanın oyununun ve oyuncunun değeri, ahlaki kriterlerle değil, ekonomik kriterlerle ölçülür. (…) Oyun ve yarışmalar, sistemi meşrulaştırmanın, alıklaştırmanın yanında, sınıf atlamanın ve kar etmenin bir aracına dönüşmektedir. (…) Agon antik döneme, şövalye turnuvaları feodaliteye, spor ise kapitalizme özgü bir yarışmadır. (…) Aslında şirket yöneticileri olan kulüp yöneticileri ve bir mal olan sporcular sadece yarışmamakta, sadece oynamamaktadırlar. Piyasada değişim değerlerini sürekli arttırmak zorundadırlar. Bunlar ekonominin aracı olmuştur ve araçlaşmanın olduğu yerde sorumluluk ve anlam aranmaz. (…) Toplumsal konumlarını belirleyen en önemli şeyin yarışma sonucu elde edilen başarı olması nedeniyle, karşısındakini alt etmeye çalışmak en önemli değer sayılıyor. Ahlak, başkasına duyulan sorumluluk anlamındadır; araçlar sorumluluk alamaz. Sonuç olarak; ahlak dışı sistemin oyunu da ahlak dışı sonuçlar doğurmak zorundadır.”

Dağhan Irak’ın yazısından: “Futbolda şikenin ortaya çıkışı, bir takım ‘girişimciler’in Britanya kırsalından büyük şehirlere göç edip ilk işçi sınıfını oluşturan köylülerin oynadığı garip top oyununun sırtından para kazanılabileceğini keşfetmesi kadar eskidir aslında. (…)Nasıl ki kapitalizmin nihai hedefi daha çok kar etmekse, futbol kapitalizminin-yani bugün endüstriyel futbol dediğimiz şeyin-hedefi de bu top oyunundan mümkün olan maksimum karı elde etmektir. Bunu sağlarken de herhangi bir etik gözetmesini beklemek anlamsızdır. (…)İnsanların, şirketler daha çok kar etsin diye siyanürlü su içtiği bir ülkede kapitalizmin etiğinden, adaletinden bahsetmek maalesef terbiye sınırlarının içine düşmüyor. (…)Futbol kapitalizmine, endüstriyel futbola karşı, katılımcı ve sosyal futbolu savunmak gerekiyor.”

Özet mi özet bir alıntılama oldu. Hakan Karakoca’nın yazısına değinemedim bile. Çünkü yerim kalmadı. Siz okumuşsunuzdur bu “top”lu dosyayı gerçi. Ama eğer yakalayamadıysanız da o top kaçmadı bir yere. Nerede mi? 10 temmuz tarihli Birgün Pazar ekine ulaşın bir; göreceksiniz o topu, sıkışmış kalmış ağlara takılı…

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zafer Diper

Yanıtla