Gerçeğin İlahi Anıları ve POV Mekan

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İhsan Ata

Geçtiğimiz yıl Kasım ayında izlediğim Gerçeğin İlahi Anıları yoğun yazı trafiği nedeniyle ne yazık ki yeni yıla kaldı. 2011 yılının Ekim ayında kurulan POV, aynı amaç için yola çıkan farklı renkte insanlarla zamanla kalabalıklaştıklarını ifade ediyor kendi sitelerinde. Birçok topluluğun aksine karşıda mekan açmayı tercih eden POV Mekanı Üsküdar’a kurmuş. Yunus Emre Obut’un yazdığı “Gerçeğin İlahi Anıları”nı Eren Dinler yönetiyor. Sibel Curciali, Yelda Öner, Hürol Balakoğlu, Ufuk Karakavak, Sadık Yerinde ve Yunus Emre Obut’un rol aldığı oyunun ışıkları Ömer Durmuş’a, müzikleri Ufuk Karakavak’a, kostümleri Asya Karakaş’a dekor tasarım ise Emrah Kürekçi’ye ait.

Gerçeğin İlahi Anıları, 7 yaşındaki bir çocuğun intihar etmesiyle kokudan rahatsız olan adamınsorgulamaya başladığı ilginç bir hikayeyi barındırıyor. Ya da tam anlamıyla barındırmıyor. Çünkü yukarıda alıntıladığım satırlar tam anlamıyla toparlamaya çalıştığım şekliyle ifade edilmiyor tiyatronun kendi web sitesinde.

Yani kokudan rahatsız olan adamın gözünden mi intihar ediyor çocuk, yoksa intihar eden çocuk yüzünden mi her şeyi sorguluyor adam bilemiyorum. Tabii oyunun içerisinde yer alan diğer yan etmenler (Polis, doktor, karısı vs) dramatik açıdan bir çatışma yaratmak için yazıldığından hikayenin odak noktasını pek etkilemiyor. Benim üzerinde durduğum şey adamın neden her şeyi sorguladığı ve çocuğun neden 7 yaşında intihar ettiğiyle ilgili. Bunlar birbirinden bağımsız hikayeler mi yoksa içiçe mi geçirilmiş? Yani “oyunun teması”, “oyun neyi anlatıyor” gibi sorularaaçıkçası benim tam bir cevabım yok.

 İtiraf etmeliyim ki ilk defa bir oyunda metnin derinliği oyun eleştirisini yazarken çok zorladı. Bir türlü kafamda oturtamadım. Parça parça bir yere koyabildim ama bütün olarak parçaları birleştiremedim. Sanki epizotlar halinde o an sahnedeki güzelliği izlememiz istenmiş gibiydi. “İnsan yaşamı üzerine bir deneme”, “sorgulanan ve sorgulatan hayatlar” gibi klasik tanımlar yaparak yüzeysel davranıp kendimi ve okuyucuyu aldatmak istemedim. Konuyu kapatmak yerine sorgulamaya gittim.

Oyun in-yer-face türünde yazılmış. Hem metin anlamında hem de farklı bir sahneleme tekniği söz konusu. Yine POV’dan alıntılar yaparak anladığım anlamda sorgulamaya çalışacağım metni.

“Sisteme sorular soran bir ADAM.”

“Yanlış ya da doğruyu yaşayan bir KADIN.”

“Kendini bile teselli edemeyen bir DOST.”

“Bildiğine ve yanılmadığına inanan bir DOKTOR.”

“Varlığına körü körüne bağlı bir POLİS.”

“Tek amacı yaşayabilmek olan masum, sevgi dolu, zavallı SPERMLER.”

“Gerçeğin İlahi Anıları, SIFIR ile SONSUZ arasında geçen, HİÇ’i anlatan HER ŞEY’i anlatır.”

Sistemi sorgulayan adamın çıkış noktası ne? 7 yaşındaki çocuğun intiharı mı? İntihar eden çocuk adamın oğlu mu? Yoksa kendisi mi? Şayet öyle değilse her gün dünyanın çeşitli yerlerinde yüzbinlerce çocuk ölüyorsa neden bir anda aydınlanma oldu? Sistemi sorgulayan adamın her epizotta çarpıcı sorular ve cevaplar vererek belli bir tutarlılığı sağlarken oyunun genelinde tam olarak bir çözümü veya cevabı var mı? Çözümcü bir sorgulama mı yoksa nedensiz bir sorgulama mı söz konusu?

Belirtilen “Kadının yaşadığı yanlış ya da doğrusu” adamın sorgulamasında ne kadar etkili? Kadının hangi durumlarına karşı bir sorgulama söz konusu?

Kendini bile teselli edemeyen dost tanımı yapılırken özellikle teselli kavramı neden kullanılıyor? Bu teselli, adamın sorgulamasına yol açan etkenlerden biri mi yoksa adamı teselli edemediği için mi dostunu sorguluyor. Yani yine aynı soru, adamın sorgulaması sırasında dostunun etkisi ne?

Bildiğine ve yanılmadığına inanan bir doktor tanımıyla sorgulayan adam bu kanıya nerden varıyor? Narsist bir tutum mu var? Deli olduğu düşünüldüğü için doktora götürülmesi tutarlı ama doktorun söylediği üç-beş kelime onun sorgulamasında ne kadar etkili oluyor. Yoksa bir genelleme mi yapıyor?

Ve polis. Şimdi yazılan her epizodun kendi içerisinde bir bütünlüğü var. Sorguladığı için deli olduğu düşünülen adamın karısı, arkadaşı ve doktorla ilişki kurması karakter açısından tutarlı. Ama polise gitmesi ve bir iktidar yansıması sağlanması ne kadar doğru tartışılır. Yine bu polisin soruları veya cevapları adamı ne kadar etkiliyor veya etkilemiyorsa dair yine tam bir bulgu yok bana kalırsa oyunda.

“Şüphesiz sorgulamaya kendi hayatlarımızdan başlarız ve bu nedenle önce etrafımızdakileri sorgularız gibi mantıklı bir açıklamayla gelebilir oyunun yazarından. Bu nedenle karısı, doktoru ve arkadaşı veya polis karakterleri yazıldı diyebilir. Ama yine de yukarıdaki kendi web sitesinden alıntılanan karakterleri tanımlayan cümlelerle sorgulayan adamın çıkış noktasını vermiyor bize.

İşin özeti. Bir akıl hastanesinde başlayan bir macerada yaşamı sorgulayan adamın hikayesini izlerken mesela daha etkilenebilirdik. Şüphesiz burada yazarın seçimini sorgulamak gibi bir hadsizliğe girişmiyorum elbette ama yaşamı sorgularken kısır mesleklerin seçilmesi (karısı, arkadaşı, doktor, polis) ve olayların genellikle kısa epizotlarla geçiştirilmesiylehikayenin bütünlüğünü zarara uğrattığını söylemek istiyorum. Epizotlar bir anda başlayıp bitiyor, olay geçişleri çok hızlı haliyle seyirciye düşünme zamanı kalmadığından bir rabarba durumu söz konusu oluyor.

Son satır,(“Gerçeğin İlahi Anıları, SIFIR ile SONSUZ arasında geçen, HİÇ’i anlatan HER ŞEY’i anlatır.”) oyuna dair bir tanımda bulunsa da anlatılan şeylerin (olumsuz anlamda söylemiyorum) kavramsal olarak tanımsız oluşu nedeniylehikayenin karmaşıklığına dem vurabilir. Belki de oyunun böyle bir misyonu üstlenmiş olma ihtimali de söz konusu. Düşünmeye çalıştırması gibi. Bilmiyorum tamamen empati kuruyorum.

 Birde işin sperm kısmı var ki bu kısım hikayeyi biraz daha yumuşatan, tebessüm ettiren bölüm olmuş. Özellikle finalde sperm kıyafetleri içerisinde çıkan karakterler güzel düşünülmüş ama kıyafetler sanki biraz olmamış gibi.

 Özetlemek gerekirse Yunus Emre Obut’un büyük bir emek vererek altı çizilesi sorgulamalardan inanılmaz bir metin yaratmış. Anlatılan hikayenin “hiçliği” birçok karmaşayı da beraberinde getirmiş. Metnin daha derlenip toparlanarak revize edilmesi, konunun çok iyi olmasına rağmen kurguda zayıf kaldığını üzülerek belirtmek zorundayım.

Eren Dinler’in bu zor ve amansız metni sahneye koyma cesaretini ayrıca tek mekanda geçmesine karşın küçük objelerle farklı alanlar yaratma becerisini kutluyorum. Video tasarımlarına bayıldığımı atmosferin seyirciye geçmesinde başarılı olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Sadece oyunun daha iyi anlaşılması için yazarla beraber metnin tekrar gözden geçirmesi ve seyircinin algısına destek olmasını gerektiğini düşünüyorum.

Oyunun yazarı Yunus Emre Obut aynı zamanda sorgulayan adam karakteriyle müthiş bir performans ortaya koymuş. Her epizodun hakkını veren tempolu bir oyunculuk söz konusu. Ani değişen ruh halleri, karakterlerle olan iletişimi, ses ve beden devinimleri kısacası her şeyiyle çok zor bir yükün altından kalkmayı başarıyor.

 Diğer rollerde, başta cesareti ve etkili performansıyla kadın karakterinde Sibel Curciali olmak üzere Sadık Yerinde ve Hürol Balakoğlu’nu kısa ama öze hizmet eden oyunculuklarını başarılı bulurken polis rolünde Ufuk Karakavak ve doktor rolünde Yelda Öner’in abartıya kaçan oyunculuklarını fazlasıyla karikatürize buldum.

 Ömer Durmuş’un ışıklarını, Ufuk Karakavak’ın müziklerini, Asya Karakaş’ın kostümlerini ve Emrah Kürekçi’nin dekorunu oyuna hizmet eden uyumlu ve genel olarak başarılı.

Toparlamak gerekirse… İyi bir bakış açısı olan Gerçeğin İlahi Anıları, Eren Dinler’in sağlam rejisi ve Yunus Emre Obut’un güçlü oyunculuğuna rağmen yoğun trafiği nedeniyle kendini ifade etmekte zorlanan bir oyun olmuş. Ama bu oyunu beğenmeyeceğiniz anlamına gelmiyor mutlaka.

Not: Oyun 7-14 Ocak 2014 tarihlerinde Saat 20:30’da Sahne(Hâl)’de oynanmaya devam edecek. İletişim: Eski Osmanlı Sok. No:3/A Mecidiyeköy, İstanbul​ – 0212 274 74 78​ – 0507 512 27 57/ www.povmekan.com / www.sahnehal.com

(KÜNYE):

Gerçeğin İlahi Anıları

Yazan: Yunus Emre OBUT

Yöneten: Fahrettin Eren DİNLER

Işık: Ömer DURMUŞ

Müzik: Ufuk KARAKAVAK

Dekor: Emrah KÜREKÇİ

Kostüm: Asya KARAKAŞ

Prodüksiyon Asistanı: Taha DİNLER

Prodüktör: Murat DURMUŞ

Oynayanlar: Yunus Emre OBUT, Sibel CURCİALİ, Ufuk KARAKAVAK, Yelda ÖNER, Hürol BALAKOĞLU, Sadık YERİNDE

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: İhsan Ata

Yanıtla