İÜ Eğitim Araştırma Topluluğu Drama Kulübü’nden Eskicinin Tazesi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İATG (İstanbul Amatör Tiyatro Günleri) ÜTP (Üniversite Tiyatroları Platformu) ayağının son oyunu olarak, İstanbul Üniversitesi Eğitim Araştırma Topluluğu Drama Kulübü’nden (Deneysel Sahne) Federico Garcia Lorca’nın üniversite tiyatroları arasında sevilen bir metni olan Eskicinin Tazesi’ni izledik. Deneysel Sahne, nihayet bu yıl İstanbul Üniversitesi bünyesinde Drama Kulübü oldu. Tabii bunu uzun uğraşlar sonucu başardılar. Yılın başından beri yürüttükleri drama çalışmalarını öğrencilere açık etkinliklere dönüştürmeye çalıştılar. İlk aşamada kulüp olabilmek için “drama” başlığı alan topluluk, bu adın altını boş bırakmadı ve drama çalışmalarına başladı. Kendileri de bu çalışmaların, oyunculuklarına katkı sağladığını söylüyorlar. Bunu uzun uzun anlatmayacağız, yapılan çalışmalarla ilgili ayrıntılı bilgiye grupla drama çalışmaları yürüten Bülent Sezgin’in blogundan ulaşabilirsiniz.[1] Kısacası, bir geçiş süreci yaşayan grubun, performansını değerlendirirken bu koşulları göz önünde bulundurmanın önemli olduğunu düşünüyoruz.

Bahsettiğimiz koşullar itibariyle grup, oyunu Mayıs ayının başında çıkarmış ve bu gecikme oyunun kampüste sahnelenme sayısını azaltmış –salon durumu vs. dolayısıyla. Grup, önümüzdeki sezon da Eskicinin Tazesi’ni çalışmaya devam etmeye ve yeni oyuncularla reprodüksiyona dönüştürmeye karar vermiş. Bunun çok yerinde bir karar olduğunu belirtmek lazım. Hem dramaturjik açıdan hem de oyunculuk açısından epey çaba gösterildiği açıktı; bu gelişim, oyunun daha sağlıklı çalışma koşullarında çok daha iyi bir performansa dönüşebileceği heyecanını veriyordu. Grup, bize çalışma sürecini aktarırken bazı oyuncuların kadroyu yarı yolda bıraktığının altını çizdi. Bu yüzden kulübün iki aktif danışmanı, danışmanlık işlevlerini aşarak birden fazla tipleme görevi almak durumunda kalmıştı. Önümüzdeki yıl, yeni gelen oyuncuların reprodüksiyon sürecinde bu tiplemelere eklenmesi düşünülüyor. Böylece danışmanlar da sahne önünde daha aktif çalışabilecekler. Sonuçta, seneye reprodüksiyon yapılacağını bilmek, dramaturjiye, oyunculuklara, müzik kullanımına dair yapacağımız eleştiri ve önerileri farklılaştıracaktır.

Eskicinin Tazesi, hemen her tiyatrocu-öğrencinin tanıdık olduğu sıcak bir metindir. Kendinden yaşça büyük bir erkekle evlenmiş olan Taze’nin dedikoducu komşulara laf yetiştirirken kendi haline isyan etmesiyle başlar oyun. Eskici sakin, iyi huylu bir adamdır. Taze ise gençliğinin verdiği isyankarlıkla yaşlı bir adamla evlendiği için kocasına karşı yıldırıcı bir tavır takınmaktadır. Komşular, Taze’nin genç erkeklerle flört ettiğini kaba ve iğneleyici biçimde sürekli dile getirmektedirler. Taze gerçekten de gençlerle konuşmakta, gitar eşliğinde şarkı söylemektedir. Bir süre sonra Eskici, dedikodulara dayanamaz ve evi terk eder. Taze, kocasının gitmesine çok üzülür ve “namusuyla” beklemeye, ekmeğini kazanmak için evi kahvehaneye dönüştürmeye karar verir. Bu esnada mahallede en çok sözü geçen adam olan Reis’in ve yaşlı-genç diğer erkeklerinin tacizlerine maruz kalır. Kocası bir kuklacı kılığında mahalleye gelir ve Taze’yle hikayesini çağrıştıran öyküler anlatır. Kuklacı kahvehanede topladığı insanlara öyküsünü anlatırken, iki adamın Taze “yüzünden” birbirini bıçakladıkları haberi gelir. Herkes olay yerine koşuştururken Taze ve sözde Kuklacı baş başa kalıp dertleşirler. Eskici karısını ne çok sevdiğini, Taze kocasına nasıl aşık olduğunu ve onu kıskandırmak için başka erkeklerle konuştuğunu anlatır. En sonunda Kuklacı Eskici olduğunu açıklar. Diğerleri bıçaklama olayı sonucu Zangoç’a gidip Taze’nin mahalleden atılmasını istemiştir. Yeniden bir araya gelen Eskici ve Taze, artık bu dedikodularla beraber baş edeceklerdir. Orijinal metinde eskicinin erkekliği üzerinden mücadeleye atıldığı vurgusu vardır. Taze ise Kuklacı’nın kocası olduğunu bilmezken kocasını ne kadar çok sevdiğini defalarca söylemiştir ama anlar anlamaz eski yıldırıcı tavrına geri döner.

Deneysel Sahne, Eskici’yi metindeki kadar mülayim, sakin bir adam gibi çizmemişti. Metnin yapısı gereği, kavga cümleleri gibi görünen repliklerin Eskici tarafından sakin yorumlanması gerekirken bazen oyuncu, çok sinirli çıkıyordu. Aslında her zaman mülayim olmaması, bu metin için bir risk olan Taze’nin kendiliğinden çirkef bir kadın olarak çıkmasına engel oluyordu. Fakat kendisi de asabi olan bir adamın, sinirli karısı yüzünden ve dedikodulardan bıkarak evden gitmesi sahne üzerinde mantıksız duruyordu. Metinde oyunun en başından itibaren, Eskici’yi karısını çok seven sakin bir adam olarak görüyoruz. Karısından güler yüz göremediği ve dedikodulara dayanamadığı için çekip gitmek istiyor. Deneysel’in Eskici yorumunda, zaten her kavgada en az karısı kadar sinirlenen bu adamın, gidişi de karısını özleyip dönüşü de rasyonel bir düzleme oturmuyordu. Başka bir açıdan da Eskici’nin mülayimliği Taze’nin gördüğü toplumsal baskının vurgusunu arttırıyor. Çünkü koca baskısının artması, mahalle baskısı vurgusunun önüne geçebilir ki oyunda asabi Eskici yorumu biraz buna sebep oluyordu. Fakat orijinal metin, mahalle baskısı temelli ilerliyor. Sonuçta, eskicinin üslubunun geçişkenlik taşıması gerektiğini düşünüyoruz. Oyunun başında sakinliğinin vurgu alması gerekirken, Taze’yi mahalle baskısıyla baş başa bırakıp giderken de çok sevimli ve mağdur bir adama dönüşmemesi gerekiyor. Nitekim grubun da hedefi buymuş. Taze’nin üslubuyla bu hedefe belli ölçüde ulaşılıyor. Fakat Eskici’de de bahsetmiş olduğumuz geçişkenlik yakalanırsa dramaturji daha net anlaşılacaktır.

Oyunun sonunda Eskici’nin dönüşüyle dedikodulara karşı karısına kol kanat gerdiği vurgusu grup tarafından değiştirilmiş. Eskici, Taze Zangoç’a giden mahalleliye haddini bildirmek için evden çıktığında, bir an erkekliği “kabararak” kapıya yöneliyor. Fakat gürültüleri duyar duymaz gülünç bir şekilde korkup kapıyı kapatıyor. Eklenen bu jest, Eskici’nin erkeklik iktidarı hevesinin altını boşaltma amacı taşıyordu. Oyunculukla da gayet net bir şekilde istenen etki çıkmıştı.

Geçen sene izlediğimiz Düğün prodüksiyonuyla, Eskicinin Tazesi’ni oyunculuklar açısından karşılaştırıldığında grubun kendini epey ilerlettiğini söylemek gerek. Grup yeniden oluşum sürecindeyken ve diğer üniversite tiyatrolarına göre epey az oyuncusu varken oyunculukların geçen seneye göre bu kadar ilerlemesi çok önemli bir gelişme.

Grup, Eskici, Taze ve Çocuk tiplemelerinde yalın bir üslup tercih etmişti ve bunu Eskici’nin asabi yönelimi dışında başarmıştı. Reis, mahalleli kadınlar ve Taze’yi taciz eden erkekler içinse stilize bir üslup denenmişti. Bu odaklarda giriş yapılmış olan stilizasyon, ayrıntılı çalışma istiyordu. Eğer bu odaklarda daha güçlü ve istikrarlı bir stilize üslup yakalanırsa dramaturjinin çerçevesi daha net ortaya çıkar.

Müzik kullanımıyla ilgili konuşmadan önce süreçten bahsetmek gerekir: Müzisyenler prodüksiyona çok geç dahil olmuş, çalışmaların tümüne katılamamışlardı. Sahneler çıktıktan sonra, üzerine müzik doğaçlandığı sıkışık bir süreç geçmiş. Oyuna yalnızca gitarla eşlik eden iki müzisyen, oyuna sadece birkaç an için dahil oluyorlardı. Müzik kullanımıyla ya da oyunculukla oyuna dahil olup olmadıkları konusunda bir kafa karışıklığı seziliyordu. Oyuncular iki üç kez müzisyenlerle direkt iletişime geçiyordu. Müziğin oyundaki yeri ise planlı ve kararlı sayılmazdı. Örneğin; stilize kısımlarda kullanıldığı gibi efekt olarak da kullanılıyor, fakat stilize olmayan yalın üsluplu sahnelerin bir bileşeni olamıyordu. Tabii ki burada müziği tüm oyunun bir bileşeni haline getirmek de yalnızca efekt olarak kullanarak oyuna bir hoşluk kazandırmak da tercih edilebilir. Bunu önümüzdeki yıl grubun tercihi ve koşulları belirleyecektir. Sonuçta, müzisyenlerin bu koşulları altında müziğin kullanılması bile önemli bir girişimdir.

Deneysel Sahne’nin İstanbul Üniversitesi Eğitim Araştırma Topluluğu Drama Kulübü’ne dönüşmesinin ilk yılında çıkardığı oyunun, geçen senelere göre hem dramaturji hem de oyunculuk açısından bunca gelişim göstermiş olması çok değerlidir. Yaptığımız öneriler ve eleştiriler ise reprodüksiyona naçizane katkı sağlama amacı taşımaktadır. Özellikle TTB’li tiyatrocuların, Deneysel Sahne’nin reprodüksiyon sürecine yazılı ya da fiili olarak katkı sunmasının önemli olduğu kanısındayız.


[1] http://bsezgintiyatrodrama.blogspot.com/2010/04/istanbul-universitesi-drama-kulubu.html

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Tülin Ebcioğlu & İrem Az

Yanıtla