ÖKM’nin Kapatılması Tartışmasına Dair…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Son dönemde tiyatro alanında yakından takip edilen konulardan biri ÖKM (İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi)’nin “kapatılma” mevzusu olmuştur. Yönetim, ÖKM binasını, uzaktan eğitim merkezi ve açık öğretim fakültesi haline getirme hedefi ile binadaki kulüpleri fakültelere yerleştirme ya da Avcılar Fakültesi gibi merkezden uzak bir yere taşıma kararı almıştır.

Bu meseleyi yakından takip edenler, kapatılma kararına dair, durumun yalnızca İstanbul Üniversitesi’nin iç meseleleri ile ilgili olmadığı, bütün üniversitelerin benzer neoliberal politikalar üzerinden hareket ettiği yargısında rahatça ortaklaşabilmektedir. Üniversitelerin, görece fazla maddi çıkar sağlayabileceği yatırımlara yoğunlaştığı, sanat alanı gibi, kapitalist sisteme yapısı gereği çok da dahil olamayan alanları ise devamlı olarak yok etmeye çalıştığı görülmektedir.

ÖKM üzerinden tartışılmaya halen devam edilen konulardan biri ÖKM’nin gerçekten kapatıldığı mı yoksa yalnızca yerinin mi değiştirildiği sorusudur. Burada yönetimin verdiği cevap tabii ki de bunun bir “kulüp kapatma” işlemi olmadığı aksine kulüplerin fakültelerde rahatça çalışmalarına devam edecekleri yönünde olmaktadır. Olayı biraz irdelediğimizde durumun resmen kulüp kapatma olduğunu söyleyebiliriz. Kulüplerin altyapısı olmayan fakültelere taşınması demek, o kulübün artık çalışma yapamaması anlamına gelmektedir. Ayrıca oldukça kalabalık bir öğrenci kitlesine sahip, ders yapmak için zar zor yetebilen sınıflardan hangileri kulüplere verilebilir? Bu soru İÜ’lü öğrenciler tarafından yönetime iletildiğinde cevapsız kalmaktadır. Bir yandan üniversite tabii ki “evet, kulüpleri kapatıyoruz” demeyecektir.

Okulun arkasına sığındığı yegâne cevap ise zaten ÖKM’de öğrencilerin çok da bir ürün çıkarmadığı o sebepten taşınmasının ya da kapatılmasının çok da mühim olmadığıdır. Konunun takipçileri arasında bir diğer soru işareti içeren mevzu tam da bu noktadır. Ürün çıkarmayan kulüplerin açık kalmasının faydası nedir? Zaten birbiriyle “kavga etmekten başka bir şey yapmayan” kulüpler olsa ne olur olmasa ne olur? Öncelikle üniversite kulüplerin bir ürün çıkarmasının ve o ürünün nitelikli bir ürün olmasının önemliği olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü üniversiteler nispeten muhalif yaşanabilen alanlardır, öğrencilerin çıkardığı ürünlerde de bu etkiler görülmektedir. Dolayısıyla öğrenciler bu görece muhalif ve rahat ortamı değerlendirmeli ve olabildiğince üretmelidirler. Ürettiklerinin kamusallaşması, olumlu veya olumsuz tepki alması açısından da ürünlerin izlenilir, nitelikli olması gerekmektedir. Ayrıca nitelikli ürün çıkarma hedefi amatör çalışmaların gerek estetik gerek politik anlamda nitelikli olup olamayacağı tartışmasına katkı sağlaması açısından da oldukça değerlidir. Bu açıdan bakıldığında ÖKM’de faaliyet gösteren kulüplerin ne kadar üretim yapıp yapmadığı tabii ki tartışılmalı, gerekirse eleştirilmelidir. Bu farklı bir tartışma konusudur. Üretimin ne kadar yapıldığı ya da nitelikli olup olmadığı üzerinden götürülen tartışma ve eleştiriler ÖKM kulüplerinin ilerideki çalışmalarına yapıcı katkı sunacaktır. Fakat kulüplerin çalışmadığını iddia edip kapatma ya da olanaklarını kısıtlama girişimi hiç de yapıcı bir tavır değildir. Üniversite yönetimi kulüplerin üretim yapmadığından şikayetçi ise yapması gereken, onların üretim alanını tamamen yok etmek değil, üretim yapmasını destekleyecek politikalar geliştirmek olmalıdır. Beğenmediği bir şeyi yok etmek ilkokula giden bir çocuğun da yapabileceği bir şeydir. Eğer üniversiteler, öğrencilerin daha derinlikli çalışmalar yürütebildiği, entelektüel gelişimini arttırabildiği, eğitim-öğretim-araştırma süreçlerinde daha aktif çalışabildiği bir birim olarak kodlanıyorsa, bu birimin yöneticilerinin böyle bir durumda başka alternatifler bulması gerekmektedir. ÖKM’nin kapatılma tartışmasında, benim de birçok açıdan haklı bulduğum, öğrencilere üretim yapmadıkları ve bu sebeple ÖKM binasını kaybettikleri eleştirisi gelmektedir. Fakat bu eleştirinin yanında üniversitenin izlediği politikalar da göz önünde bulundurulmalıdır. Üniversitede, fakülteler arası geçişin yasak olması, en geç 18.00’de kapatılan okulda öğrencilerin zaman geçirmeye fırsat bulamamaları, fakülte girişlerinde adeta bir suçlu gibi didik didik aranmaları, askeriyeyi andıran kimlik kontrolleri, öğrencilerin sıradan bir afiş asmak için milyonlarca bürokratik yoldan geçmek durumunda bırakılmaları, akademik eğitimin niteliği gibi nedenler öğrencilerin okullarını sahiplenememelerine ve üretim alanlarının kısıtlanmasına neden olmaktadır. Bu ve bunun gibi benzer yaptırımların uygulandığı bir üniversitede öğrencilerin her alanda yüksek nitelikte ürünler çıkarması beklenmemelidir.

Yine de bu dönemde İÜ’lü öğrencilerinin bu koşulları ellerinden geldiğince zorlamaları, aktif bir şekilde çalışma yürütmeye çalışmaları oldukça önemlidir. Bunlara rağmen İÜ’de aktivizmin zorlanması, diğer üniversitelerde de bu konunun gündemleşmesi, gerekirse farklı üniversitelerde buluşmalar gerçekleştirilip bu konu başlıkları üzerinden tartışılması gerekmektedir. Geçtiğimiz dönemde Türkiye genelinde tiyatro alanında bir çatı örgütlenmesi girişimi gerçekleştirilmiş ve bu girişim sürecinde yapılan toplantılar sonucunda bütün grupların, birlik ve örgütlerin en temelde vurguladığı şey dayanışma ilkesi olmuştur. Tiyatroda sansür, engellemeler vs gibi olayların yanında ÖKM sorunu, tiyatro camiası için örgütlenme, dayanışma gösterme açısından bir sınav niteliği taşımaktadır.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Müge Uyar

Yanıtla