Güncelliğini Yitirmiş Bir Savaş Karşıtlığı: Birdy

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yaşam Kaya

İstanbul Devlet Tiyatroları, sezon oyun repertuarını oluştururken kendisine bir çıkış noktası bulmuş: Savaş karşıtlığı! Söylemin içi çok geniş anlamlar ifade etse de, Devlet Tiyatroları’nın eskimiş repertuarı, güncel olmayan konularla dünyanın altmış sene önceki halini bize anlatmaya çalışıyor. Burnumuzun dibinde yaşanan savaşlar, Irak’ta, Afganistan’da; uzaklara gidersek Sudan’da acımasızca devam ederken, Birdy oyunu İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış dünya insanının korku dolu ruh halini sahnelere aktarmış! Oyun, dönemi itibari ile mükemmel bir olayı resmetmiş, fakat aradan geçen yıllar dünyayı çokça değiştirdi ve Birdy gibi günümüz dünya savaşlarını daha çarpıcı anlatan metinler yazıldı. Atilla Şendil tarafından sahneye aktarılan oyunun roman, sinema ve tiyatro versiyonu üzerinden konuşmakta yarar var.

Ressam, psikolog, yazar William Wharton (Albert Du Aime) tarafından 1978 yılında yazılan Birdy, otobiyografik özelliği ile yazarın yaşamı üzerine önemli bir yapıttır. Genç yaşta İkinci Dünya Savaşı’na katılarak tarifi mümkün olmayan trajediler yaşayan Wharton, içinden çıkaramadığı acıları, üzüntüleri konu edinmiştir kendisine. Amerikan Ulusal Edebiyat Ödülü’nü kazanarak dünya çapında duyulan Birdy, ünlü yönetmen Alan Parker tarafından 1984 yılında beyazperdeye aktarıldı. Fakat salt konuya bağlı kalmayan Parker, romanı İkinci Dünya Savaşı’ndan alarak Vietnam Savaşı’nda geçen öyküye dayandırdı. Konu üzerinde ciddi oynamalar yapan Alan Parker, dostluk ötesi ilişki boyutundan ‘eşcinsel’ bir öykü yaratma sevdasına düşünce, Birdy sinema izleyicisine derdini tam olarak anlatamadı. Nicolas Cage (Al) ve Matthew Modine’in (Birdy) başrolleri paylaştığı filmi unutmak asla mümkün değil. Roman, konusu itibari ile dönemini derinden etkileyen bir yapıt olduğu için 1998 yılında Naomi Wallace tarafından oyunlaştırılmıştır. Oyun, romana bağlı kalarak konuyu İkinci Dünya Savaşı’nda ele almıştır.

Yönetmen Atilla Şendil yorumunda iki ayrı dünya sunumu yapıyor seyirciye. Birdy’nin ve Al’ın gençlik hallerinin gösterildiği üst sahne ve psikolojik olarak çöktükleri yıpranmışlık dönemlerinin geçtiği alt sahne… Kuşlarla süren mutlu bir hayatın ardından savaş sonrası yıkılmış hayatlar karşımıza çıkıyor. Birdy’nin psikolojik olarak çöküntüsü, yakışıklı Al’ın savaşta yok olan yüzü sebebiyle çektiği acılar… Oyunu iki ayrı fotoğraf karesinden izleyen seyirci için sürprizler de yok değil. Oyuncuların dönemsel olarak değişmeleri, oyun içinde kullanılan bazı sinematografik teknikler izleyeni devamlı merak içinde bırakıyor. İki ayrı dünya, geriye dönüş teknikleriyle desteklenerek, iki dost ilişkisinden savaşların yarattığı umutsuzluklar belirginleşiyor. Behlüldane Tor dekor tasarımda muhteşem bir iş çıkarmış. Ama ışık tasarımda Nejat Karaorman’ın yaptıkları daha önemli. Özellikle psikolojik yalnızlık, çatışma ortamları, geçmiş/gelecek ayrıntıları Karaorman’ın naif çalışması ile desteklenmiş. Medine Yavuz’un kostümleri iki ayrı dönemi anlatma açısından başarılı.

Çok sevdiği dostunun savaştan sonraki ruh halini anlamak için yanına giden Al ile Birdy erkek dostluğunun verdiği yakınlaşmayı bizlere gösteriyor. Bunu yapan kişiler ise şöyle; Birdy’nin gençliğini canlandıran Onur Demircan, kuşlara yönelik obsesyon yaşayan karakterini her alanda doğru yorumlamış. İçindeki yaşama enerjisini hayatının her noktasına taşımayı başarabilen Birdy’ye yerinde psikolojik tahlillerle yaklaşıyor. Savaşlara duyulan nefret, acılar, üzüntüler, uçma ve özgürlük sevdası… Genç Al’ı oynayan Kerim Altınbaşak, Birdy’nin aksine hayatta ona verilen her şeyi sebepsiz kabul eden çaresiz bir insan! Al’ın yakışıklı dünyasının yansımaları, savaş sonrası yok olan arzuları görme açısından önemli. Akıl hastanesine yatırılan yaşlı Birdy’de Hakan Yufkacıgil’i görüyoruz. Gençlikte elde edilen birikimler, bilgiler yok olmuşken, Yufkacıgil’in vurucu sözlerini duyuyoruz. Çavuş Al’ın yaşlılığını ise Can Yılmaz oynamış. Hem umutları yok olmuş, üstüne canından çok sevdiği dostunu kurtarma telaşına düşmüş karakteri çok iyi yansıtıyor bizlere. Askeri deneylere tabi tutulan Vicdani Retçi Renaldi rolünde izlediğimiz Emre Çakman, o ruh halini yakalayamamış. Vicdani Ret ne anlama geliyor, bunu kendisine sormalı, sorgulatmalı! Al ile girdiği diyaloglarda başarısız! Ve Renaldi olarak neye karşı durduğunu tam olarak belirlemeli?! Doktor Weiss’da Erdoğan Ersever, ekip içinde iyi bir isim…

Birdy, savaş karşıtı mükemmel bir konu olmasına rağmen, günümüz dünya koşullarının çok uzağında duruyor. İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında o kadar çok tiyatro metni yazıldı ve oynandı ki, artık günümüz dünya koşullarını algılamış yeni yönetmenlere ihtiyacımız var. Hani şöyle söyleyeyim, ABD İkinci Dünya Savaşı’nda insanlığı Hitler faşizminden kurtardığını pohpohlarken, iki binli yıllarda kendisi Hitler’den daha acımasız faşist oluyor. Bu ince çizgide yazılmış yeni dönem oyunlar var. Özellikle İngiliz yazarların eserleri…

Birgün

 

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla