Gerçeğe Bir Hâller Oldu

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Ali Gül’ün Birgün’de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.)

Ferhan Şensoy’u 2021’de kaybettik. Bu cümlenin çok net olan giriş, gelişme ve sonucundan rahatlıkla anlaşılacağı üzere Ferhan Şensoy herhangi bir şey kaybetmiş değil, kaybeden biziz. Neyse ki Ferhan Şensoy gibi insanlar geride asla kaybetmeyeceğimiz eserler bırakıyor da kendilerinin kaybı bir nebze de olsa katlanılabilir hâle geliyor. Ortaoyuncular’ın artık kendi Youtube kanallarında da yer alan oyunlarını dönüp dönüp izlerim ve en çok dönüp en sık izlediğim oyunlardan biri de İçinden Tramvay Geçen Şarkı’dır. İlk olarak 1986’da sahneye konan oyunda Ferhan Şensoy, Karl Valentin’in ağzından, Bertolt Brecht için şöyle der: “Bak çok cin fikir bir çocuk o Bertolt Brecht. Kerata, ‘oynamak’ değil, ‘gibi yapmak’ diyor.” Karl Valentin ile Brecht’in tiyatro ve sinemadaki birliktelikleri 1920’lerdeydi, demek ki 1920’lerin dünyasında “gibi yapmak” -en azından Bertolt Brecht’in nazarında- bir çeşit sanat olarak görülüyordu. Müjdeler olsun: Bertolt Brecht’in dâr-ı fenâdan dâr-ı bekâya irtihal etmesinin üzerinden yetmiş, İçinden Tramvay Geçen Şarkı’nın ilk kez oynanmasının üzerinden -bir yıllık fazlalıklar da bana kusur sayılsın- kırk yıl geçmesinin ardından artık hepimiz sanatçıyız. Maksat sanat olsun diye de değil, artık öyle yaşandığı için “gibi yaparak” geçiyor günlerimiz.

Brecht’i, Ferhan Şensoy’u, İçinden Tramvay Geçen Şarkı’yı ve hâlipürmelâlimizi burada anmamın sebebi de yine bir tiyatro oyunu: 15 Aralık 2025’te Baba Sahne’de prömiyeri yapılan, Fatih Al’ın hem yazıp hem de Melis Babadağ’la birlikte oynadığı Çok Önemli Bir Haber.

Buraya küçük bir not düşmem gerekiyor: Buradan sonra yazılı olan her şey, büyükçe bir “bence” parantezi içinde değerlendirilirse benden başka kimseye mesuliyet yüklenmemiş olur ve bu beni ziyadesiyle memnun eder. Teşekkürler.

Oyunda bir adamla bir kadının iletişememesini izleyen seyirci kendisini de bir anda bu bunaltıcı durumun bir parçası olarak buluyor ve fakat oyun iletişim üstüne bir ağıt değil, kadın-erkek ilişkileri hakkında hiç değil. Dikkati dağınık bir dünyaya ve kendine kendini anlatma çabasının anlamsızlığı, sonuçsuzluğu ve insanı özyıkıma götüren girdabı hakkında bu oyun. Sahnede bir kadınla bir adamı görüyoruz, ama herhangi bir insana karşı herhangi bir insan, her insana karşı her insan var o kadınla adamın silüetinde. Rollerin sürekli değiştiği, kimsenin haklı da haksız da olmadığı, işte zaten öyle olan bir hayatı öyle yaşarken herkesin gibi yaptığı bir dünyayı anlatıyor oyun. “Dinlemiyor musun?” sorusuna “Duydum.” cevabı verilen bir dünya bu; muhatabımızın adının bilinmese de olur derecesinde önemsizleştiği, gerçekleşip gerçekleşmediği bile belirsiz olan eylemlerimizden dolayı içi boş bir teyakkuz hâline büründüğümüz bir dünya.

Ötekinin bakışı, ilgisi ve tepkisi dışında hiçbir şeyin, hiçbir eylemi gerçek, değerli ve/veya önemli hâle getiremediği çağımızda, eğrisini doğrusuna denk getirip ya da eğrisini doğrusunu çok da kafaya takmadan çok önemli bir haber verme telaşı içinde oluşumuzu gösteriyor sahnedekiler bize. Verdiğimiz önemli haberin önemi derecesinde karşılanması arzumuzu hep boşa çıkaran bir esriklikle karşı karşıyayız, çünkü biz de başkalarının verdiği önemli habere karşı aynı derecede esrik vaziyetteyiz her zaman. Ettiğimizi buluyoruz, birlikte edip birlikte buluyoruz; ettikçe buluyor, buldukça etmeye çalışıyoruz. Böylece, önemi ve/veya değeri olmasını istediğimiz eylemlerimiz ve hayatlarımız için, olmazsa olmaz olan tek zemini, gerçeği tağşiş ediyoruz. Göze görünen her şeyin önce hızla metalaştığı, sonra daha da hızla unutulmaya terk edildiği bir dünyada böyle davranmaktan başka çaremiz olmadığını düşünerek de kendimizi tekrar tekrar affedip yaşayaduruyoruz.

Gerçeğin ne olduğundan bağımsız olarak, gibi yaparak yaşanan bir yere dönüşüyor minik, tatlı gezegenimiz. İşin kötüsü, bu artık doğal olan sayılıyor. Üzgün gibi, mutlu gibi, öfkeli gibi, inançlı gibi yapmak; üzgün, mutlu, öfkeli ya da inançlı olmaktan çok daha önemli sayılıyor. Ne olduğun değil, ne gibi yaptığın bir anlam ifade ediyor. Gerçek belirleyici olmaktan çıkarken niyetlerle ve arzularla şekillenen bağlam, gerçeğin türlü çeşit ve aslından az çok uzak versiyonlarıyla dolup taşıyor. Her türlü gerçeği bir somutluk olmaktan çıkarıp kurgusu ihtiyaca göre değiştirilebilecek bir anlatıya dönüştürmek çağımızın vebası ve bu, ilişkilerimizi de değer algımızı da hayatımızı da günden güne güçsüz düşürüyor. Gerçeklikten bağımsız yaşamaya çalışmak insanı ve dahası insanlığı gerçekten öldürüyor. İşte bu minvalde düşününce denebilir ki Çok Önemli Bir Haber, ne ikili ilişkiler ne iletişimsizlik ne de bir kadın ve bir erkek hakkında; sadece gerçeklik, gerçeklikle kurduğumuz bağ ve dünyacak düştüğümüz tuhaf hâl hakkında.

Devamı için tıklayın.

Paylaş.

Yanıtla