Sanatta Hak İhlalleri / Mart 2021

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin hazırladığı, Mart 2021 Sanatta Hak İhlalleri Raporu’nu okurlarımızla paylaşıyoruz.

Salgın hastalığın sanatın her alanını vurup darmadağın ettiği günlerden geçiyoruz. Bir sanat sezonunda daha sanatsal etkinlikler izleyicileriyle buluşamadı. Sanatta hak ihlalleri ise sürüp gidiyor. İşte Mart ayında sanat alanının başına gelenler:

⦁ Şair Yılmaz Odabaşı’nın 1987’de yazdığı “konuşsam sessizlik gitsem ayrılık” şiirden ötürü ifadesi alındı. Odabaşı paylaştığı twett’te durumu şöyle anlattı: “Cumhurbaşkanına hakaretmiş; bununla ilgili ifade vermem için ⦁ memur bir ⦁ twitter yorumumu gösterdi. Dehşete düştüm. Pes doğrusu. İfademde ‘Bu şiirde cumhurbaşkanının unvanı da makamı da hiçbir şekilde anılmamaktadır. Bu yüzden bu isnat için şu an herhangi bir yorum yapamıyorum, Sadece Türkiye için üzgünüm’ dedim.”

⦁ HDP Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, pandemide işsiz kalan ve intihara sürüklenen müzik emekçilerinin sorunlarını Meclis gündemine taşıdı. Koçyiğit’in Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a yönelttiği sorular şöyle:

1. Bakanlığınızca 2020 yılının ilk sekiz ayında müzik sektöründe 27 proje için 6 milyon 690 bin TL mali destek sağlandığı belirtilmiştir. Bu mali destek hangi müzisyenlere ve ne şekil aktarılmıştır?

2. Özel olarak müzik alanında sanat icra eden emekçiler, genel anlamda da sahne sanatları alanında emek gösteren sanatçıların statülerini ve sosyal haklarını garanti altına alacak yasal bir çerçeve oluşturmayı düşünüyor musunuz? Sanatın ve sanatçının desteklenmesinin yanı sıra kültürel alanların kriz dönemlerinden daha az riskle çıkması adına alınmış önlemleriniz var mıdır?

3. Bakanlığınızca 31 Temmuz’da alınan karar ile kongre, konferans, seminer, konser, fuar ve lunapark giriş ücretleri KDV oranlarının yılsonuna kadar geçici olarak yüzde 8’e indirildiğini ifade edilmişti. Bu karar doğrultusunda 2021 yılı içerisinde alınmış bir karar var mıdır, varsa kapsamı nedir?

4. Bakanlığınızca; salgın döneminde temel ihtiyaçlarını karşılayamayan eser sahipleri, müzisyen, yorumcu ve müzik emekçilerine 1.000 TL maddi destek yapılacağı açıklanmış ve müzik meslek birliği üyelerinin destekten faydalanabilmesi için üyesi olduğu kurumlardan proje oluşturulması istenmişti. Bahsi geçen bu proje kapsamında maddi destekten faydalanabilen sanatçı sayısı kaçtır?

5. Belirtilen maddi destekten faydalanmak için kurum üyeliği şartının aranmasının nedeni nedir? Herhangi bir kuruma üye olmadan müzisyenlik yapan kişiler için neden maddi destek sunulmamıştır?

6. Müzik emekçilerine yapılan 1.000 TL maddi yardım hangi kriterlere göre belirlenmiştir?

7. Müzisyenlerin pandemiyle birlikte yaşadıkları ekonomik çıkmazın derinleştiği gerçeği ortadayken; müzisyenlere sağlanan sosyal, psikolojik ve ekonomik yardımlar olmuş mudur? Olmuşsa bunlar nelerdir?

8. Bakanlığınıza bağlı kaç eğitim yeri, kurs ve sanat evi vardır? Bu yerlerde istihdam edilen müzisyen var mıdır? Varsa kaç kişidir?

9. Sokakta, vapurda, metroda ya da çeşitli yerlerde performans gösterisi sunan emekçiler için istihdam yaratmayı düşünüyor musunuz? Kayıt dışı çalışan müzik emekçilerinin güvenceli bir biçimde istihdam edilmeleri sağlanacak mıdır?

⦁ “Burry Soprano” olarak bilinen rapçi Burak Aydoğduoğlu, hakkındaki kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle cezaevine kondu. İstanbul’da Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, hakkında “uyuşturucuya özendirmek” suçlamasıyla 4 yıl 2 ay kesinleşmiş hapis cezası bulunan Aydoğduoğlu cezaevine gönderildi.

⦁ Koronavirüs tedbirleri kapsamında ‘yeni normalleşme’ döneminin başladığı 2 Mart’ta da tiyatro sahneleri ve sahne emekçileri unutuldu. Yaklaşık bir yıldan beri görmezden gelinen emekçiler, yaşadıkları mağduriyete dikkat çekerek tepki gösterdi. Oyuncular Sendikası tarafından yapılan açıklamada da acil, gerçek ve sürdürülebilir politikalar izlenmesi gerektiği yönünde çağrı yapıldı. Oyuncular Sendikası tarafından yapılan açıklamada, “Tek bir satır da olsa resmi yazılarda kendimizi ve varlığımızı göremedik. Anlamakta güçlük çekiyoruz, tam bir yıldır; gerçek, kapsayıcı ve düzenli desteklerden mahrum, ekonomik olarak tükenmiş olan profesyonel ve amatör olarak tiyatrolarda çalışan kültür sanat çalışanlarının ne yapması beklenmektedir?” denildi. Yeni normalleşmede yeniden görünmez olan sahne emekçilerinin sorunlarına çözüm üretilmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, “Yetkili mercilerin acil, gerçek ve sürdürülebilir bir çözüm bekliyoruz” ifadeleri kullanıldı.

⦁ Anadolu Ajansı (AA), Ferhan Şensoy’un yaşamını yitiren 62 yaşındaki sanatçı Rasim Öztekin için yazdığı mektubu sansürledi. Ferhan Şensoy’un kızı Derya Şensoy, sağlığı el vermediği için törene katılamayan Ferhan Şensoy’un, Öztekin için yazdığı mektubu okudu. Şensoy, mektupta şu ifadeleri kullanmıştı: “Ortaoyuncular’ın amatör kolu Nöbetçi Tiyatro’dan yetişti Rasim. Kısa sürede Ortaoyuncular’a katıldı. Kavuğumu ona devrettim. Ortaoyuncular’da çok başarılı bir dönem yaşadı. Kimi rahatsızlıklarından ötürü sahneyi bıraktı. Kavuğu Şevket Çoruh’a devretti. Günü geldi, uçtu gitti gökyüzüne. Kavuklu fotoğrafı asılı durur Ses 1885’te. Bir gün ben de uçup geleceğim gökyüzüne. Buluşuruz gökyüzünde neşeli bir meyhanede.” kAnadolu Ajansı ise mektuptaki “neşeli bir meyhanede” kısmına yer vermedi.

⦁ Koronavirüs pandemisi nedeniyle işsiz kalan müzisyenler aylardır büyük güçlükle yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Enstrümanını satanlar, evini kapatıp ailesinin yanına yerleşenler var. Her birinin sıkıntısı ortak: Geçim sıkıntısı ve duygusal buhran. Devlet, müzisyenlere bir yılda dört ay boyunca yaptığı biner liralık yardımın dışında bir destek sağlamadı. Ülkede her şey normalleşirken müzisyenlerin akıbetine yönelik bir açıklama bile yapılmıyor. Belirsizlik sürerken durumun vahameti gün geçtikçe artıyor. Pandeminin bazı sektörleri ekonomik açıdan büyümeye götürürken bazılarında ise büyük düşüşe götürdüğünü söyleyen sosyolog Erkan Saka, müzik dünyasının ikinci grupta yer aldığını aktardı. Bu süreçte ekonomik dayanak dışında sosyal dayanışma hatlarının da zayıf olduğunu belirten Saka, görüşlerini şöyle özetledi: “Bu süreç dijital medyadan gelebilecek gelirin çoğu müzisyen için yeterli olmadığını da göstermiş oldu. Yardım paketi bile sonradan düşünüldü. Ki ne kadar fayda sağladığı da tartışmalı. Müzik, ilk akla gelen sektörlerden sayılmadı. Müziğin çok içimizde ve gündelik hayatın parçası olmasına rağmen müzisyenlerin haklarını savunabilecek bir yapılanma da yok. Telif hakları konusunda müzik örgütlerinin ne kadar girişken olduklarını biliyoruz ama müzisyenlerin varlıklarını koruma noktasında pek başarılı olamadılar. Müzisyenler için hem bir tanımlanmışlık hem de aynı zamanda dayanışma yokluğu var.”

⦁ Müzik-Sen Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Aldemir, müzisyenliğin mühendislik, hekimlik gibi bir mesleki tanım içerisinde olmadığını belirterek görüşlerin şöyle aktardı: “Esnaf olup müzisyenlik yapan, doktor olup mühendislik yapan var. Kayıt dışı olduğu için müzisyen intiharlarının sayısını tespit etmek bile mümkün değil. Temel sorun bu aslında. Bu sorunu çözsek belki atılacak adımlarla diğerleri çorap söküğü gibi gelecek ama bu konuda hiçbir eğilim yok. Bizim sendikamıza kayıtlı 3 bin civarında müzisyen var. Müzisyenlerin sorunlarını çözmek için sivil kitle örgütleriyle, Bakanlık nezdinde, siyasi partilerle görüşmeler yaptık. Müzisyenlerin emekli olmasını öngören yasa tasarısı var. Bununla ilgili adımlar atıldı ama günün sonunda kayda değer kazanımlar elde edemedik.” Hobi olarak müzisyenlik yapan ile meslek olarak yapılanların birbirinden ayırılması gerektiğini altını çizen Aldemir, “Bu müzisyenlerin alanını kısıtlayan bir durum. Müzisyenliğin bir mesleki tanım olarak kabul edilmesi ve sigortalı bir şekilde çalıştırılması gerekiyor” dedi.

⦁ Müzisyenlerin günübirlik çalışan insanlar olduğunu hatırlatan MÜYORBİR yönetim kurulu üyesi sanatçı Belkıs Akkale yaşanan durumu şu sözlerle özetledi: “Kültür Bakanlığı 4 ay bin TL olmak üzere bir destek verdi… Ama o kadar çok açıkları var ki. Sazlarını, evlerindeki eşyaları sattılar. Çok zor durumdalar. 2 bin 300’e yakın üyemiz var. Biz meslek birliği olarak üyelerimizle görüşüp belli bir yüzde alıp fon ayıracağız, zorda kalan müzisyenlerimize dağıtmak için… Ama biz bunu sadece kendi üyelerimiz için yapabiliriz. O kadar çok müzisyen var ki… Ülkemizde maalesef çok fazla değer görmüyoruz. Çok sayıda meslek birliğimiz var. Bunlarla bir toplantı yapıp herkesin kendi bütçesine göre fon ayırması lazım. Ortak bir çözüm üretmeliyiz. Devlet bu süreçte maalesef ki sınıfta kaldı. Dört ay bin lira ile bu sorunlar çözülmez.”

⦁ Klinik psikolog Serap Altekin, intiharın sosyolojik, ekonomik ve politik boyutları da olan karmaşık bir mesele olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Müzisyenlerin bu süreçte işsiz kalması, geçimini sağlayamaması, en temel hayat ve mutfak masraflarını karşılayamaması, borçlarını ve faturalarını ödeyememesi, bir yanda aile içi sorunları tetiklerken, diğer yanda sosyal hayattan geri çekilmeyi ve yalnızlaşmayı da beraberinde getirdi… Bu zamanlardaki anlamlı ve faydalı şey, dayanışma ve insan temasıdır; sosyal etkileşim ve paylaşımdır.”

⦁ Vergi Uzmanı Ozan Bingöl, şu noktalara dikkat çekti: “IMF’nin raporuna göre ülkemizde pandemi döneminde verilen destek, teşvik ve paketlerin tutarı gayrı safi yurt içi hasılanın yüzde 12,9’u kadar. Ülkemizde en zengin yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,3, en yoksul yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay yüzde 6,2. Aradaki fark 7,5 kat. Gelirin adil dağılması için verginin adil toplanması gerekir. En önemli reform da bu olmalıdır! Salgın boyunca piyanosunu, gitarını, bağlamasını satmak zorunda kalan birçok müzisyen oldu. Oysa sosyal bir devlette olması gereken devletin her zaman kâra değil zarara da ortak olmasıdır. Halkın bu yükü tek başına çekmesi mümkün değil bölmek paylaşmak ve böylece azaltmak gerekir.”

⦁ Covid-19 pandemisi sebebiyle geçtiğimiz yıl Mart ayından beri birçok müzisyen işsiz kaldı. 1 yıldır sanatını icra edemeyen, sahnelere çıkamayan birçok müzisyen ve sanatçı intihar etti. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Sanat İnisiyatifi ile birlikte seslerini duyurmak için bir açıklama yaptı. Açıklamayı okuyan müzisyen Mertcan Titiz, pandemi sürecinde yaşadıkları sorunlara değinerek, “Biz de herkes gibi yaşamak ve mesleğimizi yapmak zorundayız. Çalışmak ve üretmek zorundayız. Sanatımızı icra ettiğimiz yerlerin de birçoğu bizim gibi battı. Ne işten çıkarılmamız yasaklandı ne kısa çalışma ödeneği alabildik ne de işsizlik ödeneği. Şanslı olanlarımız bir yardım kolisi içinde birkaç gofret, biraz bisküvi ve meyve suyuna hak kazandık. Hangi kurum gönlünden ne koparsa işte… Ederimiz onların gözünde neyse… Bazı dostlarımızın hayattan kopmaları manşetlere çıkınca o da… Daha şanslı olanlarımız bir iki sefere mahsus, o da bir kaç yüz ile bir kaç bin lira arası küçük iyilikler aldılar… Ama bilin ki biz kimseden iyilik istemiyoruz… Biz enstrümanını ikinci el mağazasına satmak zorunda kalan müzisyenler, sahnesi kapanmış oyuncular, yönetmenler, oyun yazarları, sahne tasarımcıları, makyözler, ışıkçılar… Meslek tanımımız yok, sosyal güvencemiz yok, emeklilik, sağlık sigortası, kıdem tazminatı, sözleşme, toplu sözleşme hakkımız yok… İş güvencemiz yok. Lokavttan korkmuyoruz çünkü grev hakkımız bile yok. Hayatın her alanında olup bu kadar hiçbir yerde olmamayı kabul etmiyoruz. Sayısı yüz binleri bulan insanların geçindiği bir sektörün emekçileri olan bizler; iyilik değil, sosyal ve ekonomik haklarımızı istiyoruz. Yardım değil, mesleki olarak kendimizi tanımlamak ve tanınmak istiyoruz. Sigorta, sözleşme, iş güvencesi, sosyal güvence istiyoruz” şeklinde konuştu.

⦁ Oyuncular Sendikası, kamu otoritelerinin, tiyatrocunun haklı taleplerine acil kulak vermesini beklediklerini belirterek ”Sahneler, seyirciler ve alkışlar bizi bekler. Kavuşacağız” açıklamasında bulundu. Sendikadan yapılan açıklamada “Geçtiğimiz yıldan bugüne belirsizlikler hepimizi yordu, ancak umudu tüketmedik, dayanışmadan, yan yana durmaktan vazgeçmedik. Kişisel girişimle, ortak akılla, gönüllüler ve gizli kahramanlarla dayanışma ağları oluşturduk. Yoktan var ettik, birbirimize sahip çıkmaya çalıştık. Büyük dertlerimize küçük de olsa merhem olmaya çalıştık.” denildi. Tiyatronun, tüm savaşlardan, afetlerden ve salgınlardan sonra ayakta ve hayatta kalmayı başardığı vurgulanan açıklamada, ”Bugünlerden de dayanışma ile geçeceğiz. Sahneler, seyirciler ve alkışlar bizi bekler. Kavuşacağız” ifadeleri kullanıldı.

⦁ Tiyatro Kooperatifi, salgın sürecinde ek destek alamadıkları takdirde özel tiyatroların yüzde 50’sinin sahnelerini kapatmak zorunda kalacağını açıkladı. Rapora göre salgın sürecinde özel sektörden destek alabilen özel tiyatroların oranı ise yüzde 10. Tiyatro Kooperatifi Kültür Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni etiketleyerek sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “Sahnelerimiz teker teker kapanırken canımız yandığı için. Tam bir yıldrı gelir elde edemeyen, seyircisiyle buluşamayan ama kirasını, faturalarını, personel maaşını, vergisini eksiksiz ödemek zorunda kalan tiyatrolar olduğu için… Salgınla mücadele ederken yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz ve kalıcı bir çözüm üretilmediği için…  Bu yıl ‘27 Mart Dünya Tiyatro Günü Kutlu Olsun’ diyemiyoruz. Geçen yıl yaşadığımız sürdürülebilir çözümler üretilmezse bu yıl daha da sertleşecek kayıpların telafisi belki de on yıllar alacak. Salgın sürecinde gelir elde edemeyen özel tiyatroların kira, fatura, personel maaşı, vergiler gibi tüm finansal yükümlülükleri sürüyor! Somut önlemler alınmazsa pek çok tiyatro bu yükün altında yok olacak. Özel tiyatroların gelirlerinin %90’ını bilet satışları oluşturuyor. Ana gelir kaynağını kaybeden tiyatrolar için somut bir destek sağlanmazsa, salgın sona erdiğinde sahnelerde buluşamayacağız. Kültürel kalkınmanın ekonomik kalkınmaya etkisinin bilinciyle, ortak değerlerimizi korumaya ve özel sektörle birlikte hareket etmeye, dayanışmaya ihtiyacımız var! Binlerce sahne emekçisi ve aileleri ekonomik olarak felakete sürükleniyor! Kalıcı çözümler üretilmezse, tiyatro profesyonellerinin sahnelere dönmesi, üretmeye devam etmesi mümkün olmayacak. Özel tiyatrolar kapanma tehlikesiyle karşı karşıya! Somut ve sürdürülebilir çözümler üretilmezse, salgın koşulları sona erdikten sonra yeniden sahnelerde buluşmamız mümkün olmayacak.”

⦁ Londra’da yaşayan gazeteci, yazar ve yönetmen Ruhi Karadağ, annesinin rahatsızlanması üzerine geldiği İstanbul’da, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gözaltına alındı. Pazarcık Sulh Ceza Hâkimliği tarafından çıkarılan yakalama kararı sonucu gözaltına alınan Karadağ’a bir kitabında “terör örgütü propagandası yaptığı” suçlaması yöneltildiği iddia edildi. Gölge Oyunu (1998), Bir Şey Yapmalı (1998), Gayrimuayyen (2000), Bizim Çocuklar (2004), Simurg (2011) gibi yapımları bulunan Karadağ’ın Gazeteci Faruk Balıkçı ile birlikte kaleme aldığı, Yaralı Yonca/ Nefel a Birîndar adlı kitabı bulunuyor.

⦁ CHP İstanbul Milletvekili Avukat Sera Kadigil, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü vesilesiyle özel tiyatroların yaşadığı sorunları Meclis gündemine taşıdı. Özel tiyatroların kamusal hizmet alanı içinde tanımlanması gerektiğinin altını çizen Kadıgil, pandemi süreciyle birlikte yeterli desteği alamayan tiyatroların can çekiştiğine dikkat çekti. Kadıgil “Türkiye’de 10.000 civarı oyuncu, 20.000 civarında da özel tiyatro çalışanı can çekişiyor” dedi. Büyük çoğunluğu sigortasız çalışan tiyatrocuların pandemiyle birlikte tamamen işsiz ve güvencesiz kaldığını ifade eden Kadıgil, devletin yaşanan mağduriyetler karşısında yeterli desteği sağlamadığını vurguladı. Kadıgil, Tiyatro Üreticileri ve Yapımcıları Derneği tarafından alandan pek çok ismin katkısıyla hazırlanan “Tiyatro Yasası için; Ne Yapmalı? Nasıl Yapmalı?” başlıklı rapora atıfta bulunarak şunları kaydetti: “Türkiye’de tiyatro alanının hem sanatsal nitelik hem de çalışanların özlük hakları bakımından sosyal devlet standartlarının oldukça gerisindedir. İktidarların siyasi ve ideolojik tercihleri doğrultusunda yönlendirilmek istenen özel tiyatro destekleri ifade özgürlüğünü yok etmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ayrılan bütçe genel bütçenin sadece yüzde 4’ü kadarıdır. Tiyatroların sıkıntılarına kalıcı çözümler bulunabilmesi, destek yönetmeliklerinin, vergilerin, NACE kodlarının, sigorta primlerinin, çalışanların özlük haklarının, sansürün, düşük fiyatlı elektrik/su/yakıt gibi teşviklerin incelenmesini gerektirecek pek çok farklı konuda yapılacak bir araştırma ve çözüm gerektirdiğinden, başta Maliye Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve hatta yerel yönetimler dâhil edildiğinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmak üzere pek çok kurumun bir araya gelerek tüm paydaşların dinlenildiği bir çalışma yürütmesi gerekmektedir.”

⦁ Sosyal medya paylaşımları nedeniyle ‘Cumhurbaşkanı’na alenen hakaret’ suçundan 8 yıl 2 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılması istenen Nilüfer Aydan ismiyle tanınan 80 yaşındaki sinema sanatçısı Aydan Canbula son savunmasında sözünde, “Takdiri adalete bırakıyorum. Beraatimi isterim” ifadelerini kullandı. Davayı karara bağlayan mahkeme, sanık Aydan Canbula’yı ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçundan 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vererek, sanığın 5 yıl süreyle denetime tabi tutulmasına hükmetti.

Sanat sezonunun son aylarına geldik. Sanat alanı sezon başından bu yana soluk alamadı. Salgın hastalığa çare bulamayan iktidar kendi çalışmaları için her türlü sağlık kuralını çiğneyerek toplantılar, kongreler yaparken sanatsal etkinlikler üzerindeki yasaklar kalkmadı. Müzisyenler, dansçılar, oyuncular ve sahne çalışanları sıkıntılar ve yokluk içinde bir ay daha geçirdiler. Salgın hastalık giderek daha çok insanı yok ederken geri kalan sanat insanları da bu gidişle açlıktan ve sefaletten yaşamlarını yitirecekler. Sanat insanlarına düşüncelerini açıklamalarından ötürü verilen cezalar da cabası. Çaresizlik ortamı salgın hastalıkla birlikte giderek yaygınlaşıyor. Sanat alanı derlenip toparlanarak çaresizlik ortamına karşı bir duruş sergilemelidir.

Paylaş.

Yanıtla