“Adam Olacak Çocuk”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Adam Olacak Çocuk yetişkinlerin çocuklara oynaması için yazılmış bir çocuk oyunu. Tek perdelik ve dört kişilik oyun çocuk-aile ilişkisine öğretici bir boyutta yaklaşıyor. Çocukları eğitmeye yönelik oyunda Barış Manço’nun programı oyun içinde oyun olarak kullanılıyor. Ahmet Ekdi oyununu afişte adının yazılması şartıyla ücretsiz kullanılmasına izin vermiştir. Bu izin 2013 ‘e kadar geçerlidir.

ADAM OLACAK ÇOCUK

Yazan: Ahmet Ekdi

Oyun tek perde ve dört kişiliktir.

(Perde açılır. Sahne bir evi andırmaktadır. Bir tarafta anne örgüsünü örerken, diğer tarafta baba gazetesini okumaktadır. Bu sırada kapı çalınır ve sahneye gözünde güneş gözlüğü, ağzında sakız, kulağında walkmen olan bir kız çocuğu dans ederek girer.

1. ÇOCUK      : Naber kız anne?  Naber babişko?

ANNE             : Kızım ne bu hal? Sen okuldan mı geliyorsun, diskodan mı?

1. ÇOCUK      : Yaşım tutsaydı; diskoya giderdim. Hem ne varmış halimde kız

anne?

(Baba olanları şaşkınlıkla izlemektedir.)

ANNE             :  Daha ne olacak kızım? Şu halinle serserilerden bir farkın

kalmamış!..

1. ÇOCUK      : Ona serseri denmez!.. Uçuk kaçık denir kız anne…

ANNE             : Belli oluyor kaçık olduğun. Kızım sen de normal çocuklar gibi yaşını yaşasan, yaşının gereği gibi davransan olmaz mı?

1. ÇOCUK      : Yaşımda ne varmış kız anne?

ANNE             : Ayy ikide bir bana kız anne demekten vazgeç!

1. ÇOCUK      : Peki ne diyeyim kız anne?

ANNE             : Normal çocuklar gibi ‘Anne’ demen yeterli…

– 1 –

1. ÇOCUK      : Olur, kız anne…

ANNE             : Off çıldırmak içten bile değil. Bey öyle bakacağına sen de bir şeyler

söylesene!

BABA              : Tamam, tamam panik yok. Olaya ben el atıyorum.

1. ÇOCUK      : Heyy babişko! Sen de bizdensin.

(Şarkı halinde)

‘Panik yapma, yapma. Panik yapma, yapma…’

(Diyerek dans eder.)

BABA              : (Anneye işaret eder ve kendine çeki düzen verir.)

Hey, kes şu saçmalığı da beni dinle!

1. ÇOCUK      : (Dans etmeyi bırakır ve masum bir hal alır.)

Küçük kızına niçin bağırıyorsun, babişko?

BABA              : Kızım küçük. Ama, dili pabuç gibi!

1. ÇOCUK      : İyi, ama ben size ne yaptım şimdi?

BABA              : Şimdi beni iyice dinlemeni istiyorum…

1. ÇOCUK      : Duydun mu, kız anne babam seni istemiyor.

BABA              : Anneni kast etmedim. Sadece wolkmeni kulağından çıkartmanı kastettim. Ben konuşurken yalnız beni dinlemeni istiyorum.

1. ÇOCUK      : Yapma be, babişko!  Wolkmenin aile sorunlarına alet edilmesinin ne anlamı var, şimdi?

– 2 –

BABA              : Derhal o kulaklığı çıkart kulağından.

1. ÇOCUK      : Ooof tamam ya tamam. Bu kadar sorun olacaksa çıkartırız.

(Diyerek kulaklığı kulağından çıkartır.)

Başka bir sorun kalmadıysa artık konuşabiliriz.

BABA              : (Yine kendine çeki düzen verir.) Bak kızım, annen ve ben bu hal ve davranışlarından memnun değiliz!

1. ÇOCUK      : Mesela…

BABA              : Nasıl yani, mesela?

1. ÇOCUK      : Mesela hangi davranışımdan memnun değilsiniz?

BABA              : Meselaa… (düşünceli) Meselaa hah mesela annene kız anne, bana

da babişko demeyeceksin!

1. ÇOCUK      : Neden yoksa siz, siz…(Ağlamaklı) Siz benim gerçek annem ve

babam değil misiniz? Beni cami avlusundan veya çocuk yuvasından mı aldınız?

(Anne, baba telaşlanır ve ne diyeceklerini bilemezler.)

ANNE             : Onu da nereden çıkardın a kızım? Sen bizim öz kızımızsın!

1. ÇOCUK      : İyi, ama bak babişko neler söylüyor. Bana doğru söyleyin. Benim

gerçek annem ve babam kimler?

BABA              : Kim olacak; Nezahat ile Kerim.

–         3 –

1. ÇOCUK      : Demek; gerçek annem ve babam Nezahat ile Kerim. Peki, onları

nerede bulurum?

BABA              : Nerede olacak: Yeşil ova caddesi, Hilal Sokak Gül Apartmanı

Daire:5 …

1.ÇOCUK       : Ben gerçek aileme gidiyorum. Beni sakın unutmayın.

(Anne ve babasına sarılır. Kapıdan çıkmak üzereyken) Elveda!..

(Der ve sahneden çıkar. Anne ve baba şaşkınlıkla birbirlerine bakarken çocuk tekrar sahneye girer. Şaşkın bir ifade ile) İyi, ama söylediğiniz adres burası!

BABA              : Evet, bu arada tanıştırayım. Annen Nezahat ve ben yani baban

Kerim. Kızım sen aklını mı kaçırdın? İnsan oturduğu adresi, anne ve babasının ismini bilmez mi?

1. ÇOCUK      : İyi, ama sen annene kız anne, bana da babişko deme demedin mi?

BABA              : Demesine dedim ama öyle kız anne, babişko demeni istemedim. Annene yalnızca ‘Anne’, bana da; ‘Baba’ demeni istiyorum.

1. ÇOCUK      : Aşk olsun, babişko!

BABA              : Bak, hala ‘babişko’ diyor!..

1. ÇOCUK      : Tamam, tamam… Ben yalnızca şaka yaptım. Başka….

BABA              : Ne başka?

–         4 –

1.ÇOCUK       : Başka sorun olan var mı?

ANNE             : Evet, var! Yaşına uygun davranmanı istiyorum!..

1. ÇOCUK      : Ben ne yapıyorum ki?

ANNE             : Daha ne yapacaksın, kızım? Daha ilk okula gidiyorsun ama genç

kızların dahi yapmayacağı hareket ve davranışlarda bulunuyorsun!

1. ÇOCUK      : Abartıyorsun, kız anne…

(Babanın keskin öksürüğü duyulur.) Şeyy  yani; abartıyorsun, anne.

ANNE             : Hiç de abartmıyorum, kızım. Giyinişin, davranışın hiç de hoş değil.

(Bu sırada kapı çalınır. Sanki kapı zili imdadına yetişmiş gibi 1. Çocuk

hemen kapıya yönelir.)

1. ÇOCUK      : Ben bakarııımmm…

BABA              : Kimmiş o gelen?

(1.  Çocuk; yanında hipi giyimli, ağzında sakız, kulağında küpe ve  yine kulağında wolkmen olan bir erkek çocuğu ile sahneye girer.)

2. ÇOCUK      : Benim babalık, yan komşunuz Rıfat’tan olma, Melahat’tan doğma:

Cani.

BABA              : Sen ne biçim konuşuyorsun, öyle? Hem senin, doğru dürüst adın

var. Neden Cani diyorsun? ‘Cani’ isme bak, sanki Canavar…

– 5 –

2.ÇOCUK       : Aşk olsun be, babalık. Benim adım banal bir şey. Ne o öyle: ‘Can’!

Ama yanına ‘-i’  koyarsak anlam kazanıyor. Yani ‘Cani’ oluyor.

1. ÇOCUK      : Bak, bir de beni beğenmiyordunuz. Cani gibi olsam ne yapardınız?

ANNE             : Herkes kendinden sorumludur!..

BABA              : Sakın haa, sakın haaa!.. Kendini böyle canavar ruhlu insanlarla bir görme!..

2. ÇOCUK      : İşte bu, işte bu…

BABA              : Neymiş o?

2. ÇOCUK      : Bana canavar dediniz…

BABA              : Evet, dedim. Şu halinle canavardan bir farkın var mı? Yoksa, sana canavar dediğim için mi sevindin?

2. ÇOCUK      : Canavar; benim özüm, benim yaşayış şeklim. Onun içindir ki;

adım: ‘Cani’.

BABA              : Başlarım şimdi senin özüne de, yaşayış şekline de… Sen kaçıncı

sınıfa gidiyordun?

2. ÇOCUK      : Yedi yıl sonra lise bitmiş olacak.

BABA              : Yani?

2. ÇOCUK      : Şeeyy, yani ; dördüncü sınıfa gidiyorum…

BABA              : Sen daha dördüncü sınıfta böyle abuk sabuk hareketler yaparsan;

büyüyünce neler yapmazsın ki…

–         6 –

2. ÇOCUK      : İleride çok şeyler yapacağım. Tüm dünya Cani’nin kim olduğunu

anlayacak.

BABA              : Yaaa, peki bu Cani ileride neler yapacakmış?

2. ÇOCUK      : Batman ve Süpermen’i alt edip dünyayı kahramansız bırakacağım. Dünyanın tek hakimi Cani olacak.

BABA              : Peki, buna Rambo ve Malkoçoğlu izin verecek mi?

2. ÇOCUK      : Sıra onlara da gelecek. Herkes Cani’nin kim olduğunu öğrenecek!

James Bond bile önümde diz çökecek.

BABA              : Allah’ım sen akıl ver, ya Rabbim. Çocuğum herhalde sen fazla hayal dünyasında yaşıyorsun. Peki; bu duruma annen ve baban ne diyorlar?

2. ÇOCUK      : Hiiiç!.. Onlar benimle hiç ilgilenmezler ki…

ANNE             : Nasıl yani?

2. ÇOCUK      : Annem: ‘ gözüme görünme de; ne yaparsan yap…’ diyor. Babam ise; hep iş gezilerinde olduğu için ayda bir ancak yüzünü görebiliyorum.

BABA              : Anlaşıldı, çocuğum. Ailenin ilgisizliği ile sen ne yaptığının farkında değilsin. Bak, istersen okuldan sonra buraya gel. Birlikte eğleniriz.

2. ÇOCUK      : Sahi mi babalık?

BABA              : Sahi, ama şartlarım olacak.

2. ÇOCUK      : Neymiş o şartların?

– 7 –

BABA              : Cahillikten ve kötülük hayallerinden vazgeçeceksin, bana; babalık demeyeceksin ve son olarak da; kılık kıyafetine ve davranışlarına

dikkat edeceksin.

2. ÇOCUK      : Ama, nasıl olur?

BABA              : Burada bizimle olmak istiyorsan şartımız bu. Kabul etmiyorsan sen bilirsin.

2. ÇOCUK      : Bilmem ki; olur mu?

BABA              : Olur, oluuur…. Bak istersen hemen bir oyun oynayabiliriz.

2. ÇOCUK      : Tamam, hemen oynayalım. Mesela; ‘Cani Dijimonlara Karşı’ …

Ne dersiniz?

1. ÇOCUK      : Harika! Hemen başlayalım. Ben Dijimonlardan olacağım.

ANNE             : Siz ne yaparsanız yapın, ben mutfakta temizlik yapacağım.

BABA              : Hanım sen de kal…

ANNE             : Ben de mi? Herhalde beni de; oyuna katmayı düşünmüyorsunuz…

BABA              : Ben düşünüyorum. Evet, çocuklar sizin oyununuz belli. Şimdi yazı-tura atacağız. Siz kazanırsanız; sizin oyununuzu oynayacağız, biz kazanırsak; bizim oyun oynanacak.

2. ÇOCUK      : Sizin oyununuzun adı ne?

1. ÇOCUK      : Evet, oyunun adı ne?

BABA              : Oyunun adı: ‘Adam Olacak Çocuk’!..

– 8 –

2. ÇOCUK      : Heey! Bu Barış Manço’nun oyunu değil mi?

1. ÇOCUK      : Evet, Barış Manço’nun oyunu. Ama ne yapacağız?

BABA              : Onun müzikleri ile dans edip, onun sorduğu sorulara olması

gereken cevapları vereceksiniz ve onları rehber edineceksiniz.

ANNE             : Bey, sen de benim düşündüğümü mü düşünüyorsun? Harika bir fikir bu!

2. ÇOCUK      : Tamam, kabul. Nasıl olsa Cani kazanacak.

BABA              : Öyle büyük konuşma!

1. ÇOCUK      : Amaan, ne fark eder? Sonunda oyun işte!

ANNE             : Yalnız, babanın dediği olursa ona oyun gözüyle bakmayacaksınız.

Onu kendinize rehber edeceksiniz.

BABA              : Evet, parayı atıyorum… Yazı mı, tura mı?

2. ÇOCUK      : Yazı.

1. ÇOCUK      : Tura.

BABA              : Bir karar verin! Yazı mı, tura mı?

2. ÇOCUK      : Tura.

1. ÇOCUK      : Yazı.

2. ÇOCUK      : Tamam, önce bizim için yazı-tura atalım. Babalık parayı verir misin?

BABA              : Hani; ‘babalık’ demeyecektin!..

– 9 –

2. ÇOCUK      : Şeey, Kerim Bey amca parayı verir misiniz?

(Parayı alır, 1. Çocuğa döner.) Söyle bakalım; yazı mı tura mı?

1. ÇOCUK      : Tura

(2.  Çocuk parayı havaya atar ve)

2. ÇOCUK      : Yazı geldi, ben kazandım. Söylemiştim size; hep Cani kazanır…

(Baba parayı alır ve)

BABA              : Eveet, ne diyorsunuz?

2. ÇOCUK      : Tabi ki; ‘yazı’ diyoruz.

(Baba parayı havaya atar ve tura gelir.)

BABA              : Tura geldi. Bu sefer Cani kaybetti…

1. ÇOCUK      : (2. Çocuğa dönerek) Sana ‘Tura’ demiştim! Bak; kaybettik, işte!

2. ÇOCUK      : Bir kez daha atsak?

BABA              : Mızıkçılık yok! Unutmayın; söz vermiştiniz ve sözünüzde durmanız gerek.

1. ÇOCUK      : Peki, şimdi ne yapıyoruz?

ANNE             : Şimdi; havaya girmek ve Barış abinizi anmak için bir şarkı

dinleyeceğiz. Bu sırada dans edebilirsiniz.

–         10 –

(MÜZİK-BARIŞ MANÇO’DAN BİR ŞARKI ÇALINIR VE DANS EDİLİR.)

1. ÇOCUK      : Harikaydı… Bir anda geçmiş günlere gittim.

BABA              : Haklısın, böyle sanatçıların yeri doldurulamaz!

2. ÇOCUK      : Hep biz çocuklara doğru olanı anlatmaya çalışırdı…

ANNE             : Onun sayesinde bir çok çocuk ne yapması gerektiğini öğrendi…

BABA              : Tabii; ne yapmaması gerektiğini de…

1. ÇOCUK      : İyi ki; yazı-turada kaybetmişiz.

2. ÇOCUK      : Cani ilk defa kaybettiğine seviniyor. Haydi; bir şarkı daha

dinleyelim, dans edelim.

BABA              : Onun da; sırası var. Evet, şimdi sizleri tek tek mikrofona davet

edeceğim ve sizlere sorduğum sorulara doğru cevap vereceksiniz.

Sonra da; o doğruları kendinize rehber edineceksiniz… Önce kimden

başlayalım?

2. ÇOCUK      : Önce, ben geleceğim.

BABA              : Tamam.

(Anneye seslenir.)

Hostes Hanım küçüğümüzü getirir misiniz?

(Anne 2. Çocuğu elinden tutar ve mikrofona getirir.)

Eveet, önce seni tanıyalım…

– 11 –

2. ÇOCUK      :  Aaa… Tanıyorsunuz ya, Kerim Bey amca…

BABA              : Mikrofona geldiğinizde birbirimizi tanımıyor olacağız. Evet, şimdi seni tanıyalım. Adın ne?

2. ÇOCUK      : Cani.

BABA              : Cani gerçek adın mı?

2. ÇOCUK      : Hayır, gerçek adım: Can.

BABA              : O zaman bundan böyle Can olacaksın.

2. ÇOCUK      : Ama, neden?

BABA              : Çünkü; oyunun kuralı bu! Anlaştık mı?

2. ÇOCUK      : Anlaştık.

BABA              : Can dişlerini fırçalıyor musun?

2. ÇOCUK      : Evet.

BABA              : Aferin sana… Kaç defa fırçalıyorsun?

2. ÇOCUK      : Fırsat buldukça.

BABA              : Yani…

2. ÇOCUK      : Haftada bir kez.

BABA              : Olmadı, Can. Günde en az iki defa dişlerini fırçalaman gerek…

2. ÇOCUK      : Günde iki defa dişlerimi fırçalayacağım.

–         12 –

BABA              : Aferin. Şimdi, söyle bakalım; yolun neresinden gidersin?

2. ÇOCUK      : Kaldırımdan giderim.

BABA              : Aferin, sana…

2. ÇOCUK      : Böyle kaldırımın ortasından giderek; önüme çıkan herkese omuz

atarım…

BABA              : Ne kadar ayıp!.. Hiç öyle şey olur mu?

2. ÇOCUK      : Olmaz mı?

BABA              : Olmaz, tabii…

2. ÇOCUK      : Ben de omuz atmam.

BABA              : Aferin!

2. ÇOCUK      : Çelme takarım…

BABA              :  Nasıl olur?

2. ÇOCUK      : İyi olur. Böyle çelmeyi takarım ve cumburlop yere…

BABA              : Olmaz, Can!.. Ne çelme, ne de omuz olmaz!

2. ÇOCUK      : Peki, ne olur?

BABA              : Kaldırımda dikkatlice yürürüz…

2. ÇOCUK      : Tabii ya… Belki önümüze çukur geldi. Dikkatli yürüyelim ki; çukura düşmeyelim.

–         13 –

BABA              : Aferin, sana. Söyle bakalım; öğretmenlerini seviyor musun?

2. ÇOCUK      : Ben onları seviyorum… Ama, onlar galiba beni sevmiyorlar.

BABA              : Neden?

2. ÇOCUK      : Nedenini ben de; bilmiyorum. Ben öğretmenime çiçek götürüyorum, sevgi gösteriyorum; ama, o bana yazılılardan hep zayıf veriyor.

BABA              : Peki, derslerine çalışıyor musun?

2. ÇOCUK      : Okulda, evet.

BABA              : Ya evde?

2. ÇOCUK      : Evde zamanım olmuyor…

BABA              : Neden zamanın olmuyor?

2. ÇOCUK      : Çünkü ……

BABA              : Çünkü; televizyon seyrediyorsun, değil mi?

2. ÇOCUK      : Evet. Hem televizyon seyrediyorum, hem bilgisayarla oynuyorum.

BABA              : Çok ayıp, Can!.. Hem derslerine çalışmıyorsun, hem de; öğretmenlerini suçluyorsun!.. Çok ayıp!..

2. ÇOCUK      : Özür dilerim.

BABA              : Bence ders çalışarak, öğretmeninden özür dile! Evet… Şimdi, son

soruyu soruyorum: En çok ne içersin?

– 14 –

2. ÇOCUK      : Cola ve Nescafe.

BABA              : Olur mu Can, olur mu?

2. ÇOCUK      : Olmaz mı?

BABA              : Olmaz, tabii… Senin yaşında bir çocuk Cola ve Nescafe içer mi?

2. ÇOCUK      : İçmez mi?

BABA              : Cola’yı fazla olmamak kaydıyla içebilirsin, ancak Nescafe’yi

içemezsin…

2. ÇOCUK      : Neden?

BABA              : Çünkü; senin yaşında bir çocuğun vücuduna ve sağlığına zararı

vardır.

2. ÇOCUK      : Peki, ben ne içeceğim?

BABA              : Kemiklerinin gelişmesi için süt, vitamin ihtiyacın için de; meyve

suyu. Ayrıca bol bol su içmen gerek.

2. ÇOCUK      : Çocuk olmak da; ne zormuş ya…

BABA              : Söyle bakalım: Ne içeceksin?

2. ÇOCUK      : Kemiklerimin gelişmesi için; süt, vitamin için de; meyve suyu,

ayrıca bol bol su içeceğim.

BABA              : Aferin, sana. Şimdi yerine geçebilirsin.

(Hostes Can’ın elinden tutarak yerine götürür. Bu arada salondan üç

çocuk alınarak oyuna devam edilir.)

– 15 –

BABA              : Eveet, Can’ı ve oyuna katılan cesaretli arkadaşlarınızı kocaman alkışladıktan sonra orada duran güzel bayanı alıyoruz.

(Der ve hostes 1. Çocuğun elinden tutarak mikrofonun yanına getirir.)

Gel bakalım… Şimdi; sizi tanıyalım, Küçük Hanım. Adın ve annenin babanın adı?

1. ÇOCUK      : Adım Filiz. Annemin ki; Nezahat, babamın ki ise; Kerim.

BABA              : Sana da; kocaman bir aferin. Söyle bakalım, sen evinizin telefonunu biliyor musun?

1. ÇOCUK      : Biliyordum. Fakat, unuttum.

BABA              : Oldu mu şimdi? İnsan hiç evinin telefon numarasını bilmez mi? Ya dışarıdayken araman gerekse… Bir an önce onu yeniden ezberle olur mu?

1. ÇOCUK      : Peki, ezberleyeceğim.

BABA              : Söyle bakalım, telefon hangi işlerde kullanılır?

1. ÇOCUK      : Arkadaşlarımızla sohbet etmek için…

BABA              : Olmadı, Filiz. Eğer; sohbet etmeye kalkarsan, telefon uzun süre

meşgul olur… Telefon boş yere meşgul tutulur mu hiç.?

1. ÇOCUK      : Meşgul, ama arkadaşlarıma sormam gerekenler vardır…

BABA              : Ne gibi sorman gerekenler vardır, mesela?

– 16 –

1. ÇOCUK      : Yarın ne giyeceğini, falan… Sonraaa sanatçıların son durumları

hakkında da; sormam gereken bir şeyler olabilir.

BABA              : Olmadı, olmadı… Telefonlar acil işlerde veya çok önemli konular için kullanılır. Telefonlar sohbet için kullanılmaz!

1. ÇOCUK      : Anlaşıldı, telefon sohbet için meşgul tutulmaz.

BABA              : Aferin, sana. Şimdi; söyle bakalım, insanlar okula neden gider?

1. ÇOCUK      : Anne ve babaları gönderdikleri için…

BABA              : Hayır!..

1. ÇOCUK      : Arkadaş edinmek için…

BABA              : Hayır, hayır!..

1. ÇOCUK      : Bilgili olmak için.

BABA              : Tabii ya… İnsanlar bilgili olmak için okula giderler.

1. ÇOCUK      : İyi, ama Cemile teyzeyi neden okula göndermemişler?

ANNE             : Cemile Teyze mi? O da; kim?

1. ÇOCUK      : Okulun karşısında simit satan teyze. Okumayı çok istemiş ama

ailesi göndermemiş.

ANNE                         : Eskiden bazı tutucu aileler, günah diye kızlarını okula

göndermezlermiş.

1. ÇOCUK      : Ne yani, kız çocuklarının okuması günah mı?

ANNE             : Tabii ki; değil, kızım. Peygamber efendimiz:’Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.’ Diyerek okumanın, bilgili olmanın önemini

dile getirmiştir.

– 17 –

BABA              : Hey, bir anda konuyu farklı yöne çekmeyelim. Bu küçük hanımla

daha işimiz bitmedi. Söyle bakalım; sen okul dışından bir şey alıp, yiyor musun?

1. ÇOCUK      : Aaa tabii, alıyorum…

BABA              : Seyyar satıcılardan sağlıksız yiyecekler alıyorsun demek…

1. ÇOCUK      : Seyyar satıcıdan alıyorum, ama sağlıksız olduğunu bilmiyordum.

BABA              : Seyyar satıcılardan yiyecek gibi gıda maddeleri almak; sağlığa

zararlı.

1. ÇOCUK      : İyi, ama sağlığa zararlıysa neden satışına izin veriyorlar?

BABA              : O da; ayrı bir konu. Sizleri aşıyor. Büyüyünce anlarsınız. Her şeyin bir zamanı var. Yalnızca yapacağınız; seyyar satıcılardan gıda

maddeleri almamanız.

1. ÇOCUK      : İyi, fakat herkes alıyor. Okuldaki bir çok çocuk seyyar satıcıdan

yiyecek alıyor…

BABA              : Tabii ki; alıyor. İşte; bu nedenle seni ve bütün çocukları buradan

uyarıyorum. Sağlıksız, ambalajsız yiyeceklerden uzak durun.

Anlaştık mı?

1. ÇOCUK      : Anlaştık, baba.

BABA              : Evet, küçük hanım yerinize geçerken; Barış abinizden bir şarkı daha dinleyelim.

– 18 –

(Müzik-BARIŞ MANÇO’DAN HAREKETLİ BİR ŞARKI ÇALINIR.)

BABA              : Evet, çocuklar; Oyunumuzu nasıl buldunuz?

2. ÇOCUK      : Kağıttaki yazı karışık olduğu için zor bulduk.

1. ÇOCUK      : Neyi zor buldun?

2. ÇOCUK      : Adresi, yani oyunu….

1. ÇOCUK      : Caniiii …

2. ÇOCUK      : Tamam, tamam. Ben sadece şaka yaptım. Hem benim adım; ‘Cani’

değil, ‘Can’!..

ANNE             : Hızlı gelişim gösteriyorsun, Can…  Aferin, sana.

BABA              : Evet, Can… Anladığım kadarıyla bu oyunun özünden bir şeyler

almasını bilmişsin…

2. ÇOCUK      : Evet, Kerim Bey amca. Bu oyunla bana ve buradaki tüm çocuklara yanlışları ve doğruları gösterdiniz…

1. ÇOCUK      : Anladık ki; bize doğru gözükenler, bir başkasına veya başkalarına

yanlış gelebiliyor.

2. ÇOCUK      : İşte; bu yanlışları düzeltmek için kendimize ait olan doğruları

tekrar gözden geçirmeye karar verdik.

1. ÇOCUK      : Ben de; sevdim bu oyunu. Her zaman oynayabiliriz…

2. ÇOCUK      : Ve böylelikle yanlışlarımızı da; görmüş oluruz…

– 20 –

1. ÇOCUK      : Hem bu oyunla Barış abimizi de; anmış oluruz.

ANNE             : Barış abiniz gibi değerli insanları anmak için bir vesile gerekmez.

Onları kalbinizin derinliklerinde bir yerlerde tutarsanız ve bazen de;

tebessümle düşünürseniz, bu daha da anlam kazanır!..

2. ÇOCUK      : İnanıyorum ki; şu anda bizleri seyrediyor ve el sallıyordur…

1. ÇOCUK      : O zaman ne duruyorsunuz? Bizler de; ona el sallayalım…

(Müzik-BARIŞ MANÇO’NUN ‘EL SALLA’ ŞARKISI ÇALAR VE PERDE KAPANIR.)

– PERDE –

Paylaş.

3 yorum

Yanıtla