Dünya basını ve akademik kaynaklardan çeşitli makale ve haberleri Türkçeye çevirerek düzenli olarak yayımlıyoruz. Geçtiğimiz iki ayda yayınladığımız çevirilerden biri, geçmiş yıllarda İstanbul tiyatro festivallerinde çeşitli oyunlarını izlediğimiz yönetmen Thomas Ostermeier’in Hamlet oyunu üzerine Helen Shaw tarafından yazılan bir yazı. Oyunun on dört yılın ardından, neredeyse tüm dünyayı dolaştıktan sonra New York’ta sergilenmesi üzerine yazılmış “Fiyasko Olmayan Bir Hamlet”, bilindik bir hikayenin, üstelik metinde neredeyse en önemli addedilen yerler kısaltılarak hem olduğu gibi hem de farklı nasıl sahnelenebileceğini anlatıyor: “Her zamanki sayıda insan öldü, olay örgüsü (çok) değişmedi, ama bir şekilde Ostermeier’in yorumu özgürleştirici, esrik ve çelişkili bir biçimde neşe dolu.” Ostermeier ile ilgili bugüne kadar yayımladığımız yazı ve haberleri okumak isteyenler ise buraya göz atabilir.
Bir diğer çevirimiz olan “Endişelenmeyin, Sadece Seyredin” dans gösterilerinde hikaye anlatımının sınırları üzerine bir tartışma içeriyor. Tiyatrodaki söz kullanımının bire bir karşılığının olmadığı dansta, eğer anlatılacak bir hikaye varsa, seyirci konuyu anlama ve takip etmede zorlanabiliyor. Bunun önüne geçmek için, bilindik hikayelere başvurma, program dergisi gibi gösteri materyallerinde olay örgüsünü anlatma gibi yollar denenebiliyor. Koreograflar son yıllarda video, metin, seslendirme kullanımı gibi farklı yöntemlere de başvurabiliyor. Öte yandan, dans gösterisi izlerken seyircide uyanan duyguların ve canlanan imgelerin de bir anlamı olduğunu belirtip hikaye anlatmaya odaklanmak yerine bu duyguların ve imgelerin seyircideki izlerine odaklanmayı öneren koreograflar da mevcut.
Jennifer Kitchen’ın yazdığı “Shakespeare Çocuklara Yaratıcı Sıçramalar Yapmayı Öğretmede Büyük Bir Rol Oynuyor” makalesi, İngiltere’de Shakespeare’in eserlerinin okullarda uygulamalı olarak kullanılmasının yaratıcılık ve dil gelişimi açısından öğrencilere sunduğu katkılardan bahsediyor. 20. yüzyıl sonuna kadar hakim eğilim, Shakespeare oyunlarının okullarda edebiyat okumaları kapsamında değerlendirilmesiydi. “… Cambridge akademisyeni Rex Gibson’ın 1998’de çıkan Teaching Shakespeare [Shakespeare’i Öğretmek] adlı yayını; oyunların, tiyatro gösterileri olarak canlandırılması fikrine odaklanılmasının önünü açtı. Gibson, Shakespeare’in oyunlarını sahnelenecek tiyatro metinleri olarak ele alırsak öğrencilerin bir metni kendilerinden yola çıkarak aktif bir şekilde yorumlayabileceklerini savundu.” Her ne kadar bu hala bir tartışma konusu olsa da, Gibson’ın bu görüşünün son yıllarda destek bulmasıyla çeşitli yaş gruplarında Shakespeare oyunları uygulamalı olarak çalışılıyor ve olumlu sonuçları alınıyor.
En son yayımladığımız, Philip Auslander imzalı “Dijital Canlılık: Tarihsel ve Felsefi Bir Yaklaşım” makalesi ise geçtiğimiz sene boyunca gündeme aldığımız “Gösteri Sanatlarında Dijital” çalışmasının bir parçası. Tiyatro ve performans sanatının teknoloji ile ilişkisi üzerine çalışmaları olan akademisyen ve yazar Philip Auslander, kayıt teknolojilerinin gelişmesi ve sahnede kullanılmaya başlanmasıyla bir “problem” haline gelen “canlılık” kavramını çeşitli eylemler üzerinden tartışıyor. Canlı performansın varsayılan tanımı seyirci ve icracının fiziksel ve zamansal olarak bir arada olduğu performansları içerirken, günümüz iletişim teknolojileri ve biçimleri ile bu kavramın geldiği noktanın nasıl değiştiğini anlatıyor: “Canlılık deneyimi, bizim sanal unsurların bizden talep ettiklerine yanıt vererek onları canlı olarak algıladığımız, bilinçli eylemimiz sonucu ortaya çıkar.”
Portalde yayımladığımız çevirilerin tümü buradan takip edilebilir.