Türk-İslam Sentezi, Bach, Metallica

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Gündüz Vassaf’ın 3 Temmuz 2011 tarihli Radikal’de yayınlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.)

Türkiye’de kimi sosyal bilimcilerin yıllardır ileri sürdüğü bir tez var:

Başörtüsü, kadınlara özgürlüğün, bağımsızlığın yolunu açar. Saçını örten, baba-koca taassubundan, ev hapsinden kurtulur. Sokağa çıkar. Çalışır. Modern yaşamın nimetlerinden yararlanır.

12 Eylül’de Ku’ran’la Türkiye’yi turlayan Evren ve türbanı üniversiteye tanıştıran Doğramacı’dan sonra AKP iktidarının öncülüğünde dini simgeleriyle ön plana çıkan Müslüman ailelerin kızlarına baskısı arttı mı? Başörtüsü takmakla kızların özgürlüklerine kavuşacağı argümanı, ailelerinin yobaz olduğu, onları başka türlü sokağa salmayacağı varsayımına dayalı.

Elimizde bunu kanıtlayacak araştırma yok.  Tek bildiğimiz gözlemlerimizden. O da Türkiye’de türbanlı kızların sayısının çarpıcı bir şekilde arttığı. Yeni bir modaya öncülük eden türbanlı kızlar albenili kıyafetleriyle sokakta, alışverişte günlük burjuva yaşantısının yeni bir parçası.

Görüldükleri yerler kadar görülmedikleri yerler de dikkat çekici.
Sokaklarda, parklarda, deniz kıyısında erkek arkadaşlarıyla el ele dolaşmaları, öpüşmeleri çağdaş diye sunulan bir yaşantının ifadesi.

Örnek İslam ülkesi
Özellikle kimi yabancı güçlerin de görmek istedikleri, “Türkiye örnek İslam ülkesi” fotoğrafını veren bu mozaik görüntü aldatıcı. Birkaç şehirde birkaç sokaktan ibaret. Son seçimlerde % 50’ye yakın oy alan iktidar partisine kimilerinin ‘merkez’ demesi gibi aldatıcı. Karşımızda, bildiğimiz Cumhuriyetin yanı sıra oluşan, kamusal alanı yeniden tanımlayan ‘Öteki Türkiye’ var. İktidarın oy oranıyla verdiği merkez görüntü, topluma sunduğu yaşam anlayışıyla bağdaşmıyor.
Bunu anlamanın en kolay yolu, türbanlı kızların kültürel davranışlarını gözlemlemek.

İKSV’nin düzenlediği, dünyanın sayılı kültür buluşmalarından birine sahne olan İstanbul Müzik Festivali, 39 yıldır sadece Türkiye değil, giderek başka ülkelerden de sanatseverlere kapılarını açıyor.

Geçen yaz İstanbul Mithatpaşa Stadı’nda her gün 50,000’den çok gencin katıldığı müzik şöleninde Metallica çaldığında başörtülü kız görmediğimi fark ettim. Bu hafta da Londra’dan Trevor Pinnock ve arkadaşlarının Purcell, Bach ve Handel’den parçalar çaldığı Aya İrini’de de başörtülü kimse yoktu. Yıllardır yok. Klasik müzik ve caz konserlerinde, artık İstanbul’da binası bile mühür altında operada, balede de yok.

Japonya kartpostalı
12 Eylül’le birlikte iktidar kapıları Türk-İslam sentezine açıldı.

Sanatta istikamet bu motifleri işleyen yerellikle evrensele varmak ise bu yolculuk Batı’nın da kültürünü içselleştirmeden gerçekleşemez.

Türkiye’de İslami kesim yıllardır yanlı bir Japonya kartpostalı gösterir. Japonların Batı kökenli sanatı evrensel kültürlerinin parçası saydıklarını görmezden gelirler. Ankara’ya son yıllarda yerleşen devlet ricalinin örnek oldukları yaşam anlayışında evrensel kültürün göstermelik yeri de yok. Bir açılış konserine bile gelmezler.

Dünya hızla kabuk değiştiriyor. Aileden ulus devlete, demokrasiden kapitalizme, otomatik pilota bağlı düzen kriz halinde. Değişime direniş kendisini en çok dinlerin güvencesinde ifade ediyor. Türkiye’de yaşanan, Avrupa’nın çark edip aidiyetini yeniden milliyetçilik-Hıristiyanlık ikilisinde arama çabasıyla, Amerika’da yükselen değerin köktendincilere hitap eden ‘Tea Partisi’ olmasıyla, Hindistan’da BJP partisinde ifadesini bulan Hindu milliyetçiliğiyle, Endonezya’da Bali’nin geleneksel danslarını bile pornografik bulan İslami hükümetin yasalarıyla örtüşüyor.

Akıntıya karşı kürek çekiyorlar. Küreselleşen dünyada hepimizi kucaklayacak evrensel değerlere siperlerinden tavır alarak yarına yerellikle direnenlerin aşırı tahammülsüzlükleri, tarihte geçici olduklarının öfkeli bilincinden kaynaklanıyor.

Gündüz Vassaf

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.