Küller Küllere Tekrar Sahnede

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Günsu Özkarar

Temel prensibim gereği içinde ya da süreçte bir parçası olduğum oyunları kültür sanat mecralarında yazmamama rağmen, az sonra kalemimin ucunda istisna olacak bir oyun var: Çiçeği burnunda 2023 doğumlu Müphem Tiyatro’nun ilk oyunu “Küller Küllere”den bahsediyorum. Evet, Harold Pinter sevenlerin hemen anlayacağı üzere bir Pinter uyarlamasının ta kendisi ile karşı karşıyayız. Orjinali “Ashes to Ashes” olan 1996’da yazılmış bu oyun Türkiye’de ikinci kez sahneleniyor.

Yönetmene projeyi benimle ilk paylaştığında neden bu oyunu seçtiğini sorduğumda, oyunun savaşı anlatmasına rağmen aslında güncelliğini hala koruduğunu ve Türkiye’de tekrar sahnelenmesini gerektiğini düşündüğünü ifade etmişti. Kelime olarak belirsiz anlamına geldiği için Türkiye’deki bağımsız tiyatrolara gönderme yaptığını düşündüğüm Müphem Tiyatronun hem kurucusu ve hem de çıkış oyunlarının yönetmeni Cem Burçin Bengisu ile yollarımız, ilk yazdığım oyun olan Fil Rüyası’nın ikinci sahnelenmesinde, oyuncu değişikliği vasıtasıyla bir araya gelmiştik. Daha sonra oyunun Radyo Tiyatrosu’nda seslendirmesini de yapmıştı. Burada ilk kez yönetmen koltuğuna oturan Bengisu, yolun açık olduğunu anlamış olacak ki, “Küller Küllere”nin de rejisini cesurca sahiplendi. Minimal bir sahne anlayışıyla, sadece bir sandalye eşliğinde iki kişinin tüm sahne ve salonu rahatlıkla alan belirlediği oyunda, bugüne dek izlenilen Pinter yorumlarına kıyasla özgün öğeler de bulunuyor. Bizzat bu oyun için stüdyoya giren ve oyuna şarkı besteleyen bir müzisyen ekip ve faşistinden, mağduruna ikinci dünya savaşı görüntüleriyle bizi çarpan bir prodüksiyon gösterisi. Bu siyah beyaz görüntülerden sonra ağlamadan oyundan çıkan seyirci sayısı ise oldukça az!

Buraya kadar herkes Harold Pinter’ ı tanıyor gibi yazdım ama bilmeyenler için biraz yazarı da anlatalım… Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Harold Pinter, 20. yüzyılın en etkili İngiliz oyun yazarlarından biri. İngiltere’de 10 Ekim 1930’da doğan ve 24 Aralık 2008’de 78 yaşında hayata gözlerini yuman Pinter, oyunlarıyla tiyatro dünyasında iz bırakmıştır. Kendisi oyunlarında genellikle gerilimli ilişkiler, güç mücadeleleri ve iletişim sorunları gibi evrensel temaları ele almıştır. Pinter, modern tiyatronun önemli bir figürü olarak kabul edilir ve oyunlarında “Pinteresk” adı verilen bir tarz geliştirmiştir. Bu tarzda sessizlik, kesintiler ve tekrarlar, dramatik etkiyi artırmak ve seyirciyi düşündürmek amacıyla önemli bir rol oynamaktadır. Pinter aynı zamanda politik meselelere de aktif olarak katılmış ve eleştirel bir ses olarak tanınmıştır. Eserleri, insan ilişkilerinin karmaşıklığını, bireyin varoluşsal sorgulamalarını ve güç yapılarının altında yatan gerçekleri açığa çıkaran derinlikli bir gözlem yeteneğini yansıtmaktadır. Bu nedenle, hem edebiyat hem de tiyatro dünyasında kalıcı bir etki bırakan bir sanatçıdır.

Bu arada Bengisu bana bu oyunu sahneye koymayı söylediğini ilk söylediğinde prömiyer için sinagoglardan birini düşünmüş ve Musevi Cemiyeti ile irtibata geçmiştik. Yukarıda bahsettiğim minimal dekor o zamandan belliydi ve sadece tek sandalye taşıyacağımız ufak bir sahne arıyorduk. Olay buradan sonra ilginçleşiyor. Yetkili kişilerle uzun konuşmalarımız sonrası kararlaştırılan ve muhtemelen Schneidertempel’da gerçekleştireceğimiz prömiyer o sırada patlak veren Filistin İsrail savaşı sebebiyle askıya alındı, oyunun seyri değişti, böylece seyircisiyle ilk kez Kadıköy Boa Sahne’de buluşmuş oldu.

Kadıköy Boa’nın ardından Ara Sahne, Koma Sahnesi, İkinci Kat ve BiTiyatro’da oynayan ekip bağımsız ve gezici bir tiyatro olmanın hakkını da çeşitli sahne deneyimleri ile vermiş oldu.

Oyunculara gelecek olursak, iki genç ve yetenekli isimle karşılaşıyoruz sahnede. Son dönem dizilerinden simasına aşina olduğumuz Dilek Güler ve A. İnanç Bükülen. Set yoğunluklarına ve az zamana rağmen uyumları ile performanslarının ahengiyle göz dolduruyor. Oyun bittiğinde, hepimizin içinden savaştan etkilenen iki insan ve tuhaf bir yabancılaşma geçmiş oluyor. Onları bize ilettikleri bu hisler için alkışlarken perde arkasında başka emeklerin de olduğunu biliyoruz. Yazıyı bitirmeden bu isimleri de anmadan edemeyeceğim: Çevirmen Mehmet Dikkaya, yardımcı yönetmen Büşra Kuruca, asistan Bengi Duygu Büyük, afiş tasarım Fırat Ulutaş, görüntü yönetmeni Ali Portakal, ışık tasarımı Murat Kural, müzisyenler Guzal Sabirova, Ezgi Uyar, Caner Korkmaz, Ersun Özcan, Ali Emre Şen, Furkan Bayazıt.

Bu taze ve genç ekibi içten kutlamak için onlarla Harold Pinter zihin dünyasından yeşermiş Küller Küllere oyununa yolculuk etmek en doğrusu bence. Şimdiden iyi seyirler!

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Günsu Özkarar

Yanıtla