İnsanız Lan!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

7[Nihan Kulakoğlu’nun  “Yirmi Beş” in yönetmeni Yiğit Sertdemir ile  yaptığı ve  Birgün gazetesinde yayınlanan röportajını paylaşıyoruz.]

Tiyatro D22’nin Kürt meselesini konu alan ikinci oyunu “Yirmi Beş”in yönetmeni Yiğit Sertdemir oyunun çok katmanlı olduğunu ve bunun içinde asker, gerilla ve o coğrafyanın insanı olma durumlarının bulunduğunu belirtiyor. Sertdemir, oyunun insani yönüne vurgu yaparak “Bu oyunun cümlesi ‘İnsanız efendim’ falan da değil doğrudan ‘İnsanız lan!’dır” diyor.

Seyirci koltukları D sırasının 21. koltuğunda bitiyor ve D22 “ulaşılamayan ilk insan” anlamına geliyor. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan yeni mezun üç arkadaşın kurduğu bir tiyatro D22. Berkay Ateş, Can Kulan ve Emir Çubukçu sözlerini sakınmadan, dertlerini istedikleri biçimde söyleyebilmek için yaratmışlar bu mekanı. Galata’daki Hamursuz Fırın’ı yenileyip, yer edinmişler ve geçen yıldan beri orada sahneye çıkıyorlar. Meltem Cumbul’un yönetmenliğini yaptığı “Bent”ten sonra “Yirmi Beş”le karşımızdalar. Bu kez Yiğit Sertdemir onlara destek olmuş, hikayeye güvenip oyunun yönetmenliğini üstlenmiş. Biz de yeni oyunun heyecanıyla D22’yi ziyaret edip, merak ettiklerimizi konuştuk.

Son yıllarda tiyatroların ve tiyatrocuların üzerinde çokça baskı varken alternatif mekanların da bir bir ortaya çıktığını görüyoruz. Bu alternatif mekanlardan biri olan D22 nasıl bir kaygıyla kuruldu?

Berkay Ateş: D22 aslında tam da sorduğun şey üzerinden kuruldu. Tiyatrolar üzerindeki baskılar artmış hatta bunların birçoğu kapatılırken son yıllarda bizim gibi düşünenler kendi hikayelerini anlatmak, istedikleri tiyatroyu ortaya koymak için hem sahneleme hem de metin alternatiflerinin uygulanabileceği bir yöne doğru ilerlediler. Biz sınıf arkadaşıydık ve yıllar içerisinde tiyatroya ve hayata bakış açımızın ortaklaşmasıyla birlikte D22’yi kurmaya karar verdik.

Emir Çubukçu: Son dönemlerde Türkiye’de yapılan tiyatro bizim bakış açımıza uygun değildi. Oynanan metinler, bu metinlerin bağlamları, sahneye konuş biçimleri bizim anlatmak istediğimiz dertlerle örtüşmüyordu. Madem derdimizi anlatabileceğimiz bir alan yok biz de bu alanı kendimiz kuralım dedik. Biraz “deli cesareti” oldu ama anlatmak istediğimiz şeylere güvenmemizle alakalı bu. Seçeneksizlik de burada önemli bir etken kesinlikle.

‘Bent’ çok cesur bir oyun. İlk oyun olarak neden böyle bir seçim yaptınız?

Berkay Ateş: Hikayede anlatılanların gerçek olmasından geliyor bu tercih. Ayrıca hala günümüzde de yaşanıyor bu hikaye. Bu yüzden bu kadar sert. Biz bu sertliği ortaya koymaya cesaret ettik. ‘Bent’in ve yeni oyunumuz ‘Yirmi Beş’in’ ortak noktası gerçek ve cesur olmaları.

‘Bent’ de ‘Yirmi Beş’ de sert oyunlar. İki oyun da tabir-i caizce diken üstünde izleniyor…

Emir Çubukçu: Seyirci algısı olarak sert oyunlar ve seyirciyi bir noktada rahatsız hissettiriyorlar, bu doğru. Ama aynı zamanda ikisi de insani yanı güçlü olan, naif oyunlar. Sertlikleri de bu naiflikten geliyor gibi bir paradoks var ortada. İki oyun da ayna gibi bence.

D22’nin adını aldığı yere gönderme yapan oyunlar sanki ikisi de… Oyun seçerken böyle bir düşünceniz oldu mu?

Berkay Ateş: D22’nin anlamına uygun diye seçmedik bu oyunları. Bu işe bakış açımız; insana ulaşmak ve soru sordurmak, bizim de aynı anda soru sormamızı sağlamaksa tiyatromuzun anlamı da yaptığımız oyunların içeriği de bununla ilgili oluyor. Bu yüzden de kendiliğinden bir paralellik oluşuyor diyebiliriz.

Emir Çubukçu: Biz hiçbir ön kabulle yola çıkmıyoruz. Metinleri incelerken beğendiğimiz şeyler, dikkatimizi çekenler genelde aynı şeyler oluyor. Bizim bir derdi olmayan bir metni yapabilmek gibi bir kabiliyetimiz yok açıkçası. Bildiğimizi yapıyoruz, zaten kafamız da buna çalışıyor.

 ‘Bent’teki rolünüze nasıl hazırlandınız?

Can Kulan: Role hazırlanırken kendimizle savaştık diyebilirim. Meltem hocanın öğrettiği Eric Morris metoduyla çalıştık. Bu yöntem oyuncunun kendisiyle yüzleşmesiyle alakalı. Dolayısıyla kendimizle yüzleşmeden, kendi duygularımızı kabul etmeden zaten böyle bir yolculuğa çıkamazdık. Roller bizden çok ayrı fakat kendi içimizdeki duygulardan bir şeyler evrilterek oynadık. Kolay olmadı tabii.

Berkay Ateş: Gözlem de yaptık. Filmler izledik. Barlara gittik. Bu dünyaya girdiğimiz zaman hikayenin ne kadar gerçek olduğunu gördük ve baskı altında olan eşcinsellerin neler yaşadığını konuşarak biraz olsun anlayabildik. Bu sıkıntıları dert ederek karakterleri inşa etmeye çalıştık.

 Oynadığınız rolden sonra eşcinsellere yönelik görüşleriniz değişti mi? Karakterler sizde bir kırılmaya neden oldu mu?

Emir Çubukçu: Biz hiçbir zaman homofobik inanlar değildik. Ama oyundan sonra “Anladığımızı zannediyormuşuz” dedik. Yaşamadığınız bir cinsel kimliği anlamak çok kolay olmuyor. Tam anladık diyemeyiz ama ona yaklaşabildik sanıyorum. Aslında, oyunu hazırken eşcinsellik en son konuştuğumuz şeydi.

Can Kulan: Dolayısıyla, oyun sadece “bakın, eşcinsellere ne yapıldı” gibi bir noktadan yaklaşmıyor seyirciye. Daha çok evrensel olarak faşizmden bahsediyor. Burada olay eşcinsel olmak değil yalnızca, insana yapılan faşizmdir.

Meltem Cumbul’un yönetmenliğini yaptığı ‘Bent’ gibi önemli bir oyundan sonra kendi yazdığınız oyunu sahneliyorsunuz. Biraz riskli gibi…

Berkay Ateş: Evet, ‘Bent’ Dünyada hala oynanan bir çok ödül almış üzerine araştırmalar yapılan kült bir metin. Bunun ardından daha yeni mezun ve ilk metnini yazan birinin oyununu ikinci oyun yapmak tabii ki bir riskti. Ama biz bu riski almayı göze aldık. Bu riski bertaraf etmemizdeki en büyük etken de oyunun hikayesine güvenmemiz oldu.

‘Yirmi Beş’ Kürt meselesine değindiğiniz bir oyun. Barış süreciyle beraber oyundaki tabloda bir değişiklik olduğunu düşünüyor musunuz?

Berkay Ateş: Oyunu yazarken ilk başta barış süreci ortada yoktu. Daha sonra gündeme geldiğinde bir arkadaşıma “ Bu süreçle beraber hiçbir şey değişmeyecek. Bu oyunun anlattıkları hala geçerliliğini koruyacaktır.” demiştim. Nitekim öyle de oldu.

“YİRMİ BEŞ”

D22’nin yeni oyunu “Yirmi Beş”in yazarı Berkay Ateş. Kendisi aynı zamanda Can Kulan ve Emir Çubukçu’yla beraber oyunda yer alıyor. Oyunun yönetmenliğini ise Yiğit Sertdemir üstlenmiş. Söyleşinin sonunda aramıza katılan Sertdemir, “Yirmi Beş”i şöyle anlatıyor: “Oyunun bir sürü katmanı var. Konu bildiğimiz bir coğrafyada geçtiği için söylenen söz de sakınılmıyor. Oyunda, asker olma durumu da, oradaki coğrafyada yaşayan insanın durumu da, dağa çıkan gerilla olma durumu da var. O coğrafyaya buradan bakış, buradan oraya bakış da var. Tam zamanında, incelikli ve hassas bir yerden anlatıldığını düşünüyorum hikayenin. Samimi olduğu için de değerli geliyor bana. Bu oyunun cümlesi “İnsanız efendim” falan da değil doğrudan “İnsanız lan!”dır.”

 KUTU: “BENT”

Türkiye’de ilk defa geçtiğimiz yıl D22 sahnesinde izleyiciyle buluşan, Amerikalı yazar Martin Sherman’ın 1976’da yazdığı oyun, faşizmin insanlık dışı yaptırımlarını cinsel kimlik üzerinden tartışmaya açıyor. Döneminin öncü işlerinden olan oyunun pek çok festivalden ödüller almış, Mick Jagger, Jude Law, Cliwe Owen gibi ünlüleri buluşturan bir de sinema uyarlaması var. Mesut Özkeçeci’nin Türkçeye çevirdiği oyunun yönetmen koltuğunda Meltem Cumbul yer alıyor. Bent’te rol alan oyuncular ise şöyle: Berkay Ateş, Can Kulan, Emir Çubukçu, Sercan Sungur, Necati Kutlu, Mesut Özkeçeci ve Reha Özcan. Oyun her Çarşamba 20:30’da sahneleniyor.

Birgün

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.